Hiç, Bir İnsanı Unutmak Zorunda
Kaldın mı ? / Can Dündar
Hiç, bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza
kad...ar çıkartmak zorunda
kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
...hani uzatsan da elini
tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek
gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de
bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini
bilmek,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması
artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek
değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına
özlemek…
çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek,
artik sonunun “Pi” hali değil mi?
Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce
yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o
yüzü,
belki biraz önce geçti bu
kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen
insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye
paranoyalar yaşamak,
ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki
kişi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir
konserden yalnız başına?
Güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde,
güzellikleri oranında eksik
kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım
vücudunla sallandın mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan
olabildin mi?
Baktığında aynana sadece yüzünün
bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük
yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu
mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu,
bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile
bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün değerlerini
altüst eden birisine
aşk şiirleri yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok
etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları
söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar
oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün,
ama merhem olamadığın zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrısal gücünün,
bir çocuğun ağlamasını
susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç…
Hiiç…
hiç…
bir hiç…