- Mesajlar
- 6,990
Forumda bir arkadaş vardı. Çok oldu o bitirmiştir şimdiye. Buralarda mı acaba?bu bölümün derdi bitmez bu sene yks tyt sınavına girip ilköğretim matematik öğretmenliği bölümü okuyacam
Forumda bir arkadaş vardı. Çok oldu o bitirmiştir şimdiye. Buralarda mı acaba?bu bölümün derdi bitmez bu sene yks tyt sınavına girip ilköğretim matematik öğretmenliği bölümü okuyacam
gene bizim bölümden hallice olurOnun da garantisi yok ki. 4 sene sonra alan değişikliği hakkı verecekler mi belli değil. Verseler bile illerin en ücra yerlerinden 1-2 yer acıyorlar. O 1-2 yere de hizmet puanımız yetecek mi belli değil. Atandık diyelim, şimdiki yerimize nasıl geri geleceğiz belli değil. Merkezler bütün branşlarda dolmuş durumda. Alan değişikliği için çok geç kaldık. Ben de bu sene yks'ye gireceğim orası ayrı. Ne olur ne olmaz 2. diplomayi almak lazım. Fakat o iş de pek umut vermiyor.
o tarz işleri yapmadım yapmıyorumÖğretmenler odasında internetten alışveriş yapabilen, tüm sosyal medya sitelerine üye olup gırla paylaşım yapan, İnternetten istediği film ve müzikleri indirmek için envayi program kurup kendisine listeler - arşivler hazırlayan... Sonrada bana gelip hocam EBA'da nasıl ders işleyeceğim, Zoom programını nasıl kullanacağım? şeklinde sorular soran. Bunlarla ilgili 1 hafta eğitim vermemize rağmen dönüp tüm dönem boyunca neredeyse tüm derslerini bize hazırlatan. TÜBİTAK v.s. projelerin girişlerini bize yaptıran, DYNET ile ilgili öğrenci hesapları ve kayıt işlemlerini bir türlü anlamayıp 3 senedir vakit şaşmadan bizden isteyen, bütün bunlar yetmezmiş gibi, komşusunun ya da kardeşinin tablet, dizüstü, akıllı telefonları ile ilgili her sorunu bize aktaran düzende bir zahmet bunlara da "ANGARYA" diyebilelim.
1- Bilişim öğretmenimaalesef meslekte 15 yıldayız ama 1 adım bile yol alamadık. Acizene fikrim.
1-Böteci ve Tefli ayrımcılığının kalkması
2-Bilgisayar Öğretmenlerinin aynı Rehber Öğretmenler gibi her okula öğrenci ve Öğretmen sayısına göre norm kadro verilmesi, Bilgisayar teknik Öğretmenlerinin ise okulda bulunan bilgisayar ve Etkileşimli Tahta sayılarına göre norm kadro verilmesi
2-Okullara Bilgisayar Teknikeri Görevlendirilmesi(Eğer Teknik Öğretmen kadrosu verilmeyecekse )
3-Sadece öğretmenlik yapmak isteyenlere teknik ünvan verilmemesi onlara sadece girdiği ders saati kadar ek ders verilmesi ve sadece öğretmenlik yaptırılması.
4-Teknik işler yapmak isteyenlere öğretmenlere normal bilgisayar dersi verilmemesi ve onlara normal mesai içerinde haftada 30 saat ekders ödemesi yapılması
5-Teknik İşler yapmak isteyen Öğretmenlere , Bilgisayar Teknik öğretmeni olarak kadrosu verilmesi.
6-Normal Bilgisayar öğretmenliği yapmak isteyenlere Bilgisayar öğretmeni kadrosu verilmesi.
Yanlış bilmiyorsam Galatasaray Lisesi gibi bazı özel konumlu liselerde teknisyen-tekniker kadroları var. Tamirat vb. işlemleri onlar yapıyorlar. BTR görevlisi olan arkadaş da kendi işlerine vakit bulabiliyor böylelikle.1- Bilişim öğretmeni
2- Tahta sayısına göre kadro verdiğiniz zaman öğretmenlikten çıkarıp kadroyu teknik hizmetler sınıfına sokarsanız öğretmenlik vasfını yitirir..
3- Okullara tahta veya öğrenci sayısına göre tekniker veya teknisyen kadrosu açılması fikrinize katılıyorum. İçden veyabilden belirli günlerde gelecek şekilde olabilir. Küçük okullara haftada 2 gün, büyüklere 3 gün gelevilirler.
Her zaman diyorum bize bizden başka kimse zarar vermiyor hangi okula gitsem senden önceki diye başlıyorlar ben yapmayınca kötü oluyorumHocam, yanlış anlamazsanız bir şey sormak istiyorum. Biraz yargılamak gibi olacak ama... Öğretmenlik eğitimi alıp, öğretmen olarak atanmışken teknikerliği nasıl kabullenebiliyorsunuz? Norm fazlası durumunda olan bir sürü branştan bir sürü öğretmen var. Hangisi bize teknikerlik yaptırın diyor. Üniversitede bilgisayar derslerine girenler teknikerlik yapıyor mu? Diğer öğretim görevlerinin ya dekanlığın yazıcılarına bakıyor mu? Norm fazlası olan fen bilimleri öğretmenleri okulun elektrik işlerine bakmayı kabul eder mi?
Bu formatörlük/BTR denilen nane biz göreve başladığımızdan beri olduğu için biz teknikerliği sindirdik, özümsedik. Akıllı tahtaların gerçekten bizim sorumluluğumuzda olduğunu düşünüyoruz. Öğretmenlerin ortak kullandığı bir araç niçin bizim sorumluluğumuzda olsun? İngilizce öğretmenlerinin vakti zamanında kullandıkları teypleri kim tamir ediyordu? Okulda musluk bozulduğunda, eğer hizmetli yapamıyorsa, nasıl dışardan hizmet alıyorlarsa akıllı tahta bozulduğunda dışardan hizmet alacaklar. Kadın doğum uzmanı ultrason kullanıyor diye, tıp fakültelerinde ultrason kullanmak öğretiliyor diye, ultrason bozulduğunda doktorlar mı tamir ediyor? Teknik servis gelip hallediyor.
Sizden bir meslektaşınız ricam, lütfen tahtacılığı kabullenmeyin. İki gün sonra akıllı tahtaların öğrencilerin öğrenmesine olumsuz katkı sunduğu ortaya çıktı veya yenilemenin gereksiz bir maliyet olduguna karar verdikler ve akıllı tahtalari kaldırdilar diyelim. Ya da aktif kullanimi azaldi diyelim. Ne yapacaksınız? Kendinizi tahtaya bağladığınıza göre, tahta yoksa siz de yoksunuz.
Belki de kötünün iyisi olarak bunu kabul ediyorsunuz. Hiç yoktan iyidir diye... Ama inanın kötünün iyisi değil tamamen kötü. Diğer öğretmenler öğretmenlik yaparken biz onlardan daha yuksek puanla girmemize rağmen, onların ayak işini mi yapacağız? Bunu bir seçenek olarak konuşmak bile çok yanlış.
Aferin.
Ben de open source projelere katkıda bulunuyorum, şirkette çalışan yazılımcılar ek mesaiye kaldıklarında mesai ücreti istedikleri için, bedavaya çalışmadıkları için, şirket bilgisayarlarını tamir etmek gibi ek görevleri seve seve yapmadıkları için onlara bu konuda çok kırgınım. Niye haklarını istiyorlar ki? Hep şikayet ediyorlar zaten. Haklarını aradıklarında gidip "Ben keyfine kod yazıyorum, işkoliğim, siz bir de şikayet mi ediyorsunuz? Elinize mi yapışır iki saat daha kod yazsanız?" diyeceğim.
Bundan sonrasında sözüm size değil hocam. Lütfen üstünüze alınmayınız.
Carlo m. Cipolla "Aptallığın Temel Yasaları" adlı denemesinin 3. yasasında aptal insanı şöyle tanımlar: "Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan hatta bazen zarara uğrayarak başka bir insan yada insan topluluğuna zarar veren kişidir." Denemenin 5. yasasında da "Aptal olan var olan en tehlikeli insan türüdür." der.
İnsanları 4 gruba ayıran Cipolla şöyle bir de şema çıkarmış:
Ekli dosyayı görüntüle 69334
Mesleki olarak hangi gruptasınız bir düşünün arkadaşlar?
Cipolla haydutların topluma zarar verirken en azından kendilerinin fayda sağladığını söylüyor. Aptal kişilerin eylemlerinde ise böyle bir fayda yok. Hem kendilerine hem topluma zarar veriyorlar. Bu yüzden "Aptal, hayduttan daha tehlikelidir." diyor Cipolla. "Helpless people" kategorisindeki insanlar da uzun vadede topluma fayda değil zarar veriyor. Çünkü bu insanlar yüzünden işler bir şekilde yürüyor. Bu yüzden de kalıcı çözümler sağlanamıyor ve toplum zarar ediyor. Motoru yağ yakan araba gibi, ne rektifiyeye alınıyor, ne hurdaya çıkarılıyor. Yağ eklene eklene devam ediliyor. Bu başlık özelinde eklenen yağ, bilişimci arkadaşların emeğinden başka bir şey değil. Günü kurtarıyoruz resmen. Varsın gün batsın diyorum.
Okulda teknisyen ihtiyacı varsa teknisyen atansın. Teknisyen teknisyenliğini yapsın, sınıf öğretmeni sınıf öğretmenliğini yapsın. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapabilmenin yolunu arasın.(@maliozkok hocam sadece bu parantezde sözüm size, siz "kendi alanımda neden faydalı olmama izin vermiyorlar?" diyeceğinize, gelmiş burada başkasının alanında yaptığınız gönüllü hizmeti kutsuyorsunuz. Size de, bize de, ülkeye de zarar bu. Gidin kendi hakkınızı arayın derim. )
"O elime mi yapışacak, bu elime mi yapışacak" diye diye bu işleri yüksek ideallerle yapanlar, bilişim branşını mahvetmeye devam ediyor. "Aaa o iş öyle oluyo muymuş ya?" diyen meb bürokratları projeydi, festivaldi, şuydu buydu derken bize yüklendikçe yükledi. Okul idarecileri btr görevine ek görevler ekledikçe ekledi. Yapmayan ayıplanır hale geldi. Şu işe bak! Gelinen noktada ne ders var, ne başka bir şey. Dımdızlak kaldık. Çeşitli illerden duyduğumuz haberlere göre btr görevleri de sorgulanıyor.
Çalışan insana bunun karşılığı sadece "aferin" olarak verilirse, sırtı sıvazlanıp gönderilirse batar o sistem. Çünkü sömürüye dayalı bir sistemin ayakta kalma şansı yoktur. İster şirket olsun, ister meb, ister ülke. Gelişmiş ülkelerin bilgisayar bilimleri eğitimiyle, teknolojisiyle bu şekilde rekabet edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?
Komünist ülkeler de bu yüzden batıyor zaten. Herkesten gönüllü iş bekleniyor, herkes eşit ücret alsın isteniyor, herkes yüksek ideallere sahip olsun isteniyor. Böyle bir şey mümkün değil. İşinin gereğini yapıp hakkını alan insan mutlu olur. Hem kendi içinde, hem dışarıya karşı rekabetçi olur. Keriz gibi o projeden bu projeye koştur, o yazıcı senin bu bilgisayar benim tamir et, müdür yardımcısının işini de yap "elime mi yapışır" diye görevin olmayan işlere de bak, sonra ne maddi bir karşılığı olsun ne ders olsun. Böyle çalışan birinin bir değeri mi olur Allah aşkına? Zaten teşekkürler, aferinler de bir noktada biter, sonunda o aferinler de kesmeyince gelir bilişim forumunda tatmin ararsınız ancak.
Kısacası zeki insanlardan olun, hem kendiniz kazanın hem ülkemiz kazansın.
Sayın sınıf öğretmeni hocam, çalıştığınız ilçede ücretli sınıf öğretmeni var mı?
Sayın öğretmenim...Hocam keşke bilgisayarlara ayıracağınız vakti, neden norm fazlası oldum(Sınıf Öğretmeniymişsiniz), bunu nasıl düzeltirim diye düşünmeye ve bir şeyler yapmaya harcasaydınız. Ayrıca bizim bilişimciler olarak her okula bir bilişim öğretmeni şart isteğimiz gerçekleşse, sizde bu kadar yorulmamış olurdunuz![]()
onun için çok takmıyorumGörevlendirme yazımızda olanlarin esnekliği her idarecinin kendi çapına göre yorumlaması yok mu . Onu geçtim her ilde BTR koordinatörü diye tabir ettiğimiz şahısların bile kendine göre yorumlama yapıp idarecileri üzmeden BTR yi nasıl okulda tutarız derdi olduktan sonra ne yapsak boş. Ogretmenmiyiz derseniz bu soyledigimize kendimiz bile hissedemiyoruz. Çünkü veliden öğrenciye hatta öğretmenden en uçtaki şahıslara göre bile değiliz. "Hocam bu ders gereksiz çocuklar bilgisayarı biliyor " diyebilenler oldukça işimiz çok...
hocam taşın altına elinizi sokmuşsunuz güzel ama insanların gözüne sokmak ne demek oluyor. Birde sayı vermişsiniz 110 adet diye.Teker teker saydıysanız da tebrikler...
Aferin.
Ben de open source projelere katkıda bulunuyorum, şirkette çalışan yazılımcılar ek mesaiye kaldıklarında mesai ücreti istedikleri için, bedavaya çalışmadıkları için, şirket bilgisayarlarını tamir etmek gibi ek görevleri seve seve yapmadıkları için onlara bu konuda çok kırgınım. Niye haklarını istiyorlar ki? Hep şikayet ediyorlar zaten. Haklarını aradıklarında gidip "Ben keyfine kod yazıyorum, işkoliğim, siz bir de şikayet mi ediyorsunuz? Elinize mi yapışır iki saat daha kod yazsanız?" diyeceğim.
Bundan sonrasında sözüm size değil hocam. Lütfen üstünüze alınmayınız.
Carlo m. Cipolla "Aptallığın Temel Yasaları" adlı denemesinin 3. yasasında aptal insanı şöyle tanımlar: "Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan hatta bazen zarara uğrayarak başka bir insan yada insan topluluğuna zarar veren kişidir." Denemenin 5. yasasında da "Aptal olan var olan en tehlikeli insan türüdür." der.
İnsanları 4 gruba ayıran Cipolla şöyle bir de şema çıkarmış:
Ekli dosyayı görüntüle 69334
Mesleki olarak hangi gruptasınız bir düşünün arkadaşlar?
Cipolla haydutların topluma zarar verirken en azından kendilerinin fayda sağladığını söylüyor. Aptal kişilerin eylemlerinde ise böyle bir fayda yok. Hem kendilerine hem topluma zarar veriyorlar. Bu yüzden "Aptal, hayduttan daha tehlikelidir." diyor Cipolla. "Helpless people" kategorisindeki insanlar da uzun vadede topluma fayda değil zarar veriyor. Çünkü bu insanlar yüzünden işler bir şekilde yürüyor. Bu yüzden de kalıcı çözümler sağlanamıyor ve toplum zarar ediyor. Motoru yağ yakan araba gibi, ne rektifiyeye alınıyor, ne hurdaya çıkarılıyor. Yağ eklene eklene devam ediliyor. Bu başlık özelinde eklenen yağ, bilişimci arkadaşların emeğinden başka bir şey değil. Günü kurtarıyoruz resmen. Varsın gün batsın diyorum.
Okulda teknisyen ihtiyacı varsa teknisyen atansın. Teknisyen teknisyenliğini yapsın, sınıf öğretmeni sınıf öğretmenliğini yapsın. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapabilmenin yolunu arasın.(@maliozkok hocam sadece bu parantezde sözüm size, siz "kendi alanımda neden faydalı olmama izin vermiyorlar?" diyeceğinize, gelmiş burada başkasının alanında yaptığınız gönüllü hizmeti kutsuyorsunuz. Size de, bize de, ülkeye de zarar bu. Gidin kendi hakkınızı arayın derim. )
"O elime mi yapışacak, bu elime mi yapışacak" diye diye bu işleri yüksek ideallerle yapanlar, bilişim branşını mahvetmeye devam ediyor. "Aaa o iş öyle oluyo muymuş ya?" diyen meb bürokratları projeydi, festivaldi, şuydu buydu derken bize yüklendikçe yükledi. Okul idarecileri btr görevine ek görevler ekledikçe ekledi. Yapmayan ayıplanır hale geldi. Şu işe bak! Gelinen noktada ne ders var, ne başka bir şey. Dımdızlak kaldık. Çeşitli illerden duyduğumuz haberlere göre btr görevleri de sorgulanıyor.
Çalışan insana bunun karşılığı sadece "aferin" olarak verilirse, sırtı sıvazlanıp gönderilirse batar o sistem. Çünkü sömürüye dayalı bir sistemin ayakta kalma şansı yoktur. İster şirket olsun, ister meb, ister ülke. Gelişmiş ülkelerin bilgisayar bilimleri eğitimiyle, teknolojisiyle bu şekilde rekabet edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?
Komünist ülkeler de bu yüzden batıyor zaten. Herkesten gönüllü iş bekleniyor, herkes eşit ücret alsın isteniyor, herkes yüksek ideallere sahip olsun isteniyor. Böyle bir şey mümkün değil. İşinin gereğini yapıp hakkını alan insan mutlu olur. Hem kendi içinde, hem dışarıya karşı rekabetçi olur. Keriz gibi o projeden bu projeye koştur, o yazıcı senin bu bilgisayar benim tamir et, müdür yardımcısının işini de yap "elime mi yapışır" diye görevin olmayan işlere de bak, sonra ne maddi bir karşılığı olsun ne ders olsun. Böyle çalışan birinin bir değeri mi olur Allah aşkına? Zaten teşekkürler, aferinler de bir noktada biter, sonunda o aferinler de kesmeyince gelir bilişim forumunda tatmin ararsınız ancak.
Kısacası zeki insanlardan olun, hem kendiniz kazanın hem ülkemiz kazansın.
Hocam amacınız nedir, kendinize hakaret ettirmek falan mı? Bu sene bilişim Teknolojileri kontenjanı olarak sadece 50 verildi. Öğretmenler birlik olup sorunlarını çözmenin yollarını arıyor. Yıllardır görevimiz olmadığı halde devletimizin işi görülsün diye yaptıklarımız yüzünden şuan branşımız görmezden geliniyor. Biz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Yıllarca idarecilik yapmış biri olarak mücadeleye destek verecekseniz ne ala, vermeyeceksiniz bence başka konu başlıklarını inceleyin.
Hayır için, Allah rızası için veya başka nedenler sebebiyle, işi ile ilgisi olmadığı halde, görev tanımında olmadığı halde, devletin ondan bu hizmeti yapmasını beklemediği halde, yaptığı iş ve işlemleri diğer öğretmenlerin gözüne sokarcasına her yerde söylemeleri, yapmış oldukları bu amme hizmetlerinden dolayı kendilerini diğer öğretmenlerden üstün görmeleri, bunları yapmayan diğer öğretmenleri de tembellikle, mızmızlanmakla hatta daha ileri giderek vatan hainliğine varıncaya kadar suçlamalar yaptıklarını görüyoruz.
Eğer ki bu hizmetleri hayır için yapıyorsanız, herhangi bir maddiyat, belge, makam mevki için yapmıyorsanız bunları bize söylemenize gerek yok. Allah hayrınızı kabul eylesin, daha fazla hizmet etmenizi nasip eylesin. Eğer ki yazma amacınız; ben yapıyorum yaptıklarımı yazayım da başkalarına da örnek olsun diye söylüyorsanız kimsenin karşı çıkacağını zannetmiyorum. Amma velakin bu gönüllü işleri yapmayanların devletten aldıkları maaşları harammış gibi lanse etmekten lütfen artık vazgeçin.
Fikirleriniz önünde sagıyla eğiliyorum sayın hocam..
Jer ne kadar bana söylememiş olduğunuzu belirtmişseniz de 3. Sınıf öğrencisi bile bana dediğinizi anlamıştır.
Ama yine de sizi takdir ediyorum. "çaktırmadan" bana aptal demişsiniz
Eyvallah. Bu sizin takdiriniz. Hiç gücenmedim. Belki de (!) haklısınızdır.
İşin kötü tarafı bu "aptallığon" farkın olmayışım. Hatta memnun olmam.
Bir sayın öğretmenimin dediği gibi mutlu "köle" olmam.
Saygılar.
Öğretmenler odasında internetten alışveriş yapabilen, tüm sosyal medya sitelerine üye olup gırla paylaşım yapan, İnternetten istediği film ve müzikleri indirmek için envayi program kurup kendisine listeler - arşivler hazırlayan... Sonrada bana gelip hocam EBA'da nasıl ders işleyeceğim, Zoom programını nasıl kullanacağım? şeklinde sorular soran. Bunlarla ilgili 1 hafta eğitim vermemize rağmen dönüp tüm dönem boyunca neredeyse tüm derslerini bize hazırlatan. TÜBİTAK v.s. projelerin girişlerini bize yaptıran, DYNET ile ilgili öğrenci hesapları ve kayıt işlemlerini bir türlü anlamayıp 3 senedir vakit şaşmadan bizden isteyen, bütün bunlar yetmezmiş gibi, komşusunun ya da kardeşinin tablet, dizüstü, akıllı telefonları ile ilgili her sorunu bize aktaran düzende bir zahmet bunlara da "ANGARYA" diyebilelim.
Estağfurullah sayın hocam. Kesinlikle bunu demek istemedim. Ama konunun bağlamından bahsetmeden söyleseydim, hiçbir şey anlaşılmayacaktı.
Bence siz ve çoğu arkadaş, ki çoğu zaman vicdani ve ahlaki sebeplerle ben de, "helpless people" kategorisine giriyoruz. Sürekli veren biziz, sürekli fedakarlık yapan biziz. Ama uzun vadede zarar ediyoruz. Ve biraz etraflıca düşünüldüğünde ülkeyi de zarar ettiririyoruz. Biz idare ede ede, biz onu da yaparız bunu da yaparız diye diye kalıcı çözümler üretilmesinin önüne taş koyuyoruz. Üstelik o sırada bilişim branşı tamamen atıl vaziyete düşüyor.
Buradaki arkadaşların hepsi tıp fakültesinden, mühendislikten sekmiş, kurumlarındaki belki de en zeki insanlar. Ama çözmeleri beklenen problemler istekli bir sınıf öğretmeninin veya lise öğrencisinin hayli hayli çözebileceği türden. Bu ülkenin ihtiyacı olan şey çağın gereksinimlerine uygun bilgisayar bilimleri, yazılım, tasarım gibi eğitimlerdir. Biz hazırız, öğrenci hazır ama ders yok. Biz btr görevi gibi görevlerle uğraştığımız sürece de birincisi; odağımızı kaybediyor olacağız. İkincisi; bakanlık asla böyle bir vizyon gösterip de "yahu biz 12bin kişilik bu insanları niye düşük kapasiteli işlerde çalıştırıyoruz" demiyor, demeyecek. Böyle bir vizyonları yok. Belki bu durumdan haberleri de yok. Burada sorumluluk bize düşüyor. Laftan anlamıyorlarsa, gönüllü hizmetleri durdurmamız gerekiyor. Görev tanımı dışındaki şeyleri pas geçmemiz gerekiyor.
Velhasılı kelam biz bilgisayar öğretmenleri bu problemleri öteleye öteleye bugüne geldik. Kâh hevesimizde proje yapalım dedik, kâh okulun işleri aksamasın deyip teneffüslerimizden bile feragat ettik okulun işleriyle uğraştık. Ama artık bu olay zıvanadan çıktı. Gönüllü yapmıyoruz diye mobbinge uğrar hale düşüyoruz. Gönüllü yapılan projelerle bilgisayar bilimleri eğitimi öteleniyor. Bu işin şov, reklam tarafı da var. Bakanlık memnun, okul idareleri memnun ama biz değiliz, öğrenci de değil, veli de değil. Veli öğrencisi iyi eğitim alsın ister, öğretmen öğretmenliğini yapsın ister. Ama bunu nasıl gerçekleştireceğini bilemez. Biz biliyoruz, bunu dile getiriyoruz.
Lütfen anlayın bizi. Siz bu işi gönüllü yaparak mutlu oluyor olabilirsiniz. Ama bunu burada "ben gönüllü yapıyorum, gayet mutluyum, elime yapışmaz" diyerek duygusal ve vicdani bir şeye indirgemiş oluyorsunuz. Günün sonunda dar vizyonlu idareciler bizden bu işleri yaparken "zorunlu gönüllülük" göstermemiz gerektiğini düşünüyor. Siz gönüllü yapıyorsunuz, bize angarya başlıyor. Çünkü sizin branşınız bu değil.
Branşınız olsaydı da fark etmezdi. Bilgisayar öğretmenlerinin projeleri ve gönüllü hizmetleri protesto etmesi, belki bir miktar sesimizin duyulmasını sağlar. Ben btr görevini zaten saçma görüyorum ama en azından ders talebi yukarıdan duyulabilir bu vesileyle.
Sizin de kötü niyetli olduğunuzu, kötü niyetle yazdığınızı düşünmüyorum. Keşke size btr görevi verseler ve bu işi yaparken alın terinizin karşılığını da alsanız. Yürüttüğünüz bu gönüllü hizmeti daha mutlu yapar mıydınız o zaman bilmiyorum ama emeğinizin karşılığını almanızı isterdim.
Tevazu gösterdiğiniz için de teşekkür ederim.
Hocam kusura bakmayın siz konuyu pek anlamamışsınız. Sizin saydıklarınızı buradaki bir çoğu arkadaşım da yapıyor emin olun. (ki bunları yapmak zorunda değiller yapmayanı da yapmıyor diye yargılayamazsınız) Siz 5 gün okudayım diyorsunuz çoğu arkadaşım hafta sonu da gidiyor işleri yetiştirmek için.
Çoğumuz doğru dürüst ne tenefüs yapıyoruz ne de ders saati bitti hadi çıkalım diyebiliyoruz. Arkadaşlarımızın bahsettiği şeyler farklı okumadınız sanırım.
Saygılar
Sayın öğretmenim...
Bir defa tevazulu ve saygılı yazınızı beğenerek okudum. Tekrar ilk yazınızı da gözden geçirdim. Sizi zor durumda bırakmak ya da hakir görmek gibi bi amacım yoktu. Tam tersi çok bariz olarak benden daha zeki olduğunuza parmak basmak istedim. Yukarıdaki ifadelerinizi altına "vasıfsız bir sınıf öğretmeni" olarak imzamı atarım.
Gönül ister ki bu forumda böyle nitelikli değerlendirmeler daha çok olsa...
Saygılar...
Sayın öğretmenimHocam niye sürekli kendi yaptıklarınızı anlatıyorsunuz bize. Bize ne bundan? Siz ne yapıyorsanız bizim de aynısını mı yapmamız gerekiyor? Sizi mi örnek almamız gerekiyor? Kriter, kıyas noktası siz misiniz? Niçin kendinizi bu kadar önemsiyorsunuz? Sizin çalışma şeklinizin bizim için içtihat mı oluşturması gerekiyor? Bu mesleğin "guru"su, "duayen"i siz misiniz? İş yaparken kanuna, yönetmeliğe değil de sizin ne yaptığınıza mı bakacağız?
Arkadaşımız bir derdini anlatıyor. Onun derdini anlamaya çalışıp çözüm bulmaya çalışacağınıza, kendinizi övüp kendinizi öne çıkarmaya çalışıyorsunuz. Kendinizi överken o kadar kendinizden geçiyorsunuz ki, aslında arkadaşımıza hakaret ettiğinizin farkına dahi varmıyorsunuz. Üstü kapalı bir şekilde şunu söylüyorsunuz: "Siz tembelsiniz, ben çok çalışkanım. Siz çocuk gibi mızmızlanıp duruyorsunuz, ben iş yapıyorum. Siz bencilsiniz kendinizi düşünüyorsunuz ben ülkemi düşünüyorum". Bu sözleri söyleyerek bize burada ahlaki üstünlük taslıyorsunuz. Tepki alınca da şaşırıyorsunuz. Çünkü söylediğiniz lafların nereye gittiğinin farkında değilsiniz. "Laf ola beri gele" konuşmaya alışmışsınız.
Gelelim meselenin özüne. Biz burada mızmız olduğumuz için tembel olduğumuz için eleştiri getirmiyoruz. Tam tersine 7-8-9-10. Sınıflarda dersimizin zorunlu olmasını istiyoruz. Daha çok derse girmek istiyoruz. Ders yapmak fotokopi makinesine sıkışan kağıdı çıkarmaktan daha yorucudur. Biz niteliklerimize göre iş yapmak istiyoruz, angarya değil. Ders olmadıktan sonra senede 1-2 kere 1-2 öğrenciyle yapılan göstermelik projelerin kimseye faydası yok.
Tabii siz bizim iç meselelerimizi bilmediğiniz için hariçten gazel okuyorsunuz.
Not: Feodal kültür ile kapitalist kültürü birbirine karıştırmayın. Kapitalizmde rasyonel bürokrasi vardır. Profosyenellik vardır. Herkes önüne gelen işi yapmaz. Uzmanı olduğu işi yapar. Çalışanın özlük hakkı vardır. Babamızın tarlasını sürmüyoruz. Eğitimin bilimsel, hukuki veçheleri vardır. Bunlara göre herkes işini yapar.
Hocam niye sürekli kendi yaptıklarınızı anlatıyorsunuz bize. Bize ne bundan? Siz ne yapıyorsanız bizim de aynısını mı yapmamız gerekiyor? Sizi mi örnek almamız gerekiyor? Kriter, kıyas noktası siz misiniz? Niçin kendinizi bu kadar önemsiyorsunuz? Sizin çalışma şeklinizin bizim için içtihat mı oluşturması gerekiyor? Bu mesleğin "guru"su, "duayen"i siz misiniz? İş yaparken kanuna, yönetmeliğe değil de sizin ne yaptığınıza mı bakacağız?
Arkadaşımız bir derdini anlatıyor. Onun derdini anlamaya çalışıp çözüm bulmaya çalışacağınıza, kendinizi övüp kendinizi öne çıkarmaya çalışıyorsunuz. Kendinizi överken o kadar kendinizden geçiyorsunuz ki, aslında arkadaşımıza hakaret ettiğinizin farkına dahi varmıyorsunuz. Üstü kapalı bir şekilde şunu söylüyorsunuz: "Siz tembelsiniz, ben çok çalışkanım. Siz çocuk gibi mızmızlanıp duruyorsunuz, ben iş yapıyorum. Siz bencilsiniz kendinizi düşünüyorsunuz ben ülkemi düşünüyorum". Bu sözleri söyleyerek bize burada ahlaki üstünlük taslıyorsunuz. Tepki alınca da şaşırıyorsunuz. Çünkü söylediğiniz lafların nereye gittiğinin farkında değilsiniz. "Laf ola beri gele" konuşmaya alışmışsınız.
Gelelim meselenin özüne. Biz burada mızmız olduğumuz için tembel olduğumuz için eleştiri getirmiyoruz. Tam tersine 7-8-9-10. Sınıflarda dersimizin zorunlu olmasını istiyoruz. Daha çok derse girmek istiyoruz. Ders yapmak fotokopi makinesine sıkışan kağıdı çıkarmaktan daha yorucudur. Biz niteliklerimize göre iş yapmak istiyoruz, angarya değil. Ders olmadıktan sonra senede 1-2 kere 1-2 öğrenciyle yapılan göstermelik projelerin kimseye faydası yok.
Tabii siz bizim iç meselelerimizi bilmediğiniz için hariçten gazel okuyorsunuz.
Not: Feodal kültür ile kapitalist kültürü birbirine karıştırmayın. Kapitalizmde rasyonel bürokrasi vardır. Profosyenellik vardır. Herkes önüne gelen işi yapmaz. Uzmanı olduğu işi yapar. Çalışanın özlük hakkı vardır. Babamızın tarlasını sürmüyoruz. Eğitimin bilimsel, hukuki veçheleri vardır. Bunlara göre herkes işini yapar.
Bir kişi yahu, sadece bir kişiye durumumuzu bir nebze anlatabilmek için kaç sayfa dil döktü hocalar, yanmışız ki ne yanmışız.