Projelere katılımı PROTESTO EDİYORUM

Kodla Büyü
Bilişimle ilgili derslerin sadece okulda kitapla ders öğretmeni tarafından verilmesi konusunda bakan beyle hiç görüşmediniz mi?
 
Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…

Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.

4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya :) Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)

- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.

- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok :)

- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.

- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.

- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.

- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.

-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.

Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar :)

Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”

Aferin.

Ben de open source projelere katkıda bulunuyorum, şirkette çalışan yazılımcılar ek mesaiye kaldıklarında mesai ücreti istedikleri için, bedavaya çalışmadıkları için, şirket bilgisayarlarını tamir etmek gibi ek görevleri seve seve yapmadıkları için onlara bu konuda çok kırgınım. Niye haklarını istiyorlar ki? Hep şikayet ediyorlar zaten. Haklarını aradıklarında gidip "Ben keyfine kod yazıyorum, işkoliğim, siz bir de şikayet mi ediyorsunuz? Elinize mi yapışır iki saat daha kod yazsanız?" diyeceğim.

Bundan sonrasında sözüm size değil hocam. Lütfen üstünüze alınmayınız.

Carlo m. Cipolla "Aptallığın Temel Yasaları" adlı denemesinin 3. yasasında aptal insanı şöyle tanımlar: "Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan hatta bazen zarara uğrayarak başka bir insan yada insan topluluğuna zarar veren kişidir." Denemenin 5. yasasında da "Aptal olan var olan en tehlikeli insan türüdür." der.

İnsanları 4 gruba ayıran Cipolla şöyle bir de şema çıkarmış:
upload_2021-3-10_22-31-2.png


Mesleki olarak hangi gruptasınız bir düşünün arkadaşlar?

Cipolla haydutların topluma zarar verirken en azından kendilerinin fayda sağladığını söylüyor. Aptal kişilerin eylemlerinde ise böyle bir fayda yok. Hem kendilerine hem topluma zarar veriyorlar. Bu yüzden "Aptal, hayduttan daha tehlikelidir." diyor Cipolla. "Helpless people" kategorisindeki insanlar da uzun vadede topluma fayda değil zarar veriyor. Çünkü bu insanlar yüzünden işler bir şekilde yürüyor. Bu yüzden de kalıcı çözümler sağlanamıyor ve toplum zarar ediyor. Motoru yağ yakan araba gibi, ne rektifiyeye alınıyor, ne hurdaya çıkarılıyor. Yağ eklene eklene devam ediliyor. Bu başlık özelinde eklenen yağ, bilişimci arkadaşların emeğinden başka bir şey değil. Günü kurtarıyoruz resmen. Varsın gün batsın diyorum.

Okulda teknisyen ihtiyacı varsa teknisyen atansın. Teknisyen teknisyenliğini yapsın, sınıf öğretmeni sınıf öğretmenliğini yapsın. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapabilmenin yolunu arasın.(@maliozkok hocam sadece bu parantezde sözüm size, siz "kendi alanımda neden faydalı olmama izin vermiyorlar?" diyeceğinize, gelmiş burada başkasının alanında yaptığınız gönüllü hizmeti kutsuyorsunuz. Size de, bize de, ülkeye de zarar bu. Gidin kendi hakkınızı arayın derim. )

"O elime mi yapışacak, bu elime mi yapışacak" diye diye bu işleri yüksek ideallerle yapanlar, bilişim branşını mahvetmeye devam ediyor. "Aaa o iş öyle oluyo muymuş ya?" diyen meb bürokratları projeydi, festivaldi, şuydu buydu derken bize yüklendikçe yükledi. Okul idarecileri btr görevine ek görevler ekledikçe ekledi. Yapmayan ayıplanır hale geldi. Şu işe bak! Gelinen noktada ne ders var, ne başka bir şey. Dımdızlak kaldık. Çeşitli illerden duyduğumuz haberlere göre btr görevleri de sorgulanıyor.

Çalışan insana bunun karşılığı sadece "aferin" olarak verilirse, sırtı sıvazlanıp gönderilirse batar o sistem. Çünkü sömürüye dayalı bir sistemin ayakta kalma şansı yoktur. İster şirket olsun, ister meb, ister ülke. Gelişmiş ülkelerin bilgisayar bilimleri eğitimiyle, teknolojisiyle bu şekilde rekabet edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?

Komünist ülkeler de bu yüzden batıyor zaten. Herkesten gönüllü iş bekleniyor, herkes eşit ücret alsın isteniyor, herkes yüksek ideallere sahip olsun isteniyor. Böyle bir şey mümkün değil. İşinin gereğini yapıp hakkını alan insan mutlu olur. Hem kendi içinde, hem dışarıya karşı rekabetçi olur. Keriz gibi o projeden bu projeye koştur, o yazıcı senin bu bilgisayar benim tamir et, müdür yardımcısının işini de yap "elime mi yapışır" diye görevin olmayan işlere de bak, sonra ne maddi bir karşılığı olsun ne ders olsun. Böyle çalışan birinin bir değeri mi olur Allah aşkına? Zaten teşekkürler, aferinler de bir noktada biter, sonunda o aferinler de kesmeyince gelir bilişim forumunda tatmin ararsınız ancak.

Kısacası zeki insanlardan olun, hem kendiniz kazanın hem ülkemiz kazansın.
 
Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…

Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.

4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya :) Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)

- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.

- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok :)

- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.

- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.

- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.

- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.

-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.

Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar :)

Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
Lütfen bizim işimizi zorlaştırmayın, ülkede Bilişim Teknoloji öğretmenlerine ihtiyaç olduğunu, bu dersin önemli olduğunu her platformda duyurun. Biz derslerimize kavuşunca zaten zumrelerim mutlu olunca sizin yaptıklarınızı gönüllü yapıyorlar merak etmeyin. Kendi yaptıklarınızı değil bizim için neler yapabileceğinizi belirtin. Burası biyografi yazma yeri değil.
Peygamber efendimizinde söylediği gibi işe yaramak istiyorsanız ki elinize yapışmaz bizim işimizi "zorlaştırmayın kolaylaştırın!"
 
Btr görevlendirmesi elle tutulur bir yönetmelikle: A ili Valilik/Mem ile B ili Valilik/Mem arasında fark kalmadan eşit şekilde yapılmadan,

Bilişimcilerin normu seçmeli derslere göre değil de zorunlu derslere göre belli olmadan,

Mebde hâlâ bilişim eğitimini sertifikalıların yapabileceğini BT öğrt gözardı eden düşünce değişmeden,

İdareciler ve okullardaki herşeyi bilen(!?!)başka zümre arkadaşlar tarafından eline mi yapışacak fikir modu değişmeden

Okullara teknisyen /hizmet alımı olmadan hiçbirşey değişmez.

Proje vs de katılmamak malesef çok umurlarında olmaz. Katılsanız derece alsanız idare isimlerini il yada bakanlıkta duyurup şube müdürlüğüne nasıl çekirge misali sıçrarımın hesabını yapar. Ama yine başarı üstün başarı hatta maaş ödüllerini malum senden adı hiçbir projede olmayana hatta okula bile uğramayana verir. Size norm için seçmelilerden her yıl sorun çıkarırlar.

Öğrenciler adına yaptığımız herşey bize kârdır. Öğrencinin çıkarı ne olacak derim okuldaki her projede adım olmasa da görevim olduğunu hep sonra öğrenirim zaten.

Bu arada tamir ettiğim bilgisayar akıllı tahta, idari yada bt sınıfı bilgisayar, meb tablet sayısını saymak hiç aklıma gelmemişti. Neden ona bile vaktim yok. Ancak okuldaki ve Btr görevim sebebiyle kimsenin evindeki kişisel bilgisayar yada BT araç gerecine okulda müdahale etmem, danışmanlık yaparım, gerçek bir teknik servis neden bu iş için parasını kazanamasın. Etik değil zaten okulun BTR siyim. O süre okuldaki görevim ile uğraşmalıyım. (Zaten okul işleri için evde bile saatlerce ek uğraşlarımız oluyor) Milletin evindeki belki de illegal işler için kullanılan Bilgisayar/tablet kişinin kendi sorunudur. (Karşılaştım da bu durumla)

Ama öyle tehlikeli bir grup öğretmen varki başkasının mesleği ile ilgili hak arama durumunda ahkâm kesenler, ben yapıyorum elinize mi yapışacak modunda olanlar.
Bötenin ilk mezunlarındanım ve derece ile girdiğim sayısal bölüm sayesinde
Matematik, Fen Bilgisi öğretebilecek kadar iyi bilgim var ama Matematik, Fen öğretmeni değilim,
Y.Dil Puanım var İngilizce bilgim var, ama İngilizce öğretmeni değilim
Kişinin kendini bilmesi önemlidir, bazılarının hobisi diğerine yapışan bir sorumluluk olmamalı

Not: BT donanım/yazılım/ tamiri Meslek lisesi, Akşam Sanat Okulu vb ilgili bölümler dışında ülkemizin bilişim eğitiminde yoktur. Müfredatta yok hani bilin istedim.

Bilişimi sadece tamire indirgemek de bilişimin bir okyanus olduğunun bilinmemesidir.
Pek çok bilişim teknolojileri öğretmeni bilişim içinde bir uzmanlığı bile oluşmuş durumda ama mümkünse tamirde uzmanlaşmayalım. Tamircilik yapmak isteyenler yapsın.
 
Hayır için, Allah rızası için veya başka nedenler sebebiyle, işi ile ilgisi olmadığı halde, görev tanımında olmadığı halde, devletin ondan bu hizmeti yapmasını beklemediği halde, yaptığı iş ve işlemleri diğer öğretmenlerin gözüne sokarcasına her yerde söylemeleri, yapmış oldukları bu amme hizmetlerinden dolayı kendilerini diğer öğretmenlerden üstün görmeleri, bunları yapmayan diğer öğretmenleri de tembellikle, mızmızlanmakla hatta daha ileri giderek vatan hainliğine varıncaya kadar suçlamalar yaptıklarını görüyoruz.
Eğer ki bu hizmetleri hayır için yapıyorsanız, herhangi bir maddiyat, belge, makam mevki için yapmıyorsanız bunları bize söylemenize gerek yok. Allah hayrınızı kabul eylesin, daha fazla hizmet etmenizi nasip eylesin. Eğer ki yazma amacınız; ben yapıyorum yaptıklarımı yazayım da başkalarına da örnek olsun diye söylüyorsanız kimsenin karşı çıkacağını zannetmiyorum. Amma velakin bu gönüllü işleri yapmayanların devletten aldıkları maaşları harammış gibi lanse etmekten lütfen artık vazgeçin.
 
Ancak hangi görüşten olursa olsun bana benim zümremden başkasının faydası yok.
BTR görevi yapmış ve bilişime meraklı farklı branştan biri olarak mücadelenizi haklı buluyorum hocam:). Haftalık ders saatlerinin dağılımı hiç mantıklı gelmiyor. Günlük 7 ders ardından 2 saat Dyk olmasına rağmen ortaokulda Görsel Sanatlar 1 ders, Müzik 1 ders, Bilişim sadece 5 ve 6'larda. Ana branşların haftalık ders sayısı gereksiz arttı (Matematik öğretmeniyim oradan biliyorum). Üstüne bir de ana branşların seçmelileri var (veli-idare işbirliğiyle seçtiriliyor illa ) ki eyvah eyvah. Ne kadar çok Matematik, Fen verirsek o kadar çok öğrenecek zannediyorlar.
"Görev tanımımda yok", "Benim işim değil" mevzuna gelirsek sapla samanı birbirinden ayırmak gerek. Göreviniz olmayan bir veya birçok iş için gönüllü olabilir, karşılıksız yapabilirsiniz (Bende de var bu. "Aferine 5 tas su içerim":)). Ama bunu başkalarından beklemek emek sömürüsüdür. Üstelik sizin, zümrelerinizin ve çocukların haklarının umursanmadığını bile bile herkesten aynı gönüllülüğü beklemek bu uğurda verilen mücadeleye zarar verir. Kendi görevi olan işleri bile yapmayan/yapmaya üşenen öğretmenleri saymıyorum, onlar her branşta var ama hak aramayı kaytarmak gibi göstermek yapıcı ve iyi niyetli gelmiyor bana.
 
Matematik, fen gibi derslerin:
1. Kendi ders saatleri yeterince fazla ve tüm kademelerde var.
2. Ayrıca seçmeli olarak matematik uygulamaları, bilim uygulamaları gibi dersler seçilerek bu derslerde de aynı şekilde işlemeye devam ediyorlar.
3. DYK açılıyor ve aynı şekilde ders işlemeye devam ediliyor.
4. Ders kitapları var ama ayrıca ek kaynak aldırma konusunda hiç bir veli şikayet etmiyor ve "Alalım tabi hocam." diyorlar, idare de gayri resmi destek veriyor.
5. Fen Lab. var ve her türlü materyal bulundurulur.
6.... devam eder bunlar.

AMAAAAAAA
Bilişim dersi için;
1. Dersin kitabı bile yok.
2.BT sınıfı yapıyorlar ama içinde PC yok.
3. Müfredatta Robotik kodlama diye bir şey yok. (Bilişimle üretim Pilot uygulaması ülke geneline yayılırsa bilemem.)
4. Okulda Arduino setleri, sensörler, robot kitleri yok. (Öğretmen cebinden mi alsın her şeyi?) İdareden bunlar için para istesek öncelikli harcamalarımız var diye reddedilir.
5. Veli ve idare gözünde dersimizin hiç kıymeti yok.
6. Sadece 5-6'larda ders var.
7. Seçmeli derslerde hiç bir zaman BTY seçilmiyor.
8. DYK açalım desek maalesef açamıyoruz.
9. Egzersiz açılabilecek ders listesinde (yanlış hatırlamıyorsam) dersimiz yok.
10. İdare ve öğretmenlerin bakış açısı hep tamirci/teknisyen vs. üzerine.
11. Çoğu arkadaşımız kadro kaygısı ile yaşıyor. (Bu psikolojiyi yaşayan bilir.)
12. BİR DE HAKKIMIZI ARASAK HOŞ KARŞILAMAYAN MESLEKTAŞLARIMIZA CEVAP YETİŞTİRMEK ZORUNDA KALIYORUZ. BUNU DA EKLEMEK GEREK.
13......
yazmaktan yoruldum be

Bu kadar imkansızlıklar içerisinde bir de Teknofest/MebRobot/Tübitak vs için bizden proje istiyorlar.

Cevabımı Fuzulinin bir dörtlüğüyle veriyorum.

Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
Söylesem te’siri yok sussam gönül râzı değil
Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir.

Anlamını da yazayım da yanlış anlaşılmasın:

(Sevgili derdimi bilmez, beni güler sanır
Hakkı vardır, mutlu olan, herkesi sevinçli sanır
Söylesem etki etmez, sussam gönlüm razı değil
Çektiğim elemleri bir ben bir Allah’ım bilir.)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Çoğumuz elimizden geldiğince bizden istenileni yapmışızdır. Bu konuda mağdur olanlardan biri de benim. Pek çok proje, yarışma, okulda yaptığımız işler, afişler.....
Tübitakta yapacağım akıllı ayna projesi için para istediğimde "sen kotanı doldurdun hocam" yanıtı. Oyunumu kodluyorum yarışmasında Türkiye birincilik ve ikincilik derecelerimize milli eğitimin, kaymakamlığın sessiz kalması bir tebriği çok görmesi, deneme sınavı dizgi-mizanpajı yapıldıktan sonra bir eline sağlık denilmesini beklerken "benim adımı niye yazmadın" diye trip atan öğretmenlerle uğraşması..... Daha neler neler.
Köşeme çekildim bu sebeplerden. Çok haklısınız.
 
Matematik, fen gibi derslerin:
1. Kendi ders saatleri yeterince fazla ve tüm kademelerde var.
2. Ayrıca seçmeli olarak matematik uygulamaları, bilim uygulamaları gibi dersler seçilerek bu derslerde de aynı şekilde işlemeye devam ediyorlar.
3. DYK açılıyor ve aynı şekilde ders işlemeye devam ediliyor.
4. Ders kitapları var ama ayrıca ek kaynak aldırma konusunda hiç bir veli şikayet etmiyor ve "Alalım tabi hocam." diyorlar, idare de gayri resmi destek veriyor.
5. Fen Lab. var ve her türlü materyal bulundurulur.
6.... devam eder bunlar.

AMAAAAAAA
Bilişim dersi için;
1. Dersin kitabı bile yok.
2.BT sınıfı yapıyorlar ama içinde PC yok.
3. Müfredatta Robotik kodlama diye bir şey yok. (Bilişimle üretim Pilot uygulaması ülke geneline yayılırsa bilemem.)
4. Okulda Arduino setleri, sensörler, robot kitleri yok. (Öğretmen cebinden mi alsın her şeyi?) İdareden bunlar için para istesek öncelikli harcamalarımız var diye reddedilir.
5. Veli ve idare gözünde dersimizin hiç kıymeti yok.
6. Sadece 5-6'larda ders var.
7. Seçmeli derslerde hiç bir zaman BTY seçilmiyor.
8. DYK açalım desek maalesef açamıyoruz.
9. Egzersiz açılabilecek ders listesinde (yanlış hatırlamıyorsam) dersimiz yok.
10. İdare ve öğretmenlerin bakış açısı hep tamirci/teknisyen vs. üzerine.
11. Çoğu arkadaşımız kadro kaygısı ile yaşıyor. (Bu psikolojiyi yaşayan bilir.)
12. BİR DE HAKKIMIZI ARASAK HOŞ KARŞILAMAYAN MESLEKTAŞLARIMIZA CEVAP YETİŞTİRMEK ZORUNDA KALIYORUZ. BUNU DA EKLEMEK GEREK.
13......
yazmaktan yoruldum be

Bu kadar imkansızlıklar içerisinde bir de Teknofest/MebRobot/Tübitak vs için bizden proje istiyorlar.

Cevabımı Fuzulinin bir dörtlüğüyle veriyorum.

Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
Söylesem te’siri yok sussam gönül râzı değil
Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir.

Anlamını da yazayım da yanlış anlaşılmasın:

(Sevgili derdimi bilmez, beni güler sanır
Hakkı vardır, mutlu olan, herkesi sevinçli sanır
Söylesem etki etmez, sussam gönlüm razı değil
Çektiğim elemleri bir ben bir Allah’ım bilir.)
PISA ve TIMMS sonuçları, bu kadar fazla ders saati olmasının pek de işe yaramadığını gösteriyor...
 
PISA ve TIMMS sonuçları, bu kadar fazla ders saati olmasının pek de işe yaramadığını gösteriyor...
"Zengin olan uygulama geliştiricileri arasında öyküsü en ilham verenlerden birinin Flappy Bird’in geliştiricisi Dong Nguyen olduğunu fark edeceksiniz. Dong, Vietnam’da yaşayan, hepimiz gibi evinde oturup televizyon seyreden, kalkıp okula giden, bilgisayar laboratuvarında zaman geçiren, okulda öğretmenlerinden azar işittikten sonra stajyer olarak çalıştığı oyun geliştirme şirketine gidip Facebook’ta arkadaşlarının fotoğraflarını beğenip sonra tekrar evine dönen ve televizyon seyretmeye devam eden sıradan bir gençtir.
Ancak kader onun başına ağ örmeye kararlıdır ve Dong bir akşam evde oturmuş tavuklu noodle yerken Angry Birds’in çok kompleks bir oyun olduğunu düşünüp daha basitini yapmak ister ve bilgisayarını açıp iOS programlamayı öğrenmeye başlar. Öğrendiği dili test etmek için de dünyada görebileceğiniz en basit oyunlardan birini üç gün içinde yapar: Flappy Bird…
Hatta oyun o kadar amatörcedir ki, Dong oyunun grafiklerini bile bilgisayarında kurulu diğer oyunların dosyaları arasından çalar. Sonuçta ortaya beton kolonların arasından uçmaya çalışan minik, şapşal, aptal, yeteneksiz bir kuşun bitmek bilmeyen öyküsü çıkar. Oyuncuların da tek yapması gereken, belli bir ritim ile ekrana dokunmaktır.
Bu oyunu Apple Store’da ücretsiz olarak yayınlayan Dong elbette kimseyi etkileyemez. Milletin işi gücü yok da amatör çocuk oyunu mu oynayacaktı? Zengin olmak o kadar da kolay değildi elbette. Peki Dong’un oyunu nasıl oldu da bu kadar popüler oldu?
Dong, oyununun kategorisini “aile uygulamaları” olarak değiştirir. Bu sırada oyun sosyal medyada birkaç kişinin dikkatini çeker ve alay etmek amacıyla bu saçma oyunu paylaşırlar. Sonuçta insanlar ilk etapta alay etmek için merak ettikleri bu oyuna başlamışlardır artık ve çekirdek çitlemek gibi kendilerini durdurması zor bir alışkanlığın içinde bulurlar. Dolayısıyla oyunu oynamaya devam ederler.
Bir süre sonra da Dong’un Twitter hesabına küfürler yağmaya başlar. Bu sürükleyici ama bomboş, anlamsız, saçma oyunu yaptığı için. Oyuna bağımlı olanlar ölüm tehditleri savurmaya başlar. Oyun kısa sürede fenomene dönüşür. Dünya çapında herkes ondan bahsetmeye başlar. Oyun internette bir mim haline dönüşür. Dong önceleri bu tepkilerden çok çekinip oyunu yayından çeker ancak sonra abileri onu akıllandırmış olacak ki, Vietnamlı sıradan bir çocukcağız olan Dong uygulama içi reklamlardan her gün 50 bin dolar kazacağı oyunu yeniden yayınlar. O günden bugüne kadar Vietnam’daki ailesi günde 1 dolar kazanırken o her sabah güne 50 bin dolar daha zenginleşmiş olarak başlar. Bugün serveti on milyonlarca doları geçiyor ve hızla büyümeye devam ediyor."
Düşünün dünyada dersimiz o kadar gereksiz ve getirisi olmayan bir branş ki bakın genç bir lise öğrencisinin hiç bir işine yaramamış.
 
Sınıf öğretmeniyim kısmından sonrasını pek ciddiye almadım, bilgisayarla ilgili hobinizin gelişmiş olması sevindirici, keşke yurttaşlık görevinizi kendi branşınızda, sınıf öğretmenliği alanında yeni çığırlar açarak yapsanız.
Kesinlikle böyle yurttaş birinin sınıf öğretmenliğinde çığır açması lazım.
 
Yazılanlar bir yana, Hocalarım; üst düzey bürokratlar ve özellikle Cumhurbaşkanı nezdine bir açıklama gelmediği sürece(Dersimizin ve branşımızın ne denli önemli olduğuna dair) sanırım ne yaparsak yapalım pek birşey değişmeyecek.

Açıkçası ben de aynı fikirdeyim.

Çünkü branşımızı ne kadar popüler yapalım desek de olmuyor.

Robotik, arduino, projeler, oyun yazma, web tasarımı vs neler yapmadık ki.

Sonuç gene aynı.

Bi uzaya astronot yollamadığımız kaldı.
 
Aferin.

Ben de open source projelere katkıda bulunuyorum, şirkette çalışan yazılımcılar ek mesaiye kaldıklarında mesai ücreti istedikleri için, bedavaya çalışmadıkları için, şirket bilgisayarlarını tamir etmek gibi ek görevleri seve seve yapmadıkları için onlara bu konuda çok kırgınım. Niye haklarını istiyorlar ki? Hep şikayet ediyorlar zaten. Haklarını aradıklarında gidip "Ben keyfine kod yazıyorum, işkoliğim, siz bir de şikayet mi ediyorsunuz? Elinize mi yapışır iki saat daha kod yazsanız?" diyeceğim.

Bundan sonrasında sözüm size değil hocam. Lütfen üstünüze alınmayınız.

Carlo m. Cipolla "Aptallığın Temel Yasaları" adlı denemesinin 3. yasasında aptal insanı şöyle tanımlar: "Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan hatta bazen zarara uğrayarak başka bir insan yada insan topluluğuna zarar veren kişidir." Denemenin 5. yasasında da "Aptal olan var olan en tehlikeli insan türüdür." der.

İnsanları 4 gruba ayıran Cipolla şöyle bir de şema çıkarmış:
Ekli dosyayı görüntüle 69334

Mesleki olarak hangi gruptasınız bir düşünün arkadaşlar?

Cipolla haydutların topluma zarar verirken en azından kendilerinin fayda sağladığını söylüyor. Aptal kişilerin eylemlerinde ise böyle bir fayda yok. Hem kendilerine hem topluma zarar veriyorlar. Bu yüzden "Aptal, hayduttan daha tehlikelidir." diyor Cipolla. "Helpless people" kategorisindeki insanlar da uzun vadede topluma fayda değil zarar veriyor. Çünkü bu insanlar yüzünden işler bir şekilde yürüyor. Bu yüzden de kalıcı çözümler sağlanamıyor ve toplum zarar ediyor. Motoru yağ yakan araba gibi, ne rektifiyeye alınıyor, ne hurdaya çıkarılıyor. Yağ eklene eklene devam ediliyor. Bu başlık özelinde eklenen yağ, bilişimci arkadaşların emeğinden başka bir şey değil. Günü kurtarıyoruz resmen. Varsın gün batsın diyorum.

Okulda teknisyen ihtiyacı varsa teknisyen atansın. Teknisyen teknisyenliğini yapsın, sınıf öğretmeni sınıf öğretmenliğini yapsın. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapabilmenin yolunu arasın.(@maliozkok hocam sadece bu parantezde sözüm size, siz "kendi alanımda neden faydalı olmama izin vermiyorlar?" diyeceğinize, gelmiş burada başkasının alanında yaptığınız gönüllü hizmeti kutsuyorsunuz. Size de, bize de, ülkeye de zarar bu. Gidin kendi hakkınızı arayın derim. )

"O elime mi yapışacak, bu elime mi yapışacak" diye diye bu işleri yüksek ideallerle yapanlar, bilişim branşını mahvetmeye devam ediyor. "Aaa o iş öyle oluyo muymuş ya?" diyen meb bürokratları projeydi, festivaldi, şuydu buydu derken bize yüklendikçe yükledi. Okul idarecileri btr görevine ek görevler ekledikçe ekledi. Yapmayan ayıplanır hale geldi. Şu işe bak! Gelinen noktada ne ders var, ne başka bir şey. Dımdızlak kaldık. Çeşitli illerden duyduğumuz haberlere göre btr görevleri de sorgulanıyor.

Çalışan insana bunun karşılığı sadece "aferin" olarak verilirse, sırtı sıvazlanıp gönderilirse batar o sistem. Çünkü sömürüye dayalı bir sistemin ayakta kalma şansı yoktur. İster şirket olsun, ister meb, ister ülke. Gelişmiş ülkelerin bilgisayar bilimleri eğitimiyle, teknolojisiyle bu şekilde rekabet edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?

Komünist ülkeler de bu yüzden batıyor zaten. Herkesten gönüllü iş bekleniyor, herkes eşit ücret alsın isteniyor, herkes yüksek ideallere sahip olsun isteniyor. Böyle bir şey mümkün değil. İşinin gereğini yapıp hakkını alan insan mutlu olur. Hem kendi içinde, hem dışarıya karşı rekabetçi olur. Keriz gibi o projeden bu projeye koştur, o yazıcı senin bu bilgisayar benim tamir et, müdür yardımcısının işini de yap "elime mi yapışır" diye görevin olmayan işlere de bak, sonra ne maddi bir karşılığı olsun ne ders olsun. Böyle çalışan birinin bir değeri mi olur Allah aşkına? Zaten teşekkürler, aferinler de bir noktada biter, sonunda o aferinler de kesmeyince gelir bilişim forumunda tatmin ararsınız ancak.

Kısacası zeki insanlardan olun, hem kendiniz kazanın hem ülkemiz kazansın.
Birçok düşünceme tercüman oldunuz.

Kim ne derse desin, angarya iş yapmaya başladığınızda , o angaryaları rahat yapabilmeniz için asli görevlerinizin azaltılması sonucu gerçekte gereksiz bir konuma düşersiniz. Tüm ülkede 7. Ve 8. sınıflarda seçmeli (kim ne derse desin %90 idare seçiyor) derslerinin seçildiğini hesaplayın. O zaman 50 değil 1000 atama olur.

Hayrınıza yaptığınız iş kurumlarda göreviniz olur. Yanlız o görevde öğretmen normu yok.
Birde başkasının işini yaptığınız zaman kul hakkına girersiniz. Ya onun kazandığı paranın helâlliğine mani olursunuz yada kazanmasına.
Belki açılacak yüzlerce teknisyenlik kadrosu bir angaryakolikler yüzünden açılmıyor. Çünkü ihtiyaç hissedilmiyor.
 
Eskiler bilir bu konular 20 sene öncede aynı şekilde konuşuluyordu halada aynı şekilde konuşuluyor, bi 20 sene sonrada konuşulur bir şeyde değişmez düzelmez. Çünkü kimsenin umurunda değilsiniz. Birilerinin umurunda olmanız için öncelikle Türkiye'deki siyasi anlayışın kökten değişmesi lazım. Siyasi anlayıştan kastım hükümet değil, komple siyaset sisteminin düzeninin anlayışın değişmesi lazım. Bunlar değişmediği sürece sadece konuşup dile getirirsiniz başkada bir şey olmaz
 
Böte mezunuyum ve 14 yıldır bilişim teknolojileri öğretmeni olarak MEB de görev yapıyorum. Yazdıklarınızın herbirini çok duygulanarak okudum. Biliniz ki sayın hocam Bilişim branşı öğretmenleri sadece bu başlıktaki gibi herşeye ağlayanlardan ibaret değildir. Benim gibi naçizane sizi örnek almaya çalışanlar da vardır. Ellerinizden öpüyorum sayın hocam.
Sayın Hocam, normalde bu tarz polemiklere girmem ama bu şekilde bizleri ötekileştirmeniz çok üzücü. Bundan bahsetmek istemezdim ama en azından olayın nasıl işlediğini idrak etmeniz bakımından yazmak istedim. Bulunduğum ilçedeki en çalışkan öğretmenlerin arasında yer alıyorum. İlçede elimden geçmeyen bilgisayar vs. kalmadı ayrıca zaten mükemmelliyetçi bir yapıya sahibim işimde her zaman iyi olmak isterim. İnanıyorum ki buradaki öğretmenlerimizin de çoğu öyle. Ama dersimizi istiyoruz Hocam 30 saat bu kadarına da hakkımız vardır diye düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
Öğretmenler odasında internetten alışveriş yapabilen, tüm sosyal medya sitelerine üye olup gırla paylaşım yapan, İnternetten istediği film ve müzikleri indirmek için envayi program kurup kendisine listeler - arşivler hazırlayan... Sonrada bana gelip hocam EBA'da nasıl ders işleyeceğim, Zoom programını nasıl kullanacağım? şeklinde sorular soran. Bunlarla ilgili 1 hafta eğitim vermemize rağmen dönüp tüm dönem boyunca neredeyse tüm derslerini bize hazırlatan. TÜBİTAK v.s. projelerin girişlerini bize yaptıran, DYNET ile ilgili öğrenci hesapları ve kayıt işlemlerini bir türlü anlamayıp 3 senedir vakit şaşmadan bizden isteyen, bütün bunlar yetmezmiş gibi, komşusunun ya da kardeşinin tablet, dizüstü, akıllı telefonları ile ilgili her sorunu bize aktaran düzende bir zahmet bunlara da "ANGARYA" diyebilelim.
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
Sayın sınıf öğretmeni hocam, çalıştığınız ilçede ücretli sınıf öğretmeni var mı?
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
hocam taşın altına elinizi sokmuşsunuz güzel ama insanların gözüne sokmak ne demek oluyor. Birde sayı vermişsiniz 110 adet diye.Teker teker saydıysanız da tebrikler...
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
Hocam keşke bilgisayarlara ayıracağınız vakti, neden norm fazlası oldum(Sınıf Öğretmeniymişsiniz), bunu nasıl düzeltirim diye düşünmeye ve bir şeyler yapmaya harcasaydınız. Ayrıca bizim bilişimciler olarak her okula bir bilişim öğretmeni şart isteğimiz gerçekleşse, sizde bu kadar yorulmamış olurdunuz :)
 
Son düzenleme:
Öğretmenler odasında internetten alışveriş yapabilen, tüm sosyal medya sitelerine üye olup gırla paylaşım yapan, İnternetten istediği film ve müzikleri indirmek için envayi program kurup kendisine listeler - arşivler hazırlayan... Sonrada bana gelip hocam EBA'da nasıl ders işleyeceğim, Zoom programını nasıl kullanacağım? şeklinde sorular soran. Bunlarla ilgili 1 hafta eğitim vermemize rağmen dönüp tüm dönem boyunca neredeyse tüm derslerini bize hazırlatan. TÜBİTAK v.s. projelerin girişlerini bize yaptıran, DYNET ile ilgili öğrenci hesapları ve kayıt işlemlerini bir türlü anlamayıp 3 senedir vakit şaşmadan bizden isteyen, bütün bunlar yetmezmiş gibi, komşusunun ya da kardeşinin tablet, dizüstü, akıllı telefonları ile ilgili her sorunu bize aktaran düzende bir zahmet bunlara da "ANGARYA" diyebilelim.

kesinlikle haklısınız.++
her türlü ,tarla-arsa vs.ve borsa işlemleri yapabilen, her şeyin bir hilesini-hurdasını bilenler bilgisayar ile ilgili bi şey oldu mu , LAL OLUYORLAR.
MESELE MENFAAATİ , EXTRA Bİ KAZANCI YOK HOCAM.
 
Çoğumuz elimizden geldiğince bizden istenileni yapmışızdır. Bu konuda mağdur olanlardan biri de benim. Pek çok proje, yarışma, okulda yaptığımız işler, afişler.....
Tübitakta yapacağım akıllı ayna projesi için para istediğimde "sen kotanı doldurdun hocam" yanıtı. Oyunumu kodluyorum yarışmasında Türkiye birincilik ve ikincilik derecelerimize milli eğitimin, kaymakamlığın sessiz kalması bir tebriği çok görmesi, deneme sınavı dizgi-mizanpajı yapıldıktan sonra bir eline sağlık denilmesini beklerken "benim adımı niye yazmadın" diye trip atan öğretmenlerle uğraşması..... Daha neler neler.
Köşeme çekildim bu sebeplerden. Çok haklısınız.
bu işleri bana yaptiramazlar dizgiydi denemeydi sanki benim Dersimin sınavı var
 
iyiydi de, amca giriş yapınca konunun eli yüzü kaydı

Olayın bi gram yakınında değil, norm fazlası olduğu için kendisini okula bağlamış, başka bi telaşe iş-güç de yok. Şunu yaptım bunu yaptım. Karşıdaki insanın halini anlamaktan çok uzak.

Ayrıca milletin sinirlerini zıplatmayı başardı, tebrik etmek lazım.
 
Geri
Üst