Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…
Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.
4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik yaKimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)
- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.
- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok
- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.
- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.
- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.
- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.
-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.
Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar
Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:
Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
Lütfen bizim işimizi zorlaştırmayın, ülkede Bilişim Teknoloji öğretmenlerine ihtiyaç olduğunu, bu dersin önemli olduğunu her platformda duyurun. Biz derslerimize kavuşunca zaten zumrelerim mutlu olunca sizin yaptıklarınızı gönüllü yapıyorlar merak etmeyin. Kendi yaptıklarınızı değil bizim için neler yapabileceğinizi belirtin. Burası biyografi yazma yeri değil.Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…
Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.
4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik yaKimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)
- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.
- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok
- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.
- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.
- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.
- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.
-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.
Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar
Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:
Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
ses buraya kadar geldibenim başıma da geldi. ziyaretçinin biri konuşurken mikrofon bozuldu. bilgisayarcı baksın dediler. ben de ses fiziğin konusu fizikçi baksın dedim. olayı kapattım.
BTR görevi yapmış ve bilişime meraklı farklı branştan biri olarak mücadelenizi haklı buluyorum hocamAncak hangi görüşten olursa olsun bana benim zümremden başkasının faydası yok.
iyiydi de, amca giriş yapınca konunun eli yüzü kaydı
PISA ve TIMMS sonuçları, bu kadar fazla ders saati olmasının pek de işe yaramadığını gösteriyor...Matematik, fen gibi derslerin:
1. Kendi ders saatleri yeterince fazla ve tüm kademelerde var.
2. Ayrıca seçmeli olarak matematik uygulamaları, bilim uygulamaları gibi dersler seçilerek bu derslerde de aynı şekilde işlemeye devam ediyorlar.
3. DYK açılıyor ve aynı şekilde ders işlemeye devam ediliyor.
4. Ders kitapları var ama ayrıca ek kaynak aldırma konusunda hiç bir veli şikayet etmiyor ve "Alalım tabi hocam." diyorlar, idare de gayri resmi destek veriyor.
5. Fen Lab. var ve her türlü materyal bulundurulur.
6.... devam eder bunlar.
AMAAAAAAA
Bilişim dersi için;
1. Dersin kitabı bile yok.
2.BT sınıfı yapıyorlar ama içinde PC yok.
3. Müfredatta Robotik kodlama diye bir şey yok. (Bilişimle üretim Pilot uygulaması ülke geneline yayılırsa bilemem.)
4. Okulda Arduino setleri, sensörler, robot kitleri yok. (Öğretmen cebinden mi alsın her şeyi?) İdareden bunlar için para istesek öncelikli harcamalarımız var diye reddedilir.
5. Veli ve idare gözünde dersimizin hiç kıymeti yok.
6. Sadece 5-6'larda ders var.
7. Seçmeli derslerde hiç bir zaman BTY seçilmiyor.
8. DYK açalım desek maalesef açamıyoruz.
9. Egzersiz açılabilecek ders listesinde (yanlış hatırlamıyorsam) dersimiz yok.
10. İdare ve öğretmenlerin bakış açısı hep tamirci/teknisyen vs. üzerine.
11. Çoğu arkadaşımız kadro kaygısı ile yaşıyor. (Bu psikolojiyi yaşayan bilir.)
12. BİR DE HAKKIMIZI ARASAK HOŞ KARŞILAMAYAN MESLEKTAŞLARIMIZA CEVAP YETİŞTİRMEK ZORUNDA KALIYORUZ. BUNU DA EKLEMEK GEREK.
13......
yazmaktan yoruldum be
Bu kadar imkansızlıklar içerisinde bir de Teknofest/MebRobot/Tübitak vs için bizden proje istiyorlar.
Cevabımı Fuzulinin bir dörtlüğüyle veriyorum.
Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
Söylesem te’siri yok sussam gönül râzı değil
Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir.
Anlamını da yazayım da yanlış anlaşılmasın:
(Sevgili derdimi bilmez, beni güler sanır
Hakkı vardır, mutlu olan, herkesi sevinçli sanır
Söylesem etki etmez, sussam gönlüm razı değil
Çektiğim elemleri bir ben bir Allah’ım bilir.)
"Zengin olan uygulama geliştiricileri arasında öyküsü en ilham verenlerden birinin Flappy Bird’in geliştiricisi Dong Nguyen olduğunu fark edeceksiniz. Dong, Vietnam’da yaşayan, hepimiz gibi evinde oturup televizyon seyreden, kalkıp okula giden, bilgisayar laboratuvarında zaman geçiren, okulda öğretmenlerinden azar işittikten sonra stajyer olarak çalıştığı oyun geliştirme şirketine gidip Facebook’ta arkadaşlarının fotoğraflarını beğenip sonra tekrar evine dönen ve televizyon seyretmeye devam eden sıradan bir gençtir.PISA ve TIMMS sonuçları, bu kadar fazla ders saati olmasının pek de işe yaramadığını gösteriyor...
Kesinlikle böyle yurttaş birinin sınıf öğretmenliğinde çığır açması lazım.Sınıf öğretmeniyim kısmından sonrasını pek ciddiye almadım, bilgisayarla ilgili hobinizin gelişmiş olması sevindirici, keşke yurttaşlık görevinizi kendi branşınızda, sınıf öğretmenliği alanında yeni çığırlar açarak yapsanız.
Yazılanlar bir yana, Hocalarım; üst düzey bürokratlar ve özellikle Cumhurbaşkanı nezdine bir açıklama gelmediği sürece(Dersimizin ve branşımızın ne denli önemli olduğuna dair) sanırım ne yaparsak yapalım pek birşey değişmeyecek.
Birçok düşünceme tercüman oldunuz.Aferin.
Ben de open source projelere katkıda bulunuyorum, şirkette çalışan yazılımcılar ek mesaiye kaldıklarında mesai ücreti istedikleri için, bedavaya çalışmadıkları için, şirket bilgisayarlarını tamir etmek gibi ek görevleri seve seve yapmadıkları için onlara bu konuda çok kırgınım. Niye haklarını istiyorlar ki? Hep şikayet ediyorlar zaten. Haklarını aradıklarında gidip "Ben keyfine kod yazıyorum, işkoliğim, siz bir de şikayet mi ediyorsunuz? Elinize mi yapışır iki saat daha kod yazsanız?" diyeceğim.
Bundan sonrasında sözüm size değil hocam. Lütfen üstünüze alınmayınız.
Carlo m. Cipolla "Aptallığın Temel Yasaları" adlı denemesinin 3. yasasında aptal insanı şöyle tanımlar: "Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan hatta bazen zarara uğrayarak başka bir insan yada insan topluluğuna zarar veren kişidir." Denemenin 5. yasasında da "Aptal olan var olan en tehlikeli insan türüdür." der.
İnsanları 4 gruba ayıran Cipolla şöyle bir de şema çıkarmış:
Ekli dosyayı görüntüle 69334
Mesleki olarak hangi gruptasınız bir düşünün arkadaşlar?
Cipolla haydutların topluma zarar verirken en azından kendilerinin fayda sağladığını söylüyor. Aptal kişilerin eylemlerinde ise böyle bir fayda yok. Hem kendilerine hem topluma zarar veriyorlar. Bu yüzden "Aptal, hayduttan daha tehlikelidir." diyor Cipolla. "Helpless people" kategorisindeki insanlar da uzun vadede topluma fayda değil zarar veriyor. Çünkü bu insanlar yüzünden işler bir şekilde yürüyor. Bu yüzden de kalıcı çözümler sağlanamıyor ve toplum zarar ediyor. Motoru yağ yakan araba gibi, ne rektifiyeye alınıyor, ne hurdaya çıkarılıyor. Yağ eklene eklene devam ediliyor. Bu başlık özelinde eklenen yağ, bilişimci arkadaşların emeğinden başka bir şey değil. Günü kurtarıyoruz resmen. Varsın gün batsın diyorum.
Okulda teknisyen ihtiyacı varsa teknisyen atansın. Teknisyen teknisyenliğini yapsın, sınıf öğretmeni sınıf öğretmenliğini yapsın. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapabilmenin yolunu arasın.(@maliozkok hocam sadece bu parantezde sözüm size, siz "kendi alanımda neden faydalı olmama izin vermiyorlar?" diyeceğinize, gelmiş burada başkasının alanında yaptığınız gönüllü hizmeti kutsuyorsunuz. Size de, bize de, ülkeye de zarar bu. Gidin kendi hakkınızı arayın derim. )
"O elime mi yapışacak, bu elime mi yapışacak" diye diye bu işleri yüksek ideallerle yapanlar, bilişim branşını mahvetmeye devam ediyor. "Aaa o iş öyle oluyo muymuş ya?" diyen meb bürokratları projeydi, festivaldi, şuydu buydu derken bize yüklendikçe yükledi. Okul idarecileri btr görevine ek görevler ekledikçe ekledi. Yapmayan ayıplanır hale geldi. Şu işe bak! Gelinen noktada ne ders var, ne başka bir şey. Dımdızlak kaldık. Çeşitli illerden duyduğumuz haberlere göre btr görevleri de sorgulanıyor.
Çalışan insana bunun karşılığı sadece "aferin" olarak verilirse, sırtı sıvazlanıp gönderilirse batar o sistem. Çünkü sömürüye dayalı bir sistemin ayakta kalma şansı yoktur. İster şirket olsun, ister meb, ister ülke. Gelişmiş ülkelerin bilgisayar bilimleri eğitimiyle, teknolojisiyle bu şekilde rekabet edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?
Komünist ülkeler de bu yüzden batıyor zaten. Herkesten gönüllü iş bekleniyor, herkes eşit ücret alsın isteniyor, herkes yüksek ideallere sahip olsun isteniyor. Böyle bir şey mümkün değil. İşinin gereğini yapıp hakkını alan insan mutlu olur. Hem kendi içinde, hem dışarıya karşı rekabetçi olur. Keriz gibi o projeden bu projeye koştur, o yazıcı senin bu bilgisayar benim tamir et, müdür yardımcısının işini de yap "elime mi yapışır" diye görevin olmayan işlere de bak, sonra ne maddi bir karşılığı olsun ne ders olsun. Böyle çalışan birinin bir değeri mi olur Allah aşkına? Zaten teşekkürler, aferinler de bir noktada biter, sonunda o aferinler de kesmeyince gelir bilişim forumunda tatmin ararsınız ancak.
Kısacası zeki insanlardan olun, hem kendiniz kazanın hem ülkemiz kazansın.
Sayın Hocam, normalde bu tarz polemiklere girmem ama bu şekilde bizleri ötekileştirmeniz çok üzücü. Bundan bahsetmek istemezdim ama en azından olayın nasıl işlediğini idrak etmeniz bakımından yazmak istedim. Bulunduğum ilçedeki en çalışkan öğretmenlerin arasında yer alıyorum. İlçede elimden geçmeyen bilgisayar vs. kalmadı ayrıca zaten mükemmelliyetçi bir yapıya sahibim işimde her zaman iyi olmak isterim. İnanıyorum ki buradaki öğretmenlerimizin de çoğu öyle. Ama dersimizi istiyoruz Hocam 30 saat bu kadarına da hakkımız vardır diye düşünüyorum.Böte mezunuyum ve 14 yıldır bilişim teknolojileri öğretmeni olarak MEB de görev yapıyorum. Yazdıklarınızın herbirini çok duygulanarak okudum. Biliniz ki sayın hocam Bilişim branşı öğretmenleri sadece bu başlıktaki gibi herşeye ağlayanlardan ibaret değildir. Benim gibi naçizane sizi örnek almaya çalışanlar da vardır. Ellerinizden öpüyorum sayın hocam.
Sayın sınıf öğretmeni hocam, çalıştığınız ilçede ücretli sınıf öğretmeni var mı?Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara![]()
hocam taşın altına elinizi sokmuşsunuz güzel ama insanların gözüne sokmak ne demek oluyor. Birde sayı vermişsiniz 110 adet diye.Teker teker saydıysanız da tebrikler...Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara![]()
Hocam keşke bilgisayarlara ayıracağınız vakti, neden norm fazlası oldum(Sınıf Öğretmeniymişsiniz), bunu nasıl düzeltirim diye düşünmeye ve bir şeyler yapmaya harcasaydınız. Ayrıca bizim bilişimciler olarak her okula bir bilişim öğretmeni şart isteğimiz gerçekleşse, sizde bu kadar yorulmamış olurdunuzBen norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara![]()
Öğretmenler odasında internetten alışveriş yapabilen, tüm sosyal medya sitelerine üye olup gırla paylaşım yapan, İnternetten istediği film ve müzikleri indirmek için envayi program kurup kendisine listeler - arşivler hazırlayan... Sonrada bana gelip hocam EBA'da nasıl ders işleyeceğim, Zoom programını nasıl kullanacağım? şeklinde sorular soran. Bunlarla ilgili 1 hafta eğitim vermemize rağmen dönüp tüm dönem boyunca neredeyse tüm derslerini bize hazırlatan. TÜBİTAK v.s. projelerin girişlerini bize yaptıran, DYNET ile ilgili öğrenci hesapları ve kayıt işlemlerini bir türlü anlamayıp 3 senedir vakit şaşmadan bizden isteyen, bütün bunlar yetmezmiş gibi, komşusunun ya da kardeşinin tablet, dizüstü, akıllı telefonları ile ilgili her sorunu bize aktaran düzende bir zahmet bunlara da "ANGARYA" diyebilelim.
bu işleri bana yaptiramazlar dizgiydi denemeydi sanki benim Dersimin sınavı varÇoğumuz elimizden geldiğince bizden istenileni yapmışızdır. Bu konuda mağdur olanlardan biri de benim. Pek çok proje, yarışma, okulda yaptığımız işler, afişler.....
Tübitakta yapacağım akıllı ayna projesi için para istediğimde "sen kotanı doldurdun hocam" yanıtı. Oyunumu kodluyorum yarışmasında Türkiye birincilik ve ikincilik derecelerimize milli eğitimin, kaymakamlığın sessiz kalması bir tebriği çok görmesi, deneme sınavı dizgi-mizanpajı yapıldıktan sonra bir eline sağlık denilmesini beklerken "benim adımı niye yazmadın" diye trip atan öğretmenlerle uğraşması..... Daha neler neler.
Köşeme çekildim bu sebeplerden. Çok haklısınız.
iyiydi de, amca giriş yapınca konunun eli yüzü kaydı
Çukur dizisindeki amca mı yoksa? O zaman hepimiz Yamaç'ız."amca" ne ya?!..