Projelere katılımı PROTESTO EDİYORUM

Kodla Büyü
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)

Hocam kusura bakmayın siz konuyu pek anlamamışsınız. Sizin saydıklarınızı buradaki bir çoğu arkadaşım da yapıyor emin olun. (ki bunları yapmak zorunda değiller yapmayanı da yapmıyor diye yargılayamazsınız) Siz 5 gün okudayım diyorsunuz çoğu arkadaşım hafta sonu da gidiyor işleri yetiştirmek için.
Çoğumuz doğru dürüst ne tenefüs yapıyoruz ne de ders saati bitti hadi çıkalım diyebiliyoruz. Arkadaşlarımızın bahsettiği şeyler farklı okumadınız sanırım.
Saygılar
 
Son düzenleme:
Okuduğumu anlayabiliyorum. Yıllardır bu tür forumlarda çok şikayet okudum. 15 yıl idarecilik de yaptım. Bu tür "teknisyenler" okulun eli ayağıdır. Taşın altına elini sokmak yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.
 
Okuduğumu anlayabiliyorum. Yıllardır bu tür forumlarda çok şikayet okudum. 15 yıl idarecilik de yaptım. Bu tür "teknisyenler" okulun eli ayağıdır. Taşın altına elini sokmak yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.

Hocam üst tabakanın aferim almak için emeğe saygı duymadan tepeden tepeden buyurarak proje istemesi eleştiriliyor siz okulun işlerinden kaçıyorsunuza getiriyorsunuz pardon. Ekonomi kötü diyenlere ezanları susturamayacaksınız diye cevap vermek gibi birşey sizin yaptığınız. Birde yurttaşlık görevini yapmıyorsunuza falan getirmişsiniz. Eksik kalmışsınız birde teröristlikle yaftalayın tam konjoktore uysun.
Afedersiniz ama ne alakası var diyorum kısaca. Tekrar yazmayacağım
Saygılar
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
Hocam elinize emeğinize sağlık yaşınıza da hürmetim var, ama burada profesyonel bir durumdan bahsediliyor. Bahsettiğiniz yollardan geçip buralara gelen insanlar bir duruma dikkat çekiyor biraz anlayış lütfen. Amatör anlayışla neler yapılmadı, insanların burasına kadar gelmiş.
 
Çoğu yönetici kağıt üzerinde proje istiyor. MIŞ gibi yapılmasını istiyor. Çünkü üstü de ondan onu istiyor. Silsile en yukarıya kadar böyle gidiyor.
Proje için öncelikle, mekan, nakit ve zaman lazım. Lab. olmadığı gibi iki gün öncesiye kadar kurumumda proje çalışması yapacak boş bir oda dahi yoktu. Nakit zaten hiç olmadı :D Zamanı da dyk ile kotarmaya çalışıyorduk ki sağolsun Meb, denetimden ziyade toptan yasaklamayı tercih ettin.
Nihayetinde ben bu proje işlerinde yokum. Proje dediklerinde yukarıdaki ihtiyaçlarımı söylüyorum, kağıt üzerinde ben yokum deyip üretememenin acısıyla yoluma devam ediyorum.
 
Okuduğumu anlayabiliyorum. Yıllardır bu tür forumlarda çok şikayet okudum. 15 yıl idarecilik de yaptım. Bu tür "teknisyenler" okulun eli ayağıdır. Taşın altına elini sokmak yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.
Teknisyen meslek lisesi mezunlarına denir hocam. Yaşınıza hürmetimiz var ama iki lisans bir yüksek lisans diplomamla zümrelerime bu şekilde hitap edilmesini hakaret olarak algılarım kusura bakmayın.
 
hmK2I9.jpg

Burada dile getirin.
 
Teknisyen meslek lisesi mezunlarına denir hocam. Yaşınıza hürmetimiz var ama iki lisans bir yüksek lisans diplomamla zümrelerime bu şekilde hitap edilmesini hakaret olarak algılarım kusura bakmayın.

"teknisyenler" tırnak içinde yazılmıştı. Dikkatinizden kaçmış.
 
"Teknisyenler" okulun eli ayağı ise MEB okullara teknisyen atasın; biz öğretmeniz. "Teknisyenlik" niye yurttaşlık görevi olsun, askerlik mi bu? Eğer yurttaşlık göreviyse tek yurttaş biz miyiz? Diğer yurttaşlar niye teknisyenlik yapmıyor? Biraz da biz full derse girelim, diğer branşlar teknisyenlik yapsın.
Ne zaman birisi bir yanlışlığa işaret etse, eleştirse; ne zaman birisi hakkını arasa, mutlaka sizin gibi birileri çıkıp alâkasız örneklerle meseleyi sulandırmaya, tartışmayı çarpıtmaya çalışıyor. Cevap versek bir türlü vermesek bir türlü. Eleştirmemeyi, hak aramamayı marifet sanıyorsunuz. Yöneticilerin her yaptığını mutlak doğru kabul ediyorsunuz. Sorgulama gibi bir huyunuz olmadığı gibi sorgulayandan nefret ediyorsunuz. Yöneticilerin gözüne girmek için meslektaşlarınızla kavga ediyorsunuz. Hukuk bilinci diye bir şey yok. Her mesleğin görevi hukuki olarak tanımlanmıştır. Hiç kimse kafasına göre başka bir branşa görev tanımlayamaz. Kendi göreviniz olmayan şeyleri yapmak istiyorsanız buyurun yapın. Görevi olmayan şeyleri yapmak istemeyen insanları da ahlâkî olarak yargılamaya kalkmayın. Bir haddinizi bilin artık. Bir zahmet. Hak arayan insanları da "her şeyden şikayet edenler" diye aklınızca küçümsemeye kalkmayın. Küçümsenecek birileri varsa, bunlar, sorgulayıp eleştirenler değil yöneticiyi efendisi zannedip ona kölelik yapmayı en büyük "yurttaşlık görevi" zannedenlerdir.

Büyük bir alınganlıkla yazılmış, çok asabi bir metin olmuş sayın hocam.
 
Büyük bir alınganlıkla yazılmış, çok asabi bir metin olmuş sayın hocam.
Hocam amacınız nedir, kendinize hakaret ettirmek falan mı? Bu sene bilişim Teknolojileri kontenjanı olarak sadece 50 verildi. Öğretmenler birlik olup sorunlarını çözmenin yollarını arıyor. Yıllardır görevimiz olmadığı halde devletimizin işi görülsün diye yaptıklarımız yüzünden şuan branşımız görmezden geliniyor. Biz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Yıllarca idarecilik yapmış biri olarak mücadeleye destek verecekseniz ne ala, vermeyeceksiniz bence başka konu başlıklarını inceleyin.
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
Sınıf öğretmeniyim kısmından sonrasını pek ciddiye almadım, bilgisayarla ilgili hobinizin gelişmiş olması sevindirici, keşke yurttaşlık görevinizi kendi branşınızda, sınıf öğretmenliği alanında yeni çığırlar açarak yapsanız.
 
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)

Yaşınız benden büyük. Doğal olarak mesleki tecrübeniz de...

İdarecilik de yapmışsınız. Tüm bunları yüzü suyu hürmetine size sadece "Allah akıl fikir versin" diyorum.
 
Okuduğumu anlayabiliyorum. Yıllardır bu tür forumlarda çok şikayet okudum. 15 yıl idarecilik de yaptım. Bu tür "teknisyenler" okulun eli ayağıdır. Taşın altına elini sokmak yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.
Sayın hocam çok merakınızı cezbetti ise, MAÖL okuyup unvan değişikliği ile Teknisyen kadrosuna geçebilirsiniz.

Hem böylece öğretmen maaşı yerine teknisyen maaşı alarak yüce devletimize kâr ettirirsiniz. Biz de sizin ne kadar fedakar olduğunuzu görürüz. Yazın da çalışırsınız ne güzel.

Tüh ya bu arada teknisyen maaşı yoksa öğretmen maaşından fazla mıydı? Emin olamadım, bakmam lazım.
 
Son düzenleme:
Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara :)
Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.
 
Konu bu değildi deniyor ama ilk mesajdaki tespitlerin içinde bunlar da vardı. Bu şekilde dağınık da olsa yine de bunların tartışıldığını düşünüyorum. Ama yine de başlığı açan arkadaştan özür diliyorum. Biraz dallandı, budaklandı.

Bu konuda yazmış olduklarımı aşağıda topluyorum. Tekrar okumanızı ve sakin kafayla değerlendirmenizi rica ediyorum. Bu kadar sizi kızdıracak, “seçkin üye” tanımlamasına uymayan o kadar hakareti yapmanızı gerektiren bir durum olmadığını düşünüyorum:

1- Ben norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Okuldaki etkileşimli tahtaların bakımı, idari bilgisayarlar, ses sistemi, zil sistemi vb. ne varsa ben bakıyorum. Öğretmenlerin ve öğrencilerin kişisel bilgisayarlarına da bakım, onarım yapıyorum. Ayrıca kullanılmış bilgisayarları toplayıp elden geçirip öğrencilere veriyorum. sanırım 110 adet oldu. Hiç ek dersim ücreti almıyorum. Haftanın her günü okuldayım. Keyifle yapıyorum. Hiç birini de zorla yapmıyorum. Her hangi bir karşılık beklentim de yok. Elimizden geldiğince bu ülkeye hizmet ediyoruz. Yaşım da 53 bu arada.
Her şeyden şikayet eden arkadaşlara
clip_image001.png
:)

2- Okuduğumu anlayabiliyorum. Yıllardır bu tür forumlarda çok şikayet okudum. 15 yıl idarecilik de yaptım. Bu tür "teknisyenler" okulun eli ayağıdır. Taşın altına elini sokmak yurttaşlık görevidir diye düşünüyorum.

3- "teknisyenler" tırnak içinde yazılmıştı. Dikkatinizden kaçmış.


Bunun ardından, madem ki “klavye kahramanlığı” yapıyoruz bir “savunma” ya da “saldırı yazısı paylaşacağım. (Bu arada Q klavye ile yazıyorum. Hatalar olabilir. Bizim zamanımızda yoktu bu klavyeler.) Belki de gerek yoktu ama çok rahatsız edici ifadelere cevap verme ihtiyacı duydum. Kendi düşüncelerimi, çoğunlukla genelleştirerek ifade edeceğim. Malum hem öğretmen olup hem de yaşlanınca, bir kendinizi doğru sayıyorsunuz. Bir çoğuna katılmayabilirsiniz. Ama hala cevap yazacaksanız da fikirlerinizi terbiye sınırları içinde yazmanızı rica ederim.
 
Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…

Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.

4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya :) Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)

- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.

- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok :)

- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.

- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.

- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.

- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.

-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.

Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar :)

Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
 
Elinizi taşın altına koymak başka bir şey, zorla proje yaptırmaya çalışmak ve tamir işleri görevmiş gibi emirler yağdırmak başka bir şey. Bu durumda devreye kişisel duruş giriyor. Öte yandan şunu söylemem gerek:
Arkadaşlar Bilgisayar öğretmeni olarak birlik olmaktan bahsetmişsiniz. Allah aşkına hangi öğretmen grubu birlik oldu da biz olmadık. Sınıf öğretmenlerinin maaş karşılıları 18 saat hangi öğretmeni topluluğu bunun için eylem yaptı da hakkını aldı. Ya da şu an ki idareciler... ilçe müdürü akşam saat 20:00' a toplantı koyuyor ve bir okul müdürü bile bu saatte toplantı mı olur demeyip takım elbiselerle toplantılara katılıyorlar... Ayrıca hangi sendika bütün öğretmenlerin özlük ve maaşları ile ilgili gerçekçi, bir yaklaşımda bulundu( yazı yazmak dışında). Bu örnekleri çoğaltabilirim.
Hangi branştan olursanız olun, siz kendi hakkınızı savunmazsanız ezilirsiniz. Bu zamana kadar 9-10 farklı idareci ile çalıştım hiçbirine boyun da eğmedim kendimi ezdirmedim de. Gerektiğinde sokula dilekçe vererek gerektiğinde kavga ederek sorunlarımı çözdüm ve her seferinde idare geri adım atmak zorunda kaldı. Şu an karşılıklı ilişkiye dayalı olarak elimi taşın altına koyuyorum ya da koymuyorum. Sizlerin yapacağı da bu. Başka bir şey denemeyin kanımca.
 
@maliozkok ben il ya da ilçe milli eğitim müdür olsam ben de norm dışı bırakırım hocam seni, Ne deseler yapıyormuşsun, şuraya git gittim, buraya git gittim. Hem husumetli olduğun idareciler gözünden ırak tutuyor, hem de gittiğin yerde senin hakkını yediğini düşündüğün kişilerin işleri yapıyorsun, müdür açısından win-win durumu ekmeğine yağ sürüyorsun. Gerçekten bunu yazarken mağdur olduğunuzu söylemek için mi yazdınız yoksa il müdürü arkadaşınız mı? Hakkınızı aramak yerine asıl işin kolayına siz kaçmışsınız ya da sınıf öğretmenliğinden sıkılmışsınız.
Sizle aynı sebepten dolayı müdür/müdür yardımcılığından aynı yıllarda görevden alınan, müdür olarak çalıştığı okulda öğretmen olarak tekrar göreve başlayan ya da sırf bu mobbingden kaçmak için şehir değiştirip ailevi sıkıntılar yaşayan eşinden boşanan insanlar biliyorum. Ama yılmadılar yıllarca mahkeme mahkeme uğraşıp hakklarını geri aldılar ve tekrar müdürlüğe atandılar. Müdürlük egosundan veyahut makam merakından değil sırf hukuki olarak hakkını almak için.
"Kendini ifade" etmekten bahsetmişsiniz ama asıl kendini ifade etmeye çalışan, söylemlerinizi eleştirenleri "hayırlı angaryalar" gibi bir ifadeyle kışkırtmaya çalışmışsınız. Olmamış.
 
burası Turkiye herkes her işten! anlar.Profesyonellik baska bir şey bu konuşulanlar değil hele proje dediniz mi bi gulme gelir bana ozel sektore gidin bi gosterin ne diyecekler:)
 
Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…

Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.

4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya :) Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)

- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.

- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok :)

- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.

- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.

- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.

- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.

-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.

Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar :)

Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
yerinizde olsaydım buraya bu mesajı yazmak için harcadığınız zamanı size cevap yazanların ne demeye çalıştığını anlamaya harcardım. size niye yaptıklarınızı yapıyorsunuz diyen olmadı. ama siz benim yaptıklarımı neden yapmıyorsunuza getirdiniz olayı.
 
Bir müzik öğretmeni "gitarımın sapı kırık hocam tamir eder misin? çocuğun oyuncak orgun tuşları basmıyor hocam bir baksan, nasılsa tuşlar internette hazır satılıyor? hocam flüt çalarken böyle arada DO ya basıyom ama RE çıkıyor?"
Bir Türkçe öğretmeni "hocam bende bir kitap var 5-6 yıldır okumadım rafta duruyor, okumak istediğimde sayfaları böyle elimde kalıyor? Bir baksan da kuşe kağıda dönüşüverse :)"
Bir müdür "müdürüm bizim apartman yönetiminde bir sıkıntı var A-1 deki kiracı ödemeleri düzgün yapmıyor bir bakıversen, biraz iri kıyım biri!"
minvalinden sorulara muhattap olmadıkça halimizden ANLAMAYACAKLAR.

NOT: daha güzellerini sizlerden bekliyorum :)
 
Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…

Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.

4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya :) Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)

- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.

- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok :)

- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.

- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.

- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.

- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.

-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.

Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar :)

Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:

Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”
Böte mezunuyum ve 14 yıldır bilişim teknolojileri öğretmeni olarak MEB de görev yapıyorum. Yazdıklarınızın herbirini çok duygulanarak okudum. Biliniz ki sayın hocam Bilişim branşı öğretmenleri sadece bu başlıktaki gibi herşeye ağlayanlardan ibaret değildir. Benim gibi naçizane sizi örnek almaya çalışanlar da vardır. Ellerinizden öpüyorum sayın hocam.
 
iyiydi de, amca konuya giriş yapınca konunun eli yüz kaydı
Hocam işte o yüzden iyi oldu diyorum. Biz 50 kontenjan olayında bile birbirimize girmeyi becerebildik. Ancak hangi görüşten olursa olsun bana benim zümremden başkasının faydası yok. Başkasının beni anlayacağı da yok. O yüzden bizim adımıza bu konu iyi oldu. Açan hocamın ellerine sağlık. Yoksa dediğiniz gibi değerli netame hocam açılan konuyla an itibariyle tartışılan konunun zerre alakası yok.
 
Geri
Üst