Altı yaşımda başladım ben çalışmaya. Bizim oraların (Gaziantep) kültürü böyledir. Okula gitmeden çıraklığa başlarsınız. “İş” bizim oralarda her şeyden önce gelir. Hemen herkes işkoliktir. Bunu bazılarımız “kölelik” olarak tanımlayabilir. Düzgün iş yapmaya çalışır insanlar. Birisi size söylemeden yapılacak işleri yaparsınız. Yani yapılacak bir iş varsa birinin “bunu yap” demesi bile gerekmez. Babam gibi ben de ihtiyacım olmadığı halde işe giderken öleceğim muhtemelen, belki onun gibi 77’sinde. Evet bizde “elimize yapışmaz”. Böyle gördük. Belki de bunun için “eline yapışanları” hiç anlamayız. Bilmeyiz onların ruh hallerini…
Yani 47 yıldır çalışıyorum. Bunun 25’i öğretmenlikte geçti. Gerisinde de her işi yapmışımdır herhalde. Bunun 11 yılı dağın başındaki YİBO’da idarecilikte geçti. En yakın kasaba kilometrelerce uzakta olduğu için “teknisyen” de olduk, su tesisatçısı da, aşçı da, hizmetli de… Öğretmene, hizmetliye, memura “hayır, yapamam, benim işim değil” diyene rastlamadım YİBO’da. Şartlardan ötürü belki de… Şehre gelince tanıştım ben: “benim işim değilcilerle”.
4 yıl müdür yardımcılığı yaptım il merkezinde. 2014’de yandaşlara yer açmak için yapılan operasyonda beni de buradaki bir çok idareci gibi norm fazlası yaptılar. 6 ayda bir görevlendirme yapıyorlar, İlkokullara. 5 yıldır şu an görev yaptığım okulda çalışıyorum. Okuldaki hiçbir işi “efendim emir ettiği için” yapmam. Ben bulurum işi. İşkoliğiz dedik ya

Kimseden aferin ya da ödül de beklentim yok. (Teşekkür beklerim ama…)
- Evet yüksek lisans yapmak önemli. Yapanların ellerinden öpüyorum. Çok mu zor yüksek lisans yapmak. Zaman ayırabiliyorsanız örgün eğitimde yaparsınız. Ya da parayı bastırıp -benim gibi- ikinci öğretim ya da şimdilerde uzaktan bile yapabilirsiniz. 2006’da bitirdim ben yüksek lisansı. Noldu? Norm fazlası sınıf öğretmeniyim. Türkiye’de karşılığı bu.
- “Çığır açacak” bir şey yapmadım. Yapan olursa da saygıyla önünde eğilirim. Sınıf öğretmenliği yapamıyorum ki çığır açayım. Bi önümü açsalar neler yaparım. Ama tesis yok
- Çok bilgisayar öğretmeni arkadaşla çalıştım. “Teknisyenini” de gördüm, “benim işim değilciyi” de. Diğer branşlarda da var her iki nitelikteki arkadaşlardan mutlaka. Ama bilgisayarcıların durumları biraz daha farklı bence. Teknolojiden anlamayan ve bundan sonra da anlaması zor olan arkadaşlarımız sürekli bir şeyler talep ediyor onlardan. İdareci ya da öğretmen… Başvuracakları başka biri yok ki…Seçim size kalmış. “Evet yaparım” derseniz işler dağ gibi yığılır. “Hayır, benim işim değil” derseniz okulun aksadığını, idarecinin normunuzu düşürmek, sizden kurtulmak için her türlü dalavereyi yaptığını, öğretmen arkadaşlarınızın arkanızdan “yaramaz adam” dediğini duyarsınız.
- Evet kendi görevim olmayan şeyler yapıyorum. Yapacak kimse yok. Yapabileceğim halde bakayım mı öyle.
- “Allah akıl fikir versin” demiş sayın öğretmenimizin biri. Hepimize diyorum.
- “Aynen devam hocam, benim yerime de yapın.” demiş sevgili öğretmenimiz. Bazen onu da yapıyorum. Bilgisayar öğretmeni olan ama “eline yapıştığı için” “görev alanında olmadığı için” yapmadıkları işler için beni çağırıyor öğretmen arkadaşlar.
-“Teknisyen” ifadesi bana ait değil. Başlığı yazan arkadaşımızın ilk mesajını okursanız (“BT rehber öğretmeninin okul idareleri ve öğretmenler tarafından bilgisayar teknisyeni/teknikeri olarak algılanması. Biz öğretmeniz!”) arkadaşımızın bundan şikayet ederek ifade ettiğini, benim mesajımda da tırnak içine alınarak buna katılma isteğiyle nükte yaptığımı eminim anlarsınız.
Umarım kendimi iyi ifade edebilmişimdir. Sürç-i lisans ettiysem affola. Sağlıcakla kalın. Hayırlı angaryalar
Kendim “Müslüman” değilim (tırnak işaretine dikkat) ama bir hadisle sözümü tamamlamak istiyorum:
Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!”