(Haşa) Allahı kim yarattı

Kodla Büyü
Hocam bu tip sorular çok ince ve tehlikeli sorulardır, kendimize ya da yarım bilgimize güvenerek cevaplandırmak çocuk açısında çok zararlı ve bizim açımızdanda şirke girebilecek durumlara neden olabilir.Bu sebeple bu tarz sorularda öğrenciyi Din Kültürü Öğretmenlerine yönlendirmeliyiz kanımca.
 
cronos23' Alıntı:
Hocam bu tip sorular çok ince ve tehlikeli sorulardır, kendimize ya da yarım bilgimize güvenerek cevaplandırmak çocuk açısında çok zararlı ve bizim açımızdanda şirke girebilecek durumlara neden olabilir.Bu sebeple bu tarz sorularda öğrenciyi Din Kültürü Öğretmenlerine yönlendirmeliyiz kanımca.
Aslında haklısınız, ama çoğu dindersi öğretmeni bu donanımdan yoksun.Belki bu tür videoları onlara ulaştırrsak yardımcı oluruz.
 
Rabbimizi bize tanıtan üç büyük tarif edici var.
1- Kuran-ı Kerîm
2- Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
3- Kâinat

Sorunun cevabını 3. tarif edici üzerinden izah etmeye çalışacağım.

1- Bir sanat eseri, sanatkârı iktiza eder. (gerektirir) Yani;
2- Kâinatı ve içindekileri kabul ediyorsak, bunları yaratan birinin olduğunu (Allah'ın varlığını) da kabul etmek zorundayız.
3- Galaksilerden, güneşlerden, gezegenlerden tutun da hücre ve atomlara varıncaya kadar her an mükemmel yaratma ve idare etme olayını hepimiz müşahede ediyoruz.
4- Aynı anda gerçekleşen ve sürekli devam eden yaratma ve idare etme fiili, ancak sonsuz güce sahip bir sanatkâra ait olabilir.
5- Sonsuz olan bir varlığın, sınırlandırılması mümkün değildir.

Ayrıca;
1- Hâkimiyet, istiklâliyeti iktiza eder. Yani;
2- Bir köyde iki muhtar, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa; düzen altüst olur.
3- Şu kâinatta, sinek kanadından tâ güneşlere kadar mükemmel bir intizam var.
4- Nasıl olur da şu mükemmel işleyen, muntazam kâinat sahipsiz olur? Nasıl olur da Şerîki olabilir?

Bu ve buna benzer sorular MARİFETULLAH (Cenâb-ı Hakkı tanıma) tabir edilen ilmin alanına girmektedir. Ben dilimin döndüğünce cevaplamaya çalıştım. Risale-i Nur Külliyatında çok daha detaylı izahlar bulunmaktadır. Oraya müracaat edebilirsiniz.
 
only61' Alıntı:
Sorun Tanrı'nın değil , dinlerin ispatlanma sorunudur.
Birincisi tartışılabilir ve mantıklı bir zeminde oturabilir ama ikincisini sağlam bir argümana oturtmak zor
Zira dünyadaki her insan kendi inandığı dininin doğru olduğunu düşünüyor.
Dünyada 7 milyar insan olsa müslüman sayısı 1.600.000
ve işin ilginç yanı bizler de Japonya da ya da Afrikanın bilmem ne kabilesinde doğmuş olsak başka dinlere inanmış olacaktık.
Kendimizi bir düşünelim. Hristiyan olma olasılığımız nedir? Bence yüzde 1'in altında. İşte diğer dinlerde ki olasılık ta bu...
Hristiyanlıktan müslümanlığa geçenler olduğu gibi müslümanlıktan hristiyanlığa geçenler de var. Ama dediğim gibi genele vurduğun zaman önemsiz kalıyor bu sayılar.
Biraz da coğrafi bir mesele ... Allah akıl vermiş evet ama inanç meselesi büyük ama çok büyük oranda yetiştiğin ortama ve şartlandırmalara bağlıdır..
Atıyorum bu forum Yunanistan ülkesinde çalışan bilgisayar öğretmenlere ait olsa bu sefer de şu söylenecekti..." İsa'ya nasıl inanmazlar bence bu mantık dışı"
4000 civarında din ve mezhep var, her din mensubu cennete gideceğini diğerlerinin de cehenneme gideceğini düşünüyor. Yani 4000 seçenekli çoktan seçmeli bir test sınavı var ve yanlışı işaretlediğin zaman durum kötü gözüküyor.
Hatta dinlerin içinde bile bölünmüşlük var. Mezhepler, tarikatlar, cemaatler, her grup kendi hareketinin daha doğru olduğunu düşünüyor...
Ateizm de bana mantıksız geliyor... Çünkü kesin argümanlarla Tanrı'nın olmadığı ispatlanmadı ve kesinlik yok. İspatlanmayan bir şey de %100 doğru değildir.
En güzeli iyi bir insan ol, herkesin inancına saygılı ol ve istediğine inan yeter ki başkasına zararın olmasın ...
Benim en ifrit olduğum şey böyle şeyleri tartışmanın sanki bir günahmış gibi algılanması. Ya da bu konularla ilgili bir şey söylesen hemen sorguya çekme merakıdır...
Oysa düşünmeden ve sorgulamadan bir şeylere inanmak tam anlamıyla bir inanç değildir ki insanların çoğu bu inanç şekline bürünmüştür.
:+1:
 
İhlas suresinin meali
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- De ki; O Allah bir tektir.
2- Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
3- Doğurmadı ve doğurulmadı
4- O 'na bir denk de olmadı.

O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Yani hiç bir şeyden meydana gelmemiştir. Evvel ve ahirdir. Sonsuz bir hayat sahibi hayy ve bakidir. Sorunun cevabı ayetle sabit. Bundan sonra da insanların kafasını karıştırmaya gerek yok. Nitekim batılı çokca tasvir safi zihinleri idlaldir. Vesselam...
 
ilon' Alıntı:
Asus v hocam; Bu yazdıklarınız konuyla ilgili değil. Tanrının varlığı sorulmuyor burada....Herhalde ilk mesajı okumadınız orda bir video vardı
https://youtu.be/XdbBKHw0mac

Buna benzer bir soruda Allahtan önce ne vardı bununla ilgili de bir video var x man filminden bir sahne var
https://youtu.be/ITgrL30Nk2M
Sayın hocam yazdığım maddeler Allah'ın önce varlığını, daha sonra da sonsuz ve benzeri olmadığını anlatmaktadır. Tekrar gözden geçirmenizi rica ediyorum.

Videoyu da izledim. Videoda bulunan tren vagon lokomotif temsili meseleyi akla yaklaştırmak için belki kullanılabilir. Ona bezer bir örneği de ben size vereyim.
"Mesela namaz kılan bir cemaatte, herkes imama uymaktadır. Peki imam kime uymaktadır?" gibi.
Bunların hepsi birer temsil olmakla beraber meseleyi belli bir seviyeye izah edebilir.

Gelelim X-man olayına. Bast-ı zaman (Zamanın genişlemesi) olayı vardır ve mümkündür. En basit örneği rüyalardır. Saniyeler süren rüyalarımızı dakikalarca anlatırız.
Peygamberlerin mucizelerine (Peygamber Efendimiz ve Miraç hadisesi-(İsra Suresi)) ve bazı evliyaların kerametlerini dinlediğinizde de çok kısa sürede fevkalade fiillere mazhar oldukları bilinmektedir.
Hatta bazı alimlerin yazdıkları eserlerinin tamamının okunmaya başlandığında, bitirinceye kadar geçecek sürenin, o alimin yaşadığı süreden fazla olduğu söylenmektedir.
Fakat bu söylediklerimizin tamamı Allah'ın izni ile olabilir. Çünkü zaman dediğimiz kavram da bir mahluktur ve yaratılmıştır. Allah'ın hükmü altındadır.

Bir de aklıma gelmişken son yılların moda söylemi olan "paralel evren" kavramı vardır. Fakat bu söylem ile ortaya konan fikir; imtihan sırrına zıt düşmektedir.
 
X man örneği zaman kavramının göreceliliği konusuyla ilgili yani insan zamanı kendi açısından düşünürse Allahtan önce ne vardı yada Allahı kim yarattı gibi yanlış sonuçlara ve sorulara gider.
 
Suicide' Alıntı:
Bence anlamsiz yazilar bunlar, entegre kendisini ureten muhendisin nasil calistigini anlayamiyor eyvallah.
entegre icin mutlak guc insan, cunku sonrasini anlayamiyor. Peki bu insanin mutlak guc oldugunu kanitlar mi? Ayni seyi insan icin dusunelim, insana gore mutlak guc tanri. kimine gore x kimine gore y tanrisi... Entegrenin yaptigi gibi sadece mutlak gucu kabul ediyorsak ne olacak? ya insanin arkasinda tanrinin oldugu gibi tanrinin arkasinda da baska bir guc varsa? daha da kotusu ya mutlak bir guc yoksa?

hep benzer hikayeler anlatiliyor ama hepsininde cikis mantigi ayni. Ve ister lokomotif olsun ister entegre hepside ayni manada mantiksiz, bundan sonra vereceginiz ornekleri sadece okuyacagim hepsi icin bu cevabim yeterli olacaktir bana gore. iyi gunler dilerim.

Hocam ben bir müslümanım başkasını bilmem. Müslümanın müslümanlara müslümanca cevap vermesi gerekir.
İçinde yaşadığımız SİSTEMİN / ALEMİN, tamamen BİZ İÇİNDE YAŞAYANLARI bağladığını, ALLAHIN İSE, BU KANUNLARA TABİ OLMADIĞINI bilmek lazımdır.

Bunu bilmekle kalmayıp, İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ SİSTEMİ DİZAYN EDEN ALLAHIN MAHİYETİNİN NE OLDUĞUNU TAM OLARAK ANLAYAMAYACAĞIMIZI DA BİLMEMİZ LAZIM..

Gayret gösterelim ama ANLAMA SINIRIMIZIN; ANCAK ALEMİN DİZAYNERİ OLAN ALLAHIN BİZİM İÇİN ÇİZDİĞİ SINIR KADAR OLDUĞUNUN FARKINA VARALIM..
 
asusv' Alıntı:
Rabbimizi bize tanıtan üç büyük tarif edici var.
1- Kuran-ı Kerîm
2- Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
3- Kâinat

Sorunun cevabını 3. tarif edici üzerinden izah etmeye çalışacağım.

1- Bir sanat eseri, sanatkârı iktiza eder. (gerektirir) Yani;
2- Kâinatı ve içindekileri kabul ediyorsak, bunları yaratan birinin olduğunu (Allah'ın varlığını) da kabul etmek zorundayız.
3- Galaksilerden, güneşlerden, gezegenlerden tutun da hücre ve atomlara varıncaya kadar her an mükemmel yaratma ve idare etme olayını hepimiz müşahede ediyoruz.
4- Aynı anda gerçekleşen ve sürekli devam eden yaratma ve idare etme fiili, ancak sonsuz güce sahip bir sanatkâra ait olabilir.
5- Sonsuz olan bir varlığın, sınırlandırılması mümkün değildir.

Ayrıca;
1- Hâkimiyet, istiklâliyeti iktiza eder. Yani;
2- Bir köyde iki muhtar, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa; düzen altüst olur.
3- Şu kâinatta, sinek kanadından tâ güneşlere kadar mükemmel bir intizam var.
4- Nasıl olur da şu mükemmel işleyen, muntazam kâinat sahipsiz olur? Nasıl olur da Şerîki olabilir?

Bu ve buna benzer sorular MARİFETULLAH (Cenâb-ı Hakkı tanıma) tabir edilen ilmin alanına girmektedir. Ben dilimin döndüğünce cevaplamaya çalıştım. Risale-i Nur Külliyatında çok daha detaylı izahlar bulunmaktadır. Oraya müracaat edebilirsiniz.

:+1:
 
vediban' Alıntı:
İhlas suresinin meali
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- De ki; O Allah bir tektir.
2- Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
3- Doğurmadı ve doğurulmadı
4- O 'na bir denk de olmadı.

O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Yani hiç bir şeyden meydana gelmemiştir. Evvel ve ahirdir. Sonsuz bir hayat sahibi hayy ve bakidir. Sorunun cevabı ayetle sabit. Bundan sonra da insanların kafasını karıştırmaya gerek yok. Nitekim batılı çokca tasvir safi zihinleri idlaldir. Vesselam...
:+1:
 
asusv' Alıntı:
Rabbimizi bize tanıtan üç büyük tarif edici var.
1- Kuran-ı Kerîm
2- Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
3- Kâinat

Sorunun cevabını 3. tarif edici üzerinden izah etmeye çalışacağım.

1- Bir sanat eseri, sanatkârı iktiza eder. (gerektirir) Yani;
2- Kâinatı ve içindekileri kabul ediyorsak, bunları yaratan birinin olduğunu (Allah'ın varlığını) da kabul etmek zorundayız.
3- Galaksilerden, güneşlerden, gezegenlerden tutun da hücre ve atomlara varıncaya kadar her an mükemmel yaratma ve idare etme olayını hepimiz müşahede ediyoruz.
4- Aynı anda gerçekleşen ve sürekli devam eden yaratma ve idare etme fiili, ancak sonsuz güce sahip bir sanatkâra ait olabilir.
5- Sonsuz olan bir varlığın, sınırlandırılması mümkün değildir.

Ayrıca;
1- Hâkimiyet, istiklâliyeti iktiza eder. Yani;
2- Bir köyde iki muhtar, bir şehirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa; düzen altüst olur.
3- Şu kâinatta, sinek kanadından tâ güneşlere kadar mükemmel bir intizam var.
4- Nasıl olur da şu mükemmel işleyen, muntazam kâinat sahipsiz olur? Nasıl olur da Şerîki olabilir?

Bu ve buna benzer sorular MARİFETULLAH (Cenâb-ı Hakkı tanıma) tabir edilen ilmin alanına girmektedir. Ben dilimin döndüğünce cevaplamaya çalıştım. Risale-i Nur Külliyatında çok daha detaylı izahlar bulunmaktadır. Oraya müracaat edebilirsiniz.
:+1: Hocam Adam ayettten açıklama yapıyorsun kabullenmiyor . Misallerle anlatımı kabullenmiyor. Risale-i Nurki bu tarz soruları çürütecek bir sürü cevap barındırıyor kabullenmiyor. Çok zorlamamak lazım kayış kaçırırlar.Zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılmış sorulardır.Aynı soru müşrikler tarafından bizzat Peygamber Efendimize (asm.) sorulmuş ve bu soru üzerine Cebrail (as.), Allahü Azîmüşşân'dan İhlâs Sûresini cevap olarak getirmiştir. Bu sûre ile şirkin bütün nevileri kökünden kesilip atılıyor, tevhidin bütün mertebeleri en güzel bir şekilde izah ve ispat ediliyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm.) de bu soruyu soran kimselere yine İhlâs Sûresi ile cevap verilmesini beyan buyurmuşlardır.Bu sûre Allah'ın varlığının, birliğinin, eşi ve dengi olmadığının en güzel, en cami bir ifadesidir ve Kur'ân-ı Kerîm'in tevhid noktasında bir özeti gibidir.Evet, "Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusunda açık bir çelişki vardır. Şöyle ki: Allahü Teâlâ Hazretlerinin vücudu zâtidir. Ezelî ve ebedîdir. Eşi ve benzeri yoktur. Her şeyi yaratan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu bir Zata yaratılma izafe edilirse çelişki ortaya çıkar.
 
Allahü Teala'nın -haşa- yaratıldığı vehmedilirse o halde, O Zat-ı Mukaddes'in hem ezeli, hem hadis (sonradan yaratılmış), hem Halık, hem mahluk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz aciz, kısacası, hem uluhiyetin sonsuz kemal sıfatlarına, hem de mahlukiyetin sonsuz eksik sıfatlarına sahip olması lazım gelir. Soru böyle sonsuz çelişki ve zıtlıklar taşıdığı gibi, birçok imkansızlıkları da içine almaktadır.

Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceğiz. Bir an için O Vacib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yani Cenab-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider.

O halde bu sorunun mahiyeti muhale, imkansızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz. Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim: On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.

Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir. Şeker fabrikasındaki aletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgahları gösterilecektir. Sonunda mes'ele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgahın da tezgahı sorulacak ve teselsüle gidilecektir. Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kainat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kainatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kainat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir.

Bir asker emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da asker derecesine iner ve emir aldığı zat padişah olur. Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir. Bu misallerden anlaşıldığı gibi, bu kainatın yaratılışının; zatı, esması ve sıfatlarıyla ezeli ve ebedi olan Allah'ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir.

"Cenab-ı Hakk'ı -haşa- kim yarattı?" diye firavunane soru soranlar “teselsülün muhal oduğunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar.
 
Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. İşte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar...

İşte o kapı ve delillerden birkaçı :

İmkan Delili: İmkan, birşeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır.

Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa, bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. İşte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta iken var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi hadiseler, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor.

San'at: Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
• Büyük sanat değeri taşır.
• Çok kıymetlidir.
• Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır.
• Çok sayıda olmaktadır.
• Karışık ve çeşit çeşittir.
• Devamlıdır.

Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!..

Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allah’ın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye .

Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. İlim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz.

Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Halbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.

Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.

Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; gezegenimizde atmosfer, uzayda kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir.

Simalar: Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine birebir benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır.

Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek: İnsan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi halde batıl mabutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. İnsan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki İlahi sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır.

Tarih: Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. İnsan fıtratına inanma duygusunu Allah koymuştur ve insan O’na (Allah’a) inanmakla mükelleftir.

Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler.

Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.
 
Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var. Ehl-i iman, bilmeyerek istimal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyan edeceğiz:

Birincisi: “Evcedethü-l esbab” Yani, “esbab bu şey’i icad ediyor.”

İkincisi: “Teşekkele binefsihi” Yani, “kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”

Üçüncüsü: “İktezathü-t tabiat” Yani, “tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor.”

Evet madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem her mevcud san’atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde ey mülhid! Bu mevcudu, meselâ bu hayvanı ya diyeceksin ki, esbab-ı âlem onu icad ediyor; yani esbabın içtimaında o mevcud vücud buluyor.. veyahud o kendi kendine teşekkül ediyor.. veyahud tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor.. veyahud bir Kadîr-i Zülcelal’in kudretiyle icad edilir.

Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur, evvelki üç yol muhal, battal, mümteni’, gayr-ı kabil oldukları kat’î isbat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdaniyet, şeksiz şübhesiz sabit olur.
 
İnsan kaç yaşında olursa olsun sorması normal Allah'ı doğru tanıdıkça bunlarda azalacaktır.
Sanırım 5-6 altıncı sınıf öğrencilerine İhlas süresinin anlamanı anlatmak uygun olur.
Birde matematiksel 0 sıfırın(başlangıcın) mucidi Harezminin hayatında öğretici olur.

Yetişkine verilecek cevap ise imanı eksiklik olduğu aşikar ama bunu incitmeden söylemek gerekirse, bir çok arkadaş söyledikleri bence uygun
birde sonsuz bir soru yumağına sokan bir soru
Haşa
1-Alllahı yaratını kim yarattı?
2-Allahı yaratanı yaratını kim yarattı?
3-Allahı yaratanı yaratı yaratanı yaratanı kim yarattı?
.
.
.
n-
sonsuz olanda sonsuzu aramak boşuna bir aramadır.
 
cevaplar inanca sigar ama mantiga sigmaz.
ustunuze alinmayin butun dinlerin ortak noktasi bu, baslangictaki sorgusuz kabulun sonucu...
insan yaraticinin sistemini anlayamaz diyip o sistemin ustunde hicbir sey olmadigini kesin ifade edebiliyorsunuz. Akvaryumdaki baliklara sorsaniz onlarda benim tanri oldugumu sanirlar herhalde, cunku o akvaryum disinda hicbir sey konusunda fikirleri yok...
saglikla kalin.
 
Allahı kabul etmek inanca sığar mantığada sığar. Zamanı ve mekanı yapan. Zamana ve mekana bağlı değildir.
 
Tanrı(Yaratıcı) var mıdır yok mudur ? bu sorunun cevabını bize net bir şekilde verebilecek henüz kesin bir kaynak yoktur. 3 büyük dini ya da diğer mistik dinlerin yaradılış hikayelerinden yola çıkıp bir Tanrı modeli üretirsek, ortaya pekte mantıklı olmayan bir Tanrı figürü çıkar. Misal herşeyi yaratan Tanrı prensibiyle yola çıkarsak karşımıza iyi Tanrı yerine kötü ve egoist bir Tanrı da bile çıkabilir. İyilik Tanrıdan da kötülük ortalıkta kol gezerken Tanrının görünmemesi çok mantıklı değil.
Tanrının insanı ve evreni yaratıp yaratmadığını tam bilmemde şimdilik insanın Tanrıyı yarattığı kesin.
 
:alkis: süper anladık... seviyemize uygun du... hacı 10 sene sonra senin bu yazdıklarıh tercümeye muhtaç.. şu an bile öyle
 
mse' Alıntı:
:alkis: süper anladık... seviyemize uygun du... hacı 10 sene sonra senin bu yazdıklarıh tercümeye muhtaç.. şu an bile öyle

Neden anlaşılmasın. Tek tek açıklayabilirim.
Anlamadığınız yeri sorarsanız daha kolay ve hızlı bir açıklama yapabilirim İnşaallah.
 
kais36' Alıntı:
Tanrı(Yaratıcı) var mıdır yok mudur ? bu sorunun cevabını bize net bir şekilde verebilecek henüz kesin bir kaynak yoktur. 3 büyük dini ya da diğer mistik dinlerin yaradılış hikayelerinden yola çıkıp bir Tanrı modeli üretirsek, ortaya pekte mantıklı olmayan bir Tanrı figürü çıkar. Misal herşeyi yaratan Tanrı prensibiyle yola çıkarsak karşımıza iyi Tanrı yerine kötü ve egoist bir Tanrı da bile çıkabilir. İyilik Tanrıdan da kötülük ortalıkta kol gezerken Tanrının görünmemesi çok mantıklı değil.
Tanrının insanı ve evreni yaratıp yaratmadığını tam bilmemde şimdilik insanın Tanrıyı yarattığı kesin.

Kaynak olarak ne istiyorsunuz onu söyleyin öncelikle. Cevabım hazırdır hertürlü sorunuza inşaallah.
 
berserk' Alıntı:
mse' Alıntı:
:alkis: süper anladık... seviyemize uygun du... hacı 10 sene sonra senin bu yazdıklarıh tercümeye muhtaç.. şu an bile öyle

Neden anlaşılmasın. Tek tek açıklayabilirim.
Anlamadığınız yeri sorarsanız daha kolay ve hızlı bir açıklama yapabilirim İnşaallah.
Bu konu başlığı tartışmaya uygun değil arkadaşlar.
 
kais36' Alıntı:
Tanrı(Yaratıcı) var mıdır yok mudur ? bu sorunun cevabını bize net bir şekilde verebilecek henüz kesin bir kaynak yoktur. 3 büyük dini ya da diğer mistik dinlerin yaradılış hikayelerinden yola çıkıp bir Tanrı modeli üretirsek, ortaya pekte mantıklı olmayan bir Tanrı figürü çıkar. Misal herşeyi yaratan Tanrı prensibiyle yola çıkarsak karşımıza iyi Tanrı yerine kötü ve egoist bir Tanrı da bile çıkabilir. İyilik Tanrıdan da kötülük ortalıkta kol gezerken Tanrının görünmemesi çok mantıklı değil.
Tanrının insanı ve evreni yaratıp yaratmadığını tam bilmemde şimdilik insanın Tanrıyı yarattığı kesin.
Suicide' Alıntı:
kais36' Alıntı:
Tanrının insanı ve evreni yaratıp yaratmadığını tam bilmemde şimdilik insanın Tanrıyı yarattığı kesin.
:+1:
Suicide' Alıntı:
cevaplar inanca sigar ama mantiga sigmaz.
ustunuze alinmayin butun dinlerin ortak noktasi bu, baslangictaki sorgusuz kabulun sonucu...
insan yaraticinin sistemini anlayamaz diyip o sistemin ustunde hicbir sey olmadigini kesin ifade edebiliyorsunuz. Akvaryumdaki baliklara sorsaniz onlarda benim tanri oldugumu sanirlar herhalde, cunku o akvaryum disinda hicbir sey konusunda fikirleri yok...
saglikla kalin.

Arkadaşlar yaşınız kaç bilmiyorum ama 30-40 arasıdır herhalde.

Bundan 70 yıl önce hiç biriniz yokken sizi hiçlikten ( yoktan var eden size göre, ama Allah'ın ezeli ilminde mevcut idiniz. Ol emriyle kudret dairesine geçiriyor yani var ediyor.) sizi taş yapmayıp , bitki yapmayıp, hayvan yapmayıp, Trilyonlarca ihtimal arasından sizi gündemine alıp sizi insan süretinde yaratıp Bütün esmasının tecellisine mazhar etmiştir. Ve birileri kalkıyor ordan bir sürü akıl almaz sorular soruyor. Bir resmi görünce bunun bir sanatkarı olduğunu hemen kabullenen beyinler kainattaki bu kadar sanat eserini gördüğü halde Yaratıcı Allahı kabullenemiyor. O zaman ya bir Allahı kabul edeceksiniz yada binler tanrıyı kabulleneceksiniz. Hiç bir şey kendi kendine olmayacağına göre. Ya her nesneye ilahlık vereceksiniz böylece bir sürü ilahı kabullenmiş olacaksınız. Yada 1 olan Allah'a inanacaksınız. Bir tane ilahı kabul etmeyen sonsuz ilahı kabullenir! Bir tek Allah’ı kabul etmeyen, zerreler adedince İlahları kabul etmesi gerekir.

Özet olarak, bir tek Allah’ı kabul etmeyen sebepler sayısınca İlahları kabul etmek zorundadır. Zira Allah her bir sebebi harika ve mükemmel bir sanat ve nakış ile yaratmış. Bu mükemmel sanat ve nakışları şuur ve ilmi olmayan sebepler yaptı demek, ya da failsiz bir şekilde rastgele kendiliğinden oluştu demek, veyahut görmesi, işitmesi ve şuuru olmayan tabiat icat etti demek ise ahmaklığın en koyu halinden başka bir şey değildir.

“Halbuki gökte ve yerde, Allah’tan başka ilahlar bulunsaydı oraların nizamı bozulurdu. Demek ki o yüce arş ve hükümranlığın sahibi Allah, onların zanlarından, onların Allah’a reva gördükleri vasıflardan münezzehtir, yücedir! “(Enbiya,21/22)

Kâinatta kemal sıfatları ile muttasıf, yani ilmi, kudreti, iradesi mutlak ve sınırsız olan birden fazla ilah bulunsaydı, farazî olarak şu ihtimaller olabilirdi:

1. Onlardan yalnız birinin hükmü yürüseydi diğerleri âciz ve noksan olurlardı ki bu ilah olmakla bağdaştırılamaz.

2. Her biri eşit kudret ve hakimiyete sahip olsalardı, ayrı ayrı nizamların bulunması gerekirdi. O takdirde de, mevcut olan bu nizam bulunmazdı.

3. İlahların fazla değil, sadece iki tane olup, bunların bir tek nizam kurup birleştikleri varsayılırsa iki etkenin (illetin) bir nesne (malül) üzerinde çekişmesi sonucu ortaya çıkar, nizamın devamı imkânsız olurdu.

4. Birbirleriyle anlaşmazlık halinde olsalardı zaten baştan beri nizam kurulamazdı.
 
Bu mükemmel sanat ve nakışları şuur ve ilmi olmayan sebepler yaptı demek, ya da failsiz bir şekilde rastgele kendiliğinden oluştu demek, veyahut görmesi, işitmesi ve şuuru olmayan tabiat icat etti demek ise ahmaklığın en koyu halinden başka bir şey değildir

saygi deniyordu ustlerde bir yerde, sizinle ayni seye inanmayan insanlara ahmak diyemezsiniz. Sizin tanrinizin ispati sizin ona inaniyor olmanizdan daha fazlasi degildir, tipki tesadufe ve bir cok farkli seye inanan insanlarda oldugu gibi. Ben x dinine inaniyorum, en dogrusu benimki, geri kalanlar zavalli tavirlarinizdan vazgeciniz.
 
Arkadaşlar kainatta muhteşem düzen falan yok....sadece dünyayı baz alırsanız burada bile kaos hakim....depremler,hastalıklar,doğal afetler,volkanik patlamalar,insan ırkının acımasızlığı bir sürü düzensizlik hakim.
koskoca evrenin neresini inceledik ki düzen var diyebiliyoruz...son derece göreceli bir kavram...doğmadan ölen bebekler, down sendromlu doğanlar, sakat doğanlar, bebek yaşta ölenler, savaşta ölenler , soykırımda ölenler, adaletsizlikler...nerede bu düzen?
kara delikler, dinazorların yok olması, uzayda yok olan gezegenler, süpernova patlamaları falan....Düzen var o zaman Tanrı var savı bence inandırıcı değil. Hatta inanç bunlarla açıklanacak bir şey değil..
Sen istediğin kadar sav ileri sür karşıdaki o zaman ben İneğe tapıyorum sonucu da çıkarabilir. Sonuçta onu Tanrı olarak görebilir... Bence bu işlere bulaşmayın...Herkes istediğine inansın istediği şeyi anlamlı bulsun yeter ki başkasına zarar vermesin.
 
BENCE peekay filmini izleyin fazla söze gerek yok. film güzel ve anlamlı tam da sizin sorunuzu sormuş filmi çekmiş..

beğendim arkadaş doğru söylemiş.
only61' Alıntı:
Arkadaşlar ...Herkes istediğine inansın istediği şeyi anlamlı bulsun yeter ki başkasına zarar vermesin.


GÖZDEN KAÇIDIĞIMIZ KISIM

"Dinde zorlama yoktur" Bu dine girip girmeme hususunda indirilmiş ayettir.
Yoksa bir Müslümanın kafir gibi yaşama lüksü yoktur..
 
Geri
Üst