minimal formatör romanı

  • Konbuyu başlatan Anonymous
  • Başlangıç tarihi
Kodla Büyü
Evet formatör aldığı ek dersle arabanın düğününden kalan esyların bosrclarını öedemek için sabah8-aksam 5 çalışıyordu kendisi gibi bilişimci olmayan eşi ise yarım gün okula gittiğinden dolayı her zaman dinç ruh hali düzgündü.Asla ve asla formatörü anlamıyordu sürekli evde ondan herseyinin ütülü olmasını is,tiyordu oysaki eşi yarım gun okula gidiyor ve bir gömleği de kendi ütüleyecek kadar gücü kuvveti vardı,bir akşam dısarıdan yemek söylendiğnde hrgünde dısarıdan yiyiyoruz diye isyan ediyordu.Formatör içinden ben bu bayan halimle sabah aksam çalışıyorum ve senden daha çk ek ders alıyorum üstüne de bütün bu işleri yapmak zorunda kalıyor hatta bir sürü de söyleniyorsun..Allah/ım okulda sıkıntı evde sıkıntı bir huzur yok mu bana ya rabbi diyerekten bulaşıkları yıkarken sesizce ağlıyordu....Okulun tüm işleri yetmezmiş gibi evde yemek ütü temzilikle uğraşırken o kadar bunalmış bir taraftan da yorgunluktan gözleri kapanıyordu uyumak istiyordu anacak kocası her aksam erkenden yatıyorsun ben tek basıma oturmak istemiyorum diye söyleniyordu..Onu bu dünyada anlayacak kimse yoktu artık anlamıştı.Ve isyanı o kadar büyümüştü ki ileride çocuk olursa başına daha ne işler açılacak onu düşnmeye başlamş ve o inanılmaz cümleleri söylemişti.Kesinlikle çocuk istemiyorum 5 10 sene bana çocuk verme Allah/ım sonra kendisi de çook üzülmüş ancak hayat onu bu çıkmaza sürüklemişti....Bu isyanların bu gidişatın bir sonu gelmeecekti..Biliyordu ve hayatta artık hiçbirşeyden zevk almaz olmuştu...
 
formtatör düşünmeye başladı: intihar etse çok günah olurmuydu..
 
evet olurdu o yüzden hemen bü düşünceleri aklından silmeye çalıştı
 
hayır ne düşünüyorum ben Allah'ım kendimi kaybediyoru, tamam, tamam diyerek kendine gelmeye çalışyordu. biraz rahatlarım diye banyoda yüzünü yıkadı ve hava almak için balkona çıktı. Evde eşi mutfakta oturuyordu... formatör gece yarısı balkonda rüzgarın yüzüne vurdurduğu kar tanelerine aldırış etmeden sorguluyordu hayatını. hayatı boyunca yaptığı mücadele aklıan geldi... üniversitede arkadaşları batak oynarken o gece sabahlara kadar proje yetiştirmek için çalışıyordu... arkadaşlarının 4 yıl boyunca şaka yapılarak söylenen "inek gibi proje yapıyorsun arkadaşlarından kopya çeksene" acınarak söylenen laflara nasıl göğüs gerdiğini, atandıktan sonra son teknoloji olarak bakılan teknoloji çöplüklerinde çalışmalarını , Öğretmen sıfatının nasıl tekniker olarak değiştirildiğini hepsinden daha ciddi olan çok sevdiği eşinin ona neden böyle baktığını düşünürken birden içeriden bir ses geldi. irkelerek sesin geldiği yöne döndü formatör...
 
Kedisi Sarman yumağıyla oynarken duvara çarpıp bir inilti sesi çıkarmıştı. O anda kedisini sevip biraz kendini dertlerinden uzaklaştırmak istedi. :)
 
Şükretmesi gerektiğini biliyordu. Zordu evet ama güzel şeyler de vardı hayatında,kedicik gibi :) Hayat sadece işten ibaret değildi. Daha çok gençti ve bu sıkıntılı halleriyle günler heba olup gidiyordu.Geriye dönüp baktığında bu günleri böyle mi hatırlayacaktı. İşte o an intihar kelimesini düşünmek bile utandırdı onu. Tekrar içeriye girdi, ama bu kez yüzünde hafif bir gülümseme ile ve daha umutlu...
 
saniyeler içerisinde gözü çalışam masasının üzerinde duran laptopuna ilişti. ne kadar da hayatını mahvetsede Görmemezlikten gelemedi. Gelen maillere bakıp çıkacağım dedi kendi kendine belki hayatında başka insanlardan rahatlatacak e posta ile kendini hissedeceğini düşündü. İlk açtığı e postata artık kedisi tekir bile onu neşelendiremiyordu..." Tatilde okullarda olmalısın" yazısını okudu diğer maddeleri görmedi bile (bir iki dakika önce yaşadığım gibi)... eşiyle raht bir tatile gidip kendiside hayatınıda rahatlatacaktı ancak zorla verilen görevlendirme onada engel oluyordu.... oysa görevlendirmede özel hayatımı mahvetme hakkını vermemişti onlara....
 
Formatör bu düşüncelere dalmışken içeriden gelen ikinci bir sesle irkildi. Ayağa kalktı ve sesin geldiği yatak odasına doğru yürüdü. Aynı sesi tekrar duydu, çağıran minik kızıydı “sensiz uyuyamıyorum lütfen yanıma gell” diye sesleniyordu kızı. Formatör günün yorgunluğunun ve stresinin ardından kendine ayırabileceği beş dakikanın dahi olmadığını düşünerek üzüldü. Kızının yanına uzandı, gözlerini kapadı ve kızının uyumasını bekledi. Bu sırada sabah müdürle yaptığı, tüm gününü zehir eden konuşma geldi aklına. Müdüre sömestri tatilinde çocuğa bakacak kimse olmadığını, okulda hiçbir öğretmen yokken okulda olmanın kendini tedirgin ettiğini bu sebeple izine ihtiyacı olduğunu söylemişti. Fakat müdür umursamaz bir tavırla "yıllık izninizden kullanın hocam" demiş aynı sorunu yaz tatilinde de yaşayacağını,formatörlük istemediğini, derslere girmekı istediğini anlatmaya çalışan öğretmene daha da abartarak "tatillerde okula çocuğunuzla gelir gidersiniz, çocukta eğlenir" yanıtını vermişti. Formatörü asıl üzen izin alamaması değil kendisine verilen alaylı cevap ve hissettiği değersizlik duygusuydu. Bunun üzerine kendisine rapor verebilecek bir doktor bulmanın en iyi çözüm olduğunu düşünmeye başladı. Tüm bu olumsuz duygularla uykuya daldı.
 
uykusunda da rahaty yoktu ya. O bir fomatördü 7 / 24 hizmet vermesi isteniyordu. Gözlerini dinlendirmek için sakin sakin kapatırken kendisini rüyasında nelerin beklediğini de az çok bilmiyor değildi ama bu gece farklı olur zannediyordu.Puslu ve sisli bir sabah.... okul kapısı... anahtarlık ve anahtarların kapı kilidinde çıkardığı sesler.... aman Allahım herşey yeniden başlıyor diyerek ter içinde uyandı.... Oh be rüyaymış bitti gitti bile diyemedi... Rüya olduğuna sevinemedi. Birkaç saat sonra aynı olayları tekrar yaşayacaktı. Sabah erkenden iyi bir psikologdan randevu almaya karar verdi. Bir bardak soğuk su içti - sanki yaşadıklarını sindirmeye yardım edecekmiş gibi - ve yattı.....Hava alacakaranlıktı.........
 
Ertesi gün gerçekten de psikologtan randevu alıp muyenehaneye gitti..Sıra kendine geldiğinde usulca kapıyı çalıp sessizce içeri girdi..Psikoloğa dertlerini anlatmaya başladı..Tam bilgisayar öğretmeniyim derken doktorun:"Öyle mi hocam benim bilgisayarın da..." diye devam eden cümlesi kulaklarında çın çın çınlıyordu..Aman Allah'ım neydi bu kabus..Aniden irkildi...O da neydi? Artık ona rüyasında bile rahat yoktu..
 
iyice gerilmişti ve bir anda geçmişi bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiverdi... lisedeki başarılı eğitim süreci binbir zorluklar ile üniversiteye hazırlanma süreci ve almış olduğu yüksek puanı ile eczacılık tıp fakültelerini zorlayacak durumda iken onun BÖTE (ya da TEF :) ) bölümünü tercih etmesini ve yaşadığı o güzelim üniversite yılları... Tebessüm etti bir an, dudaklarında acı bir gülümseme ile birlikte ;

"Uyku, katillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak."

dizeleri dökülüverdi.
Tekrar uykuya dalıvermek için yatağına iyice kurulmaya çalışırken bir yandan da yarının nasıl geçeceğini daha doğdurusu yarınların ona ne getireceğini merak etmekten kendini alıkoyamadı...
 
Herşeye rağmen,tüm olumsuzlukların üzerine gelmesi ve hayatının istediği düzende yol almaması yine de onu karamsarlığa sürüklememeliydi.Bir gün elbette ki birileri onu anlayacak ve işlerini yoluna koyacaktı.Tüm emeklerinin boşa gitmediğini görecekti.
Tüm bu düşüncelerle içindeki karamsarlık yerini sıcacık bir gülümsemeye bırakmış ve sabah dinç kalkmak zorunda olduğu için en azından uykularını rahat geçirmesi gerektiğini biliyordu.Bu nedenledir ki tatlı bir rüyaya dalmış ve sabah huzurlu bir biçimde uyanmıştı.Çünkü o meslek hayatında ve özel hayatında hep güleryüzlüydü ve herşeye rağmen hiçbirşey onun bu pozitif duruşunu değiştiremeyecekti.Çözülemeyen bir çok sorunun anlayışlar çerçevesinde çözüleceğini ve yılmaması gerektiğini biliyordu.
 
Hepsini okumadım ama biraz daha pozitif olsa ya. İlk başlar çok sürükleyici ve güzeldi amaaaaa sonrası gerince okumaya dayanamadım :)
 
Yazmıyacağım diyorum ama tutmadım gene kendimi;

Elinde anahtarlar öğretmen daldığı kötü hayalden sıyrıldı.
Kapıyı açıp büyük bir adilikle odasına girebilirdi.
Hatta geç mi kaldınız diye kendisini yakalayan idareciye büyük bir kaypaklıkla " ama diğer arkadaşlar da geç kalıyor gibi " manasız bir savunma verebilirdi.
Ama bir Formatör bir Öğretmen bir İnsan olarak hemen bulunduğu kattan aşağı indi idarecisinin kapısını çalıp " sayın hocam ben 10 dakika kadar geç kaldım, kusuruma bakmayın" dedi mahçupca(pardon insanca).
İdareci hafif başını kaldırdı ve elini önce tamam sorun yok anlamında ardında çık çık gibi salladı aklındanda "ne garip adam bu görmedim kardeşim sıvış gitsin v.b." düşüncelerini geçirdi hızlıca ve işine döndü umarsızca.
Formatör dışarı çıktığında gene de üzgündü okula geç kalarak sistemdeki fosiller gibi hatalı bir hareket yaptığı için ama hatasının üstüne yatmayıp mertçe özür dilediği içinde başı dik BT sınıfına doğru yol alırken. Ya nasip dedi içinden bakalım başımıza neler gelecek.
 
Tam BT sınıfına doğru yol alırken arkadan telaşlı bir ses duyuldu. Sesin sahibi sınıf öğretmeniydi ve koşarak geldiği için ter içinde kalmıştı. "Hocam sabah sabah arabamın teybi çalışmadı. Siz bilgisayarcısınız anlarsınız. Bi bakabilirmisiniz." Her ne kadar bilgisayar işlerinden anlasada araba işinden de anladığı varsayılıyordu formatör öğretmenin. "Tabi bakarım hocam" dedi ve "Bir çekiç ve bir pense bulun getirin" dedi. Sınıf öğretmeni şaşkın gözlerle "Hoca ne yapacaksınız çekiç ve penseyi" dedi ve.... :)
 
değişik düşünceler içinde debelenirken ne için kimden özür dilediğine anlam veremedi.Bir formatörün varlığı bile okul için nimetken gidip de özür dilemek de neyin nesiydi.hem memurun amiri vicdanıydı.müdür de kim oluyor diye söylendi.10 dk lık bu kaybı her durumda telafi edebilirdi.Sanki derse mi 10 dk.geç kalmıştı,ders mi kalmıştı
 
tam kapının kilidini çevirmişti ki ensesine cırravvvvvv diye tokadı yedi. Bilgisayarcı laptop bi yerde kendi bir yerde, üstünü başını çırparak ayağa kalksın bir ne görsün! hizmetli sadullah abi "nirdesin hoca yine benden geç geldin" ...

Bitmez... :?
 
çekiç,pense,tornavida vs. aramaya başladı ama bulamadı; çünkü formatör bt sınıfının kapısını geçen hafta tamir etmiş ve aletleri saklamıştı oysa ki aletler ondaydı ama çaktırmadı " hocam bulunca bana bi haber verin ben sizin arabanın teybine bi bakıyım (!) dedi " ve bt sınıfına doğru......
 
bu kadar zorluğa rağmen biliyordu ki, o okulunun FATİH'i ydi. bunun gururunu yaşamaktan da kendini alamıyordu
 
fahrican' Alıntı:
Koridorda gördüğü nöbetçi öğrenci müdür yardımcısının kendisini acilen çağırdığını söyledi.

İçinden bir la havle çekip müdür yardımcısının odasına yaklaştı, kapıyı vurdu ve içeri girdi. Bir de ne görsün :

Müdür yardımcısı ve okuldaki en arıza öğrencilerden birinin velisi olan aile birliği başkanı bayan bacak bacak üstüne atmış, karşılıklı sigara içip geyik yapmaktalar.
Masanın üzerinde de bir dizüstü pc ve oyun dvd leri var.
Aile birliği başkanı bayan:
- Hocam bizim çocuğa bu bilgisayarı ve oyunları aldık fakat çalıştıramıyoruz, şunları bir zahmet yüklesen.
Müdür yardımcısı:
-Hocam şimdi halleder nasıl olsa labda boş boş oturuyor ve başka işi de yok.

Formatörün gözleri kanlanır köşedeki ayaklı askılık gözüne ilişir.
Şeytan demektedir ki:
- Al şu askılığı ikisinin de kafasını ve şu lanet dizüstü pc yi dağıt :verymad: :verymad:
:puhaha:
 
Müdür yardımcısı cevaben formatöre boş boş baktı :)
Formatör ancak "peki hocam alıyorum" diyebildi. Okulda onu haksız çıkaracak sayısız öğretmen vardı. Uzatmadı.. :) Ders bitti öğrenciler çıktı.
Yine odasına girdi kapıyı sımmsıkı kapattı. Maillerine bakmaya karar verdi. Çok değer verdiği eski bir arkadaşından kendisini hatırladığı için değil, tüm gruba gönderdiği için kendisinede gelen maili açtı. Gözleri doldu. Eğer, heran biri bir laf söyleyecek diye çıkmaktan korktuğu bu odada oturacağını, ıvır zıvır işlerin insanı olacağını bilseydi o güzelim üniversite yıllarını not yükseltmeye çalışarak geçirirmiydi. Değer verdiği o arkadaşına ve diğerlerine daha fazla vakit ayırır, su gibi geçen o güzell üniversite yıllarının tadını çıkartırdı. Yapmadıkları, zaman ayırmadıkları için içi hüzünle doldu. Öğretmenler odasına gitmeye karar verdi. Belki orada biraz oksijen alır, beynine kan gider, açılırdı :) Biri iki dakika olsun soru sormazsa belki iki laf ederim, belki dinleyen bile olur diye düşündü. Tüm cesaretini topladı, ayağa kalktı, öğretmenler odasına doğru yola çıktı... :)
 
evet dedi öğretmenler odasında bana nefret dolu bakışlar yakalıyacam ama ben yine de gidicem dedi. Onlara yardımcı olucam onlar bana kötü kötü baksalar da ben görevlerimin getirdiği sorumluluk bilinciyle bunlara dayanıcam dedi gardını aldı ve öğretmenler odasının kapısını açtı..
 
kapıyı açar açmaz içerden bir ses duyuldu."iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş.hocam bu bilgisayara biri şifre koymuş.bi baksana"
 
Formatör aa çok acil bir işim var hemen gelicem dedi ve çıktı öğretmenler odasından. Kaçtığı o öğretmene belki bin defa söylemişti şifresiz giriş yapabileceğini.
Odasına doğru hızlı adımlarla yürümeye koyuldu.
Tam koridorda ilerlerken okulun edebiyat öğretmeninin sesini koridorun diğer ucundan duydu. "hocaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaam" :) Ve devam etti "okulun laptopunu alıcam". Formatör "eee" dedi içinden ve edebiyatçıya sahte bir gülümsemeyle :) Edebiyatçı "şarjı varmıdır acabaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa" diye devam etti. Formatör "nerden bileyim ben ya" dedi içinden ve gülümsemeye devam ederek. Ve cevap vermeye karar verdi "şarj cihazıda laptopun yanındaaaaaaaaaa, biterse takarsınız bir zahmetttttttttttttt" :) Edebiyatçı el işaretiyle onayladı ve gitti. Formatör yoluna devam etti.. Bakalım bu uzun yolda onu daha neler bekliyordu :)
 
" Ama senin yanına gelmeden daha çekeceğim çok çile var, biliyorum " diye de ekledi içinden.
 
"bt sınıfındayken kendi kendine ACABA BT SINIF KAPISI İÇERDEN KİTLESEM Mİ??" diye düşünmeye başladı....
:++:
 
Fena fikir değildi, ama sürekli kapıyı çalmadan içeriye dalan müdür ya da yardımcısı kapıyı kapalı bulunca geçici felç geçirebilirdi :) Elinin altında heran bir formatör olmayan müdür yardımcısı işleri nasıl bitireceğini düşünerek fenalaşabilir, okulda karmaşa çıkabilir, herşey daha da kötüye gidebiliridi. Formatör vazgeçti..
 
kilitleyemezdi!!! o okulu seviyordu... okulun toplam kalite yönetimindeydi.. o da çalışamktan kaçarsa okullun kalitesi nasıl yükselir... diyordu vicdanı...
 
sonrada amannnn diyerek..hiç düşünmeden beş dakikada olsa huzur istiyorum düşüncesiyle kapıyı kilitledi.arkasından sandalyesine oturdu ve sessizlik, diyerek yüzünde anlık bir mutluluk belirdi...
 
Geri
Üst