minimal formatör romanı

  • Konbuyu başlatan Anonymous
  • Başlangıç tarihi
Kodla Büyü
A

Anonymous

Misafir
arkadaşlar forumda daha önce yapıldı mı bilmiyorum ama birer ikişer cümleyle öyküyü devam ettirelim. Ben şöyle bi başlangıç yapayım:)


"Uzun süreli mevsim normali üstü sıcaklıktan sonra kışın biraz da kışlık yapıyım diyerekten kendini hissettirdiği günlerden birinin sabahı formatör elinde laptop çantasıyla hızlı adımlarla okul kapısından içeri girer. Formatör için bu sabahı diğerlerinden farklı yapan tek şey okul kapısından girdiği anda saatin 08.00 değil 08.10 olmasıdır. BT sınıfına doğru ilerlerken aynı zamanda sol eliyle arka cebinden ev anahtarı ve BT sınıfı anahtarının aynı halkaya takılı olduğu sade anahtarlığı çıkarmaya çalışmaktadır. Nitekim BT sınıfına varış ve anahtarı çıkarış hızları yine eşit olmuştur. Tam anahtarı çevirirken...
 
Anahtarı çevirip kapıyı açtıktan sonra istemeyerek kapıyı çarptı ve bu ses okulun tüm koridorlarında yankılandı.Çünkü okulda ondan başka kimsecikler yoktu... :puhaha:
 
Evet kimsecikler yoktu belki ama onun mesai arkadasları bilgisayarlar vardı yine karsısında.. derin bir iç çekerek selam verip masasına dogru ilerledi.
 
Sayfanın açılmasını beklerken ekrana odaklanan gözlerini, kapıya vurmadan elinde bilgisayarıyla aniden içeri dalan bir öğretmene çevirdi.. içinden aman Allah ım yine başlıyoruz diyordu
 
Derken bu içeri çat kapı dalan şahsın bir öğretmen değil aslında görev yaptığı ilçenin kaymakamlığında çalışan bir memur olduğunu fark etti. :puhaha:
 
günaydın nasılsınız gibi basit iki cümleyi kurmaya bile zahmet etmeyip "hocam ya benım bilgisayarda bi problem var bi baksana" deyip bilgisayarını açmaya koyuldu. Acaba nasıl cins bir soru gelecek diye bekleyen bezgin formatör, memurun laptopa özenle fare takmasını, problemini anlatmak için msn simgesine tıklayıp uyarı mesajlarını dikkatlice okuyup anlmasını bekledi. Ve ilk soru geldi.
"hocam şimdi ben bu msn deki kişilerle daha önce konustum .Beni eklemişlerdi ama şimdi hep gri görünüyorlar. Hiç açık görünmüyorlar . Sorun ne olabilir?" kısa bir şaşkınlıktan sonra(hoş niye şaşırdığına kendine de şaşırdı alışkındı böyle sorulara), bu kişilerle aynı zamanda oturum açmadıklarını yada o kişilerin durumlarını çevrımdışı yaptıklarını anlatmaya çalıştı. Formatörün açıklamaları memuru yeteince aydınlatmamıştı.Buda birşey bilmıyor gibisinden kaşlarını kaldırıp boş boş bakarak " hıııımmm" dedi. Ve arkasından "birşey daha var diyerek ekledi.
 
O andan sonra konuşulanları duymuyordu yine o iç sesle başbaşaydı "herşeyde vardı bir hayır,sabretmeliydi hem bu haldeki tek insan o değildi.beterin beteri muhakkak vardı,insanlar onun istediği gibi davranamazdı.İnsanlar kendi istedikleri gibi davranırlardı.Kaba ve gailesiz...değişmezdi :idea:
Yüzünü eline alıp gelen bu insanlar kasıtlı mı davranıyorlardı?"Fazlaca iyimser olan bu iç sesi bir an önce susturmalıydı.ekranda kaybolan bakışlarını memura çevirerek....
 
oda öğretmenim mebbisten emekliliğimin süresini öğrenmek istiyorum sorusunu yöneltir formatöre... tabi formatör günü vermiş olduğu enerjiyle tabi hocam der ve hemen adresi yazar. sosyal bilgiler öğretmenin döner ve kullanıcı adını ve şifreyi sorar. ancak beklenmedik cevap bir iki sn sonra formatörü yıkacaktır:
- hocam sen bilgisayrcı değilmisin? ortaya yaz bir iki şifre....
formatör artık boşluğa düşmüştür... şakamıydı bunlar...
 
sonra yine bir başkası "hocam" dediği anda
bizim formatör: durun ben tahmin edeyim. projeksiyon yine yapacağını yaptı ve çalışmadı değilmi?
oysa ki sebebi biliyordu. yine uzatma kablosu prize takılı değildi ama karşısındakini bu konuda ikna edemeyeceğini de biliyordu... o kabloyu da görev şuuruyla prize kendisi takmalıydı...
 
Formatör tüm soruları dinlerken tenefüs zili çalar ve gelen öğretmenler laboratuardan aniden çıkmak durumunda kalır... ve arkalarını döndüğünde kendi aralarında a"dama bak oturuyor başka birşey yapmıyor" yorumları formatörün kulağına gelmektedir. formatör arkadaşlarını çağırıp "siz öğrencilerin hepsine aynı anda mı cevap veriyorsunuz "diye bağırmak istedi ancak yine anlaşılamayacağını düşünerek tekrar monitörüne döner ve onu tek anlayan bilgisarıyla başbaşa kalmayı uar tercih eder... laboratuar uzaklardan gelen öğrenci ve müdürün "yapma oğlum" sesleri haricinde sessizdir artık huzur doludur ...
 
yanına nöbetçi öğrenci gelerek, öğretmenim müdür yardımcısı sizi çağırıyor dedi. İrkilmişti formatör, vakur adımlarla müdür yardımcısının odasına doğru ilerlemeye başladı. Tahmin edebiliyordu aslında neden çağrıldığını, zira bu çok sık karşılaştığı bir durumdu. Muhtemelen yine MS. Excelde bir tablo hazırlaması gerekecekti.

Kapıyı çaldı ve içeri girdi...
 
Müdür ona ''hocam sen akşama kadar boş boş oturuyorsun sana bir sınıf verelim haftada bir gün de nöbet tut'' dedi.Formatör öğretmen şoka girmişti.Akşama kadar boş oturduğu bts de bir sürü bilgisayara dyned yüklemiş bazılarına format atmış, virüsleri temizlemiş hatta yetmemiş hizmetlinin temzilemediği btsyi öğrencilerle beraber temizlemişti.Ama kapılar kapalı olduğundan kimse görmediği için bu yapılanları ve bütün bunların müdür için bir önemi olmadığından, o akşama kadar otruyor görünüyordu.İçinden bir sürü iyi dileklerde bulundu müdüre o esnada bütün bunları bir kaç saniye içinde düşünmüş olduğuna kendi de şaşırdı.Ve sınıf alamayacağını zaten haftada bir saat olan derslerinde öğrencilerle çok iletişime giremediğini ayrıca okulda sınıfı olmayan onca öğretmen varken kendisinin almasının yönetmeliğe de uymadığını anlattıktan sonra zaten 8-5 okulda duruyorum bir de nöbet tuttarsam artık beni burdan eve değil hastaneye götürürsünüz ben de insanım sanırım bilgisayarcı diye robot sandınız beni dedi.Müdür bozulsa da bu cevaba bir şey demedi.Formatör sinirli bir şekilde içinden o çooook iyi dileklerine (!) devam ederek odadan çıktı.
 
Bugune de böyle başladık Allah'ım sen sonunu hayırlı bitir diye dua ederek merdivenleri çıkmaya başladı...
 
Koridorda gördüğü nöbetçi öğrenci müdür yardımcısının kendisini acilen çağırdığını söyledi.

İçinden bir la havle çekip müdür yardımcısının odasına yaklaştı, kapıyı vurdu ve içeri girdi. Bir de ne görsün :

Müdür yardımcısı ve okuldaki en arıza öğrencilerden birinin velisi olan aile birliği başkanı bayan bacak bacak üstüne atmış, karşılıklı sigara içip geyik yapmaktalar.
Masanın üzerinde de bir dizüstü pc ve oyun dvd leri var.
Aile birliği başkanı bayan:
- Hocam bizim çocuğa bu bilgisayarı ve oyunları aldık fakat çalıştıramıyoruz, şunları bir zahmet yüklesen.
Müdür yardımcısı:
-Hocam şimdi halleder nasıl olsa labda boş boş oturuyor ve başka işi de yok.

Formatörün gözleri kanlanır köşedeki ayaklı askılık gözüne ilişir.
Şeytan demektedir ki:
- Al şu askılığı ikisinin de kafasını ve şu lanet dizüstü pc yi dağıt :verymad: :verymad:
 
tüm söylenenleri yapmıştı. ve artık akşam olmuştu. sınıfı düzenleyip pencereleri kontrol ettikten sonra artık gitme vaktinin geldiğini düşündü ve merdivenlerden ağır ağır inmeye başladı ki karşına müdür yardımcısı çıktı ve pişkin pişkin" hayırdır formatör nereye" dedi saati göstererek. formatör başını çevirip bir saate baktı (16:55) bir de müdür yardımcısına.

ve dedi ki: ....
 
ben senin gibi adamın anasını, avradını, bacısını, baldızını, soyunu, sopunu, sülalesini, silsilesini, gelmişini, geçmişini, kapının önünden geçmişini, testinden su içmişini, köpeğini, kömecini, dedesinin yedi ceddini doğurtan ebesini, ağlayan bebesini, soluduğu havayı, kafasının tasını, beyninin bardağını, sabahını, akşamını, öğleden sonrasını, sabah seher vaktini akşam eşref saatini, kafasındaki saçı, elinin ayarını, bahçenin hıyarını , boş boş geçen yıllarını, şaşı bakan gözlerini, kütürdeyen dizlerini, memleketinin yaylasını, safiyesini ,aylasını ,gözlerinin ferini ,alnının terini ,babasının kelini, anasının saç telini ,bahar esen yelini ,düğünündeki gelini ,beyninin vakkumunu ,bahçenin zakkumunu ,tuttuğun kalemini, ciğerinin veremini, böbreğindeki taşı, boynunun üstündeki başı, orağını, çekicini, 7 ceddinin ölüsünü, dirisini, her gün birisini, edirneden karsa dünyadan marsa ne kadar tanıdığın varsa…
 
-akşam oldu hocam evime gidip dinlenmek istiyorum... dedi
müdür yardımcısı:
- ne dinlenmesi zaten laboratuarda oturuyordun, nöbet günnüde bugün değildi zaten, ben biraz erken çıkmam gerekti. malum evdekiler marketten eksik birşey istedi...dedi ve daha ii akşamlar demeye fırsat vermeden arkasını döndü ve gitii...
formatör sabah sosyal bilgiler ve yanındaki diğer öğretmenlerin arkasından nasıl bakakaldıysa aynı sahne akşamda yaşanıyordu... ancak bu sefer tükenmişti ve onu anlamayacaklardı zaten...
 
Evine gelmiştir, laptop bi yana kendi bi yana yığılmıştır. Tam derin bir ohh çekmek üzereyken telefonu acı acı çalar...
 
formatör artık evindeydi. sonunda kabuğuna çekilmiş, huzurlu saatler geçirmek rahat bir nefes almak istiyordu. Fiziksel yorgunluk neyse de üzerindeki ruh yorgunluğu geçmek bilmiyordu. Mutfağa gidip kendisine bi kahve yaptı ve bilgisayarını açtı. Her zaman takip ettiği birkaç siteyi ve el alışkanlığı ile yeni bir şey var mı diye meb in sayfasını açtı. Yeni bir haber yoktu. Bir sürelik rahatım diye düşünerek sayfayı kapattı.
O sırada çalan cep telefonunun ekranına baktığında şom ağzını açtığına pişman oldu. Arayan okul müdürüydü. Acaba Turkcell e geçip arayana özel beklerken dinlet kampanyasını alsa, mdürü aradığında İsmail Yk dan o güzel temennileri olan şarkıyı dinletse olur muydu?
 
nasılsa formatördü... idealinde bilişimin önemi vardı ve o diğer insanların bilinçsizliklerini değiştirmek istiyordu her ne kadar anlaşılmasa da... bunları düşünürken bir taraftan boğazı yırtılırcasına bağıran telefonun çalmaya devam ettiğini fark etti ...
 
Arayacaktı formatörde biliyordu bunu... sadece aramamasını istiyordu o kadar... aslında kendini suçluda hissetmeye başlamıştı.. çünkü ikinci aramada açarsa Müdürün ilk tepkisi "artık telefonlarmıza da bakmıyorsun, ne o! soru sorulmasını istemiyor musun?" olacaktı. bunu defalarca yaşamıştı kendisiyle. Oysa formatörün tek isteği kendisini bir robot olarak problem olduğunda aranmasını değil bazen okul dışı işler içinde aranmasını istemesiydi... Tüm suçu masum insani bir istekti...
 
arayanın kimliğini görünce gözlerinin içi güldü ve zaman kaybetmeden telefonun yeşil tuşuna bastı... merhabalaştıktan sonra formatör hemen yaşadıklarını anlatmaya başladı... okulda ne yaşadığını, çok sinirli olduğunu, müdürü, müdür yardımcısını, hizmetliyi, sosyal bilgiler öğretmeniyle yaşadıklarını hiç ara vermeden anlatıyordu. o kadar rahatlamıştı ki formatör artık dinlendiğini zannediyordu. ancak birşey unutmuştu o arada... sevgilisini... saatlerce kendi derdini sevgilisine anlatmış hiç ona söz hakkı tanımamıştı... kız araya girmeye çalışsada formatör kendi derdinin daha üstün olduğunu haksızlığa uğradığını anlatmak için adeta yarışa girmişti sevgilisiyle... bir saat konuştuktan sonra söz hakkı sevgilisine gelmişti... kız erke arkadaşını ararken mutluydu, biliyordu ki erkek arkadaşı onu düşünüyordu, değer veriyordu, Ancak öyle olmadı... söz hakkı kıza gelince kız tüm söyleyeceği güzel sözleri bir tarafa bıraktı ve ağzından formatörü yıkacak o sözler döküldü:

- farkındamısın bu formatörlük görevini sana verdikten sonra sen artık beni düşünmüyorsun ve sadece senin bu formatör saçmalıklarını dinliyorum... dedi ve...
 
formatör, birden fazla işi yapmaya çalışırken takılı kalan meb bilgisayarının, kamyonla çekseniz yerinden kıpırdamayacak fare imleci gibi öylece takılı takılı kalmıştı...
 
istemediği halde zorla verilen bir kamyon yükü sorumluluğun altında eziliyordu artık... ve başlangıçta rica ile konuşanlar onu tek tek suçluyordu.. suçlamanında ötesinde terkketmeye başlamışlardı. oysa fazla ek ders aldığı için daha fazla para kazanacak ve sevgilisyile evini kurarken daha lüks yaşamayı hayal ediyordu...
 
Geri
Üst