- Mesajlar
- 778
Yaz gelse keşke... Bu soğuk havalar, sıktı artık bünyemi… Sıcaklar gelse de artık, sere serpe…
Memleketime gitmek istiyorum, sıcak şehrime…
En sevdiğim şey, havuza girmek yazları… Sıcak güneşin altında serin sulara atlamak... O cehennem sıcaklarında, serinlemenin bir başka yolu da yok zaten…
Yorgun bedenimdeki her bir hücreyi canlandırmak istiyorum, serin bir havuzun içerisinde…
Havuz… Çocukluğumuzun hayal etkinliği…
Müslüman bir ülkede, Müslüman bir ana babanın, Müslüman oğlunun hayali… Etkinliği…
Nasıl bir çelişkidir anlamıyorum, anlamak da istemiyorum…
Buna yoracak kafa yok bende… Zaten, vura vura kafamıza bu hale getirdiler bizi, yorma beni gerçekler, yaşasın yalan ve aşağılık hayat…
Unisex bir havuzda, arkadaşlar ile doyasıya eğlenmek istiyorum şimdi… Kavurucu sıcaklar ve eğlence… suyundan da koy biraz arkadaşım, suyundan…
Hafta sonu arkadaşlarla havuza gidiyoruz anne, haberin olsun…
Kızların, erkeklerin, bir arada güneşlendiği, yemeklerin yendiği ne güzel bir eğlencedir havuz…
Adam değilsin, hafta da bir havuza gitmezsen…
Etkin ve entel değilsin, pazartesi bronz bir tenle arkadaşlarının, eşinin dostunun karşısına çıkmazsan…
Ay inanılmazdı gerçekten havuz, inim inim inledik eğlenceden, koptuk, yarıldık, gülmekten…
Çivileme, uçaklama, balıklama, balinalama atladım suya…
Stres attım, depresyon fırlattım… Tüm negatif yüklerimi bıraktım suya ve güneşe…
Biraz da yandı bakir tenim, süper oldu gerçekten…
Hassas bir insanım ben, biraz da titiz…
Temizliğe çok dikkat ederim… Temizlik imandan gelir diye bir söz var, işitmişim, bilirim… Okumuş adamım ben, okudum tüm klasikleri ve ezberledim hepsini…
Mıh gibi yazdım tüm yazarların ve karakterlerinin hayatını beynime…
Özümsedim, kanıksadım, benimsedim, anladım, anlattım ve yaşadım…
Raskalnikov’um ben… Kamburuyum Notre Dame’ın…
O dönemi ve bir çok dönemi çok iyi ayıkladım ve süzdüm, kimse aşık atamaz bu konuda benimle…
Hayatımı verdim ben buna kardeşim…
Ha dersen ki Efendimiz ’in hayatı…
Gözlerim dolar benim, müthiş bir saygım var…
Ama, orada dur derim, ona daha zaman var derim… söz onu da okuyacam… bir zaman, onu da okuyacam…
Belim büküldüğünde, bir ayak kubura girdiğinde belki…
Ha dersen ki Kuran-ı Kerim Arapçası ya Meali-Şerifi…
Ama orada da dur derim, orada da dur derim… Ona daha zaman var derim… Söz onu da okuyacam… Ama bir zaman, onu da okuyacam…
Daha bir kere bile Kuran-ı Kerim mealini tam olarak okumama rağmen… Sorarsan, koyarım sağ elimi sol göğsüme, Elhamdülillah Müslümanım…
Hele dursun o, zamanı var onun daha, zamanı var… şu mizah dergisi bir bitsin, kredi borcu, çocuğun okulu, eşeğin semeri…
her türlü güzelliğinden ve nimetinden faydalanmam gerek bu harikulade, enfes, fevkalade, müthiş, doyumsuz, süper, hiper, mega ve inanılmaz hayatın, dünyanın, çirkefin…
Zamanımı çalmasın basit ayrıntılar, lütfen… Lütfen… Lütfen…
Evet, temiz bir adamım ben…
Titiz, hassas, biraz da çağdaş…
O yüzden havuza giriyorum…
Annemin içip de yarım bıraktığı bir bardak suyu içemem ben… İçim kalkar… Suyu döküp, annemin su içtiği tarafı çevirip, öyle içmem lazım gelir suyu…
Kardeşimin kaşığını soktuğu bir tabak yemekten yiyemem ben, iğrenirim, tiksinirim… Biraz pimpirikli ve titizim, yeni bir tabakta, yeni bir kepçe ile konulmuş olması gerekir yemeğin…
Doyduğum zaman, tabağın dibinde kalanlar ise umurumda değil… Efendimizin sünneti diye bir şey var da, ben onu unutmuşum, unutturmuşlar bana…
Bir lokantaya yemek yemeye gittiğimde, peçete ile yeniden siler ve temizlerim, kaşıkları ve çatalları…
Temizlik imandan gelir, biliyorum…
Deodorantlar, kremler, parfümler kullanırım ben… Her bir bölgesinin ayrı bir kremi vardır vücudumun…
Killer, maskeler… Losyonlar…
Öyle temizim yani…
Temiz olduğum için, havuza girip temizleniyorum bir de üstüne…
Cilalayıp parlatıyorum bedenimi…
Adına çağdaşlık derler, eğlence derler, serinleme derler, kıl, tüy, yün derler...
100 tane adamı, günlerce aynı kabın içerisinde kalan, kokmuş, pis bir suyun içerisine sokarlar…
Bir tane adamda kalkıp şunu sormaz: ya bizim ne işimiz var burada kardeşim?
Adı eğlence, adı etkinlik, adı sosyal faaliyet… Uyumuş beyinler, uyutulmuş, uyuşturulmuş beyinler…
Benim, senin onun ve hepimizin beynidir bu…
Ne kadar eğleniyoruz?
Hani temizdim ben?
Tanımadığım, bilmediğim bir adamın, kıllı ve terli ve vücudunun her türlü bölgesini soktuğu bir suya girdim…
Gözümden, kulağımdan girdi… Bazen de yuttum, ooh mis…
Çağdaşım ben, bir de temiz…
Titiz, hassas… İçemem kimsenin, anamın bile, bardağından bir yudum bile su…
Ama girerim o suya hiç umursamadan…
Sonra kıçı değdi adamın o suya, orası, burası…
Dökülen saç ve vücut kılları, aroması oldu çağdaşlığımızın…
suya giren ağız ve vücut salyaları, ana yemeği özgürlüğümüzün...
Bazen işediler o suya çaktırmadan, o da tatlısı oldu gelişmişliğimizin…
Bir tane de değil, onlarca yüzlerce insan yapıyor bunu… Günler boyunca…
İlginç, gerçekten ilginç… İlginç hayatlarda, ilginç kafalar ile yaşıyoruz…
Ne içirmişler bize, ne yedirmişler bilmiyorum…
Ya da hangi havayı soluyoruz…
Mahkeme-i Kübra’nın olacağı o dehşetli güne kadar da bileceğimi, öğrenebileceğimi sanmıyorum…
Diyorlarki, çok cahilsin…klorlanıyor o su…
Evet klorlanıyor…Şoklanan ömrümüz, inançlarımız gibi…
Evet, klorlanıyor, belki… Ayda bir… Belki… Hafta da bir… belki…
Tek fark var arada, şoklama işi her an, her bir saniye ve her seferinde daha da hızlanarak devam ediyor…
Klorlama bir kere…
Allah sonumuzu hayır etsin…
Memleketime gitmek istiyorum, sıcak şehrime…
En sevdiğim şey, havuza girmek yazları… Sıcak güneşin altında serin sulara atlamak... O cehennem sıcaklarında, serinlemenin bir başka yolu da yok zaten…
Yorgun bedenimdeki her bir hücreyi canlandırmak istiyorum, serin bir havuzun içerisinde…
Havuz… Çocukluğumuzun hayal etkinliği…
Müslüman bir ülkede, Müslüman bir ana babanın, Müslüman oğlunun hayali… Etkinliği…
Nasıl bir çelişkidir anlamıyorum, anlamak da istemiyorum…
Buna yoracak kafa yok bende… Zaten, vura vura kafamıza bu hale getirdiler bizi, yorma beni gerçekler, yaşasın yalan ve aşağılık hayat…
Unisex bir havuzda, arkadaşlar ile doyasıya eğlenmek istiyorum şimdi… Kavurucu sıcaklar ve eğlence… suyundan da koy biraz arkadaşım, suyundan…
Hafta sonu arkadaşlarla havuza gidiyoruz anne, haberin olsun…
Kızların, erkeklerin, bir arada güneşlendiği, yemeklerin yendiği ne güzel bir eğlencedir havuz…
Adam değilsin, hafta da bir havuza gitmezsen…
Etkin ve entel değilsin, pazartesi bronz bir tenle arkadaşlarının, eşinin dostunun karşısına çıkmazsan…
Ay inanılmazdı gerçekten havuz, inim inim inledik eğlenceden, koptuk, yarıldık, gülmekten…
Çivileme, uçaklama, balıklama, balinalama atladım suya…
Stres attım, depresyon fırlattım… Tüm negatif yüklerimi bıraktım suya ve güneşe…
Biraz da yandı bakir tenim, süper oldu gerçekten…
Hassas bir insanım ben, biraz da titiz…
Temizliğe çok dikkat ederim… Temizlik imandan gelir diye bir söz var, işitmişim, bilirim… Okumuş adamım ben, okudum tüm klasikleri ve ezberledim hepsini…
Mıh gibi yazdım tüm yazarların ve karakterlerinin hayatını beynime…
Özümsedim, kanıksadım, benimsedim, anladım, anlattım ve yaşadım…
Raskalnikov’um ben… Kamburuyum Notre Dame’ın…
O dönemi ve bir çok dönemi çok iyi ayıkladım ve süzdüm, kimse aşık atamaz bu konuda benimle…
Hayatımı verdim ben buna kardeşim…
Ha dersen ki Efendimiz ’in hayatı…
Gözlerim dolar benim, müthiş bir saygım var…
Ama, orada dur derim, ona daha zaman var derim… söz onu da okuyacam… bir zaman, onu da okuyacam…
Belim büküldüğünde, bir ayak kubura girdiğinde belki…
Ha dersen ki Kuran-ı Kerim Arapçası ya Meali-Şerifi…
Ama orada da dur derim, orada da dur derim… Ona daha zaman var derim… Söz onu da okuyacam… Ama bir zaman, onu da okuyacam…
Daha bir kere bile Kuran-ı Kerim mealini tam olarak okumama rağmen… Sorarsan, koyarım sağ elimi sol göğsüme, Elhamdülillah Müslümanım…
Hele dursun o, zamanı var onun daha, zamanı var… şu mizah dergisi bir bitsin, kredi borcu, çocuğun okulu, eşeğin semeri…
her türlü güzelliğinden ve nimetinden faydalanmam gerek bu harikulade, enfes, fevkalade, müthiş, doyumsuz, süper, hiper, mega ve inanılmaz hayatın, dünyanın, çirkefin…
Zamanımı çalmasın basit ayrıntılar, lütfen… Lütfen… Lütfen…
Evet, temiz bir adamım ben…
Titiz, hassas, biraz da çağdaş…
O yüzden havuza giriyorum…
Annemin içip de yarım bıraktığı bir bardak suyu içemem ben… İçim kalkar… Suyu döküp, annemin su içtiği tarafı çevirip, öyle içmem lazım gelir suyu…
Kardeşimin kaşığını soktuğu bir tabak yemekten yiyemem ben, iğrenirim, tiksinirim… Biraz pimpirikli ve titizim, yeni bir tabakta, yeni bir kepçe ile konulmuş olması gerekir yemeğin…
Doyduğum zaman, tabağın dibinde kalanlar ise umurumda değil… Efendimizin sünneti diye bir şey var da, ben onu unutmuşum, unutturmuşlar bana…
Bir lokantaya yemek yemeye gittiğimde, peçete ile yeniden siler ve temizlerim, kaşıkları ve çatalları…
Temizlik imandan gelir, biliyorum…
Deodorantlar, kremler, parfümler kullanırım ben… Her bir bölgesinin ayrı bir kremi vardır vücudumun…
Killer, maskeler… Losyonlar…
Öyle temizim yani…
Temiz olduğum için, havuza girip temizleniyorum bir de üstüne…
Cilalayıp parlatıyorum bedenimi…
Adına çağdaşlık derler, eğlence derler, serinleme derler, kıl, tüy, yün derler...
100 tane adamı, günlerce aynı kabın içerisinde kalan, kokmuş, pis bir suyun içerisine sokarlar…
Bir tane adamda kalkıp şunu sormaz: ya bizim ne işimiz var burada kardeşim?
Adı eğlence, adı etkinlik, adı sosyal faaliyet… Uyumuş beyinler, uyutulmuş, uyuşturulmuş beyinler…
Benim, senin onun ve hepimizin beynidir bu…
Ne kadar eğleniyoruz?
Hani temizdim ben?
Tanımadığım, bilmediğim bir adamın, kıllı ve terli ve vücudunun her türlü bölgesini soktuğu bir suya girdim…
Gözümden, kulağımdan girdi… Bazen de yuttum, ooh mis…
Çağdaşım ben, bir de temiz…
Titiz, hassas… İçemem kimsenin, anamın bile, bardağından bir yudum bile su…
Ama girerim o suya hiç umursamadan…
Sonra kıçı değdi adamın o suya, orası, burası…
Dökülen saç ve vücut kılları, aroması oldu çağdaşlığımızın…
suya giren ağız ve vücut salyaları, ana yemeği özgürlüğümüzün...
Bazen işediler o suya çaktırmadan, o da tatlısı oldu gelişmişliğimizin…
Bir tane de değil, onlarca yüzlerce insan yapıyor bunu… Günler boyunca…
İlginç, gerçekten ilginç… İlginç hayatlarda, ilginç kafalar ile yaşıyoruz…
Ne içirmişler bize, ne yedirmişler bilmiyorum…
Ya da hangi havayı soluyoruz…
Mahkeme-i Kübra’nın olacağı o dehşetli güne kadar da bileceğimi, öğrenebileceğimi sanmıyorum…
Diyorlarki, çok cahilsin…klorlanıyor o su…
Evet klorlanıyor…Şoklanan ömrümüz, inançlarımız gibi…
Evet, klorlanıyor, belki… Ayda bir… Belki… Hafta da bir… belki…
Tek fark var arada, şoklama işi her an, her bir saniye ve her seferinde daha da hızlanarak devam ediyor…
Klorlama bir kere…
Allah sonumuzu hayır etsin…