Cemil Meriç [Alıntılar]

Kodla Büyü

s_kajmeran

Hiperaktif Üye
Hiperaktif
Mesajlar
3,863
Bu bölümü Türki'nin en değerli aydını, sosyologu olduğuna inandığım Cemil Meriç'ten alıntılar yapmak ve belki bilmeyenlerin fikirlerinden yararlanmasına olanak sağlamak için açıyorum... Türkiye Cumhuriyetinde ne zaman Cemil Meriç üniversite düzeyinde okutulur o gün kurtuluş ışığımızın yandığı gündür...

Hayatı Eserleri:
Yazar ve mütercim. 12 Aralık 1916'da Hatay Reyhanlı'da doğdu. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Yunanistan'dan göçmüştü. Fransız idaresindeki Hatay'da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, Tercüme kaleminde reis muavinliği yaptı.

1940'da İstanbul Üniversitesi'ne girip Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. 1941'den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayin Bibliyografyası dergilerinde yazmaya başladı. 1942 ve 45 yılları arasında Elazığ lisesinde, 1952 ve 54 yılları arasında ise İstanbul`da Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesinde yabancı diller okutmanlığı görevinde bulundu, Sosyoloji bölümünde dersler verdi. Mükemmel düzeyde Fransızca okuyup yazan Meriç, İngilizceyi anlıyor, Arapçayı, kendi ifadesiyle, 'söküyor'du.

1955'de gözlerindeki miyobunun artması sonucu görmez oldu, ama olağan üstü çalışma ve üretme temposu düşmedi. Talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 yılında İstanbul üniversitesinden emekli oldu ve yıllarının birikimini ardarda kitaplaştırmaya girişti. 1984'te, önce beyin kanaması, ardından felç geçirdi, 13 Haziran 1987'de vefat etti.

Cemil Meriç`in ilk yazısı Hatay`da Yeni Gün Gazetesi`nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Türk Edebiyatı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Hisar dergisinde 'Fildisi Kuleden' başlığıyla sürekli denemeler yazdı. Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo`dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Bati medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu ve sansüre, anarşik edebiyata şiddetle çattı.

-----

"Düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir. Hiçbir merkezden talimat almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır: belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Bir devrin şuuru olmak zorundadır o. Başlıca vazifesi: bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek. Bazen yangın kulesindeki nöbetçi olacaktır, bazen engine açılan geminin kılavuzu. Sokakta insanlar boğazlanırken, düşüncenin asaletine sığınarak elini kolunu bağlamak, düşünceye ihanettir."
Cemil Meriç

"Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği.oda rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur."
Cemil Meriç

Ne garip bir oyuncak şu insan.yürür,konuşur ve acı çeker .70 kilodur.kendisine ve çevresine ait hiçbirşey bilmez.bir nevi ıstırap makinası.iplerini başkaları çeker.hantal ve şapşal bir robot.neye sevinir bilinmez.sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti.etten bir kafes,ve aciz içinde çırpınan bir ruh.vücut araba,akıl arabacı.ama gözleri bağlı arbacının.arabaya hükmeden atlar
Cemil Meriç


Eserleri

İlk telif eseri Balzac üzerine küçük bir incelemeydi. Hint Edebiyâtı(daha sonra "Bir Dünyanın Eşiğinde" başlığıyla iki kez daha basıldı), Saint Simon- Ilk Sosyolog, Ilk Sosyalist-, Bir Dünyânın Eşiğinde, Bu Ülke, Mağaradakiler, Bir Fâciânın Hikâyesi, Işık Doğudan Gelir ve Kültürden İrfana başlıca eserleridir. Bu Ülke (1974, 5 baskı), Umrandan Uygarlığa (1974, 2 baskı), Mağaradakiler (1978, 2 baskı), Kırk Ambar (1980), Bir Facianın Hikâyesi (1981), Işık Doğudan Gelir (1984), Kültürden İrfana (1985). Balzac'tan yaptığı çevirilerin ilki 1943´te yayımlandı. Fransız edebiyatından yaptığı çevirilerin yanı sıra, Uriel Heyd'in Ziya Gökalp, Türk Milliyetçiliğinin Temelleri (1980), Thornton Wilder'in Köprüden Düsenler (1981) ve Maxime Rodinson'un Bati'yi Büyüleyen İslâm (1983) adlı eserlerini de Türkçe'ye kazandırdı. İletisim Yayınları Cemil Meriç'in 'Bütün Eserleri'ni toplu halde basarken, daha önce yayımlanmamış üç kitabını daha yayımlandı: Jurnal 1 (1992), Jurnal 2 (1993), Sosyoloji Notları ve Konferanslar (1993). 'Bütün Eserleri' dizisinden 'gözden geçirilmiş yeni baskı'sı yapılan kitaplar ise şunlardır: Bu Ülke (1983), Bir Dünyanın Eşiğinde (1994), Saint-Simon, İlk Sosyolog İlk Sosyalist (1995), Ümrandan Uygarlığa (1996), Mağaradakiler (1997), Kırk Ambar - Cilt 1 - Rümuz-ül Edeb (1998).

Aldığı ödüller: Umrandan Uygarlığa (1974), Kırk Ambar (1983) isimli eserleriyle iki defâ Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülünü kazandı. Kırk Ambar adlı eseriyle "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneği'nin"Yılın Yazarı", Kayseri Sanatçılar Derneği'nce, "İnceleme", Kültürden İrfana adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği "Yılın Fikir Eserleri" ödüllerini aldı...

Basılmayan Eserleri

Bir Facianın Hikayesi
Altın Gözlü Kız, (Çev.) İST. 1943. Kenan Mat. 184 s.
Balzac, Honore de. Otuzundaki Kadın, Çev.
Balzac, Honore de. Onüçlerin Romanı, Çev.
Balzac, Honore de. Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti. Çev.
Hugo, Victor. (1802-1885), Hernani, Çev.
Vilder, Thornton (Niven, 1897-1973), Köprüden Düşenler, Çev.
Rodinson, Maxime, Batıyı Büyüleyen İslam, Çev.
Sosyalizm ve Sosyoloji Tarihinde Pierre Joseph Proudhon (1809-1865)
Dillerin Yapısı ve Gelişmesi, (Hazırlayanlar, Cemil Meriç- Berke Vardar)
 

Ekli dosyalar

  • 427859_10150857840733069_1563406123_n.jpg
    427859_10150857840733069_1563406123_n.jpg
    68.8 KB · Görüntüleme: 2,602
Muhteşem birisidir Cemil Meriç. Ben de bu bölümde alınıtlarla katılmak isterim :
"Vatanı yaşanmaz bulan vatanını yaşanmazlaştırandır."
 
Bu gençlik irfansız yetiştiği için Batının her türlü hastalığına açıktır. Eğer biz dinimizi, edebiyatımızı, irfanımızı bilseydik böyle olmazdı. Evvela kendi düşüncemizi bilmemiz lazımdır. Her şeyi bilmek mecburiyetindeyiz. Bugünkü gençliğin kendi değerlerini bilmesi lazımdır. Gençlik meselesi diye bir şey yoktur. Kafası boş bırakılan, irfansız yetişen bir gençlik vardır; bunların kabahatlisi kendisi değildir. Eğitim metodundan ileri geliyor. Batının oyuncağı olan birtakım insanların uzun zamandan beri uyguladıkları metottan (aslında metotsuzluktan) dolayı gençlerimiz böyle olmuştur. Cemil Meriç

Takipteyiz hocam :+1:
 
@unknownrealmman hocam herkesin tanıması gerektiğine inanıyorum... Katkınızdan dolayı teşekkürler...

//Not: O'nun kelimelerini alıntı içine alalım yorumlarımızın arasında kaynamasın...

Devam edelim:

"Evladım bu ülkede sağcı , solcu ; ilerici , gerici yoktur... Namuslular ve namussuzlar vardır... Siz namuslulardan olunuz... Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız..."

"Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur.
-İnsanların kaçta kaçı düşünür?”

"Akıl susmuş ve mefhumlar cehennem! Bir raks içinde tepinip duruyor. Sloganlar yönetiyor insanları. İdeolojiler yol gösteren birer harita değil, idrâke giydirilen deli gömlekleri. Aydın dilini yutmuş; namlular konuşuyor. Bir kıyametin arifesinde miyiz acaba? Dünyayı Şeytan mı yönetiyor? Düzeni büyücüler mi bozdu? Bu kördüğümü çözecek İskender nerede? "

"Hafızasını kaybeden bu zavallı nesilleri biz mahvettik, bu cinayet hepimizin eseri, hepimizin yanı aydınların. "
 
Cemil Meriç okumak istediğim yazarlar arasında.Hangi kitabıyla başlamamı tavsiye edersiniz
 
tanımakta ve sahip çıkmakta geciktiğimiz bir değer Cemil Meriç. başlık için teşekkürler
 
Yığın düşünmez maruz kalır ve Kamus Namustur sözlerini çok beğenirim.Ayrıca kızı Ümit Meriç'in kitaplarından da istifade etmenin faydalı olacağı kanısındayım.
 
“İnanıp inanmadığımı bilemiyorum. Müslümanım, Müslüman bir çevrede doğdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bileceğim.”


“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mukaddesi… Hakikat ve sevgi."
 
ilk okuduğum kitabından en etkilendiğim kısım:

"Kıt’aları ipek bir kumas gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar...

Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları. İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, "Ben Avrupalıyım" demeğe başladı, "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır."

Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: "Hayır delikanlı", diye fısıldadılar, "sen bir az–gelişmişsin."

Ve Hıristiyan Batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir "nişân-i zîşân" gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
 
Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı memleketim... Karanlığa o kadar alışmışsın ki yıldızlar bile rahatsız ediyor seni.. Memleketim... En seçkin evlatlarının beynini ve kalbini itlere peşkeş çeken memleketim...
 
off off of süper olmuş hocam bu başlık. hangisinden başlayayım diyen adn isimli arkadaşım vardı. umrandan uygarlığa ile başla. bencede bir üstad ve en beğendiğim aydın ve düşünürler arasındadır. bende eklemeler yapacağım.
hatta Necip Fazıl KISAKÜREK
Attila İLHAN
Erol GÜNGÖR
İskender PALA gibi aydınlarımıza da sayfa açalım. sadece vefat edenler değil yaşayanlarında değerini bilelim. herkese saygılar
 
ben de C. Meriç'i okumak istiyordum nerden başlasam diyordum.Çok iyi geldi bana. Emeği geçenlere teşekkürler...
 
""Konya yolculuklarımda ilk defa olarak başkası ile temas ettim. Başkası, yani, kendi insanim. Kaderin karşıma çıkardığı genç üniversiteli "sen bizden değilsin" dedi. "Sen bizden değilsin"! Evet, ben onlardan değilim. Ama onlar kimdi? Uçurumun kenarında uyanıyordum. Demek boşuna çile çekmiş, boşuna yorulmuştum. Bu hüküm hakikatin ta kendisi idi. Tanzimattan bu yana Türk aydınının alın yazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı. Biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı. Ama bu ütopya sonuna kadar yaşanmadıkça, gerçeği görebilir miydik? Kalabalık, kayaya yapışan bir midye şuursuzluğu ile geleneklerine sarılmış, cebin ve uyuşuk. Arada bir uyanır gibi oluyor. Sonra tekrar dalıyor derin uykusuna. Avrupa'yı tanımamak, gaflet. Avrupa'yı tanıyan, ülkesinden kopuyor. Bu lanet çemberinden nasıl kurtulacağız? Gerçeği görmek hatayı sonuna kadar yaşamakla mümkün. Yığın Avrupalılaşırken, aydınlar Türkleşmeli. Ve çalışmağa başladım. Spinoza kırk dört yaşında ölmüş. Nietzsche kırk dört yaşında delirmiş. Ben yolumu kırk dört yaşından sonra buldum. "

Cemil Meriç
 
‎"Bir ırmağa benziyor zaman. Hayretten dona kalmış. Perdede hep aynı gölgeler. Karagöz'ün repertuvarı tarihinkinden daha zengin. Juvenal'i öfke şairleştirmiş, öfke yani isyan. Şark'ta fert değil, sokak isyan eder. Sorumsuz ve şuursuz bir bir ayaklanış. Hikmet, hamakatle vuslatı hayatın tabii cilvesi saymaktan ibaret.

Batılı için tekamül bir başkalaşma, bir kişileşme. Sürünün tarihi yok. Ama tarihin yaratıcısı o. Sürünün önüne geçmek, sürüden ayrılmak mı? Aradaki mesafe uzayınca, evet!

Coşmak lazım, diyor Saint-Simon, yaşamak lazım. Hem zirvelerde, hem uçurumlarda yaşamak. Dizginleri gerilen at şahlanır, ama kanatlanmaz.

Tecrübe, harem ağalarının silahı. Büyüklerin bu koltuk değneğine ihtiyacı var mı? İsa tecrübesiz. Saint-Just tecrübesiz olduğu için ulu. Tecrübe, bayalığa alışmak ve bayağılaşmak.

İnsanları eskisi kadar sevmemek. İnsanları ve eşyayı. Galiba ölmek de bu."

.......................................................................................

"Akıl susmuş ve mefhumlar cehennem! Bir raks içinde tepinip duruyor. Sloganlar yönetiyor insanları. İdeolojiler yol gösteren birer harita değil, idrâke giydirilen deli gömlekleri. Aydın dilini yutmuş; namlular konuşuyor. Bir kıyametin arifesinde miyiz acaba? Dünyayı Şeytan mı yönetiyor? Düzeni büyücüler mi bozdu? Bu kördüğümü çözecek İskender nerede? "

.......................................................................................

"Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medenî insan konuşur.."
 
"Tabular tabular.. Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, "efendim bizde filozof yetişmiyor" diye ah-u vahlar.."

.....................................................................................

‎"Târihlerinden kopan bîr avuç şaşkının omuzladığı bir teslimiyet bayrağı. Bir iflâsın ifadesidir Avrupalılaşma, bir inkâr çılgınlığı, bir intihar kararıdır.."
 
"Yolumuzu kesen hep aynı safsata... Başkaları neden yapmıyor... Halbuki başkalarına göre de başkası sensin..."

.....................................................................................

"Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır. "

.....................................................................................

"Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla.. Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım.."
 
cemil meriç bu ülkenin en büyük düşürlerinden biridir. hele bizim millet düşünme yoksunu olduğu için bu adam bizim için daha büyük bir anlam taşıyor. bizim millet düşünmez birilerinin düşüncesiyle hareket eder. okuyan bir millet olmadığımız için cemil meriç'i kaç kişi tanır ki
 
Ülkemizde belki de dünyada çok okumaktan gözleri kör olan bir aydın. Gözleri kör olduğunda bile kitap okuma aşkından vazgeçmemiş; kızına (Prof. Ümit Meriç) kitap okutup dinleyerek sevdasını devam ettirmiştir.
Cemil Meriç okumaya başlamayı düşünen arkadaşlar Bu Ülke kitabını ilk olarak okumanızı tavsiye ederim. 2 defa okudum, inşaallah üçüncüyü de okuyacağım...

"Zekanın her kıpırdayışını kendisi için tehlikeli sayan acımasız bir istibdat...."
"Kâmusu olmayanın namusu olmaz"
" Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım; karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi"
 
‎"Televizyon; aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icad edilmiş bir nevi afyondur...”

.....................................................................................

"Binbir kalıba bürünen İblis, kelimelerde tecelli ediyor. Kelimeler mi? İblis'in en pespaye, en hödük yamağına şeref vermeyecek bir tecelli bu. Ruhta pis bir koku bırakarak duman olmalarından anlıyorum ki, bu kalp harf ve ses kümeleri İblis'in fâni bir enkarnasyonu. Habis suratlarına mürekkep hokkasını fırlatacak Martin Luther nerede?"

.....................................................................................

"Toprak sarsılıyor!... Hep birden esfel-i sâfiline yuvarlanmak istemiyorsak, gözlerimizi açmalıyız. İnsanlar sloganla güdülmez. Düşünceye hürriyet, sonsuz hurriyet. Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız. Bütün ideolojilere kapıları açmak, hepsini tanımak, hepsini tartışmak ve Türkiye'nin kaderini onların aydınlığında fakat tarihimizin büyük mirasına dayanarak inşa etmek. İşte, en doğru yol..."

.....................................................................................

"Hayatının sonuna yaklaşmış bir insan olarak, zaten çoktan beri kaybettiğim yaşama sevincini, bu sınıflar üstü hakikatlerin taharrisinde buluyorum. Bu itibarla, mezarların ötesinden seslenir gibi seslenebilirim çağıma, daha doğrusu ülkeme. Ama okunur muyum, sesim duyulur mu? Meşhur bir adam da değilim, kalabalığın benimsediği edebi bir nevi de temsil etmiyorum. Ne romancıyım, ne şair, ne tarihçi. Sadece dürüstüm, çok okudum, çok düşündüm. Beşeri ihtiraslardan uzaklaşmışım: Bütün bu vasıflar bir düşünce adamının hamurunu yapar..."
 
"Semavî kitapların emri: “Öldürmeyeceksin.” Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için dünyanın bütün Mandarenlerini öldürdü ve öldürmeye hazır. Goethe, “Ya örs olacaksın, ya çekiç,” diyor. Şark, Sâdi’den Gandi’ye kadar aksi kanaatte: “Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Kim haklı?"

.....................................................................................

"Araftayız. İrfanımızı maziye bağlayan köprüleri berhava ettik... Düşünce yok artık. Kinlerde, sevgilerde bir takım işaretlerin emrinde. Aslında bugün içinde bulunduğumuz boşluk maziyi iyi tanımayışımızdan doğmaktadır. Bu itibarla bizden öncekilerin neler düşündüklerini, neler tavsiye ettiklerini bilmek, yazdıklarını yeni harflere çevirmek, okumak, okutmak, tartışmak zorundayız! Neden bu şekilde düşünüyorlardı, nerelerde hata yapmışlardı? Çare? Zindanımızı yıkmak, mimarı ve işçisi cehaletimiz olan zindanı. Önce kendimizi tanımalıyız. Nasıl bir tarihin çocuklarıyız? Ne soran var ne bilen. Birleşmek ve düşünmek zorundayız. Bu zincirleri ne zaman kıracağız? Kendi kendimize vurduğumuz zincirleri..."
 
"Televizyon; aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icad edilmiş bir nevi afyondur...”

hayatta olsa 24 saatini bilgisayar başında sosyal aglarda gecıren ınsanlar ıcın ne yorum yapardı kım bılır ?

Ayrıca konuyu acan arkadas, boylesıne buyuk bır dusunurden alıntılar paylasıp dımağımızı tatlandırdıgın ıcın tesekkurler
 
"Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla.. Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım.."
çook güzelll :alkis:
 
"Arzın kaderini değiştirenler, kaderlerinden utananlardır. Zilletten kurtulmak için Sezarlaşılır. Taç, yüz karasını pırıltılarla gizlediği için kutsal."

.....................................................................................

"Bu ülkenin bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslâmiyet olmuş. Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla. Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. ister siyah derili, ister sarı... İnananlar kardeştir. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için yaşamak ve ölmek. Türk’ü, Arap’ı, Arnavut’u düğüne koşar gibi gazaya koşturan bir inanç; gazaya, yani irşâda. Altı yüzyıl beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra bu muhteşem rüyayı korkunç bir kâbusa kalbeden meşûm bir salgın: maddecilik. Tarihin dışına çıkan Anadolu, tarihin ve hayatın. Heyhat, bu çöküşte kıyametlerin ihtişamı da yok, şiirsiz ve şikayetsiz."

.....................................................................................

"Coğrafyamızda tek kıt'a vardı, kafatasımızda tek yarım küre. Türkçe konuşan birer Fransızdık!.."

.....................................................................................

"Onlar sürü yavrum. Zincirlerinden başka kaybedecek neleri var? Karanlıktan geldiler, karanlığa gidiyorlar. Ummandaki dalgalar gibi sayısız. Tarihi yok bu sürünün. Macerası yok. Yıldızlara tırmanan merdivenden habersiz. Yürüyen, esneyen, tepinen ve öğrendiği şeyleri tekrarlayan uzviyet. Kafanın vecdinden habersiz. Bu sarhoş karnaval alayını yıldızlar, yüzbinlerce yıldız, kayıtsız bakışlarıyla seyrediyor.."
 
Geri
Üst