Arkadaşlar, bilgisayar öğretmenliğinin vazgeçilmez cazibesi(!) mesleğimin baharında beni arayışa itince kara kara düşünürken açıköğretimde edebiyat bölümü açıldı. Benim için bir umut diye, sözelden anlamayan yanıma inat bir şansımı deneyeyim dedim :idea: . Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Niyetim edebiyatı bitirip (bu eski türk dili ve Osmanlıcayla biraz zor) yarın öbür gün şirin bir lisede öğrencileri tarafından dikkate alınan, “hoca notu yok nasılsa ben oyun oynayacam”, “hoca masa 5e oturuyorum” (ben de cafede çalışan elemanım ya), “öff yine mi ders işleyecezz” (bir öğretmenden ne yapmasını bekliyorlarsa- ki dersi dinlesinler diye o kadar şaklabanlık yapıyorum yakında bir dadılık şirketinden teklif bile alabilirim-
) cümlelerinin kurulmadığı öyle kendi halinde bir öğretmen olmaktı. Hayal ettim, etmedim değil… Bu meslekteki 25. yılımı!!! Gördüğüm törpülenmiş, yıpranmış, heba edilmiş zamanların resmi. Güzel yanları da var elbette. Hiçbir veli notunuz yok diye sizi tanımıyor. Öğretmen toplantılarına gelmediğinizde kimse umursamıyor o yüzden. Ha bu arada çocukları nasıl zaptedebilirim, nasıl dersi dinletebilirim diye o kadar yaratıcılığım arttı ki bu durumu öğretmen arkadaşlarım bile fark etti. Ama ite kaka gitmektense birileri itmeden de gidebilmek güzel olsa gerek... Yani demem o ki sizce ben dişimi sıkıp bölümden mezun olabilirsem eğer şöyle 5-6 yılda nimet teyze beni edebiyat ya da belki Türkçe öğretmeni olarak atar mı? Yoksa hocam sen vazgeç bu sevdadan, bu memleketin dadıya da ihtiyaç var mı dersiniz? Meb’e sormadınız mı hocam derseniz biliyorum ki yanıtım sizi şaşırtacak(!) ama onlar bilmiyorlarmış. Ben de konuyu değerli öğretmen arkadaşlarıma açayım istedim. Belki kıyınızda köşenizde benden önce böyle bir şeyi başaran vardır da örnek olur bana diye. Görüşleriniz benim için önemli arkadaşlar. Şimdiden teşekkürler…
