Kodla Büyü

cronos23

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
567
"Geçtiğimiz Cuma gerçekleşen 10. Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı (ISC Turkey 2017), BTK, Bilgi Güvenliği Derneği ve Gazi, ODTÜ ve İTÜ gibi üç büyük üniversitenin önderliğinde gerçekleşti.

İki günlük bir programa sahip etkinliğin, yüksek katılım alan ve basına dönük ilk gününe katılma imkânı buldum. Son iki yıldır ODTÜ’de gerçekleşen geçmiş konferansların içeriğine ve işleyişine aşina olmamdan ötürü, bu seneki konferansın yayınlanan programını ilk gördüğümde, ister istemez geçmiş senelerle kıyaslarken buldum kendimi.

Etkinliğin ilk günü olarak Cuma’nın seçilmesine, bir de Başbakan’ın katılımı eklenince, ortaya konferansın akışı ve zaman yönetimiyle ilgili sorunlar çıkabiliyor. Bu tip uzun soluklu ve sağlam bir akademik tabana oturmuş olması beklenen konferanslarda özellikle sabah saatlerini verimli kullanmak büyük önem taşıyor. Geçen yıl düzenlenen ISC Turkey 2016’nın Salı ve Çarşamba günlerinde düzenlenmesiyle bu sorunlar ciddi ölçüde giderilmişti, aynı şekilde geçen yıl panellerden, açılış konuşmacılarına kadar daha kapsamlı olduğunu düşündüğüm, akademiyle bağı daha güçlü bir program hazırlanmıştı.

Türkiye’de bilişim ve siber güvenliğin geldiği mevcut noktada, bu konuların tartışıldığı platformlarda yer alan değerli konuşmacıların daha iddialı ve geniş görüşlü içerikler üretmelerini beklemek, hem katılımcıların vizyonunu genişletmek hem de yeni bilimsel tartışmaların fitilini ateşlemek adına oldukça önemli. Yapıcı eleştirilerimi bir kenara bırakırsak, biraz da konferansta konuşulanlara değinmek istiyorum.

UDH Bakanı Ahmet Arslan, BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan ve elbette Başbakan Binali Yıldırım’ın konuşmalarının odağında yazılımda yerlilik ve milliliğin önemi vardı. Arslan, konuşmasında sektörün taraflarının işin içine daha fazla girmesi gerektiğine, daha koordineli çalışılan bir ortam yaratmanın gereğine değindi.

Siber tehditlere karşı yerli yazılımlar: Avcı, Azad, Kasırga

Sayan, USOM bünyesinde siber tehditlerle mücadele amaçlı geliştirdikleri Avcı, Azad, Kasırga gibi yerli ve milli uygulamaları da hayata geçirdiklerini dile getirdi. Bahsi geçen uygulamalara dair internette herhangi bir bilgi bulamasam da, dilerim ilerleyen günlerde milli imkânlarla geliştirilen bu çözümlerin güvenliğine, performansına ve kalite kontrollerine dair açık kaynak araştırma yapabilmek mümkün olur.

Dördüncü konuşmacı olarak söz alan Başbakan Yıldırım, siber suçlarla daha etkin mücadele için büyük veri analiz altyapısı oluşturmaya da karar verdiklerini duyurdu. Yıldırım, yerli yazılım dendiğinde yalnızca yerli mühendislerin kodladığı yazılımların kastedilmediğini, yerli yazılım geliştirme platformları üzerinde yazılan yazılımlara ihtiyacımız olduğunu dikkatle açıkladı. “Tarlayı süren çiftçinin bizden olması yetmez, tarlanın da bizim olması lazım” diyen Yıldırım, her halde bu konuyu özetleyen en doğru ve anlaşılır analojiyi yaptı.

Açılış konuşmacısı olarak salonda bulunan Prof. Dr. Erdal Çayırcı, siber güvenliği üç seviyede değerlendirdiğini belirtti: Siber emniyet, hibrid ortamlarda yapılan mücadele ve siber savaş. “Hibrid” savaş kavramının Batı’ya ait bir isimlendirme olduğuna, Rusya ve Doğu Bloğu’nun aynı kavrama “lineer olmayan ortamlarda yapılan mücadele” olarak yaklaştığına değinen Çayırcı, bu kapsamdaki en belirgin hedefin karşı tarafın istikrarını bozmak olduğunu kaydetti."

Çiftçiler olarak bizlerin derslerinin kaldırıldığı bir ortamda, tarlaya ne hacet...
 
Hocam öncelikle gözlemlerini bizlerle paylaştığın için teşekkür ederim. Çiftçi tarla meselesine gelince:

1. Bu ülkenin bilişimci her bir ferdi, sadece hedefine odaklanmalı ve kendi branşında en ileri seviyeye varana dek kendini yetiştirmeli. Bugün bilişimcilerin kıymeti devlette bilinmiyor olabilir ama bir gün gelir ister bu hükümet olsun ister başka hükümet olsun fark etmez, ELBET DÜNYAYI BİLİŞİMİN YÖNETTİĞİNİ FARK EDER. BU ONLARIN KEYFİNE KALMAZ ... kimsenin de gücü buna direnmeye yetmez..

2. benim kafama takılan, hayal olarak konuşmaya gelince herkes en iyisini konuşuyor. Ama bu ülkenin çok ileri seviyede bilişimcileri gidip google microsoft cisco apple vs. yerlerde çok iyi pozisyonlarda çalışıyorlar. onların yerine kendimi koyuyorum, ya arkadaş kuru kuru aşk bir yere kadar. bu insanlara adam gibi imkan ve kendilerini iyi hissedecekleri bir maddi kazanç sağlansa bu adamlar gitmezdi. milli yazılım geliştirme platformları çoktan piyasaya çıkardı.

3. aslında farkında olunmayan mesele şu: devletin milli eğitime ayırdığı bütçe kadar sırf bilişime bütçe ayırması gerekiyor. öteki türlü varabileceğimiz tek yer linux den bozma pardus ve subarudan bozma yerli otomobil..
 
Geri
Üst