Okuduğumuz Kitaplardan Alıntılar...

Kodla Büyü

omd

Hiperaktif Üye
Hiperaktif
Mesajlar
6,627
Bu başlık altında okuduğumuz kitaplardan beğendiğimiz, önemli olduğunu düşündüğümüz cümleleri yada paragrafları paylaşalım. Faydalı olacağını düşünmekteyim. İlk ben başlatayım.

Kitap: Puslu Kıtalar Atlası
Yazar: İhsan Oktay Anar

""düşünüyorum öyle ise varım" oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da
çıkar. düşünen bir adamı düşlüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü
bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise
bir düş oluyorum."

Bakalım sizler neler paylaşacaksınız...
 
benim alıntım Kürk Mantolu Madonna dan Sabahattin Ali

"Eskiden her insan hakkında, hiçbir esasa dayanmadan, sırf mukavemet edilmez bir hissin, bir peşin hükmün tesiriyle nasıl: “Bu beni anlamaz!” demişsem, bu sefer bu kadın için, gene hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak: “İşte bu beni anlar!” diyordum…"


bu mudur budur:)
 
"şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!"
sabahattin ali-kürk mantolu madonna'dan
 
Film olsa olmaz mı. Yüzüklerin Efendisi Bilbo Baggins doğum günü konuşmasından: İçinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum.
 
zzeytinci' Alıntı:
Film olsa olmaz mı. Yüzüklerin Efendisi Bilbo Baggins doğum günü konuşmasından: İçinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum.

yüzüklerin efendisi yüzük kardeşliği birinci kitaptan :)
 
Öncelikle belirtmek isterim ki başlık çok hoşuma gitti. @omd hocam açtığınız başlıktan dolayı tebrik ediyorum. Sıkoıkla yazmaya çalışacağım bu başlığa.

"Adalet dediğiniz, güçlü olanın menfaatinden başka bir şey değildir. Yani güçlü olan adaletin ne olduğunu belirler ve güçlü olup sosyal düzeni belirleyen bu kişiler genelde toplumun çıkarını düşünen insanlar değildir." Savaşçı, D. CÜCELOĞLU
 
Gereğinden fazla Anti-militarist olanlar bunun bedelini düşman tankları sokaklarında gezdiği zaman öderler. George Orwell
 
"Felsefe, yaşayamayan ve yaşatmayan bir terörizm biçimiydi. Kadın-erkek bütün insanlardan olanaksız bir arılık talep ediyor, felsefe dilinin cazibesiyle büyülenenler deliliğe ve çaresizliğe sürükleniyorlardı."

".... felsefe dua etmekten çok patates soymaya benziyordu"


Terry Eagleton - Azizler ve Alimler
 
kesinlikle çok güzel düşünülmüş ve hep aktif olması gereken bir başlık.. Hemen başlayayım:
Yusuf Özkan Özburun - Teselliler kitabından
"Ayrıl ! Ne varsa geçmişin tuzaklarına dair,
Ayrıl ! Ne varsa geleceğin kaygı ve kuruntularına dair,
Ayrıl ! Kaprislerinden, komplekslerinden, kötü alışkanıkların bağımlılıklarından...
Ayrıl ! Seni dibe çeken hatıralarından, melankolik hallerinden.
Ayrıl ! Ruhuna, kalbine, zarar veren yüzleri dost, özleri düşman yüzlü insanlardan,
Ayrıl ! Hayvani hazların boyundurağından,
Ayrıl ! Tembelliğin, ataletin, gayretsizliğin yosma kollarından...
Ayrıl ! Başında saatlerini tükettiğin teknoloji maymunundan,
Ayrıl ! Yastığından, yorganından, mideni hayvan mezarlığı yapmaktan, bataklığından, kuytundan ayrıl...
Ayrıl ! Hoyratlığın kollarından, bozuk müziğin ritim manyağı tınılarından, endüstri haline gelen kimi sporların zombi çığlıklarından ayrıl,
Görüntülerden Geç ! Manaya Kanat Aç. Kabuklarla Oyalanmayı Bırak, Özün Lezzetine Kaç !
Ey ayrılık kasırgası ! Senin önünde bir saman çöpüyüm.
Nereye savrulacağımı nereden bileyim?
Nereye atarsan at, Nereye götürürsen götür,
Orayı yurt edineceğim..."
 
Dostoyevski - Yeraltından Notlar

hayal dünyamda bu “güzel ve yüce şeylere” sığınarak ne aşklar yaşadım…gerçek hiçbir varlıkla ilgisi olmayan, bütünüyle hayal ürünü bu aşklar sayesinde ruhum öylesine cömertçe doyuyordu ki, sonradan gerçek bir aşka ihtiyaç bile duymuyordum. gerçek birini sevmek benim için gereksiz bir lüks olurdu. her şeyin sonunda şuradan buradan, ozanlardan, romancılardan alıntıladığım kusursuz sahneleri istediğim gibi değiştirip, kendime uyarlıyordum hayallerimde. ama her zaman üstün gelen bendim; yenilenler üstünlüğümü ister istemez kabul etmek zorunda kalıyorlardı. tabii ben de onları hemen bağışlıyordum.
 
"siz çocuklarınızla birlikte bir şeylenr yapmazsanız başları o çocukları alır ve kendine göre yetiştirir"

ÇOCUKLARA OKUMAYI SEVDİRME YOLLARI adlı kiatptan alıntırdı.

"Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır" N.F.K
HAYATA YÖN VEREN SÖZLER ADLI KİTAPTAN....
 
ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı.kimsenin onları çözecek kadar tırnakları yok.Bense coktan vazgectim tirnaklarimi uzatmaktan.Kendimi bilmeyi biraktim.ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay.yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya.Ve sorusu olmayan bir yanit gibi de gidiyorum.

hakan günday kinyas ve kayra
 
"Kader seni güldürmüyorsa, espiriyi anlayamadın demektir."
"Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.”


Shantaram-Gregory David Roberts
 
ve şairim Küçük İSKENDER benim aslında her dizesine hayranım ya şimdi okuduğum cümleyi yazim
”ben sana uyandım,sen başkaları ile uyurken…!”
 
"kötülük iyilikten daha dürüsttür kötülüğün doğasıdır dürüstlük kimse mahsuscuktan kötülük yapmaz işte buyüzden bütün günahlarımız masumdur" der şeytan ve çekilir
 
YARIN için yaşayanların BUGÜN için yaşayanların karşısında hiç şansı yoktur...
"the man from nowhere" son izlediğim filmden...
 
'ben sana yanarken şimdi...
sen kim bilir nerede üşüyorsun'
Ceyhun YILMAZ...
 
"Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu.Bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler âleminde nâ-mümkün olduğu. "

isimle ateş arasında- arka kapak.
 
"tanımlar istiyorlar sizden: sonradan aynı tanımlarla canınıza okumak için. tanımlarınız yoksa, bu sefer konuşturmuyorlar sizi. tanımlar veremeyen insan saçmalar, diyorlar. saçmalarla uğraşamayız. kimseye saçmalama hurriyeti veremeyiz. mantıksızlık hürriyeti veremeyiz. tanımları verince de herkes, daha önceden kendisi için kazılmış olan çukura düşüyor.
başkaları için de tanımlar istiyorlar sizden. başkalarının işine karıştırıyorlar sizi zorla. başkalarının da size karışması için yolu açıyorsunuz böylece. bugün neden düşüncelisiniz? diyorlar. düşüncelerinizin içine kadar sokuluyorlar. mantığı ortadan kaldırmadan, bu gidişe bir son vermek, kötülüğe direnmekten vazgeçmek ve gerçek hürriyeti tanımak imkansız."

Oğuz Atay - TUTUNAMAYANLAR
 
"İki insan arasındaki mesafenin hiç kapanmayacağını ve bir insanın başka bir insanı mutlak olarak anlayamayacağını fark edince,kalbini O'na açtı.İstediği şeyi insanlar veremeyecekti.İnsanların kötü niyetinden kaynaklanmıyodu bu.İstediği şeyi vermiyor değillerdi.Veremiyorlardı.Onu mutlak olarak ancak Mutlak Varlık anlayabilirdi.O'nun kendisini mutlak oarak anladığını hissedince,içindeki uzaklıklar kapandı;Mutlak Varlık,ona mutlak yakındı." YAKINLIK...
 
Yazar Mehmet Ali Bulut - kitap: Ruhun Deşifresi
Asıl başarı nedir? İşte budur. Yani kendisini kurtarmış, istediği yeterliliğe ulaşmış ama bundan dolayı çevresine zarar vermek şöyle dursun; o nimetleri çevresiyle de paylaşma olgunluğuna sahiptir bir insan olmaktır.
 
“Üç şey seçildi cennetten; kelimeler, aşk, annelik duygusu. Kelimeleri Adem aldı, annelik duygusu Havvaya kaldı; ama aşk çok ağırdı. İkisinin de aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca, ikisinin zembili de aşkı bir başına kaldırmayınca bölüştüler yükü. Yarısını Adem sırtlandı, aşkın yarısı Havva'ya kaldı.
Öyle sert düştüler ki dünyaya, bu fenaya, Adem'in dizlerinin bağı çözüldü, ciğerleri yandı. Nutku tutuldu. Bildiği kelimeleri unuttu...
aşk? daha yollarda sakin duramamıştı bir türlü. kabına sığamamıştı. Bir yarısı yollarda kayboldu. Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.
O gün bugün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu”
Yazar: Nazan Bekiroğlu - Kitap: La Sonsuzluk Hecesi
 
Düştüğün yer burası ve yükselişin yine buradan olacak. Bunun için önce gözündeki perdeleri aralayıp 'hayret'e uyanman gerek. Hayret'e uyanmak için önce varlığa, varoluşa, eşyaya, olaylara, hayata, insanlara, ağaca, kuşa, suya, toz tanesine alışıldık, bayat gözlerle, bilimin kafanı ve gönlünü buzdolabına koyan dondurucu tanımlarıyla bakmaman gerek. Eskiler buna 'ülfet ve ünsiyet' diyorlar dostum.
Hadi o zaman! Ülfeti kır, hayreti kuşan, düşünerek düştüğün yerden yükselmenin düşünü gör! Düşünmek, düştüğün yerin farkına varıp düşmeden önceki yerinin düşünü görmek demektir. Yüksel ki yerin bu yer değildir
Dünyaya gelmek hüner değildir...
Yazar: Yusuf Özkan ÖZBURUN Kitap: Düştüğün Yerden Kalkacaksın
 
İskender PALA-şah ve sultan

güzellik eğer seveni yoksa beyhude telaştır
 
Yine bir alıntı ve yine Kürk Mantolu Madonna dan

Maria Puder bana bir ruhun bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi.
bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu… Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, – ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine
koşuyordu…. “ Aşkı bulduğunuzu düşünün, ”o” olduğunu onu gördüğünüz ilk saniyede anladığınızı düşünün… Size ruhunuz olduğunu hatırlatan, dahası o ruhu canlandıran birini..
 
‎"Tanrı varsa,ki ben olduğuna gerçekten inanıyorum,insan aklının sınırları olduğunuda bilir. Haksızlığı, yapayalnızlığı, yoksulluğu bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe ama sonuçlar bir felaket. Tanrı varsa, bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davranacaktır, hatta bizleri burda vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir ..."

Poulo Coelho-Veronika ölmek istiyor
 
"Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur.
-İnsanların kaçta kaçı düşünür?”
[ Cemil Meriç - Bu Ülke ]

"Tabular tabular.. Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, "efendim bizde filozof yetişmiyor" diye ah-u vahlar.."
[ Cemil Meriç-Jurnal II ]

"Çağdaşlaşmayla batılılaşma arasındaki fark" ne demek? Batılılaşma miti eskiyince, yeni bir yalan çıktı sahneye, daha doğrusu aynı nâzenin taze bir makyajla arz-ı endâm etti: çağdaşlaşma.

Intelijansiyamızın uğrunda şampanya şişeleri patlattığı bu ihtiyar kahpe, Tanzimat'tan beri tanıdığımız Batı'nin son tecellisi. Çağdaşlaşma, karanlık, kaypak, rezil bir kavram. Rezil, çünkü tehlikesiz, masum, tarafsız bir görünüşü var.

Çağdaşlaşmanın kıstası ne?
Hippilik mi, bürokrasi mi, atom bombası imal etme gücü mü... Çağdaşlaşmak, elbette ki Avrupalılaşmaktır. Avrupalılaşmak, yani yok olmak.

Avrupa bizi çağdaş ilan etti, Avrupa, daha doğrusu onun yerli simsarları. Zira apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız, düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin. İki yüzyıldır bir anakronizm'in utancı içindeyiz, sözüm ona bir anakronizm. Bu 'çağdışı' ithamı, ithamların en alçakçası ve en abesi.

Haykıramadık ki, aynı çağda muhtelif çağlar vardır. Çağdaşlık, neden Hıristiyan ve kapitalist Batı'nın abeslerine perestiş olsun? Fani ve mahalli abesler. Bu, kendi derisinden çıkmak, kendi tarihine ihanet etmek ve köleliğe peşin peşin razı olmak değil midir?

Çağdaşlık masalı, bir ihraç metaı Batı için, kokain gibi, LSD gibi, frengi gibi. Şuuru felce uğratan bir zehir. Çağdaşlaşmanın halk vicdanında adı da asrîleşmektir, asrîleşmek yani maskaralaşmak, gavurlaşmak.."
[ Cemil Meriç - Umrandan Uygarlığa]



Cemil Meriç Okuyun, okutturun! Ülke için en büyük değer, halen hakettiği yerde olmasa da...
 
Geri
Üst