Yeni sistemde amirlik, ast üst ilişkisi artık geri kalmış kafaların işi. Ben müdürüm buranın ağası benim, ben idareciyim ben ne dersem o olacak anlayışı olsa olsa üçüncü dünya ülkelerinin kalitesiz kendini gerçekleştirememiş insan yapısına uyar. Şu an sistem rehberlik, koçluk sistemi üzerinedir. Yani birey kendi kendini yönetir, sorgular, eleştirir. İdare dediğimiz birim sorun çözme odaklı, rehberlik, yol göstericilik anlamında çalışır. Eğitim-öğretim kalitesini artırmaya yönelik tedbirler alır. Sorunları sezme kabiliyeti olmalıdır. İnsan psikolojisinden anlamalıdır. Öngörü kapasitesi yüksek olmalıdır. Objektif anlamda değerlendirme kabiliyeti gelişmiş olmalıdır. Empati yeteneği üst seviyede olmalıdır. Mevzuata hakim olmalıdır. Hak ve hukuk kavramlarını iyi özümsemiş olmalıdır. Ülkemizde malesef bu dediklerime sahip idarecileri bulmak çok zordur. Çünkü idareciler özgür değildir. İpleri belli kişilerin elindedir. Çıkarları doğrultusunda gerektiğinde hak yemek zorundadırlar. Gerektiğinde doğruyu savunamamaktadırlar. İdarecilerin üzerinden kirli siyasi yapılanmaları çekmek, onları rahat bırakmak gerekir. Bu olmadığında da idareciler sapıtmaktadır. İl ve ilçe milli eğitim müdürlerindedir görevlendirmeleri. Bu da o insanları birkaç kişiye gebe hale getirmektedir. Onları pısırık, hakkı hukuku savunamayan, insiyatif alamayan liyakatsiz tipler haline getirmektedir.