- Mesajlar
- 304
R. Kocatürk’ün köşe yazısıymış... :alkis: :alkis: paylaşmak istedim
Atatürkten bir anı;
Yazı devriminden sonra (1928), Atatürk’ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O’na “Başöğretmen” denilmeye başlanmıştı.
Aslında, adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görülse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk’ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz, dedi. Eğer izin verirseniz bizde sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
Evet şimdi bir düşünelim Öğretmenliği ve öğretmenlik mesleğini hangi kalıba sokmak istediklerini;
1) “Alo 147 İhbar Hattı” kurdunuz öğretmenleri şikayet etmek için…
2) “Üniversiteler 30 yıldır iyi öğretmen yetiştirmiyor” diyerek kendi kurduğunuz sistemin suçunu üniversitelere attınız…
3) “Öğretmenlerde kalite sorunu var!” dediniz, halkın nazarında öğretmenlerin değerini ve itibarını zedelediniz…
4) “Öğretmenleri 2014 yılından itibaren beş yılda bir sınava tabi tutmayı düşünüyoruz…” diyerek Kurduğunuz sistemin hatalarını öğretmenlerde arıyorsunuz…
5) “Norm fazlası Sınıf Öğretmenlerini Hizmet içi eğitim verilerek Branşlaştırılacak” diyerek güya öğretmen ihtiyacını kazanılmış hakkı olan öğretmenlerle kapatmayı düşünüyorsunuz. Pekala mezun olmuş ve olacak olan onca üniversiteli gençler ne olacak?…
6) “Doçent 2400 lira, Öğretmen 1800 lira maaş alıyormuş. Ne iş yapıyorlar? Daha ne verelim? Git git gel. Beğenmeyen başka iş yapsın…” diyen sayın vekilim; kendinize 2 saatte zam artışı yasa tasarısını geçirirken memura KIT KAYNAKLARDAN HALA ZAM YAPILMADI
7) “Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Öğretmenlere Haysiyet kazandırmaya çalışıyor!…” diyen Sayın ARINÇ; öğretmenlere Haysiyet dersi verir misiniz?
8 ) “Atanamayan öğretmenler kendilerine başka iş baksın. Öğretmen açığımız yok…” diyerek bir cümlede 120 bin açığı nasıl kapattınız?..
9) “Öğretmenler fedakarlık yapmak zorunda kalacak!…” anayasal hak olan ailenin bölünmez bütünlüğü ilkesini çiğneyerek aileleri birbirine hasret koydunu…
10) “Türkiye’deki öğretmenler OECD ortalamasının altında çalışıyor…” diyenler OECD eğitim şartları ile TÜRKİYE şartlarını aynı sanıyorsunuz. Bizde hala sınıflar 25 ila 65 arasında mevcudu olan sınıflar var. Türkiyedeki bir öğetmen OECD ye göre 2-3 kat daha fazla sınıfla ilgileniyor.
11) Bu maddeleri saymaya devam etsek onlarcasını daha ekleyebiliriz. Takdir sizlerin.
UNUTMAYIN Kİ SİZLERİ DE BİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRDİ…
Atatürkten bir anı;
Yazı devriminden sonra (1928), Atatürk’ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O’na “Başöğretmen” denilmeye başlanmıştı.
Aslında, adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görülse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk’ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz, dedi. Eğer izin verirseniz bizde sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
Evet şimdi bir düşünelim Öğretmenliği ve öğretmenlik mesleğini hangi kalıba sokmak istediklerini;
1) “Alo 147 İhbar Hattı” kurdunuz öğretmenleri şikayet etmek için…
2) “Üniversiteler 30 yıldır iyi öğretmen yetiştirmiyor” diyerek kendi kurduğunuz sistemin suçunu üniversitelere attınız…
3) “Öğretmenlerde kalite sorunu var!” dediniz, halkın nazarında öğretmenlerin değerini ve itibarını zedelediniz…
4) “Öğretmenleri 2014 yılından itibaren beş yılda bir sınava tabi tutmayı düşünüyoruz…” diyerek Kurduğunuz sistemin hatalarını öğretmenlerde arıyorsunuz…
5) “Norm fazlası Sınıf Öğretmenlerini Hizmet içi eğitim verilerek Branşlaştırılacak” diyerek güya öğretmen ihtiyacını kazanılmış hakkı olan öğretmenlerle kapatmayı düşünüyorsunuz. Pekala mezun olmuş ve olacak olan onca üniversiteli gençler ne olacak?…
6) “Doçent 2400 lira, Öğretmen 1800 lira maaş alıyormuş. Ne iş yapıyorlar? Daha ne verelim? Git git gel. Beğenmeyen başka iş yapsın…” diyen sayın vekilim; kendinize 2 saatte zam artışı yasa tasarısını geçirirken memura KIT KAYNAKLARDAN HALA ZAM YAPILMADI
7) “Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Öğretmenlere Haysiyet kazandırmaya çalışıyor!…” diyen Sayın ARINÇ; öğretmenlere Haysiyet dersi verir misiniz?
8 ) “Atanamayan öğretmenler kendilerine başka iş baksın. Öğretmen açığımız yok…” diyerek bir cümlede 120 bin açığı nasıl kapattınız?..
9) “Öğretmenler fedakarlık yapmak zorunda kalacak!…” anayasal hak olan ailenin bölünmez bütünlüğü ilkesini çiğneyerek aileleri birbirine hasret koydunu…
10) “Türkiye’deki öğretmenler OECD ortalamasının altında çalışıyor…” diyenler OECD eğitim şartları ile TÜRKİYE şartlarını aynı sanıyorsunuz. Bizde hala sınıflar 25 ila 65 arasında mevcudu olan sınıflar var. Türkiyedeki bir öğetmen OECD ye göre 2-3 kat daha fazla sınıfla ilgileniyor.
11) Bu maddeleri saymaya devam etsek onlarcasını daha ekleyebiliriz. Takdir sizlerin.
UNUTMAYIN Kİ SİZLERİ DE BİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRDİ…