Halka rağmen, halk için bir şey yapılamaz...

Kodla Büyü

sehzade

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
424
Geçen yılki bakanın yaptığına çok güzel değinmiş. Paylaşmak istedim...

Gündem o kadar sık değişiyor ki, bir gün önce çok önemli olan bir konu bile ertesi gün, çok eskimiş oluyor.
İşte bu yüzden geçen yıl fırtınalar kopartan konular, sanki bin yıl önce yaşanmış gibi tarihin derinliklerinde kalıyor.
Örneğin serbest kıyafet uygulaması!
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eğitime, çocuklara, gençlere, kısacası ülkeye özgürlük getiriyorum diye serbest kıyafet uygulamasına geçmiş ve tüm eleştirileri art niyetli girişimler olarak değerlendirmişti.
Peki sonra ne oldu?
Önce kendisi gitti, sonra da her biri ayrı bir “devrim” niteliğinde olan projeleri.
O “devrim” diye nitelendirilen projeleri, kim mi çöpe attı?
Hiç uzağa gitmeyin, o gün o kararı alkışlayanlar kimse, bugün çöpe atanlar da yine onlar...
Dinçer, o gün yaptıklarının hala doğru olduğuna inanıyor mu, bilmiyoruz ama çok iyi bildiğimiz bir şey var ki, öğrenciler de, veliler de, öğretmenler de en başından beri bu “devrim”e karşıydı...
Ve, onlara rağmen gerçekleştirilmek istenen “devrim”lerin hiçbirisi, tıpkı serbest kıyafet uygulamasında görüldüğü gibi kalıcı olamadı!..
Niye mi?
Çünkü ayakları yere basmıyordu.
Detayına girmeden önce isterseniz gelin önce şu haberi okuyalım:

Serbest kıyafet!
MEB’in yaptığı okullarda kıyafet anketine göre özel okul öğrenci velilerinin yüzde 97’si, devlet okul öğrenci velilerinin ise yüzde 90’ı forma kullanmayı tercih etti
MEB’in okullarda kıyafet anketinde velilerin yüzde 90’ı öğrencilerin forma giymesini istedi. Özel okullarda ise forma tercihi yüzde 97 oldu. MEB, okullarda “serbest kıyafet” uygulaması ile ilgili anket düzenledi.
Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün anketi 81 ilde 26 bin 708’i resmi, 750’i özel olmak üzere 27 bin 458 okulda gerçekleşti.
Ankette ilkokulların yüzde 89’u forma, yüzde 11’i serbest kıyafet, ortaokulların ise yüzde 92’si forma, yüzde 8’i serbest kıyafeti tercih etti.
Özel okullarda ise forma tercih oranı yüzde 100 oranlarına yaklaştı. Özel ilkokulların yüzde 97’si forma, yüzde 3’ü serbest, özel ortaokulların ise yüzde 98’i forma, yüzde 2’si serbest kıyafet tercih etti.
Okullarda geçen yıl yapılan aynı ankette resmi devlet okullarının yaklaşık yüzde 20’si serbest kıyafeti tercih ederken bu sene yüzde 10’u serbest kıyafet ile eğitime devam etti.
MEB yetkilileri bu durumu, geçen yıl başlayan serbest kıyafet uygulamasının önce cazip geldiğini ancak daha sonra çocukların dış görünüşlerine odaklandıkları ve çeşitli kaoslara neden olduğu için tercih edilmediğini söyledi. MEB, okullarda kıyafet uygulamasını velilerin tercihine bıraktı. Velilerin yüzde 50’sinden fazlasının tercihi dikkate alınıyor.

Dayatmayla olmuyor!
Serbest kıyafet uygulaması, sadece Milli Eğitim bakanlarına değil, tüm siyasetçilere bir ders niteliğinde. Ben yaptım oldu, demekle olunmadığının en çarpıcı örneği...
Halka rağmen, halk için bir şey yapılamayacağı gibi, öğrenciye, öğretmene, veliye rağmen, aykırı bir şey yapılamayacağına bir kez daha şahit olduk.
Keşke bu anketler daha önce yapılsaydı da ona göre kararlar alınsaydı. Ya da özgür kıyafetin özgür beyinler yaratacağına hala inanılıyorsa, bu çok daha iyi anlatılsaydı da, bu noktalara gelinmeseydi...

Siyaset halktan kopuk mu?
Halkın nabzını en iyi tutması gerekenlerin başında siyasetçiler geliyor. Çünkü siyaset halkı kızdırmak için değil halka hizmet için var.
Peki onlara rağmen, onların iyiliği için devrim gibi kararlar alınamaz mı?
Eğer onları inandırabiliyorsanız, elbette alınabilir. Ama bunu, onlara rağmen almaya kalkarsanız, altında kalırsınız...
Bakan Dinçer’in attığı her adım, çocuklarına iyilik olsun diye, hiç farkına varmadan onları rencide eden anne, babalardan farklı değildi. Bunu ne zaman kendisine anlatmaya kalksak, kendini sorgulayacağına bize kızdı. Oysa gelinen nokta ortada...
Ve hala benim yaptıklarım doğruydu, ne siz, ne öğrenci ve veliler ne de eğitimciler beni anlamadı diyorsa da söyleyecek sözümüz yok.
Hani bir söz var, karşı tarafın anladığı, sizin anlattığınız kadar diye. o zaman da kabahat kendisinde, yaptıklarını, yapacaklarını bize ve kamuoyuna yeterince anlatamamış...
Özetin özeti: Kitlesel ve önemli kararlar alırken keşke biraz daha objektif olabilsek. İş işten geçtikten sonra yapılan anketleri, keşke zamanında yapabilsek...


Abbas Güçlü
 
geçen yıl serbest kıyafet uyguladığımız 5. sınıflardan bir kız öğrencimizin dersleri ciddi manada düşmüştü
bu sene formaya geçildi kız tekrar eski başarılı haline geri döndü yok artık ne alaka diyecektim ki annesinin açıklaması olayı özetledi
"geçen yıl kızım yarın ne giysem diye düşünmekten ders çalışmıyordu şimdi o da rahat ben de rahatım"
 
ömer dinçer, nimet çubukçu ve nabi avcı bunlar karar veren değil kararı uygulamak zorunda kalan insanlardır. hiç birininde eğitimle alakası yok. emir gelir uygulanır. başarısız olursa ihale bakanın üstüne kalır.
 
Serbest kıyafetin böyle sonuçlanacağını bilmek için anket yapmaya gerek yoktu. Bu uygulamayı ve anketi dayatanların daha önce öğretmenlik yapması yeterliydi. Aslında öğrencilik yapmış olmaları bile yeterli olabilirdi. Demek ki iyi niyetli değiller. Olay; "Ya çocuklar çok istiyor, zaten bazıları ara sıra serbest gelmeye çalışıyor, madem öyle biz de ipleri gevşetelim" meselesi değil. Bunu iddaa eden kötü niyetli, inanan da saftır. Öğrenci üzerinden kendi isteklerini gerçekleştirmekti, kendi yaptıklarına tosladılar. Çok iyi oldu, ama anlamazlar bunlar.
Bugün Nihat Hatipoğlu'ndan duydum. Kıyametin küçük alametlerinden bahsediyordu. Evlatların sözü ana-babadan çok dinlenecek, çocukların sözü geçecek. Ana-babaya riayet azalacak. Aynen milli eğitimde de durum bu. Bakın Çin, Kore, Japonya gibi ülkelerde öğrenciler "Bizim ülkemizin kültürü budur ve çocuklar da onlara göre eğitilir" prensibi ile eğitiliyor. Ama biz gittikçe batı ve Amerika'da sorunlu okullara benzemeye çalışıyoruz. Şu anda durumumuzu en iyi anlatan film, Fransız yapaımı Sınıf isimli film. Filmi izleyenler bilir. Orda bahsedilen sınıf ile aynı sınıflara sahibiz. Son derece Kozmopolit bir sınıf. Ben o şekilde 1 adet 11. sınıf, 1 adette komple bir lisede çalıştım. Hakkaten gerginlikten ortadan ikiye yarılırsınız. Durum böyle giderse Sasha Mitchell'in oynadığı Sınıf 1999 II'ye döner. Hoca Cyborg'tu, öğrenciler demir kafeslerin içerisinde derse alınıyor ve öğretmenlerden uzak tutuluyordu. Bu Cyborg Hoca (Sasha Mitchell) öğrencinin birini bayrak direğine asarak öldürmüştü. Hakkaten 10 yıl önce nasıldııııı, 10 sene sonra nasıl olacak ???
 
Geri
Üst