Fransa’da ev ödevi vermek 1956 yılından bu yana yasak

Kodla Büyü

*cem62*

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
816
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan dolayısıyla başbakanlık koltuğunu ilköğretim okulu öğrencisi Enes Karabulut’a bırakırken öğrencilere verilen ödevlerin çokluğunu eleştirmişti. Yeğeninin kendisine, ‘Dayı, bize çok ödev veriyorlar biz bu ödevlerden bıktık. Ben buraya geldiğim zaman hafta sonu tatil yapamıyorum, devamlı, nefes almadan ödevlerimi yetiştirmeye çalışıyorum’ dediğini aktaran Erdoğan, “Artık bunlardan çocuklarımızı kurtaralım, rahat rahat bayramımızı yapalım, bayramda bile ödev, hafta sonu ödev, ama bu imtihanlardan yavaş yavaş çocuklarımızı kurtaracağız, çok daha farklı sistemlere geçeceğiz” demişti.
Eğitim dünyası da Başbakan Erdoğan’ın dile getirdiği ödev sorununa ilişkin şunları kaydetti:

Test ile tost arasındalar
- Ahmet Özer (Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri): Ödevlerin biz de çok olduğunu düşünüyoruz ama bu tamamen müfredatla alakalı. Bizim ilköğretim müfredatımız çok ağır. Müfredat biraz daha hafifletilir ve bilgiye dayalı değil de eğitime dayalı bir müfredat anlayışı ortaya konulursa ödev yoğunluğu da azalmış olur. Çocuklar ve öğretmenler müfredatı yetiştirmek için hem evde hem de okulda çalışıyorlar ama buna rağmen yetiştiremiyorlar.
Avrupa veya dünya ülkelerindeki müfredat çocukların çevreye uyumunu, hayata hazırlanmasını ve sosyalleşmesini temel alıyor. Bizde ise tam tersi. Matematik ve okuma dersleri çok ağır. Şili’nin güneyindeki dağların ismi bile var müfredatta. Bizim de çocukların çevreye uyumu ve sosyalizasyonunu kapsayan bir müfredatımız olmalı. Bu olduğu takdirde çocuklarımız hafta sonu tatil yapar ve eve döndükleri zaman da dinlenme imkanı bulurlar. Ne yazık ki testlerle tostlar arasına sıkıştırılmış bir nesil karşımıza çıkıyor. Müfredat hafifletmeden çocuklara ‘Ödev vermeyin’ demekle ödev kalkmaz. Çünkü öğretmene bu müfredatı işlemek zorundasın diyorsunuz. Müfettiş de gelip onu kontrol ediyor. Öğretmen de müfredatı yetiştirmek için ödev ve ders yoğunluğunu arttırıyor.

Öğretmen tutumu yanlış
- Prof. Dr. Selma Yel (Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Başkanı): İlköğretimde çok fazla ödev veriliyor ve özellikle tatillerde bu çocukların altından kalkamayacağı ağırlıkta oluyor. Yapılandırmacı yaklaşım sistemine geçtik diyoruz ama öğretmenlerimiz daha çok klasik eğitimden beslenen öğretmenlerimiz. Yeni programa bir türlü uyum sağlayamadılar. Kendi eğitim öğretim süreçleri içinde öğrenmiş oldukları davranış biçimlerini kendileri bu defa öğrencilerine uyguluyor olabilirler.
Ben çocukların sosyal hayatlarını çok daha fazla önemsiyorum. Yaşayarak hayata hazırlanma süreci çok daha önemli. Bizim öğrenciliğimizde de bu böyleydi mesela sosyal bilgiler dersinde öğretmen sürekli bize yüklerdi. ‘Bunu okuyup geleceksiniz’ derdi derste biz anlatırdık hoca orada otururdu. Öğretmen tutumları yanlış bence.

Talimsiz terbiye olmaz
- Prof. Dr. Gülnihal Küken (İ.Ü. Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı): Hiçbir çocuğumuzun gereksiz ödevlerle akşamları ve hafta sonları çalışmasına razı olamayız. Şikayet söz konusuysa haklı tarafı da vardır. Çocuklar kocaman kocaman çantalarla sabahın erken saatlerinden akşama kadar okullarda. Yeğenlerimizden de gördüğümüz kadarıyla ödevlerini kendileri yetiştiremeyip ailelerinden yardım alıyorlar. Çocuklar gerçekten çok fazla çalışıyorlar ama buna rağmen; ‘Almaları gereken eğitimin tamamını alabiliyorlar mı?’nın cevabı olumsuz.

Angarya ve ceza gibi
- Prof. Dr. Ali Baykal (Eski Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı): Yanlış ödev verildiği doğru ama ödevin öğrenme süreci için önemli bir yönü var. Öğrenme süreklilik gerektiren bir süreçtir. Okulda öğrenip eve bırakılmaz. Alıştırma gerekir. Her öğrenci okulda çizilen genel çerçevenin içini evde dolduracaktır. Ödev bizde angarya ve ceza olarak anlaşılıyor. Keyif verici, merak uyandıran araştırma ödevleri verilmiyor.
Okul saatinin değerlenmesi için öğrencinin bazen hazır gelmesi lazım. Talimsiz terbiye olmaz. Özellikle okuma ödevlerinin verilmesi lazım. 100 sayfa yaz veya internetten kes kopyala türü ödev değil. Öğrencinin evde yaptığı hazırlığı sözlü olarak arkadaşlarıyla sınıfta paylaştığı zaman o öğrenme çok kalıcı ve sağlam olur. Evde yapılan hazırlığın okulda paylaşılması çok sağlıklıdır.

Çocuklar yalana alıştırılıyor
- Yrd. Doç. Kemal Köksal (Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi): Programın eksik ve yanlışları olabilir. Asıl sıkıntı öğretmenlerin hizmet içi eğitimden geçirilmemesi. Bazı öğretmenler proje ödevlerini çocukların seviyesinin çok üstünde veriyorlar. Göz göre göre bu ülkenin çocukları yalana alıştırılıyor ve aileler de bu yalana ortaklık ediyorlar. Çocuk seviyesinin çok üstünde bir ödevi ‘yaptım’ diyerek öğretmene teslim ediyor. Oysa ki öğretmen o ödevi çocuğun yapmadığını biliyor.

Hayat dersten ibaret değil
- İsmail Koncuk (Türk Eğitim Sen Genel Başkanı): Fen ve Anadolu Liseleri’ne hazırlık dolayısıyla okullarımız arasında bir yarış oluştu. Bu yarışta öğretmenlerin ödev konusunda aşırı yüklenmesi olabiliyor. Çok küçük yaştaki çocukların omzuna fazla yük yüklüyoruz. Bu yük onların çocukluklarını da zehir ediyor. Öğrencilerin çocuklukluklarını yaşayacak şekilde ödevlerin azaltılmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Hayat sadece ders çalışmaktan ibaret değil. Öğrenciye bedeni ve psikolojik gelişimi için boş alan da yaratmak zorundayız. Müfredatımız ağır ve eğitim sistemimiz maalesef öğrencimize herşeyi öğreteyim gayreti içerisindeyken yoğunluktan dolayı birçok şeyi öğretemez durumdayız. Müfredatın da buna uygun olarak azaltılmasında büyük yarar var.


Dünyada durum nasıl?
- Uluslararası testlerde en başarılı olan öğrencileri yetiştiren Finlandiya’da ‘ödev vermeme yerine az ödev verme’ politikası uygulanıyor. Ülkedeki öğretmenler öğrencilere günde sadece yarım saat harcayacakları ödevler veriyor.
- Testlerde başarılı olan diğer ülkeler Japonya, Çek Cumhuriyeti ve Danimarka. Bu ülkelerde ortalama olarak haftada en az 1 saat ödev veriliyor.
- Ancak Tayland, Yunanistan ve İran gibi ülkelerin öğrencileri dünyada en fazla ev ödevi yapanların arasında olmalarına rağmen testlerde başarısız.
- ABD’de yaşları 6 ila 8 arasında değişen öğrenciler haftada 128 dakika ödev yapıyor. Ortaokul öğrencilerine ise günde 78 dakika ödev veriliyor. Buna rağmen Japon öğrenciler ABD’li öğrencilerden daha başarılı olarak biliniyor.
- İngiltere’de 5 yaşındaki öğrencilere haftada 1 saat ödev veriliyor. Ancak yaş ilerledikçe süre artıyor. 11 yaşındakiler için haftada 3 saat, 16 yaşındakiler için ise haftada 10 saat veya daha fazla ev ödevi veriliyor.
- Fransa’da ilkokul öğrencilerine ev ödevi vermek 1956 yılından bu yana yasak. Ancak yasağı dinlemeyen öğretmenler çocuklara ödev vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda bu duruma isyan eden bazı aileler yetkililere önlem alınması çağrısında bulunmuştu.




http://gundem.milliyet.com.tr/odev-eziy ... efault.htm
 
Fransa da ilk 5 de bilişim dersi ana derslerden biri.eğitimci bir köşe yazarı yazmıştı.bizde niye seçmeli oldu o zamn?
 
8 yıllık öğretmenim. 1 defa bile ev ödevi vermedim ve ben de karşıyım ödeve. Adam gibi verimli bir şekilde dersini anlat.
 
*cem62*' Alıntı:
Dünyada durum nasıl?
- Uluslararası testlerde en başarılı olan öğrencileri yetiştiren Finlandiya’da ‘ödev vermeme yerine az ödev verme’ politikası uygulanıyor. Ülkedeki öğretmenler öğrencilere günde sadece yarım saat harcayacakları ödevler veriyor.
- Testlerde başarılı olan diğer ülkeler Japonya, Çek Cumhuriyeti ve Danimarka. Bu ülkelerde ortalama olarak haftada en az 1 saat ödev veriliyor.
- Ancak Tayland, Yunanistan ve İran gibi ülkelerin öğrencileri dünyada en fazla ev ödevi yapanların arasında olmalarına rağmen testlerde başarısız.
- ABD’de yaşları 6 ila 8 arasında değişen öğrenciler haftada 128 dakika ödev yapıyor. Ortaokul öğrencilerine ise günde 78 dakika ödev veriliyor. Buna rağmen Japon öğrenciler ABD’li öğrencilerden daha başarılı olarak biliniyor.
- İngiltere’de 5 yaşındaki öğrencilere haftada 1 saat ödev veriliyor. Ancak yaş ilerledikçe süre artıyor. 11 yaşındakiler için haftada 3 saat, 16 yaşındakiler için ise haftada 10 saat veya daha fazla ev ödevi veriliyor.
- Fransa’da ilkokul öğrencilerine ev ödevi vermek 1956 yılından bu yana yasak. Ancak yasağı dinlemeyen öğretmenler çocuklara ödev vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda bu duruma isyan eden bazı aileler yetkililere önlem alınması çağrısında bulunmuştu.
Japon Eğitim Sistemi

Bugünkü Japon Eğitim Sistemi’nin temel yapısı ve prensipleri 1947’de kabul edilen Temel Eğitim Kanunu ve Okul Eğitim Kanunu ile belirlenmiştir... Bugün Japonya’da 6-3-3-4 diye tabir edilen eğitim sistemi uygulanmaktadır.

Eğitim, 6 yıllık ilkokul, 3 yıllık ortaokul, 3 yıllık lise ile 4 yıllık üniversitelerde verilmektedir. İlkokul ve ortaokulu kapsayan zorunlu eğitim süresi 9 yıldır.

Ülkede ulusal okullar, kamu okulları ve özel okullar olmak üzere üç tür okul bulunmaktadır.

-Ulusal okulların finansmanı merkezi hükümetçe,

-Kamu okullarınınki il ve belediye yönetimlerince,

-Özel okullarınınki ise özel kuruluşlarca karşılanmaktadır. (2)

Ülke okullarının %28’i özel okuldur.

Anaokulu öğrencilerinin %75’i, kreş öğrencilerinin %43’ü, ilkokul öğrencilerinin %1’i, ortaokul öğrencilerinin %3’ü, lise öğrencilerinin %28’i, üniversite öğrencilerinin %72’si, yüksek okul öğrencilerinin %89’u, teknik okul öğrencilerinin %7’si özel okullara gitmektedir.(3)

Japonya’da eğitim öğretim yılı 1 Nisan’da başlar ve bir sonraki yılın 31 Mart’ında biter.

Ders yılı, Nisan-Temmuz ortası, Eylül-Aralık sonu ve Ocak-Mart sonu olmak üzere üç dönem halinde yapılır.

Cumartesi yarım gün olmak üzere, haftada 5.5 gün okula gidilir. Yılda 240-250 iş günü vardır. (4)

Bir eğitim öğretim yılında üç ara tatili yapılmaktadır.

-Bunlardan birincisi yaz tatili (22 Temmuz- 31 Ağustos arası),

-İkincisi güz tatili (25 Aralık- 7 Ocak arası),

-Sonuncusu da bahar tatili (22 Mart- 1 Nisan arası)’dır.

Ülkede okutulacak olan dersler ve zorunlu ders saati sayısı Eğitim Bakanlığı’nca belirlenmektedir.

Her okul ders programına uygun olmak koşuluyla genel gereksinimleri, öğrencilerin gelişme ve deneyim kazanma alışkanlıklarını göz önünde tutarak kendi eğitim programını hazırlamaktadır (5)

Japonya’da ders programları kuvvetli bir milli içerik taşımaktadır. Ülkede okul, sanayi, aile ve toplum arasında organik bir bağ kurulmuştur. Öğrenciler isteyerek, dikkatli ve sürekli bir şekilde çalışmak zorundadır.

Bunun yanında öğrencileri güçlü bir şekilde eğitime bağlayan ve okullar arasında etkili bir yarışmaya olanak tanıyan bir yapının oluşturulması Japon Eğitim Sistemi’nin belirgin özellikleri olarak belirtilmektedir (6)

Örgün Eğitim

Japonya’da örgün eğitim; okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimden oluşmaktadır.

Okulöncesi eğitim, anaokulları ve gündüz bakım evlerinde verilmektedir. Eğitim Bakanlığı’nın gözetiminde olan anaokullarında, 3-5 yaşlarındaki çocuklara günde 5 saat eğitim verilmektedir. Gündüz bakım evleri (kreş) ise, Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda çalışan anneler için kurulmuş olup, bebeklikten 5 yaşına kadar olan çocuklara günde 8 saat eğitim verilmektedir.

Japonya’da çocukların büyük bir kısmı okul öncesi eğitimi almaktadır. 3 yaş grubunun % 40’ı, 4-5 yaş grubunun %92’si, anaokullarına veya kreşlere devam etmektedir(7) Anaokullarında sınıfta kalma yoktur. (8)

İlköğretim, 6-12 yaş grubu öğrencilerine yönelik, ilkokul ve 12-15 yaş grubu öğrencilerine yönelik ortaokullardan oluşur ve zorunludur.

İlkokul: Japonya’da 6 yaşını dolduran her çocuk, 6 yıl süren ilkokula gitmek zorundadır. İlkokulun amacı; işbirliği ruhunu, bölgesel ve ulusal gelenek bilgisini, uluslar arası anlayış ruhunu, matematik, dil ve bilim yeteneğini, müzik, sanat ve edebiyata olan ilgiyi kazandırmak ve geliştirmektir. (9)

Yaklaşık olarak 20 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü bu kademede, okullaşma oranı %99 olup sınıfta kalma yoktur. Öğrenciler bu dönemde başlayarak lise ve üniversite giriş sınavlarına hazırlanmaktadırlar (10)

Ortaokullar: Zorunlu eğitimin son kısmı olup 3 yıl sürmektedir. İlkokulu bitiren ve herhangi bir özrü bulunmayan tüm öğrencilerin ortaokula devamı zorunludur. Öğrencilerin hangi ortaokula gidecekleri Yerel Eğitim Komisyonu tarafından coğrafi esaslara göre belirlenmektedir.

Ulusal ve yerel ortaokullar ücretsiz olup, öğrencilerin giderleri devlet tarafında karşılanmaktadır. Bu eğitimin amacı; lise öğrenimine devam edebilmeleri için, gerekli bilgi ve becerileri öğrencilere kazandırmak, onların zihinsel ve bedensel gelişmelerini sağlamak, iyi vatandaş, insanlara ve çevreye saygılı yurttaş olarak Japon gelenek ve göreneklerine bağlı kişiler olmalarını sağlamaktır. Bu kademedeki okullaşma oranı %99’dur. Sınıfta kalma yoktur. (11)

Ortaöğretim

İlk ve ortaokulu bitiren öğrencilerin devam ettikleri eğitim-öğretim kurumlarıdır.

Japonya’da tam gün, yarım gün ve mektupla öğretim yapan liseler olmak üzere üç çeşit lise bulunmaktadır.

Tam gün eğitim yapan liseler 3 yıl, yarım gün ve mektupla öğretim yapan liseler ise 4 yıl ya da daha uzun süre devam etmektedir.

Yükseköğretim

Japonya’da, üniversiteler, yüksekokullar ve teknik okullar olmak üzere üç çeşit yükseköğretim kurumu bulunmaktadır.

Üniversiteler: Programlarında hem lisans hem de lisansüstü eğitime yer vermektedirler. Genellikle 4 yıllıktırlar. Ancak tıp, dişçilik, veterinerlik ve ziraat gibi bazı bölümlerin öğretim süresi 6 yıldır. Büyük çoğunluğu, 2 yıl süren master ve 5 yıl süren doktora programına sahiptir. (12)

Yüksekokullar: Lise mezunlarına 2 ya da 3 yıllık eğitim vermektedirler. Amaçları; öğrencilerin teknik alanda bilgi ve beceriyi edinmelerini sağlamak, mezunlarını teknik dallarda meslek sahibi yapmaktır (13)

Teknik Okullar: 1962 yılından beri eğitim-öğretim hizmeti veren bu okullar, ortaokulu bitiren öğrencileri kabul etmekte ve teknisyenlerin eğitimi için 5 yıllık tam eğitim uygulamaktadırlar. (14)

Japonya’da 1985 yılından itibaren açık öğretim üniversitesinde de yüksek öğretim verilmektedir. Ayrıca bazı üniversiteler, gündüz çalışanlar için gece dersleri vermektedir.

Yaygın Eğitim

Japon eğitim felsefesine göre Japon halkı yaşam boyu eğitilmelidir. Bu eğitim, hem resmi hem de özel kuruluşlar tarafından verilmelidir. Halk evleri, gençlik merkezleri, çocuklar için tabiat merkezleri, müzeler, kütüphaneler, beden eğitimi ve eğlence merkezleri yaygın eğitim faaliyetlerini düzenleyen önemli kuruluşlardır. Bunların içerisinde halk evleri farklı bir yere sahiptir. Belediyelerin birçoğunda bulunan halk evleri, bireylerin kültür düzeylerini yükseltecek çeşitli eğitim faaliyetleri düzenlemektedir (15)

Eğitim Yönetimi ve Finansmanı

Japonya’da ulusal düzeyde eğitim hizmetlerinden sorumlu birim, Eğitim Bilim ve Kültür Bakanlığı’dır. Ancak ülkenin eğitim sisteminin idaresinde yerinden yönetim esas alınmakta ve eğitim bakanlığının rolü genel olarak koordinatörlük olmaktadır (16)

Bakanlık, üniversiteler, yüksekokullar, teknik kolejler, müzeler ve üniversitelere bağlı olarak açılmış olan ilk ve ortaöğretim kurumlarının yönetiminden, eğitim bütçesinin hazırlanmasından sorumludur.

Ayrıca eğitimle ilgili yasa tasarısı sunulmasında ve eğitim politikalarının uygulanmasında hükümet ve ulusal meclis ile yetki ve sorumluluğu paylaşmaktadır.

Bunun yanında İl ve Belediye Eğitim Kurulları’na finansman yardımı yapmakta, teknik rehberlik hizmeti sunmakta ve onlara önerilerde bulunmaktadır.

Okulöncesi seviyesinden yükseköğretim seviyesine kadar uygulanması gereken genel standartları tespit etmekte, ilk ve ortaöğretimde okutulacak ders kitaplarını onaylamaktadır. Kısacası eğitim hizmetinin sunulmasında ulusal bütünlüğü sağlamaktadır.(2a)

Ülkede eğitim işlerinin yerinden yürütülmesinden 47 İl Eğitim Kurulu ile 3.000’in üzerinde Belediye Eğitim Kurulu sorumludur. İl Eğitim Kurulu 5 kişiden oluşmakta, il genel meclisinin onayı ile 4 yıl için, vali tarafından atanmaktadır.

Belediye Eğitim Kurulu ise 3 veya 5 üyeden oluşmakta, 4 yıllığına belediye başkanı tarafından atanmaktadır. İl Eğitim Kurulu’na Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı’nın onayı ile, Belediye Eğitim Kurulu’na ise İl Eğitim Kurulu’nun onayı ile yönetici atanmaktadır.

İl Eğitim Kurulları ile Belediye Eğitim Kurulları’nın yetki alanları, aralarında bir çatışmaya yol açmayacak şekilde belirlenmiştir. İl Eğitim Kurulları, ortaöğretim ikinci kademe okulları ile sosyal ve kültürel alanda görev yapan eğitim kurumlarını yönetmektedir.

Belediye Eğitim Kurulları ise, ilkokul, ortaöğretim birinci kademe okulları ve belediyelerce açılan sosyal ve kültürel eğitim kurumlarını yönetmektedir. Resmi ilk ve ortaokul öğretmenlerinin tayinleri ile öğretmenlere verilecek sertifikalar İl Eğitim Kurulu’nun sorumluluğundadır. (14a)

Japonya’da eğitim kurumlarına ulusal bütçeden, yerel yönetim bütçelerinden, özel kuruluş bütçelerinden paylar ayrılmış, zorunlu olmayan eğitimde ailelerin katkısı sağlanmıştır.

Devlet eğitim harcamalarının büyük çoğunluğunu zorunlu eğitime kaydırmış, zorunlu olmayan eğitimin tamamı paralı hale getirilmiştir.

Ülkede İlkokulların %98’inde devletin finanse ettiği öğle yemekleri verilmektedir. Zorunlu eğitim düzeyi için gerekli olan kitaplar ücretsizdir.

Merkezi hükümetçe eğitime ayrılan fonların yanı sıra, her düzeydeki eğitim vergileri, bağışlar, kitlerle hazine mallarından sağlanan gelirler, yerel idarelerce elde edilen kira gelirleri ve öğretim harçları, eğitim giderlerini büyük ölçüde karşılamaktadır (11a)

Kısacası Japonya’da her yönetim düzeyi kendi koyduğu vergiler ve diğer gelirlerle bölgelerindeki eğitim etkinliklerini düzenleme ve yürütme yetkisine sahiptir.

Ulusal hükümet, yerel yönetimlere sağladığı genel ekonomik desteğin yanı sıra, zorunlu eğitimde görevli olan öğretmenlerin maaşlarının yarısını ödemektedir. (2b)

Ayrıca bölge ve yerel yönetimlere bağlı ilk ve ortaokulların eğitim araçları giderlerini karşılamakta, okul inşaat giderlerinin büyük kısmını vermektedir..." (3a)
 
50yasini gecenleri ayir emekliye.mevcuttan erken emek. isteyenleri de ayir emekliye.her vatandastan yillik al 500tl zorunlu.vermeyen zorunlu okul islerini yapsin
 
170bin emekliliği dolmuş öğretmen varmış diye okumuştum..
japonya'ya ulaşmamız için daha çoooook yol yürümemiz lazım..
 
Ev ödevinden ne anlaşıldığına bağlı. Fransa'da yasak diye bir not düşmüşler ama hangi manada ödev yasak?
Ödev olmadan eğitim sistemi olmaz. Ama ödev bir ceza ya da bir şeyi papağan misali sık tekrarla hafızaya alma aracı olarak görüldüğü için bu duruma düşürülen bir kavram. Oysa ödev öğrencinin performans sergile, kendi yaşantısıyla öğrenme ya da öğrendiğini geliştirme alanı olarak görülmeli. Böyle görüldüğünde de eğitimin olmazsa olmaz bir parçası.
 
Bir sistem oluşur ve uzun yıllar uygulanır, ama bizde öyle değil 2005 yılında çoklu zeka kuramına göre öğrenci merkezli eğitime geçildi fakat.... sonuçta hükümet değişmedi fakat bu sisteme bile sahip çıkılamadı. sonuç yine fiyasko , mebde herşey iki dudak arasında birisi sistem değişecek dese, ertesi gün hemen değişiyor. Malesef sorun sağlam bir alt yapı oluşturamak. gelecek sene ne olacağı belli değil, 4+4+4 denildi mebde bunu açıklayan kimse yok, birkaç milletvekili kanun teklifi verdi. Ve şuan sorun çözülebilmiş değil. bu sistem oturur. ya biz yanlış yapmışız 5+5+5 olsun denir. bu iş böyle gider. Olay ödev meselesi değil, arada harcanan nesiller.
 
Gençken yaşlı/emekliliği gelmiş öğretmenlere düşman olanlar :
Kendileri aynı duruma gelince emekli olacaklar mı sanki?

% 80i hayır
olmayacaklar.

inanmayanlar emekli öğretmen maaşlarını bir araştırsın.
 
Bizim eğitim sistemimizde niteliğe gelene kadar nicelikte çok eksik var. Bu bakımdan özellikle de devlet okulları yönünden karşılaştırılmamız yanlış.

Maslow piramidinin en alt basamağındaki fiziksel ihtiyaçlardaki eksikler çözülmeden üst basamaklara bakmak mümkün değil.

Örnek verilen ülkelerinin tamamında nüfus sabit sayılabilecek bir seviyede. İç göç oranları da düşük.

Bizde hala yüzbinlerce öğretmene ve sınıf mevcutlarını 30 altındaki sayılara çekmek için onbinlerce dersliğe ihtiyaç var. Bina iç düzenlemelerindeki eksikler de çok.

20 kişilik mevcutlu sınıflarda ve her türlü fiziksel-güvenlik ihtiyacı çözülmüş okulda hiç ödev verilmese bile 50-60 kişilik ödev verilen öğrencilerden çok daha fazla öğrenme gerçekleşir.

Belli bir oranda da ders ve konunun içeriğine göre ödev verilmesinden yanayım. Öğrenmede en önemli etkenlerden birisi de aralıklı ve düzenli tekrar. Ödev bahanesi ile öğrenci okulda gördüğünü evde bir defa bile gözden geçirse bir sonraki derse hiç bakmamış arkadaşlarına göre daha bilgili gider.
 
güzel ve düşündürücü bir konu başlığı olmuş.. Her mesaj atana ayrı ayrı teşekkür ediyorum..
 
Merhabalar. Hollanda doğumluyum. 2 yıl anaokulu ve 2 yıl da ilkokulu Hollanda'da okudum. İlkokul 3. sınıfa ülkemizde başladım ve devam ettim...

1985'te temelli dönmüştük ülkemize. Aklımda kaldığı kadarıyla; Hollanda'da ilkokul 6 yıl. Öğretmenler ve öğrenciler serbest kıyafetle geliyor. Eve ödev götürmeyi bırak, çanta kullanmazdık. Her öğrencinin dolaplı masası olur sınıfta. Tüm kitabı, defteri v.b. eşyası bu masada olur. Herşey okulda olur biterdi. El yazısı yazardık. Ama hiç kurşun kalem kullanmadık. Hep tükenmez kalem kullanırdık. (Bahsettiğim zaman dilimi 1982-1985 arasıdır. Şu anda durum nedir bilemiyorum).
 
Geri
Üst