- Mesajlar
- 864
“BİZ EYLEM KIRICI BİR SENDİKA DEĞİLİZ”
Son günlerde başörtüsü konusunun yeniden gündeme getirilerek istismar edilmeye çalışıldığını belirten Genel Başkanımız İsmail Koncuk, “Biz hiçbir zaman eylem kırıcı bir sendika olmadık” dedi. Koncuk, “ Şimdi Başörtüsü eylemleri başlatacaklarmış, başlatsınlar. Şunu ifade edeyim biz hiçbir zaman eylem kırıcı bir sendika olmadık. Buradan şunu ifade ediyorum tüm üyelerimize, başörtünüzle işyerlerinize, okullarınıza gidebilirsiniz. Hukuken başınıza ne gelirse gelsin biz sendika olarak tüm imkanlarımızı sizler için kullanırız bundan şüpheniz olmasın. Biz eylem kırıcı değiliz. Bunlar öyle bir havaya girdiler ki, Allah bizi uzak tutsun sanki dinin sahibi bunlar, yüce dinimiz bunlara babasından miras kaldı, bizde bir yerlerden geldik babamız, atamız, dedemiz Müslüman değildi tek Müslüman sanki bunlarmış. Bunların sendikacılığı tatlı su sendikacılığı, bunu biliyoruz ama biz tabii kimsenin Müslümanlığına dil uzatamayız. Artık bunlar raydan çıkmaya başladılar, kendilerinden olmayanları Müslüman görmeyen bir anlayış insanı dinden çıkaran bir anlayıştır. Bu din Allahın bütün insanlığa indirdiği bir dindir. Biz 28 Şubat sürecinde imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasının yanlış olduğunu ifade ettik. İmam hatiplerin orta kısmının kapatılmasıyla Türkiye’de bütün mesleki ve teknik eğitim mahvedildi. O zaman çıktık ve dedik ki, yapmayın bu bir ihanettir. Temel eğitim 8 yıl olsun ama kesintili olsun dedik. O dönem vatandaşlarımızın göğsüne Türkiye’nin her yerinde kesintisiz demokrasi istiyoruz kokartları taktık. Bunlar o zaman gıklarını çıkaramıyorlardı, burunlarını çıkaramıyorlardı evlerinden. Şimdi bunlar bunlar Müslüman olacak biz dinsiz olacağız, bunlar darbe karşıtı olacak bir darbeci olacağız, böyle bir şey var mı?” dedi.
“BAŞÖRTÜSÜNÜN ANAYASA İLE UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOKTUR”
Başörtüsü meselesinin Anayasa’nın içine sokulmak istenmesine de tepki gösteren Genel Başkan Koncuk, “yönetmeliği değiştirin desteklemezsek namerdiz.” dedi. Koncuk, “ Bu konu Anayasa ile çözülecek diyorlar. Fatma Şahin, Egemen Bağış, Mustafa Şentop gibi isimler başörtüsü sorununun Anayasa ile çözüleceğini ifade etti. Başörtüsü meselesinin anayasa ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Anayasa’nın hiçbir maddesinde başörtüsünü yasaklayan, bıyığın şeklini belirleyen, sakalımızın şeklini belirten bir madde olmadığı gibi, çağrıştıran, ima eden bir madde de yoktur. Problem Anayasa’da değil, o zaman neden Anayasa’yı değiştireceksin sen. Türkiye Kamu-Sen olarak biz yönetmeliği değiştirin başörtüsü problemini bu ülkede bitirin desteklemezsek namerdiz diyoruz ama ısrarla yönetmeliği değiştirmiyorlar. Sendikamsı bir yapıya da talimat vermişler, siz yavaş yavaş eylemlerinize başlayın, toplumu hazırlayın neye? Anayasa referandumuna. Yarın Anayasa referandumuna gideceğiz, Maddeler önümüze gelecek, bizim camiamızın başörtüsüne olan bakışı zaten bellidir. Şimdi evet desek başörtüsü yasağı ortadan kalkacak ama evet deyince az önce söylediğim gibi devlet memurluğu kavramının ortadan kalkmasına evet diyeceğiz, başkanlık sistemine ve Türklük tanımının kaldırılmasına da evet diyeceğiz. Şimdi ne yapalım, serden mi geçelim yardan mı geçelim?” dedi.
“İKTİDAR DEVLET MEMURLUĞUNU ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR”
Çalışma hayatına yönelik tehditleri de değerlendiren Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, iktidar tarafından devlet memurlarının iş güvencesinin ellerinden alınmaya çalışıldığını söyledi. Koncuk, “ Çalışma hayatına şöyle bir bakalım, nasıl bir çalışma hayatı bekliyor bizi. Bizi, çocuklarımızı, evlatlarımızı nasıl bir çalışma hayatı bekliyor. İktidar vekilleri alenen 10 gün önce Anayasa uzlaşma komisyonu’na teklif verdiler. Anayasa’nın 128. maddesinin değiştirilmesi teklifi, neydi teklif, teklif şu; “Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür” şeklinde değiştirilmesini Anayasa’nın 128. maddesinin değiştirilmesini teklif ettiler. 128. maddenin şu anda ki şekli; “Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları ve kamu görevlileri eliyle yürütülür” bu madde devlet memurluğu kavramını Anayasal olarak tanımlayan bir madde. Bu madde bu şekliyle Anayasa’da olduğu müddetçe devlet memurunun iş güvencesini kimse elinden alamaz ama bu madde İktidar vekillerin teklif ettiği gibi “Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür” devlet memur değil de çalışanlar eliyle görülür şekline dönüştürülürse o zaman Devlet memurluğu tamamen ortadan kalkmış olur. Devlet memurluğunun Anayasal dayanağı ortadan kalkıyor. Tabii buna bağlı olarak 657 sayılı devlet memurları kanunu da değişecektir. Zaman zaman Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in 657 sayılı kanun köhne bir kanundur dediğini de görüyorsunuz. Bir kanunun 1850 yılında 1965 yılında yapılması o kanunun köhne olduğu anlamına gelmez. Köhne olmak kafayla, zihniyetle ilgili bir şeydir. O nedenle kanunların da köhne olması zamanla ilgili değil, muhteviyatı ile ilgilidir. Kaldı ki 1965 yılından beridir 657 sayılı devlet memurları kanununda defalarca değişiklik olmuştur. Peki burada dertleri ne, dertleri iş güvencesiz bir çalışan modeli ortaya koymak. Kanuna köhne diyerek o kanunu ortadan kaldıracaklar ve yerine iş güvencesiz bir çalışan modeli koyacaklar. Bakın burası çok önemli, başka şeylerle bunları besliyorlar. Diyorlar ki Türkiye’de Devlet memuru sayısı fazla, geçtiğimiz günlerde Abant’ta yapılan çalıştayda da ifade ettim bu yalanı kim söylüyor dedim. Neye göre, kime göre fazla? Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bir çalışma yaptık Finlandiya’da 9 vatandaşa bir memur düşüyor, ABD’de 13 vatandaşa bir devlet memuru düşüyor, Fransa’da 12 vatandaşa bir memur düşüyor, Türkiye’de 29 vatandaşa bir devlet memuru düşüyor. Mesela Şanlıurfa’da 48 vatandaşa bir memur düşüyor, Mardin’de Adana’da 35 vatandaşa, İstanbul’da 46 vatandaşa bir memur düşüyor. Demek ki Türkiye’de Finlandiya ölçeğini esas alırsak devlet memurlarının vatandaşa hizmet edebilmesi için 7 - 8 milyon memura ihtiyaç vardır bugün. Şu anda 2.5 milyon memur var demek ki 2 - 3 katı daha memura ihtiyaç var. Ancak biri çıkıyor devlet memuru sayısı fazla diyor vatandaş buna inanıyor mu, inanıyor. Arkadan Maliye Bakanı çıkıp devlet memurlarına 4+4 verdik bütçe dengeleri alt üst oldu diyor. Bunu duyan vatandaş devletin bütün imkanları devlet memurlarına veriliyor diyor. Tabii vatandaş bir de iş güvencesi var oh diyor ama devlet memurunun iş güvencesi sınırsız bir güvence değildir. Hangi hallerde işten çıkarılacağı çok açıktır 657’de ama öyle anlatılıyor ki, devlet memuru ne yaparsa yapsın asla işten çıkarılamaz gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar Türkiye’de devlet memurları ile ilgili olumsuz bir gündem oluşturma gayretleridir. Memur fazla, maaşları fazla, iş güvencesi var gibi açıklamalar. Halbuki, 1996’da devlet memuruna verilen milli gelirden pay yüzde 8.83 bugün 5.6’ya düşmüş ama memur sayısı 1 milyon 900 binden 2 milyon 500 bine çıkmış, buna rağmen milli gelirden payımız düşmüş, yılda birkaç bin memur işten çıkarılıyor, bunlar hiç söylenmiyor. İşte bu gerekçelerle topluma da bunlar anlatılarak Anayasa’nın 128.maddesi değiştirilecek ve önümüze konulacak referandumda.” dedi.
http://www.turkegitimsen.org.tr/haber_g ... r_id=14973
Son günlerde başörtüsü konusunun yeniden gündeme getirilerek istismar edilmeye çalışıldığını belirten Genel Başkanımız İsmail Koncuk, “Biz hiçbir zaman eylem kırıcı bir sendika olmadık” dedi. Koncuk, “ Şimdi Başörtüsü eylemleri başlatacaklarmış, başlatsınlar. Şunu ifade edeyim biz hiçbir zaman eylem kırıcı bir sendika olmadık. Buradan şunu ifade ediyorum tüm üyelerimize, başörtünüzle işyerlerinize, okullarınıza gidebilirsiniz. Hukuken başınıza ne gelirse gelsin biz sendika olarak tüm imkanlarımızı sizler için kullanırız bundan şüpheniz olmasın. Biz eylem kırıcı değiliz. Bunlar öyle bir havaya girdiler ki, Allah bizi uzak tutsun sanki dinin sahibi bunlar, yüce dinimiz bunlara babasından miras kaldı, bizde bir yerlerden geldik babamız, atamız, dedemiz Müslüman değildi tek Müslüman sanki bunlarmış. Bunların sendikacılığı tatlı su sendikacılığı, bunu biliyoruz ama biz tabii kimsenin Müslümanlığına dil uzatamayız. Artık bunlar raydan çıkmaya başladılar, kendilerinden olmayanları Müslüman görmeyen bir anlayış insanı dinden çıkaran bir anlayıştır. Bu din Allahın bütün insanlığa indirdiği bir dindir. Biz 28 Şubat sürecinde imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasının yanlış olduğunu ifade ettik. İmam hatiplerin orta kısmının kapatılmasıyla Türkiye’de bütün mesleki ve teknik eğitim mahvedildi. O zaman çıktık ve dedik ki, yapmayın bu bir ihanettir. Temel eğitim 8 yıl olsun ama kesintili olsun dedik. O dönem vatandaşlarımızın göğsüne Türkiye’nin her yerinde kesintisiz demokrasi istiyoruz kokartları taktık. Bunlar o zaman gıklarını çıkaramıyorlardı, burunlarını çıkaramıyorlardı evlerinden. Şimdi bunlar bunlar Müslüman olacak biz dinsiz olacağız, bunlar darbe karşıtı olacak bir darbeci olacağız, böyle bir şey var mı?” dedi.
“BAŞÖRTÜSÜNÜN ANAYASA İLE UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOKTUR”
Başörtüsü meselesinin Anayasa’nın içine sokulmak istenmesine de tepki gösteren Genel Başkan Koncuk, “yönetmeliği değiştirin desteklemezsek namerdiz.” dedi. Koncuk, “ Bu konu Anayasa ile çözülecek diyorlar. Fatma Şahin, Egemen Bağış, Mustafa Şentop gibi isimler başörtüsü sorununun Anayasa ile çözüleceğini ifade etti. Başörtüsü meselesinin anayasa ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Anayasa’nın hiçbir maddesinde başörtüsünü yasaklayan, bıyığın şeklini belirleyen, sakalımızın şeklini belirten bir madde olmadığı gibi, çağrıştıran, ima eden bir madde de yoktur. Problem Anayasa’da değil, o zaman neden Anayasa’yı değiştireceksin sen. Türkiye Kamu-Sen olarak biz yönetmeliği değiştirin başörtüsü problemini bu ülkede bitirin desteklemezsek namerdiz diyoruz ama ısrarla yönetmeliği değiştirmiyorlar. Sendikamsı bir yapıya da talimat vermişler, siz yavaş yavaş eylemlerinize başlayın, toplumu hazırlayın neye? Anayasa referandumuna. Yarın Anayasa referandumuna gideceğiz, Maddeler önümüze gelecek, bizim camiamızın başörtüsüne olan bakışı zaten bellidir. Şimdi evet desek başörtüsü yasağı ortadan kalkacak ama evet deyince az önce söylediğim gibi devlet memurluğu kavramının ortadan kalkmasına evet diyeceğiz, başkanlık sistemine ve Türklük tanımının kaldırılmasına da evet diyeceğiz. Şimdi ne yapalım, serden mi geçelim yardan mı geçelim?” dedi.
“İKTİDAR DEVLET MEMURLUĞUNU ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR”
Çalışma hayatına yönelik tehditleri de değerlendiren Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, iktidar tarafından devlet memurlarının iş güvencesinin ellerinden alınmaya çalışıldığını söyledi. Koncuk, “ Çalışma hayatına şöyle bir bakalım, nasıl bir çalışma hayatı bekliyor bizi. Bizi, çocuklarımızı, evlatlarımızı nasıl bir çalışma hayatı bekliyor. İktidar vekilleri alenen 10 gün önce Anayasa uzlaşma komisyonu’na teklif verdiler. Anayasa’nın 128. maddesinin değiştirilmesi teklifi, neydi teklif, teklif şu; “Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür” şeklinde değiştirilmesini Anayasa’nın 128. maddesinin değiştirilmesini teklif ettiler. 128. maddenin şu anda ki şekli; “Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları ve kamu görevlileri eliyle yürütülür” bu madde devlet memurluğu kavramını Anayasal olarak tanımlayan bir madde. Bu madde bu şekliyle Anayasa’da olduğu müddetçe devlet memurunun iş güvencesini kimse elinden alamaz ama bu madde İktidar vekillerin teklif ettiği gibi “Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür” devlet memur değil de çalışanlar eliyle görülür şekline dönüştürülürse o zaman Devlet memurluğu tamamen ortadan kalkmış olur. Devlet memurluğunun Anayasal dayanağı ortadan kalkıyor. Tabii buna bağlı olarak 657 sayılı devlet memurları kanunu da değişecektir. Zaman zaman Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in 657 sayılı kanun köhne bir kanundur dediğini de görüyorsunuz. Bir kanunun 1850 yılında 1965 yılında yapılması o kanunun köhne olduğu anlamına gelmez. Köhne olmak kafayla, zihniyetle ilgili bir şeydir. O nedenle kanunların da köhne olması zamanla ilgili değil, muhteviyatı ile ilgilidir. Kaldı ki 1965 yılından beridir 657 sayılı devlet memurları kanununda defalarca değişiklik olmuştur. Peki burada dertleri ne, dertleri iş güvencesiz bir çalışan modeli ortaya koymak. Kanuna köhne diyerek o kanunu ortadan kaldıracaklar ve yerine iş güvencesiz bir çalışan modeli koyacaklar. Bakın burası çok önemli, başka şeylerle bunları besliyorlar. Diyorlar ki Türkiye’de Devlet memuru sayısı fazla, geçtiğimiz günlerde Abant’ta yapılan çalıştayda da ifade ettim bu yalanı kim söylüyor dedim. Neye göre, kime göre fazla? Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bir çalışma yaptık Finlandiya’da 9 vatandaşa bir memur düşüyor, ABD’de 13 vatandaşa bir devlet memuru düşüyor, Fransa’da 12 vatandaşa bir memur düşüyor, Türkiye’de 29 vatandaşa bir devlet memuru düşüyor. Mesela Şanlıurfa’da 48 vatandaşa bir memur düşüyor, Mardin’de Adana’da 35 vatandaşa, İstanbul’da 46 vatandaşa bir memur düşüyor. Demek ki Türkiye’de Finlandiya ölçeğini esas alırsak devlet memurlarının vatandaşa hizmet edebilmesi için 7 - 8 milyon memura ihtiyaç vardır bugün. Şu anda 2.5 milyon memur var demek ki 2 - 3 katı daha memura ihtiyaç var. Ancak biri çıkıyor devlet memuru sayısı fazla diyor vatandaş buna inanıyor mu, inanıyor. Arkadan Maliye Bakanı çıkıp devlet memurlarına 4+4 verdik bütçe dengeleri alt üst oldu diyor. Bunu duyan vatandaş devletin bütün imkanları devlet memurlarına veriliyor diyor. Tabii vatandaş bir de iş güvencesi var oh diyor ama devlet memurunun iş güvencesi sınırsız bir güvence değildir. Hangi hallerde işten çıkarılacağı çok açıktır 657’de ama öyle anlatılıyor ki, devlet memuru ne yaparsa yapsın asla işten çıkarılamaz gibi bir hava yaratılıyor. Bunlar Türkiye’de devlet memurları ile ilgili olumsuz bir gündem oluşturma gayretleridir. Memur fazla, maaşları fazla, iş güvencesi var gibi açıklamalar. Halbuki, 1996’da devlet memuruna verilen milli gelirden pay yüzde 8.83 bugün 5.6’ya düşmüş ama memur sayısı 1 milyon 900 binden 2 milyon 500 bine çıkmış, buna rağmen milli gelirden payımız düşmüş, yılda birkaç bin memur işten çıkarılıyor, bunlar hiç söylenmiyor. İşte bu gerekçelerle topluma da bunlar anlatılarak Anayasa’nın 128.maddesi değiştirilecek ve önümüze konulacak referandumda.” dedi.
http://www.turkegitimsen.org.tr/haber_g ... r_id=14973