Kandil günü gelen duyuru
Berat Kandili dolayısıyla Yüce Yaradan’a el açıp günahlarımızın affı için bir kez daha yakardığımız gün(dün) Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan öyle bir basın duyurusu geldi ki; yüreğimiz yine yandı. Duyuruda deniyor ki;
“Diyanet İşleri Başkanı sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez 05.07.2012 Perşembe günü saat 12.30’da İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nde Patrik Bartholomeos’u ziyaret edecektir. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’in ziyareti ilk olması bakımından büyük önem taşıyor.”
Diyanet İşleri Başkanı, Suriye Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hassun’un görüşme isteğini reddetti. Suriye Diyanet İşleri Başkanı ile irtibatı kesti, onun davetine icabet etmedi. Bir Müslüman ülke Diyanet İşleri Başkanının diğer bir Müslüman ülkenin Diyanet İşleri Başkanı ile konuşmak istemeyişi ve barışı değil, savaşı destekler olması gerçekten üzücü bir olay.
http://www.ilk-kursun.com/haber/110538
İşte bu arada,
bizim Diyanet İşleri Başkanımız, Patrikhane’ye girişteki “orta kapı”nın niye kapalı olduğunu sorsaydı, buyurun size bir gündem maddesi daha. Bizim Diyanet İşleri Başkanı, Patrik cenaplarının kem küm ettiğini görünce, diyelim, konuya açıklık getirmiş, “mesela” dedik ya.
“Osmanlı İmparatorluğu tarihinde asılan ikinci patrik Ghrighorois II oldu. Yunanistan’ın bağımsızlığı için ayaklanan Rum çetelerine para ve silah yardımında bulunan ve Mora Ayaklanması’nı açıktan açığa kışkırtan patrik, patrikhanenin ana giriş kapısı önünde, dinsel giysileriyle asıldı (22 Nisan 1821). Bu tarihten sonra patrikhanenin ana giriş kapısı sürekli kapalı tutuldu; kapının arkasına Ghrighoros II’nin bir resmi konuldu ve patrikhaneye orta kapısının sağındaki kapıdan girilip, solundakinden çıkılmaya başlandı.”
http://gundem.milliyet.com.tr/patrikhan ... efault.htm
-----patriğin öcü alınana kadar kapıyı kapalı tutacaklarına dair ant içtiler.-----
Patrik Ghrighorius’un, Rus Çarı Nikola’yı Türkler’in Mâneviyâtına Karşı Kışkırtan Çirkin Sözleri:
Sultan İkinci Mahmud’un emriyle, 1821’de patrikhânenin orta kapısında asılan patrik Ghrighorius, Rus çarı Aleksandr Nikola’ya gönderdiği gizli mektubunda; ona İslâm’ın bayraktarlığını yapan Türk milleti’nin mânevî bağlarını kopararak, gücünü ortadan kaldırmak için yapılması gerekeni şöyle telkin ediyordu:
“Türkleri madden ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukâvemetlidirler; gâyet mağrûrdurlar ve izzet-i îmân sâhibidirler. Bu hasletleri dinlerine bağlılıklarından, kadere rızâ göstermelerinden, an’anelerinin kuvvetinden ve pâdişahlarına olan itâat duygularından ileri gelmektedir. Türkler zekîdirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idâre edecek reislere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Türkler’in evvelâ itâat duygusunu kırmak ve mânevî bağlarını parçalayıp, din sağlamlığını zayıflatmak lâzımdır. Bunun da en kısa yolu, onları millî geleneklerine ve mâneviyâtlarına uymayan hâricî fikir ve hareketlere alıştırmaktır.
Mâneviyâtları sarsıldığı gün, Türkler’in çok güçlü ve kalabalık kuvvetler karşısında kendilerini zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve artık onları maddî vâsıtaların üstünlüğü ile de yıkabilmek mümkün olacaktır. Bu sebeple Osmanlı devleti’ni yıkmak için, harp meydanlarındaki zaferler tek başına kâfî değildir. Yapılacak olan; Türkler’e bir şey hissetirmeden, bünyelerindeki bu tahribâtı tamamlamaktır.” (Rus sefîri İgnatiyef’in “Hâtırat”ından naklen.)
http://www.hakikat.com/dergi/132/hyilmaz132.html
Dahası var, dahası var, Diyanet İşleri Başkanı, patrik cenaplarını irşat etmeye devam etmiş:
“Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılıp mütareke yıllarının (1918) başlaması ile birlikte patrikhane Bizans’ı yeniden diriltmek, Türk topraklarından bir bölümünü Yunanistan’a bağlamak için yoğun bir faaliyete girişti. Bu amaçla Etniki Eterya, Rum Matbuat Cemiyeti, Rum İttihad-ı Milli Cemiyeti, Rum İzcilik Teşkilatı, Rum Trakya Cemiyeti, Rum Küçük Asya Cemiyeti vb gibi kuruluşları parasal yönden destekledi.
Yunan Başbakanı Venizelos’un İstanbul’a yolladığı iki siyasi temsilci ile işbirliği yaparak İstanbul’dan toplanan 5000 gönüllü Rum’u silahlandırıp İzmir ve Trakya‘ya gönderdi. İstanbul resmen işgal edilince (16 Mart 1920) patrikhaneye Bizans’ın çift başlı kartal armasını taşıyan bayrağı çekildi.”
Hem zaten, bu ziyareti bile kabullenmeyenler var, Murat Bardakçı, bakın neler yazdı:
“Zira,
İslamiyet’e göre kitap sahibi peygamberlerin getirdikleri dinler haktır fakat İslamiyet’ten sonra ‘neshedilmişlerdir’; artık ‘hak din’ değildirler, beğenir veya beğenmezsiniz, fakat kural budur! Bu dinlere mensup olanların haklarının bazı şartlar dahilinde korunup gözetilmesi dinin gereğidir, ancak Diyanet İşleri Başkanı’nın ‘diyalog’, ‘hoşgörü’ yahut ‘çokseslilik’ modasına kapılarak veya siyasi sebeplerle Fener’i ziyareti, yani Kilise’yi ‘din’ olarak kabul etmesi tarihe de, geleneklere de, inanca da terstir ve yakışmaz! Hele, Türkiye’ye ait bir makam olan Patrikhane’den Atina’da cami açılması için tavassutta bulunmasını istemek ise asla!”
Üstat, o kadar kızmış ki:
“Ulemadan bazılarını hoşgörü uğruna çok yakında ellerinde birer mum ile ‘Kyrie Eleison’ okurken görürsek hiç şaşırmayalım!” diyor.
Doğrusu, “Kyrie Eleison”u merak etmedik değil...
http://gundem.milliyet.com.tr/patrikhan ... efault.htm