Avatar Filmi FİL Süresinden Esinlenmiş...

Kodla Büyü
Hakkaten çok ilginç yorumlar. Filmi yapanlar okusalar onlarda gülerdi heralde.
 
Ben filmi sinemada izledim ve çok çok beğendim. Filmde inanma, bağlılık, canlıya saygı ve sevgi, bir olma bilinci çok fazla. Filmi illa bir kalıba sokmaya gerek yok o zaman yukarıda yazılan bazı zorlama yorumlar doğuyor işte. Filmde belkide olağanüstü olan nokta insanların (bunu özellikle hikayesini yazan filmin senaristine söylüyorum) kendilerini iyi tanıması. Yani insan ırkı hayattaki en zeki canlı olmasına rağmen doğaya nasıl hain davranabildiklerini çok güzel ortaya koymuş. Ayrıca senaristin çizdiği at, köpek kuş, dinazor,ağaçlar vb. canlı varlıkların tiplerinin Pandora gezegenindeki uyarlamaları tek kelime ile mükemmel. Kısacası çok başarılı bir film ve Oscar ları toplar götürür....
 
Filmi nasıl izleyipte bu kadar şey çıkarttınız bilmiyorum ama Fil suresiyle alakası olmadığından eminim. Klan da reisliğin geçiş meselesi dikkatimi çekti yukarıdaki yazıda; jakesully işin içine girmeseydi, kız şaman olacaktı, diğer kel elemanda reis. Zaten filmin son savaşından önce jakesully toruk macto olarak geldiğinde bile reis olarak o kele saygı gösterdi. Ayrıca klan sınıfsız da değildi. Hakkaten nasıl film izleyip bu kadar tuhaf sonuçlar çıkarabildiniz helal olsun. Ha bu arada Fil suresi,Naviler, Türkler,benzerlikler falan demişken birden aklıma geldi; Merak etmeyin ahirette Türkler ile Na'vi ler arasındaki benzerliklerden soru çıkmayacakmış.
 
Türkiye de birde bu gelenek başladı... Her şeyi bir ucundan dine, islama dokundurmak... Din vicdan ve inanç meslesidir... Her şeyi bir şekilde buna yontmak biraz kolaycılığa ve fanatikliğe kaçar..Biraz akıl ve izan...
 
arkadaşlar filmin yönetmeninin daha filmin çekimlerine başlandığı zaman yaptığı açıklamaya göre AVATAR filmi evet esinlenmiştir. ama herhangi bir süreden değil poca hontas tan esinlenmiştir. biraz araştırma yaparsanız james cameronun bu konu hakkındaki röportajlarına ulaşabilirsiniz. poca hontası da seyrettiyseniz filmin poca hontasın modernleştirilmiş ve senaryoya birkaç şey katılmış hali olduğunu anlarsınız zaten.
 
uberk' Alıntı:
Türkiye de birde bu gelenek başladı... Her şeyi bir ucundan dine, islama dokundurmak... Din vicdan ve inanç meslesidir... Her şeyi bir şekilde buna yontmak biraz kolaycılığa ve fanatikliğe kaçar..Biraz akıl ve izan...

Bencede tam tersi... bazıları din ve islamla ilgili ne olursa olsun görmemezlikten geliyor işte budur fanatizm
 
hakanotuken' Alıntı:
uberk' Alıntı:
Türkiye de birde bu gelenek başladı... Her şeyi bir ucundan dine, islama dokundurmak... Din vicdan ve inanç meslesidir... Her şeyi bir şekilde buna yontmak biraz kolaycılığa ve fanatikliğe kaçar..Biraz akıl ve izan...

Bencede tam tersi... bazıları din ve islamla ilgili ne olursa olsun görmemezlikten geliyor işte budur fanatizm

Fanatizm Ömer Çelakılcılıktır.
Harfleri sayarak dünyanın aya uzaklığını bulmalar falan. vb. biton şey.
Aslında zaten Kuran'da yazıyoduculuk moda oldu.
Kuran'ın buna ihtiyacı mı var ki.
O'nun sırrı harf sayarak çözülecek kadar basit mi ki.
 
filyas' Alıntı:
hakanotuken' Alıntı:
uberk' Alıntı:
Türkiye de birde bu gelenek başladı... Her şeyi bir ucundan dine, islama dokundurmak... Din vicdan ve inanç meslesidir... Her şeyi bir şekilde buna yontmak biraz kolaycılığa ve fanatikliğe kaçar..Biraz akıl ve izan...

Bencede tam tersi... bazıları din ve islamla ilgili ne olursa olsun görmemezlikten geliyor işte budur fanatizm

Fanatizm Ömer Çelakılcılıktır.
Harfleri sayarak dünyanın aya uzaklığını bulmalar falan. vb. biton şey.
Aslında zaten Kuran'da yazıyoduculuk moda oldu.
Kuran'ın buna ihtiyacı mı var ki.
O'nun sırrı harf sayarak çözülecek kadar basit mi ki.

burada ömer çelakılcı olduğunu söyleyeni veya ima edeni okumadım ama fikir okuyanları görüyoruz
konu harf saymak değil allah'ın ayetinde yazan bir olayın bir filmin belli bir kısmına yanstılmasıdır
 
Düne kadar milliyeçilik prim yapıyorken -tavan yapmışken- kızılderelilerin kafatasının, Türk olduklarını kanıtlayan yazılar okuduk. Ve fakat bugün yükselen değer islami yaşam tarzı olunca, MUstafa Armağan'ın kitabında Don Kişot'tan tutun W.Shakespeare' a birçok ünlü şahsiyetin meğer müslüma olduğunu öğrendim. Ayrıca Amerikayı keşfeden çinliymiş o da aslında müslümanmış ama çinli bir isim kullanmış. Bu sebeple avatar için burada yazılanlara da pek şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Ve daha bir çok tez... Diğerlerini sıralamama gerek. Ayrıca şunu da merak ediyorum ,en ünlü tarihçiler bile geçmişe dair anlattıklarının mutlak doğru olduğunu nasıl iddia edebiliyorlar. Kanıtladıklarını düşündükleri belgeler nasıl yüzyıllar boyu sağlam kalmış v.s. v.s.. Her neyse. İki kişinin yanında gerçekleşen bir olayı, 1 saat sonra ikisinindende dinlendiğinde bire bir aynı anlattıklarını mı varsayıyor bu insanlar. Bu mümkün mü? Biri "ali sopayı attı" der. Diğeri "ali sopayı kızgın bir şekilde fırlattı" der. Mutlak doğru olduğu söylenebilecek bir yazılı tarih var mıdır? Tarih görecelidir. Milletler varlıklarını devam ettirebilmek için tarihe ihtiyaç duyarlar. Niçin herkesi bir yapmaya çalışıyorlar. Her kültürü tek bir kültür, her dini tek bir din, her ırkı tek bir ırk yapmaya çalışıyorlar. Sonuçta günümüzde bu kadar farklı millet, ırk, din, dil, yaşam tarzı, etik anlayışı, algı farkı var. Önemli olan sen hangisine ait hissediyorsun kendini. İstediğin yaşam tarzının içine dahil olabilirsin -eğer hissedebilirsen bu kadar basit.

Ve son olarak bilim dinin, din bilim alternatifi değildir, olamaz.
 
Pahalı yapımların tüccar yönetmeni James Cameron’un son filmi “Avatar” birkaç açıdan ülkemizde coşkuyla karşılandı. Batıdan başka kültür dünyası tanımayan, doğuyu da batının anlattığı kadarıyla bilen bildik yazar ve sinema eleştirmenleri tarafından, film, ABD’yi “hardcore” eleştirme cesaretini gösterdiği iddiasıyla yere göğe konulamadı. Dindar diye bilinen kimi yazarlar tarafındansa, “Fil Sûresi” örnek gösterilerek, gözünü kan ve para bürümüş batılı beyaz adama, tanrının tokadını vurduran bir film olarak kutsandı Avatar. Hatta film, kimi gazetelerde sinemanın dinle, tasavvufla ilişkisinde bir milat olarak değer gördü.

Peki, filmle ilgili hakikat böyle midir? Avatar bize Batı hakkında, Doğu hakkında ne söyler? Daha da önemlisi söylediklerini nasıl söyler? Avatar’ı büyük bir coşkuyla karşılayan kesimin tam tersi şekilde, ben, filmi bildik Hollywood sömürülerinden yeni bir tanesi olarak değerlendiriyorum. Bu sömürünün gerçekleşme biçimiyle, Batının Doğuya ait “ezelî hikmet” geleneklerini sömürme biçimi arasındaki benzerlik filmi ele almamızın çıkış noktası olabilir.

Batıdaki new age akımları, Hinduizm, Budizm, Taoizm gibi dinleri ve İslam tasavvufunun kimi büyük mutasavvıflarının yazdıklarını, özünden, ezelî hikmet geleneğinden soyarak nasıl tanrısız bir mistisizmin sportif faaliyeti haline getirerek bozunuma uğratıyorsa; filmin, dinsel geleneklerin mistik yorumlarına yaptığı da budur. Tersine döndürülen ve en önemli yerinde kesilen bir varlık zinciri ile aslında tüm yolların tanrıya çıktığı bir gelenek, tüm yolların doğanın içinde kaybolduğu ve tanrının bizzat doğa haline dönüştüğü panteist bir paganizme döndürülüyor. Na’vi halkı ile ormanın ve ormanda yaşayan her canlının ilişkisi, bu tür bir paganizmin dışavurumu olarak yansıyor sinema perdesine.

Hollywood’un mistik geleneklerle ilk defa bu tür bir ilişki kurmadığını bilenler için, Avatar tipi filmlerde, bu tür unsurların, büyük oranda sömürü ve fantezi amaçlı kullanıldığını tahmin etmek pek de zor değildir. Zira Hollywood filmlerinin mistisizmi ele alış biçimi, bir taraftan bin bir gece hikâyelerine benzer bir fantezi ortamı yaratıp izleyiciyi kendine bağlama, diğer taraftan da dinlerin modern toplum için en “tehlikeli” yönlerini kırpıp onları ehlileştirilmiş bir uyuşturucu olarak yeniden kullanıma sokma amacı taşır. Form ile özün birbirinin içine geçen ve birbiriyle ayrılmaz bir bağ içinde olduğu bir mistisizm değil; formun, içindeki özle irtibatını yitirdiği ve tek başına ortalıkta kalakaldığı, öylece kalakaldığı için de başka bir öze hizmet ettiği bir mistisizmdir söz konusu olan. Avatar’da bu yeni öz, new age dinlerin hemen tümünde görünen pagan unsurlar taşır.

Avatar, aslında animasyon filmlerin büyük yönetmeni Miyazaki’nin filmlerinin dejenere edilmiş bir versiyonu olarak dikkat çekiyor. Miyazaki’nin, vakıf olduğu gelenek bilgisi sebebiyle her filminde derinleştirdiği bakışı, Cameron’da basit bir çocuk masalı haline dönüşmüş halde. Bu noktada filmin biçimi ile anlatmak istediği şey arasındaki hayati bağı göz ardı etmemek gerekli. Na’vilerin ve onların yaşadıkları ormanın, büyük çoğunluğu bilgisayar ortamında yaratılmış görüntüleri ile Batı insanının Doğunun mistik geleneklerine bakışı arasındaki ilişkiyi çözümlemek önem kazanıyor. Dinsel veya mistik gelenekler, ancak ayağı yerden keserse, bir sos haline getirilip parlak renkler kuşanırsa, bir fantezi diyarından haber verirse “ezildikleri zaman üzülmek gereken ” unsurlar olarak dikkat kazanma hakkı kazanırlar. Eğer gerçekseniz, fantastik bir dünyaya, parlak, bambaşka ve Batı insanına şehvetini karşılayacak imkânı sağlayacak bir hayata sahip değilseniz, yeterince “egzotik” de değilsiniz demektir. Egzotikleştirme, özellikle Hollywood sinemasının uyuşturma ve çarpıtma mekanizmalarından en önemlisi olarak, Avatar’da da en önemli unsur olarak dikkat çekiyor. Eğer Na’vilerin yaşadığı orman, cennet misali bir yer olmasaydı, insanın hayal gücünü zorlayan (çoğu da Miyazaki’den aparma) güzelliklerin olduğu o ormanda yaşayanlar Na’viler gibi kendi halinde yaşayan iddiasız varlıklar olmasalardı, muhtemelen sempati ve empati mekanizması bu derece işlemeyecekti.

Filmin, ABD’nin bugün dünyada yaptıklarını en sert şekilde eleştirdiğini düşünenlere, Na’vilerin direnişini başlatanların da, Pandora gezegenine gelen beyaz adamların içindeki “bilim adamı” sınıfı olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Afganistan’ı, Vietnam’ı “kurtaran” Rambo’nun yaptıklarından çok farkı olmayan bu tutumun ülkemizdeki kimi yazar-çizer tarafından bu derece sorgusuz sualsiz kabul görmesini doğrusu hayretle karşılıyorum. Sorun yapının kendisinde değil, sistemin içindeki hırslı bir takım liderlerdedir; Bush yerine Obama’yı getirirsiniz, öte tarafa da birkaç Rambo salar işi çözersiniz. Böylece dünya da, Pandora da güllük gülistanlık bir yer haline dönüşüverir!

Avatar’da, mistik geleneklerdeki varlık hiyerarşisi ile veya İslam tasavvufunda, “ayân-ı sabite” kavramı ile ilişkilendirilebilecek bazı bölümler var. Jake ile avatarı arasındaki ilişki böyle bir ilişki. Ama bu ilişkide “ayân-ı sabite”nin kontrolünün beyaz adam elinde (bir başka yaratılan) olduğunu gözden kaçırmayalım. Artık tüm varlıkların yaratıcısı olan ve ancak hiyerarşinin tepesinde O olunca anlam kazanan bir varlık âlemi yok, her varlığın birbiriyle ilişkide olduğu ama bunların üst uzamlarının da kendi içinde bulunduğu bir doğa-varlık ilişkisi vardır. Bazı yazarların, Na’vilerin kutsal yeri yok olmak üzereyken, işgalcilerin devasa canlılar tarafından yok edilmesini Fil Sûresi’nde Kâbe’yi yıkmak isteyenlerin başına gelenlere benzetmesi dikkate değer bir benzetmedir. Ancak, ben bu benzetmenin bir tanrıyı imlemediğini ve birbirleriyle sıra dışı ilişkileri olan varlıkların olduğu bir dünyanın kendini koruması olduğunu düşünüyorum. Bu da “makbul mistisizmin” tüm unsurlarının korunması demektir. Maji, büyü, pagan ayinler ve bunlar gibi birçok fantastik unsurun egzotikleştirdiği ve bu yüzden empatimize mazhar olan Pandora ile egzotize edilebilmek şöyle dursun, bir an önce tüm inançlarıyla silinmesi gereken mesela bir Filistin’i, mesela bir Irak’ı, bir Afganistan’ı benzeştirmek olsa olsa Hollywood mekanizmasını hiç bilmemek demektir.

Hollywood’un özel efekt bombardımanlı ve artık tamamen bilgisayarlarda üretilen devasa bütçeli bu tip filmleri, gerçeklikle ilişki kurulmak amaçlı olması bir yana, sinematografisinin bütün öğeleriyle gerçeklikten tamamen koparak fantastik bir dünyaya adım atmanın araçlarıdırlar. Din, mistisizm ancak bir makyaj olarak kalmayı garanti ediyor ve iyi bir seyirci kitlesi vaat ediyorsa uygun dozlarda “light versiyonlarıyla” kullanıma sokulur. Zira dinin “hard” versiyonları ancak terör filmlerinde ABD’nin teröre karşı mücadelesinin haklandırma mekanizması olarak işlev görürler.

Peki light versiyon da olsa, paganizm çağrıştırmalı da olsa mistik bir dinleri olan barışçı bir halkı yok etmeye gitmiş “beyaz adamın” gaddarlığını ortaya koyması açısından hiç mi takdir edilecek yönü yoktur Avatar’ın? Güzel görüntülü bir çizgi film izleme keyfi vermesi harici, evet hiç yoktur! Zira Avatar, bilinçaltımıza, “beyaz adam”a direnme “hakkı olan” insan versiyonunu kazıtmasıyla; işgali ve şiddeti tekil bir sapıklığa ve hırsa indirgemesiyle; dinin ve mistisizmin makbul şekilleri üzerine yaptığı bir imaj çalışmasıyla hiç de masum bir pozisyonda durmuyor. Bırakın yazının başında filmi coşkuyla karşılayan kimi yazarların iddialarını karşılamayı, o iddiaların tam da tersinin dayatıldığı bir film olarak Avatar Hollywood’un sıradan fantezi filmlerinden birisi olmanın ötesinde olumlu bir anlam atfedilmeyi hak etmiyor bence.
alıntı
derindüşünce
 
yaa cok pardon , ama bu yorumlari yazanlardan birsey rica edecektim , okadar alkol aliyorum bukadar kafayi bulamiyorum , acaba ne kullaniyorsaniz banda vermeniz mümkünmü ? , alalim güzelleselim ,tahminimce hafif bir sizofrenik paranoyaklik var arkadaslarda, ayiptir beyler
 
Arkadaşlar bu sadece güzel bir film. Son yıllarda bu film kadar güzel bir film izlememiştim doğrusu. Yanlız neden bu filmin illa ki bazı şeylerden esinlendiği hakkında bu kadar yorum yapmak ihtiyacında olduğumuzu pek anlayamadım. Herhalde güzel olan şeylere hemen sahiplenmek ihtiyacı hissediyoruz.
 
@ilon, kendi fikirlerinizi yazamaya üşenip, başka platformlarda yazılan niçin yazıldığı belli olan yazıları burada yayınlamanız, tartışmaya birşey katmıyor.
 
Hatice UysaL' Alıntı:
blackpeace83' Alıntı:
Habeşiştanın Yemen valisi olan Ebrehe'nin Mekke'yi ve Kabe'yi istila edip yıkmak için hazırladığı ordunun başarısızlığını ortaya koymakta ve Kabe'nin istiladan, tecavüzden korunacağına işaret edilmektedir. İbret alınması için fillerle donatılmış muazzam bir orduyu, en zayıf mahlukatını göndermek suretiyle nasıl helak ettiği anlatılmaktadır

+1

eywa=Allah
eywa'nın ağacı=Kabe
Pandoradaki gök insanlarının na'vi halkının kutsalına saldırması sırasında yetersiz kalan na'vi halkına yardımcı olan vahşi kuşlar yani ikranlar=ebabil kuşları
son teknolojiyle donatılmış gök insanlarının binlerce tankı tüfeği uçağı mekiği=ebrehenin filleri
Bunun dışında;
na'vi halkından biri öldüğünde gömme işlemi esnasında ruhun emanet verildiği mesajı...
tabiattaki bütün bitkilerin hayvanların toprağın bile bir biriyle iletişim halinde olmaları bu canlı varlıklarada ruh giydirildiği mesajı (ayette bahsedildiği gibi) ...

v.s...vs....v.s....

daha bi çok şey benzetilebilir aslında da öncedende dediğim gibi bakış açısıylada alakadar...
bence na'vi de ateist olmak biraz zor :lol:

filmi bişeye benzetemeyen arkadaşların filmi tekrar izlemelerini tavsiye ederim :wink:
:+1:
 
Geri
Üst