23 MAYIS EYLEMİ NEDEN ÖNEMLİ?
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 02/11/2011 tarihli ve 28103 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştı. Bu KHK ile tüm kurumlarda aynı unvanda olanların eşit ücret alabilmesi için düzenlemeler yer almıştı. Bahsi geçen kararnamenin taslak metninde eğitim iş kolunda görev yapan öğretmenler, sağlık iş kolunda, doktor dışında kalan diğer sağlık personeli, din görevlileri, polisler ve posta dağıtıcıları da bulunuyordu. Ancak kararnamenin yayınlanmasıyla birlikte zikrettiğimiz bu kesimlerin ek ödeme alacaklar içinde olmadığı görüldü.
Memurlarla hükümet arasındaki zam görüşmelerinin öncesinde ve halen bu mağduriyet Toplu Sözleşme masasının öncelikli konusu olmaya devam etmektedir. Şimdi yüksek sesle soralım:
-Yukarıda zikredilen çalışan kesimler, bu ek ödeme kararnamesinden neden çıkarıldılar?
Anlatalım efendim:
- Türkiye genelinde yetkili konfederasyon olan Memur-Sen bu 666 sayılı kararname ile ilgili bir operasyon yapmıştır da ondan. Evet, yanlış duymadınız. Yetkili sendika Memur-Sen’in operasyonu neticesinde bu çalışanlar ek ödeme alamamışlardır.
Bu memuru hükümete satmanın pazarlığı şu şekilde gelişmişti. Hükümet Ekim 2011’de bütçe çalışmalarına başlamış ve yeni bütçeyi dizayn ederken memura da %3’lük bir zam öngörmüştü. Yani 3+3 ile bütçeyi bağlamayı planlıyordu. Memur-Sen Konfederasyonu ise yetkili sendika olmanın verdiği panik ile hükümet bürokratlarına; “Biz Toplu Sözleşme masasında %3 + %3’e imza atamayız. Bunu imzalarsak şayet izah etmemiz mümkün değildir. Memurlar içinde en kalabalık grup olan Eğitim, Sağlık ve yukarıda zikrettiğimiz çalışanları bu 666 sayılı KHK’den çıkaralım. Bunlara Ekim 2011’de vereceğiniz ek ödemeyi biz Memur-Sen olarak masada alalım ve %3 + %3’ün üstüne bir de ek ödeme almış olalım teklifini götürdüler. Tabii ki bu teklif hükümetin de işine geldiği için kabul gördü ve zikrettiğimiz çalışanlar ek ödemeden yararlanamadılar.
Şimdi, yapılan Toplu Sözleşme görüşmelerinde ek ödeme gündeme gelecek ve ek ödeme alınacaktır. Memur-Sen bakın “Bunu ben alabildim, hükümet vermiyordu.” cümleleriyle güya memurun hakkını nasıl savunduğunu izah edecek.
Hükümetle birlikte Memur-Sen, bizlere eşeğimizi kaybettirip sonra da buldurarak, çirkin bir tezgâhı kurarak oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Bizler bu tezgâhı gördüğümüz için Kasım 2011’de Türk Eğitim-Sen olarak eylemlere başladık. Türkiye’nin tüm illerinde bütçe bağlanmadan eylemler yaparak her hafta, kamuoyunun gündemine konuyu taşımaya çalıştık. Bizler eylem yaparken eylemlerimizden rahatsız olan Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi alelacele bir basın açıklaması düzenleyerek, Türk Eğitim-Sen’i “Provokasyon”, “Manipülasyon” yapmakla itham ettiler ve bizim “Rol çalmaya çalıştığımızı, kendilerinin bu konuyu Toplu Sözleşme masasında gündeme getireceklerini hükümet bürokratlarıyla zaten bu konuda anlaştıklarını” söyleyiverdiler.
Değerli okuyucular, yukarıdaki açıklamayı yapan bir sendika genel merkezine sendikal literatürde ne ad verilir hepiniz çok çok iyi bilmektesiniz. Ben tekrar etmeyeceğim. Üyelerinden gelen tepkileri en aza indirmek, sendikaların yetki sürecinde kendisinden istifaları engellemek amacıyla geçtiğimiz aylarda yasak savma kabilinden bir eylem düzenlediler. Ancak bu çok geç kalmış eylemi birçok Memur-Sen üyesi yutmadı. Çünkü hükümetin bütçeyi bağladığı tarihten sonra ek ödeme konusunda yapılacak bir eylemin anlamı kalmamıştı.
Yalanın diz boyu olduğu bir toplu sözleşme süreci yaşıyoruz. Bu toplu sözleşme sürecinin toplu paslaşmaya dönüşmüş olması memurun ve emeklinin canını yakmaktadır. Bazı gerçekleri görebilmek için demek ki biraz daha canımızın yanması gerekecek.
Biz, ziyaret ettiğimiz her kurumda, hükümetin bütçeyi %3 + %3’e göre bağladığını, yaptıkları ek bütçe ile memur zammına ya 1+1 ya da 2+2’lik bir ekleme yapacaklarını anlatmıştık. Bu ek bütçeden gelecek rakamlarla memur zammının ya 4+4 ya da 5+5 olacağını, bu oranın Toplu Sözleşme masasına dahi oturulmadan hükümet ve yetkili sendika tarafından belirlendiğini açıklamış, gezdiğimiz okullardaki eğitim çalışanı arkadaşlarımızı bu Toplu Paslaşmaya tepki göstermeye davet etmiştik. Çünkü bu oranların bizlerin isteklerinin çok çok gerisindedir.
2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmemiştir. Yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz tam 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kalmışlardır. 75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamamıştır. Milli gelir içinde personele ayrılan ödenek oranı 2002 yılında %6,6 iken; 2011 yılında %5,6’ya gerilemiş; bu da kamu görevlilerimize ödenmesi gereken yıllık 7,72 milyar dolar tutarındaki kaynağın, memur ve emeklilerimizin cebinden alınıp, parasına para katan ayrıcalıklı kesime aktarılmasına neden olmuştur. 2012 yılının Nisan ayı itibarı ile yıllık enflasyon %11,14 olarak tespit edilmiştir. 2012 Ocak-Nisan arasında ise fiyatlar genel düzeyinde %3,09’luk bir artış olmuştur. Nisan ayı başında yapılanlarla birlikte son bir yıl içinde doğalgaza %33; elektriğe %22; benzine %23; mazota %24 zam gelmiştir.
Yukarıda zikrettiğimiz olumsuz tablo kabul edilebilir değildir. Bizler, insanca yaşayabileceğimiz ve ailelerimize mutlu bir gelecek kurabileceğimiz bir zam istiyoruz. Bu isteklerimiz afakî değil, gerçek hayatın bizlere dayattığı zorlukları aşabilmek adına dillendirilmiş isteklerdir.
23 Mayıs Çarşamba günü Türk memuru, sadece komik zam oranlarını bizlere önerenlere değil, aynı zamanda bu hükümete, dik duramadıkları için cesaret veren Memur-Sen zihniyetine karşı yapılacaktır.
AKP hükümeti 23 Mayıs Çarşamba günü yapılacak iş bırakma eylemini etkisizleştirmek amacıyla birçok yola başvuracaktır, şüphesiz. Hükümet ve yandaşı sendika Türk memurunu korkutmaya çalışacak, “Memurun grev hakkı yoktur, yaparlarsa sonuçlarına katlanırlar.” tehditleri savrulacak, iş bırakma eylemi baltalanmaya çalışılacaktır. Bizler inanıyoruz ki, tüm kamu çalışanları bu tehditlere, grev kırıcılarına aldırmadan hakları için meydanları dolduracak bir gün hayatı durduracaktır.
Bizler, Türk Eğitim-Sen olarak 23 Mayıs Çarşamba günü gerçekleştireceğimiz iş bırakma eylemine katılan tüm çalışanlarımızın teminatıyız. Uluslar arası sözleşmeler, Anayasanın 90. maddesi ve mahkeme kararları greve giden çalışanların lehinedir. 23 Mayıs Çarşamba günü yapacağımız iş bırakma eylemine sendikalı, sendikasız ya da Memur-Sen üyesi olan tüm kamu çalışanlarının katılımlarını bekliyoruz. İş bırakma eylemi ile ilgili tüm hukuki prosedürümüzü ve evraklarımızı tamamladık. İş bırakma eylemimiz için arzu eden sendikalı ya da sendikasız kamu çalışanları için gerekli savunma evraklarını bütün çalışanlarla paylaşıyorum.
Sendikalı Çalışanlar İçin Gerekli Evraklar:
http://www.unsalerkan.com/FileUpload/ks ... aklari.rar
Sendikasız ve Memur-Sen Üyesi Çalışanlar İçin Gerekli Evraklar:
http://www.unsalerkan.com/FileUpload/ks ... aklari.rar
Bu vesileyle, tüm kamu çalışanı arkadaşlarımızı haklarımız ve geleceğimiz için 23 Mayıs Çarşamba günü düzenleyeceğimiz iş bırakma eylemine davet ediyor; Türk memurunu açlığa ve sefalete sürükleyen hükümete ve memura değil de hükümete Can Simidi olmaya çalışan, sahte sendikaya okkalı bir ders vermeye çağırıyorum.
kaynak :
http://www.kamudanhaber.com/23-mayis-ey ... ,1119.html