SabahNamazı Dünya İçindekilerden Değerli

Kodla Büyü

karesiweb

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
450
Dünya içindeki herşeyden değerli olan sabah namazına
kısık sesli bir mp3 dosyası ile kalkılabilir.
Alarm sesi ayarlanamayan telefonlar için
nero wave editor yada ses kaydedici aracılığı ile
ses yüksekliği azaltılabilir.
 
1. Sabah namazını kılan, Allah'ın garantisindedir

Sabah namazı, günün ilk imtihanı, ilk ibadetidir. Dolayısıyla güne iyi başlayıp ilk imtihanı başarmalısınız ki, diğer imtihan ve tehlikelere karşı daha güçlü ve donanımlı olasınız.

Nitekim Peygamberimiz (a.s.m.), "Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır." (Kütüb-i Sitte, c.17, s.541) buyurarak bu gerçeği belirtmiyor mu?

Sabah namazını kılarak, güne "Allah'ın garantisi" altında başlayan bir mü'min, artık ertesi güne kadar karşılaşacağı mücadele ve tehlikelerde büyük bir güven ve güç sahibidir.

Bir insan güne nasıl başlarsa, genellikle geceye kadar öyle devam eder. Güne iyi başlayan, nefis ve şeytana karşı giriştiği savaşta zafer kazanan bir mü'min yatıncaya kadar başarılı olacaktır.

2. Sabah namazının sünneti bile dünyadan hayırlıdır.

Sabah namazı o kadar önemlidir ki, onun sünneti bile teheccüd namazından sonra en kuvvetli sünnettir. Hadiste,

"Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin.",

"O, dünyanın tamamından hayırlıdır." buyrulmuştur. (Kütüb-i Sitte, c.8, s.424)
Acaba sabah namazına engel gibi gösterilen hangi bahane, bir insanı düşmanların kovalamasından daha tehlikeli ve dünyanın tümünden daha değerli olabilir?

Namaza bahane gösterdiğimiz hangi sıkıntı, hangi tehlike, bizi düşmanların kovalaması kadar korkunç olabilir?

Bu durumda bile sabah namazını kılmamız emrediliyor. Çünkü, her şeyin sahibi Allah'tır. Onun emri yapıldıktan sonra hiçbir tehlike bize zarar veremez. Verse bile, görünüşte dünyamız yıkılmış, ama ahiretimiz kurtulmuş olur.

Faniyi verip bakîyi kazanan zarar eder mi?

3. Hz. Ömer (ra) yaralıyken bile sabah namazını kıldı

Peygamberimizin (a.s.m.) güzide sahabeleri namaza öylesine önem verirlerdi ki, onun uğrunda hiçbir engel tanımaz, savaş, yaralanma, ölüm bile vız gelirdi.

Dünyada iken cennetle müjdelenenlerden Hz. Ömer (r.a.), kanlı bir suikaste uğramıştı. Yarasından kanlar akarken sabah namazını kılmış, namazı terk etmeyi aklından bile geçirmemişti.

Yine Hendek Savaşında yaralanan Sa'd bin Rebi (r.a.) için mescidin içinde çadır kurulmuş, kanları akarken orada namazını kılmış ve bu hal üzere vefat etmişti.

Şu müthiş olaya bakın:

Peygamberimiz (a.s.m.) ve ashabı Zâturrikâ' Gazvesine çıkmışlardı. Bir yerde mola verildi ve Peygamberimiz Abbâd bin Bişr (r.a.) ile Ammar bin Yasir'i (r.a.) bir geçidin girişine nöbetçi tayin etti.

Bu iki zat geçidin ağzına gelince Ammar yattı, Abbâd ise namaz kılmaya başladı.

Onları izleyen bir müşrik, namaz kılan Abbâd'ın silüetini görünce derhal bir ok attı ve ok eliyle koymuşçasına hedefini buldu. Ancak Hz. Abbâd, oku eliyle çıkarıp namaz kılmaya devam etti. Müşrik onun namaz kılmaya devam ettiğini görünce okun isabet etmediğini sanarak tekrar ok attı. Derken üçüncü kez ok attı. Çünkü Abbâd namaz kılmaya devam ediyordu. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik onların iki kişi olduklarını görünce kaçtı.

Ammar, arkadaşından akan kanları görünce:

"Sübhanellah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?" diye sordu.

Abbâd'ın verdiği cevaba dikkat edin kardeşlerim:

"Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim." (Kütüb-i Sitte, c.10, s.199)

Bu nasıl imandır, bu ne muhteşem teslimiyettir ki, vücuduna saplanan okları, bir iğneden farksız görüyor?

İşte sahabenin dünyasında namazdan daha önemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını, mallarını, her şeylerini feda etmekten çekinmezlerdi.

4. Sabah namazının vakti güneş doğunca çıkar

Her namaz vakti, mühim bir inkılâp başı olduğu gibi, Allah'ın büyük bir tasarrufunun aynası ve o tasarruf içindeki İlâhî ihsanın mazharıdır.

Sabah namazının vakti de, çok mühim mesajları hatırlatmaktadır. Bu husus Sözler isimli eserde şöyle anlatılır:

"Fecir zamanı, güneşin doğuşuna kadar ilkbahar zamanına, hem insanın anne karnına düştüğü ana, hem göklerin ve yerin altı günde yaratılmasından birinci gününe benzer ve hatırlatır ve onlardaki İlâhî şuunatı ihtar eder."
Görüldüğü gibi, sabah namazının vakti, "insan, dünya ve kâinat" ile ilgili çok önemli anları hatırlatmaktadır ki, bunlar hem mühim bir inkılâp başı, hem mühim bir tasarrufun ve İlâhî ihsanın mazharıdırlar.

Her namaz vakti gibi, sabah namazının vakti de çok mühimdir. Ne var ki, bazı Müslümanlar, sabah namazının vaktini bilmiyor ve önemsemiyor. Sanıyorlar ki, sabah namazı öğleye kadar kılınabilir. Oysa bu yanlıştır. Sabah namazının vakti, imsak vaktinde başlar, güneş doğunca biter.

Takvimlerde yazan imsak vakti, sabah namazının başladığı ilk vakittir. Fakat faziletli olan, sabah namazını güneş doğmadan otuz-kırk dakika önce kılmaktır. Yine takvimlerde "güneş" diye belirtilen vakit, güneşin doğduğu ve sabah namazının vaktinin çıktığı anı gösterir.

Demek ki, sabah namazını mutlaka güneş doğmadan önce kılmak gerekir. Güneş doğduktan sonra sabah namazının ancak kazası kılınır. Bazı kimseler, "Güneş doğduktan sonra kılarsak borcumuzu öderiz, ama sevabı olmaz." diye düşünüyorlar. Bunun gerçekle bir ilgisi yoktur. Nasıl ki, yatsı ezanı okunduğunda akşam namazının vakti çıkar; güneş doğunca da sabah namazının vakti çıkmış olur. Bu yüzden mutlaka güneş doğmadan önce kalkıp kılmak gerekir.

Böyle olmasaydı, niçin Peygamberimiz (a.s.m.) ve arkasından gelen milyarlarca Müslüman, asırlardır sabahın karanlığında caminin yolunu tutuyor?
 
Srebrenica' Alıntı:
Konunun amacını anlayamadım.
Bir hatırlatma sadece ilgili olanlara tıpkı kullanıcı ismindeki gibi...
---
Bir iddaa maçı Galatasaray ile küçük bir Anadolu takımının maçına
Galatasaray kazanacak diyenlere 1'e 50 verse iddaa bağımlıları sazan gibi atlardı.
Dünya içindeki herşeyden değerli olduğu belirtilen Sabah Namazına Rabbim
1'e kaç veriyor Acaba?
 
Neden sabah namazı dünya ve içindekinden hayırlıdır?

“Sabah namazının çok sevaplı bir ibadet olduğunu bildiğimiz için vaktinde kılmaya önem veriyoruz. Ancak bazen uykuya dalarak vaktinde kılamadığımız da oluyor. Güneşten sonraya kalan namazımızı nasıl kılacağız? Eda mı, kaza mı olacak? Sünnetiyle mi, sadece farzıyla mı kılacağız? Bu konuda bilgi ve ikaza ihtiyacımız var.”

Sabah namazı çok önemlidir. Efendimiz şafak vaktinde kılınan namaza şöyle dikkat çekmiştir:

- Fecir vaktinde kılınan iki rekat namaz, dünyadan da, dünyanın içindekinden de hayırlıdır!

- Neden böyledir? Çünkü dünya da, içindeki hayra harcanmayan mal da ebedi hayatta geçer akçe değildir. Ancak, kılınan iki rekat namaz, dünyanın vermediği faydayı verecek, sahibini cehennem azabından kurtarmakla kalmayacak, cennetin güzelliklerine de kavuşturacaktır. Öyle ise bu derecede kudsi olan sabah namazını vaktinde kılmak için akşam erken yatmalı, sabah da erken kalkmalı, güneş çıkmadan dünyadan da kıymetli olan sabah namazı vaktinde eda edilmelidir. Bununla beraber, bunca dikkate rağmen uyanamaz da, sabah namazı güneşten sonraya kalırsa ne olacak?

Bu takdirde artık her şey mahvoldu, bitti demek değildir elbette. Bu defa da yapılacak ilk iş, güneşin çıkışından kırk beş dakika sonra, yani kerahet vakti çıkınca sabah namazını sünnetiyle birlikte kaza etmektir. Böylece vaktinde kılma sevabı alınmasa da borçlu kalma günahından kurtulma söz konusu olur. Bu gibi arzu edilmeden düşülen hatalarda mühim olan bir konu da şudur: Hatayı yapan insan, bundan derin üzüntü duymalıdır. Vaktinde yapmadığı ibadetinden dolayı vicdan azabı çekmelidir ki, tekrar etme temayülü söz konusu olmasın.

Gerçek olan odur ki, insan günahından dolayı ne kadar üzüntü duyar, vicdan azabı çekerse o kadar iman kuvvetine sahip olduğu anlaşılır.

Efendimiz bunu çarpıcı bir ifadeyle şöyle dikkatimize verir:

- Mümin, günahını üzerine yıkılacak dağ gibi büyük görür, üzüntü duyar; münafık ise burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alır, kayıtsız kalır! Günahını büyük görme duygusu, tekrar etmeme tedbirine sevk eder, küçük görme duygusu da tekrar etme tembelliğine teşvik eder. Burada hatırlanması gereken bir nokta da şu olsa gerektir: Sabah namazı, güneşin doğuşundan sonraya kalınca, öğleden önce kılınacak olursa sünnetiyle birlikte kaza edilir. Öğleden sonraya kalırsa, sünnetiyle birlikte kaza etme fırsatı kaybolmuş olur, sadece farzını kaza etme imkanı kalmış olur. Bu yüzden sabah namazını vaktinde kılamayanlar hiç olmazsa kerahet vakti çıkınca hemen sünnetiyle birlikte kılmayı ihmal etmemeli, öğleden sonraya bırakıp da sünnet sevabından da mahrum kalmaya maruz kalmamalıdır.

AHMED ŞAHİN
 
çok iyi denk geldi, ihtiyaca binaen gördüm sanki bu yazıyı. Allah razı olsun :oops:
 
Hayret bekliyorum konu eskidenki gibi tartışmaya dönecek diye. Ama millet tartışmaktan bıktı heralde. Bir kişi tartışmaya dökse herkes haftanın stresini ondan çıkartır. Yoğun bir haftanın ardından millet patlamak üzere. :P
 
habibocak' Alıntı:
Neden sabah namazı dünya ve içindekinden hayırlıdır?

“Sabah namazının çok sevaplı bir ibadet olduğunu bildiğimiz için vaktinde kılmaya önem veriyoruz. Ancak bazen uykuya dalarak vaktinde kılamadığımız da oluyor. Güneşten sonraya kalan namazımızı nasıl kılacağız? Eda mı, kaza mı olacak? Sünnetiyle mi, sadece farzıyla mı kılacağız? Bu konuda bilgi ve ikaza ihtiyacımız var.”

Sabah namazı çok önemlidir. Efendimiz şafak vaktinde kılınan namaza şöyle dikkat çekmiştir:

- Fecir vaktinde kılınan iki rekat namaz, dünyadan da, dünyanın içindekinden de hayırlıdır!

- Neden böyledir? Çünkü dünya da, içindeki hayra harcanmayan mal da ebedi hayatta geçer akçe değildir. Ancak, kılınan iki rekat namaz, dünyanın vermediği faydayı verecek, sahibini cehennem azabından kurtarmakla kalmayacak, cennetin güzelliklerine de kavuşturacaktır. Öyle ise bu derecede kudsi olan sabah namazını vaktinde kılmak için akşam erken yatmalı, sabah da erken kalkmalı, güneş çıkmadan dünyadan da kıymetli olan sabah namazı vaktinde eda edilmelidir. Bununla beraber, bunca dikkate rağmen uyanamaz da, sabah namazı güneşten sonraya kalırsa ne olacak?

Bu takdirde artık her şey mahvoldu, bitti demek değildir elbette. Bu defa da yapılacak ilk iş, güneşin çıkışından kırk beş dakika sonra, yani kerahet vakti çıkınca sabah namazını sünnetiyle birlikte kaza etmektir. Böylece vaktinde kılma sevabı alınmasa da borçlu kalma günahından kurtulma söz konusu olur. Bu gibi arzu edilmeden düşülen hatalarda mühim olan bir konu da şudur: Hatayı yapan insan, bundan derin üzüntü duymalıdır. Vaktinde yapmadığı ibadetinden dolayı vicdan azabı çekmelidir ki, tekrar etme temayülü söz konusu olmasın.

Gerçek olan odur ki, insan günahından dolayı ne kadar üzüntü duyar, vicdan azabı çekerse o kadar iman kuvvetine sahip olduğu anlaşılır.

Efendimiz bunu çarpıcı bir ifadeyle şöyle dikkatimize verir:

- Mümin, günahını üzerine yıkılacak dağ gibi büyük görür, üzüntü duyar; münafık ise burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alır, kayıtsız kalır! Günahını büyük görme duygusu, tekrar etmeme tedbirine sevk eder, küçük görme duygusu da tekrar etme tembelliğine teşvik eder. Burada hatırlanması gereken bir nokta da şu olsa gerektir: Sabah namazı, güneşin doğuşundan sonraya kalınca, öğleden önce kılınacak olursa sünnetiyle birlikte kaza edilir. Öğleden sonraya kalırsa, sünnetiyle birlikte kaza etme fırsatı kaybolmuş olur, sadece farzını kaza etme imkanı kalmış olur. Bu yüzden sabah namazını vaktinde kılamayanlar hiç olmazsa kerahet vakti çıkınca hemen sünnetiyle birlikte kılmayı ihmal etmemeli, öğleden sonraya bırakıp da sünnet sevabından da mahrum kalmaya maruz kalmamalıdır.

AHMED ŞAHİN
Allah razı olsun hocam...bugün kalkamadım sanki benim için yazmışsın
 
"Sabah Namazına Nasıl Kalkılır" kitabı bu konuda epey yardımcı oluyor, okumanızı tavsiye ederim.
Osmanlı döneminde Sultan III. Murat Han bir sabah namazını kaçırmış… Yüceler yücesinin huzuruna çıkmadan evvel, çabuk davranarak nefsini hesaba çekmiştir. Geçirdiği duygusal incinme neticesinde “Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan” adlı derin manalı bir şiir kaleme almıştır. Bu şiirde manevi körlüğü zemmetmiş, uykudan açılmayan gözlerini gafletten uyanmaya çağırmıştır. Seher vaktinde cümle mevcudatın lisan-ı halleriyle Allah’ı zikrettiğini, eşref-i mahlûkat olan insanın bu hususta gevşek davrandığını dile getirmiştir. Dünyanın geçiciliğini hatırlatarak mala, mülke, makama yaslanan insanların güvenli ve doğru bir yolda yürümediklerini hatırlatmıştır. Bilindiği üzere şair sultanlardan biri olan III. Murat, “Muradî” mahlâsıyla şiirler yazmıştır.
UYAN EY GÖZLERİM GAFLETTEN UYAN

Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır, inan.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Semâvâtın kapuların açarlar.
Mü’minlere rahmet suyun saçarlar…
Seherde kalkana hülle biçerler.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
Yedi iklim benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Benim, Murad kulun, suçumu affet.
Suçum bağışlayub günahım ref’ et.
Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
 
BBNET
Geri
Üst