ORTA TEKNOLOJİ ORTA GELİR TUZAĞI

Kodla Büyü

intel4004

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
893
Orta teknoloji ve orta gelir tuzağı

09.05.2015 Cumartesi

İNGİLTERE, kişi başına ortalama 10 bin dolar gelirden 25 bin dolara çıkabilmek için 55 yıl beklemiş, Amerika 44 yıl, Fransa 32, İtalya ve İspanya 31'er yıl beklemişler.
Ama buna karşılık Kore 10 bin dolardan 25 bin dolara 19 yılda, Tayvan 18 yılda, Japonya 22 yılda sıçramış.
Peki biz ne kadar bekleyeceğiz? Son yıllarda yükselmek bir yana geri düşme eğilimine girdik; ekonomimizin dolar bazında büyümesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deyimiyle 'patinaj' yapıyor.
Büyümemizi ihracatla yapacağız; ama bunu başaramıyoruz. İhracatımız arttıkça dış ticaret açığımız da artıyor. Oysa ihracatımızın ithalatımızdan fazla olması durumunda 'ihracatla büyüme'den söz edebiliriz; öbür türlü ihracata çalışan sektörlerin büyümeye katkısı ancak iç pazara yaptıkları katkıyla sınırlı kalır.
Peki ne yapacağız da ithal ettiğimizden daha fazla şey ihraç edeceğiz?
Birkaç hafta önce yazdım; bizim en fazla ithal ettiğimiz şey aslında bilgi. Bilgiyi kendimiz üretemediğimiz için başkalarından alıyoruz. Ve bilgiye ödediğimiz para toplam ithalatımızın üçte biri kabaca.
Bu sayfadaki grafiği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TOBB'un düşünce üretme kuruluşu TEPAV'ın yöneticisi Prof. Dr. Güven Sak'ın geçenlerde yaptığı bir sunumdan aldım.
Grafik, Türkiye'nin yaptığı ihracatın kompozisyonunu OECD ülkeleriyle kıyaslıyor.
Görüyorsunuz, bizim ihracatımız için yüksek teknoloji içeren ürünlerin miktarı 2000 yılından beri düşüşte (yüzde 8'den 4'e). Buna karşılık 'orta teknoloji'li ürünlerin oranı 2000'den 2005'e geçerken sıçramış ve orada kalmış, yüzde 30'larda.
Bu aslında şu demek: Biz 2000 yılında kabaca ne kadar yüksek teknoloji ürünü üretiyorsak bugün de üç aşağı beş yukarı o kadar üretiyoruz o yüzden toplam ihracatta yaşanan büyümede yüksek teknolojili ürünlerin payı bırakın yerinde saymayı azalıyor.
Problemlerimizin yattığı yer tam burası.
Başkasının ürettiği bilgiyle ve lisansıyla bile olsa yüksek teknoloji üretimimizin toplam içindeki payını arttıramamamız aslında çok vahim bir duruma işaret ediyor.
Türkiye sadece orta gelir tuzağına takılıp kalmıyor; orta teknoloji tuzağının da içinde ülkemiz.
Geçenlerde yine Prof. Dr. Güven Sak'ın bir yazısından öğrendim, yıllar önce biz Korelilerden gelip bizim teşvik sistemimizi incelemelerini istemişiz. Onlar da yazdıkları raporda kibarca bizim teşvik sistemimizin fazla 'eşitlikçi' olduğunu söylemişler.
Yani biz aynı anda herkese, her sektöre teşvik veriyoruz. Oysa Kore, seçilmiş sektörlere odaklanarak uyguladı teşviklerini. Onlar bu sayede 10 bin dolardan 25 bin dolara 20 yılın altında sıçradılar.
Bakalım biz kaç yıl bekleyeceğiz.

Eğitime yatırım yapmadan sıçrayamayız

YÜKSEK teknolojili ürünler üretmek için sadece bilim insanlarına, o bilimi teknolojiye çevirecek mühendislere, bu tasarımlarda gelecek görecek girişimcilere ihtiyacımız yok. Bir de o ürünleri üretecek işçi ve ustabaşları lazım bize.
Nitelikli bir işgücüne sahip değilseniz, yabancı sermaye de kendi teknolojisiyle gelip burada üretim yapmıyor, yerli sermaye de.
Türkiye'nin görece gençlerinin, 25-34 yaş grubu nüfusumuzun sadece yüzde 46'sı lise ve üstü okul mezunu; yüzde 54 niteliksiz.
Yüksek teknolojili ürünler üretmek, bunların ihracat içindeki payını arttırmak sadece üstyapıyla ilgili bir sorun değil anlayacağınız; hatta esas altyapıyla ilgili.
Biz aynı anda hem herkesi eğitmek hem de eğitim kalitemizi bugün olduğu yerin katbekat üstüne çıkarmak zorundayız. Bunu yapmadan zenginleşmek söz konusu değil.

İsmet Berkan


Üniversitelerde mühendislik fakülteleri etrafında kurulan teknokentlerde araştırma yapmak için devlet desteği alan pek çok şirket var umarım teknoloji alanında yapılan yatırımlar 90'lardaki batık bankalar gibi ortadan kaybolmazlar...
 
YABANCI MİMARLAR SORUNU....
Erken Cumhuriyet Dönemi'ndeki yabancı mimarlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Ankara’nın başkent olmasını takip eden 1920’li yıllar ile 1940’lı yıllar arasındaki süreçte kalifiye yerli mimar eksikliğini telafi etmek için ve yeni gelecek idari kadroları eğitmek için ağırlıklı olarak başkent mimarisinde etkili olmuş bir grup Avrupa kökenli mimarlardır.

İçindekiler [gizle]
1 Neden yabancı mimarlar
2 Genel bir bakış
3 Bu dönemde görev almış mimarlar
4 Resim galerisi
5 Ayrıca bakınız
6 Konu ile ilgili yayınlardan seçmeler
7 Kaynakça
Neden yabancı mimarlar[değiştir | kaynağı değiştir]
1923 yılında kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni bir devlet olması ve kendini mümkün mertebe Osmanlı İmparatorluğu’nu temsil eden kavramlardan uzak tutması mimariye de yansımıştır. Aynı bağlamda iç politik nedenlerden dolayı Osmanlı döneminde çalışmış kadrolardan da uzak durulması tercih edilmeye başlanmıştı.

Ankara’nın yeni başkent ilan edilmesi bu konuda son derece önemli bir sembolik adım teşkil ediyordu. Yaklaşık 30.000 kişilik bir nüfusa sahip olan şehirde başkent olmasından doğacak ihtiyaçların başında yeni hükümet binaları, eğitim ve sağlık yapıları ve altyapı düzenlemeleri geliyordu. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Osmanlı döneminde eğitim görmüş ve iş tecrübesine sahip kişilerin tecrübelerinden yararlanıldı. 1927 yılından itibaren de hükümet politikası olarak yurtdışından yabancı uzmanlar getirildi. Bu uzmanların görevi hem onlardan beklenen projeleri gerçekleştirmesi, hem de sahip oldukları modern fikirlerlerle yeni idari kadroları eğitmeleri beklendi. Bu getirilenler arasında mimarlar, inşaat mühendisleri ve şehir plancıları da vardı.[1]

Genel bir bakış[değiştir | kaynağı değiştir]
Yeni kurulan devletin yeni başkentinin Ankara olması nedeniyle bu şehirde yeni idari binaların inşa edilmesi ihtiyacı doğmuştur. İhtiyaç fazla olmasına rağmen yeterli sayıda mimar olmaması nedeniyle 1927’den sonra Avrupa’dan gelen mimarlara projeler yaptırılmıştır. Almanya, Avusturya, Fransa ve İsviçre’den gelen toplam 40 mimar ve şehir plancısı 1924 ile 1942 yılları arasında Türkiye’de birçok projeye imzalarını attılar.[1] Bu mimarlar ve şehir plancıları arasında Gudrun Baudisch, Rudolf Belling, Paul Bonatz, Ernst Arnold Egli, Martin Elsaesser, Anton Hanak, Franz Hillinger, Clemens Holzmeister, Werner Issel, Hermann Jansen, Theodor Jost, Heinrich Krippel, Carl Christoph Lörcher, Robert Oerley, Bernhard Pfau, Bruno Taut ve Josef Thorak yer almaktaydı.[1] Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayıp 1940’lara kadar devam eden, hatta daha sonrasında projelerin sürdüğü bu dönemi Avrupa avangardı olarak niteleyen mimarlık eleştirmenleri de olmuştur. [2]

Bu döneme hâkim olan yabancı mimarların ağırlıklı olarak Orta Avrupa’dan (Avusturya ve Almanya) gelmeleri nedeniyle, o dönemde baskın olan neo-klasik akım da mimari üslup olarak uygulamalara yansımıştır. Bu dönemde inşa edilmiş yapılara bakıldığına ağırlıklı olarak simetrik planların yaygın olduğu gözlemlenebilir. Ağır basan diğer mimari özellikler de yalın ve simetrik cepheler, seri şekilde kendini tekrarlayan pencereler, neo-klasik üslupta yaygın bir tasarım olan anıtsal boyutta merdiveler ve sütunlu giriş düzenlemeleridir. Dönemin önemli eserleri arasında Çankaya Köşkü’nün bir parçası olan Pembe Köşk (Gudrun Baudisch ve Clemens Holzmeister; 1930–1932), Ankara Opera Sahnesi (Paul Bonatz; 1946–1947), Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (Bruno Taut, 1937), TBMM binası (Clemens Holzmeister, 1938–1963), Yargıtay binası (Clemens Holzmeister, 1933–1935) yer almaktadır.[3]

Bu yapılar arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının Cumhuriyeti simgelemesi nedeniyle ayrıca bir önemi vardır. Clemens Holzmeister’in tasarımını gerçekleştirdiği bu yapının Hermann Jansen tarafından hazırlanan Jansen planına göre Çankaya yolu ile Dikmen arasında kalan ve de Devlet Mahallesi denilen alandaki en yüksek noktada inşa edilmiştir.[4]

Bu dönemde görev almış mimarlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Anton Hanak
Bernhard Pfau
Bruno Taut
Carl Christoph Lörcher
Clemens Holzmeister [5]
Ernst Arnold Egli [6][7]
Franz Hillinger
Gudrun Baudisch
Heinrich Krippel
Hermann Jansen
Josef Thorak
Martin Elsaesser
Paul Bonatz
Robert Oerley
Rudolf Belling
Theodor Jost
Werner Issel

KAYNAK...... https://tr.wikipedia.org/wiki/Erken_Cum ... 1_mimarlar


Günümüzde türkiyedeki büyük projelerin altında türk mimarların imzaları var sanıyorsanız yanılırsınız...
 
BBNET
Geri
Üst