Öğretmenler az çalışıp, çok mu kazanıyor?-Abbas Güçlü

Kodla Büyü
Eğitimi olduğu gibi öğretmenleri de yakından tanımıyoruz. Eğer öyle olmasaydı, onları az çalışıp, çok maaş almakla itham etmezdik...
Sanılıyor ki, öğretmenler sadece derse girip, çıkıyor. Oysa her ders için ayrı bir hazırlık süreci, sınavların okunması, ödevlerin değerlendirilmesi, zümre toplantılarına katılması gibi daha onlarca hiç gözükmeyen görevleri var...
Aynı mantıkla bakarsak, milletvekilleri Meclis’e ne kadar geliyor, imamlar camide ne kadar kalıyor, şoförler direksiyon başında kaç saat kalıyor, sanatçılar sahneye kaç saat çıkıyor?..
Batılı üniversitelerde hocalara, haftada 10 saatten fazla ders yükü verilmez. Oysa bizde 30, 40 saate kadar çıkıyor. Fazladan verilen ek ders ücreti ise devede kulak.
İlk ve orta dereceli okullarda ise maaşa karşılık olarak, evet 15 saatlik bir ders yükü var ama uygulamada bu yük artıkça artabiliyor. Örneğin tek öğretmenli köy okullarında yani iki, üç sınıfın bir arada olduğu okullarda, bu yük inanılmaz boyutlara gelebiliyor. Ayrıca o hep örnek verilen Batı ülkelerinde sınıflar 20, 25 öğrenciyi geçmezken bizde 70, 80’lere kadar çıkabiliyor...
Öğretmenlerin yaz tatili de, herkesin gözüne batıyor. Önce 4 ay dediler, sonra üç aya indirdiler, şimdi de 2 ay bile çok denip kısaltılmaya çalışılıyor. Oldu olacak hepten kaldırsınlar!
Peki diğer meslekler neden hiç sorgulanmıyor da hep öğretmenler göze batıyor diyenler var? Örneğin milletvekilleri ve yargının yazın tatili niye hiç konuşulmuyor diye emsal gösterenler oluyor...
Şimdi birileri de çıkıp, onlara sırtüstü yatıyorlar, derse çok ayıp ederler.
Çünkü tıpkı öğretmenlerin görev süreleri gibi milletvekilleri ve yargıçların görev süreleri de saatlerle sınırlı değil...
Keşke olanaklar elverse de diğer tüm meslek mensuplarına da, öğretmenlere verilenden çok daha fazlası verilse. Ama şunu sakın unutmayalım. Eğer bir ülkede, hele hele Türkiye gibi ülkelerde, yani 20 milyona yakın öğrenci ve 30 milyona yakın velinin olduğu bir ülkede, öğretmen mutsuzsa, toplumun mutlu olmasını beklemek hayalcilik olur!..

İçişleri Bakanı Şahin
Şu günlerde, kimin yerinde olmazdınız diye bir anket yapılsa, herhalde ilk sırada İçişleri Bakanı İdres Naim Şahin gelir. Hiç kimse, durduk yerde, onu, bu tartışmalı konuma getirmedi. Dilinin belasını çekiyor. Bazı bakanlar gibi hiç konuşmasa, başı hiç ağrımayacaktı. Söylediklerini, yaptıklarını onaylıyor muyuz? Kesinlikle hayır. Eminim ki kendisi de aynı rahatsızlığı duyuyordur.
Benim bu yazıyı yazmamın nedeni ise tıpkı onun başkalarına yaptığı haksızlığı, başkaları da ona yapıyor. İnsani duruşu, acımasızca eleştiriliyor. Yazının başında da söylediğim gibi, bugüne kadar kendisine yöneltilen eleştirilerin hepsinde haklılık payı olabilir ama benim de yakından şahit olduğum bir yönü var ki, o da görmemezlikten gelinemez, insani değerlerden tümüyle yoksun olduğu söylenemez...
Hemen her gün onlarca öğrenciden burs isteği geliyor. Bunların bir bölümünü ilgili kurumlara, bir bölümünü tanıdıklara, bir bölümünü de ilgili üniversitelere yönlendirerek çözmeye çalışıyoruz. Ama içlerinde bazen öylesine zor olanlar çıkıyor ki, işte onları da bu köşede yazarak, hayırsever kurum ve kişilerin takdirine bırakıyoruz...
Fazla değil birkaç ay önce, farklı aralıklarla, biri Japonya’da, diğeri Almanya’da çok zorda kalan iki öğrencinin burs isteklerini bu köşede dile getirdik. Daha önce de benzer çok burs arayışları oldu. Ama hiçbir zaman, hiçbir siyasetçiden, hele hele bakanlardan, ben bu öğrencilere burs desteği sağlarım diye geri dönüş olmadı. Ama Bakan Şahin, hiç tanımamasına rağmen, her iki öğrenciye de sahip çıktı. Birine emekli maaşını gönderiyor diğerine de milletvekili maaşının bir bölümünü. Arada bir öğrenciler arıyor ve kendilerine gösterilen ilgiden müteşekkir olduklarını dile getiriyorlar. Ama öğrencilere gösterdiği bu kadirşinaslık, diğer konulardaki hatalarını örtmez. Örtmemeli de. Ancak hiç kimse de, insani değerlerden yoksun olduğuna, en azından bana, o öğrencilere ve ailelerine inandıramaz!..
Özetin özeti: Her şey öylesine birbirine karıştı ki, yüzde 100 doğrular konusunda bile tereddütler oluştu. Dün olduğu gibi bugün de en büyük sorunumuz tahammülsüzlük, diyalog ve ayaküstü söylenen laflar...
 
Arkadaşlar ben tartışmanın her iki tarafınında haklı olduğu yönler görüyorum. Bir taraftan ihalelerle peşkeşlerle milyonlarca lira birilerinin cebine yüzde 3-4 olarak değil yüzde 500-1000 olarak giriyor memura gelince çingene pazarlığına dönüyor. Ama diğer taraftan da ne öğretmenlerin tamamı nede memurların tamamı aldığı maaşı haketcek kadar çalışıyor. Ben kendi okulumda gözlemliyorum, öğretmenler sabah geliyor zaten çoğunun toplasan 20 saat dersi var yok. Derse 5 -10 dakika geç giriyor derste biraz lak lak daha zil çalmadan öğrenciler kapının önünde sıraya diziliyor kim daha önce çıkacak diye. Öğle olunca gidiyor çarşı pazar gez toz. Sınav hazırlama dersen internette hazır testler. Okuması 10 dakka. Sınıflar bilgisayarlar var aç morpa vitamin o anlatsın sen cep telefonundan limangoya gir. Ve işin acı tarafı memur zam oranlarını en çok onlar eleştiriyor. İşini hakkıyla yapan öğretmen yüzde 30 u geçmez inanın. Bence olayın memur iktidar maaş zammı oranı tartışmasından sistem tartışmasına dönmesi lazım. Bence eğitiminde yarı özelleşmesi lazım. Her okulun yönetim kurulu olacak, kurul idareciyi seçecek o da çalışmak istediği öğretmeni seçecek. Çalışmayan öğretmene yol verecek, vermezse eğer kurul idareciye yol verecek. Maaşlar devlet tarafından belirlenecek ki özel sektörün acımasızlığı ortadan kalkacak, devlet sektörünün yatarak maaş alma dönemi sona erecek. Naçizane fikrim budur.
 
iç işleri bakanı dün açıklama yapıyor. bakın çok önemli bir durumu imalı bir şekilde nalatıyor bu aslında ülkenin gerçkek fotoğrafı. sipiker idris nasim şahine soruyor. kayserideki polisin şehit olması olayında 60 km o arabyı takip edip neden durdurmadınız. cevap çok enterasan
- belki o arabadakiler evlerine rızık gönderen insalar olabilir diye durdurmadık
kaçakçıyı polise feda edene bir zihniyet. idris naim şahin buna isyan ediyor ama yapacak bir çarem yok diyor. ben bu adamı destekliyorum. normal şartlarda o arabanın bir şekilde durudurlması gerekiyordu ve o polisin ölmememsi gerekiyordu ama hükümetin açılım politikası herkezin elini kolunu bağladı
 
Arkadaşlar ben imam olmak istiyorum. Hem sevap hem para kazanmak istiyorum. Hem onlara sallayanda yok hükümetten. En güzel meslek hem bu dünya için hemde ahiret için...
 
Bu Gerçekten bilmiyorum. Ha ha. Sana daha iyi bir cevap bulacağını umuyorum.
hmp.gif
 
Geri
Üst