Filmin gelişini televizyon reklamlarında ilk gördüğüm günden itibaren sabırsızlıkla bekledim. Toplumumuzda kitap okumayı seven insanlar olduğu kadar kitabı alıp, rafa dizen ve
"Benim kitap okuduğumu zannetsinler ve ne kadar da entellektüel bir insan desinler" diye riyaya yönelen insanlar var. Sinemanın S'sinden anlamayan ya da orta düzey bir sinema kültürü olan ya da ailesindeki lise, üniversite öğrencilerinin zoruyla sinemaya ayda yılda bir kez giden teyzelerimiz, ağabeylerimiz var. Her AVM'ye gidişimizde içimize sinmişse mutlaka sinemaya gitmeyi alışkanlık edinmiş benim gibi cinsler de var
Sorun şu ki televizyonda, internette
"ödül aldı",
"sansasyon yarattı",
"ihya oldu",
"bu filmi de o çekmiş"...nevinden bir sürü iletiyle dönen senaristler, yapımcılar, yönetmenler olduğu kadar ait olduğu kültür nedeniyle bir zamanlar burun kıvrılan sanatçılar ve şimdilerde alkışlamaya çekinen izleyiciler ve eleştirmenler de az değil. Lise döneminden sonra hiç dinlemediğim bir insanın, şu an ekmeğimi kazandığım meslek grubuna koca bakanlığın hediye edemediği bir güzelliği hediye etmesi; bizlere bu filmi adaması, yanımda oturan öğrencilerimin(üniversite okumaktalar)
"Hocam bir an önce öğretmen olup insanlara faydam olsun istedim, ama mutlaka bir köyde öğretmen olmayı istedim film bittiğinde" demesi, üslubunu beğenelim veya beğenmeyelim bir öğretmenin çoluğunu çocuğunu bırakıp İMKANI OLMASINA RAĞMEN unutulmuş bir köşeye görev için gitmesi. Aslında toplumda doğuya giden birçok meslek grubu varken Öğretmenlerin seçme hakkı olmaksızın ve herkesle aynı şartlarda !!!eşşek gibi!!! doğuya gidişini -anlayana- göstermesi. Toplumun aşk-şehvet-cinsellik-maddiyat gibi ıvır zıvırla meşgul olduğu bir dönemde(gerçek hayat kadar sinemada da bunu istiyor toplum)
EĞİTİM gibi bir konuyla BEĞENİNİZE TALİBİM DİYEREK KIRMIZIGÜL'ün karşımıza çıkması...
Siz ne derseniz diyin, (sizler de
asıl sen ne diyorsun kardeşim diyebilirsiniz bana...) müzikten gelen bir adamın başarısını çekemeyecekler dışında ayakta alkışlanacak bir vazifedir. Hikayeyi yazmakla/gerçek hayattan uyarlamakla yetinmeyip yeni teknolojileri(dolby atmos; 44 kanal) bu filminde kullanan ve oyuncularının deyişiyle
"mixinden, montajına kadar kimseye birşey bırakmadı" dedirten bu adam,
maalesef gittiğim salonu benimle birlikte AYNI ANDA GÜLDÜRTTÜ ve AĞLATTI ! Bu açıdan toplumun bir kesimine yönelik olarak hazırlanmamış bir çalışmanın tüm salona tam da aynı şeyleri hatırlattığını söyleyebilirim. Ha bir de içinde aşk olsun, çamurdan olsun,...ama senaryosu şu adamdan çıksın, altın portakal falan alır dediğimiz tipler var -ki uyuz oluyorum.
Sinemada sonunu bildiğimiz(!), duygusallıktan ziyade şehvet hikayeleri izlemeye alıştırmışken o sinema yazarları,yönetmenler ;
Bu adam, filmin sonunu iple çekmemizi sağlarken beklenmedik bir son hediye etmeye çalıştı; alkışlanmaz mı bu ?
Geriye...ezberinde bir tane sinema adamından başkası olmayan ve bu filme gitmeye cesaret edemeyenlerin kof eleştrileri kaldı. Çünkü bir zamanlar -belki- çalışmalarını beğenmediğimiz bir insanın yarattığı esere hayran kalıp,
"BRAVO ! BU İŞ BÖYLE YAPILIR !!!" dediğimizde,
"sende mi gittin o k..ronun filmine?" demelerinden korkuyoruz belki de...
İnternette gördüğüm bir caps/fotoğrafta, asansör içinde sigara içilmesine içerleyen yönetici bir A4 kağıdına şunu yazıp, asansörün içine asmıştı yıllar önce, hatırladıkça gülerim:
SİZİ GARANTİ EDERİM ki; 30 SANİYELİK ASANSÖR SEFERİNİZ SÜRESİNCE, SİGARA İÇMEZSENİZ ÖLMEZSİNİZ.
Sanırım anladınız;
Bu adamın filmine/gelecek filmlerine gidin...ÖLMEZSİNİZ !
Ama mesleğinizi ve toplum nazarında unutulmuş eğitim değerlerini, öğretmenliği hatırlayacağınız garanti edilir. Salondan sizinle birlikte çıkarken göreceğiniz ağlamaktan kızarmış gözler de 2 saatte alabileceğiniz en hızlı dönüt olacaktır bence. Zira bizler bugün bir çocuğu adam etmeye kalksak 30 sene sürüyor meyve vermesi...
Muhabbetle...
Not: İl çapındabenimki de dahil 8 okulda uyguladığımız BANA ENGEL OLMA! projesinin haftasında bu çalışmanın çıkması da benim için ayrıca sevindirici bir hadisedir.