Kodlama Dersi neden gelmiyor? Buyrun cevabı..

Kodla Büyü

radicalbrain

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
657
şimdi sizinle bir yazı paylaşacağım ki okuyacağınız en cahilce yazı olabilir baştan uyarıyorum.

yazı özgür eğitim sen gibi vasat bir sendika tarafından kaleme alınmış. bu zihniyet gerçekten kanserli hücre gibi.

http://www.ozguregitimsen.org.tr/ha...-Egitim-Uzerindeki-Endutriyel-Kusatmayi-Yazdi

Son yıllarda eğitim politikalarına istikamet tayin etmek isteyenler, teknolojinin halesi ile koruma altına alınan bir dizi son moda kavramlar seti ile konuşuyorlar. Bu kavramlar kurulan cümlelere iliştirildiğinde akan sular duruyor. Bir cümleyi, bir hükmü, bir kamu politikasını bile tek başlarına geçerli ve güvenli kılabiliyorlar. Oysa sanayi döneminin başından beri methiyeler düzülen bu yapının yaptıkları, yapmadıkları önümüzde. Tek boyutlu şekilde sadece olumlu yönlerini fetişleştirerek olumsuz sonuçlarını talihsiz kaza olarak es geçen vurdumduymazlık ile nereye gidilebilir?



screenshot_1.png




İşte böyle bir iklimde katıldığı bir programda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü; “Çocuklarımıza bilimi sevdirmek zorundayız. Okuma fişlerinde ezberlediğimiz şekilde bundan sonra Ali sadece top oynamasın, Ayşe sadece ip atlamasın. Ali robot yapsın, Ayşe kodlama yapsın” dedi.



Okuma fişlerine dair eleştirinin bir geçmişi var, anlayabiliyorum; lakin Bakan Özlü’nün cümlesi eğitime modern tarihinin başından itibaren yüklenen bir misyonun güncellenmesi için bir imâ bir çağrı aynı zamanda. Bu davet epey bir süredir ana akım eğitimcilerin ve iletişimcilerin hararetle savundukları bir tez haline geldi. Bu tezin kurumlar nezdinde kabul gördüğü de söylenebilir.



Kitlesel eğitim mevzusunda kodlama, robotik, inovasyon, STEM vs. gibi ne olduğu, neye değdiği belli olmayan kavramlar revaçta. Bu yönelim esasında sanayi döneminde ortaya çıkan kitlesel zorunlu eğitimin doğumunda belirgin biçimde görülen amaçlılığının sanayi sonrası dönem için güncellenmesini talep ediyor. Bu yönelimin havarilerinin bunu yaparken mevcuda ilişkin kasıtlı bir ihmalkârlık içinde olduklarını gözlemliyoruz.



Birincisi; eldeki aracın arzu edilen amaç için ne derece uygun olup olmadığını sorgulamıyorlar.



İkincisi; mevcut sistemin yasal düzeneği, organizasyonu ve talep olmaksızın sunduğu arzın (eğitimin zorunlu olduğunu akıldan hiç çıkarmayalım) kendi meşreplerine uygun olan bu hayale ne ölçüde el verdiğini hesaba katmıyorlar.



Üçüncüsü; eğitimin nihai amacının neden bu olduğu ile ilgili bir izahat vermiyorlar.



Dördüncüsü; bu ülkeyi bir ekonomi olarak görüyorlar.



Beşincisi; teknolojiyi her zaman olumlu bir girdi olarak görüyorlar. Teknolojinin neden olduğu çıktılar onların maliyet hesaplamalarında yer almıyor. Bilimin, uzmanlığın ve teknolojinin “iyi insan”, “iyi toplum” arayışımıza bir cevap verip veremeyeceği ile hesaplaşmak gibi bir dertleri yok.



Bu kadar şeyi es geçtikten sonra inovasyon, robotik, kodlama, STEM vs. gibi kavramlar eşliğinde post-endüstriyel döneme ilişkin fütüristik hayaller ile TV’de konuşmak, gazetede yazmak eminim çok konforlu oluyordur. Hem de hiçbir maliyeti yok. Neticede eğitimin sembolik bir şiddet aracı olarak kullanılışına, politik-ideolojik bir aygıt olarak konumlanışına, zorunluluğuna ve yasal dayanaklarına temas etmeksizin dikensiz bir yolda yürüyorlar.



Bizim için durum maalesef onlarınki kadar rahat değil. Benim de aralarında bulunduğum eğitimciler daha farklı sorularla ve sorunlarla yüzleşmek zorunda hissediyor kendilerini.



Mesela, Irving Howe; “Bir zamanlar hükümferma olan ve entelektüel hayatı teolojilerden ideolojilere kaydıran (aynı zamanda biçimini bozan) dünya sistemlerinin büyük çöküş yaşadığı bir zamanda yaşıyoruz. Bu durum şüpheciliğe, bilinemezciliğe ve bazen nihilizme sebep olmaktadır. Bu ruh haliyle en geleneksel kafalar bile değerdeki farklılıkları ve farklı değerleri sorgulamaya başlar” diyor.



Böyle bir sorunun endüstri 4.0, STEM, inovasyon diyerek eğitime post-endüstriyel istikamet tayin etmek isteyenlerin mahallelerine bile uğramadığını biliyoruz. Öte yandan bizler, kendi mahallemizde de yalnız olduğumuzu biliyoruz. 100 ekranı olan muhafazakâr medya 1 ekranını bile bu konuya açmaz. Amiral gemisi durumundaki gazeteleri ise maksatlı bir ihmalkârlık ile maluldürler. Bugün Batı dünyasını bile birer mesele olarak meşgul eden entelektüel gündemin ağır konuları haline gelmiş; anlam yitimi, değer erozyonu, geleneksel direnç noktalarının silikleşmesi, kültürel aktarımın ve eğitimin krizi belki de en çok kendilerini muhafazakâr olarak tanımlayan insanların zihnini meşgul etmeli. Ne var ki eğitimin teknolojinin kapısında kullaştırılmasını vaaz eden son moda yönelimlere muhafazakârların da hararetle sahip çıkıyor olmaları dramatiktir.



Cemil Meriç, düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkeyiz, demişti. Bizler panteonda elimizdeki baltayla tek başımıza olduğumuzu biliyoruz.



Bugün tüm dünyadaki eğitim sistemleri, İletişim bilimci Neil Postman’ın Âşık direnişçi olarak tarif ettiği türdeki insana düşmandır. Âşık direnişçi kimdir?, sorusuna şöyle cevap veriyor Postman:



Verimliliğin, insan ilişkilerinin aşkın amacı olduğunu reddeden,



sayıların sihirli güçleri olduğu inancından kendini kurtarmış, hesaplamanın insanî yargının yerini alabileceği ve kesinliğin, hakikatin eş anlamlısı olduğunu kabul etmeyen, ilerleme fikrine hiç değilse şüpheyle yaklaşan ve idrak etme ile enformasyonu birbirine karıştırmayan,eskinin ilgisiz olduğunu düşünmeyen, aileye sadakati ve aile onurunu ciddiye alan,



Dine dair kıssaları ciddiye alan ve hakikate götüren tek mürşidin bilim olduğuna inanmayan, kutsal olan ve kutsal olmayan arasındaki farkı bilen ve modernite uğruna geleneğe sırt çevirmeyen,teknolojinin hünerlerini takdir eden fakat teknolojik marifetlerin insanlığın en yüksek biçimini temsil ettiğini düşünmeyenlerdir.



Biz robot yapan Ali’yi, kodlama yapan Ayşe’yi değil; Âşık direnişçi olabilen Alileri ve Ayşeleri aramaya devam edeceğiz. Ali robot yapabilir, Ayşe de kodlama. Bunu yapacak Alileri Ayşeleri belirli okul türlerinde, üniversitelerin ilgili bölümlerinde, sivil kurumların ve özel şirketlerin yürüteceği çalışmalarda bulabiliriz.



Peki ya Âşık direnişçiyi?



Ali AYDIN

Özgür Eğitm-Sen Genel Sekreteri

KARAR - 24.11.2017
 
Ne demek teknolojinin kapısında kullaştırılmak? Bu nasıl bir mantıktır? Dünya teknoloji çağına girmiş bizler ne yapalım, aşk ile meşk ile Hindular gibi nirvanaya mı ulaşmaya çalışalım? Hem maneviyat ile teknoloojiyi neden birbirine tezat bir durum gibi göstermeye çalışıyorlar o da ayrı bir muamma. Osmanlı dönemi matbaasına gavur icadı diye karşı çıkıp Osmanlı'yı yüzlerce yıl geriye götüren ve belkide dağılmasına sebep olan zihniyetten ne farkı vardır bu yaklaşımın?
 
Teknolojiden ve teknoloji eğitiminden bu kadar kötü bahseden bir kişinin teknolojik araçlar kullanarak dergi basması da gerçekten bir tutarlılık örneği...
 
matah bir yazıymış gibi gururla paylaşıyorlar. paylaştıkları mecra ise kötüledikleri mecra. ayrıca bunlar algoritmadan çok yönlü düşünmeden bi haber. problem çözme ve bu konuda çözüm üretme sürecini anlamamışlar. herhalde sanayi devrimindeki makineleşmeye de karşı çıkmışlardır. sadece android gibi robot yaptırdıklarımızı düşünüyorlar sanırım. üretimle alakaları yok. zihniyet geri zihniyet.
 
Biraz saçmalamış. Azıcık sıvamış ama olsun. Hafiften berbat bir yazı.

Tipik solcu kafası. Bir halt olmaz bunlardan ciddiye almayın.
 
Son düzenleme:
:eek: kusma işareti varsa ondan da koymak isterdim saçma sapan yazılar bunlar
Arkadaşlar teknolojinin geliştirilmesi doğru algı oluşturulması için bize çok iş düşüyor.
 
Geri
Üst