Hani bir hikaye vardı: Adam kırk yıl boyunca uzaktan ipliği iğneye geçirmeye uğraşır ve sonunda muvaffak olur. Adamı Padişaha götürürler. Hünerlerini anlatırlar. Padişah adama kırk altın verdirip birde kırk sopa vurdurur. “Aman efendim, kırk altını anladık ama bu kırk sopa neyin nesidir” diye hayretle sorarlar. Padişah der ki; “Kırk altın onca yılın emeğine karşılıktır. Kırk sopa ise adamın yaptığı iş, boş bir iş olduğu içindir.”
Subhanallah!
Herkes inandığı gibi yaşıyor. İnandıklarını savunuyor, bu yüzden kimseyi değiştirmeye çalışmak gibi bir niyetim yok. Düşünce özgürlüğünden(!) faydalanarak kendi görüşlerimi satır aralarına kaydedeceğim. Bir nevi sesli düşüneceğim inşaallah…
Bir kaç gündür, bazı kardeşlerimiz Türkçe olimpiyatlarıyla ilgili farklı görüşlerini paylaşıyorlar. “Sessiz kalayım” dedim ama, dürtmeler artınca hadi iki kelam edeyim de, merak edenler görüşlerime vakıf olsunlar diye bir kaç satır yazmaya karar verdim.
Hizmet adı altında dünyanın dört bir tarafına giden çok değerli kardeşlerimiz var. Büyük özverilerle çalışıyorlar biliyorum. Pek çok şeye anlam veremesem de, güzel işlerde yapıyorlardır muhakkak diye hüsn-ü zannımı muhafaza ediyorum.
Şimdi sesli düşündüğüm Türkçe olimpiyatlar olduğuna göre, o konudan devam etmem daha mantıklı olur sanırım. Ben mümkün olduğu kadar Allah’ın gör dediği yerden konulara bakmayı tercih ediyorum.
Türkçe olimpiyatlarını düzenleyenlerin zaten bu çalışmalarda İslami bir kaygılarının olmadığını düşünüyorum. Bunlar Türkçeyi ve Türk kültürünü tanıtmayı amaçlayan, Milliyetçi duyguları ağır basanlara gözyaşı patlaması yaşatan şarkılı türkülü şenlikler.
Aylarca bir Kenya’lıya Türkçe şiiri veya şarkıyı öğretmek için çabalamanın garip bir hazzı olsa gerek. O çocuklar Türkçe şiir okuyunca, Ahmet Kaya’nın “başıma sıkar giderim” şarkısını söyleyince kim ne kazanıyor, hangi açıdan Allah rızası hedefleniyor bilemiyorum…
İslami diye bilinen bir cemaatin organizasyonlarında, kocaman genç kızların şarkı söylemesi, oynaması özellikle dini otorite olarak görünen kişiler tarafından nasıl yorumlanıyor, bu da merakımı celbeden konular arasında. Şahsen böyle bir organizasyon benim ruh dünyamda, hissiyatımda olumlu etkilere yol açmıyor.
Eminim bu çocuklara edep, terbiye, duruş öğretiliyordur, bundan hiç şüphem yok. Fakat ben isterdim ki, bu çocuklara ve gençlere asıl İslam en doğru şekilde anlatılsın.
İslam’ı iyi bilen bir Mümin, aynı zamanda bilir ki; Müslüman hanımlar buluğa erdikten sonra tesettüre girerler, uluorta şarkı söyleyemezler, erkeklerin gözü önünde oynayıp dans edemezler. Fakat bu şölenlerde bolca şarkı ve türkü, kızların dansları, erkek ve kadınların tokalaşmalarını görüyoruz. Haram ve helalin iç içe geçtiği bir garip düzen oluşmuş.
Müslüman hanımlar, konser havasında, popstar tadındaki bu gösterileri seyrederken kendilerinden geçiyor, elleri havada, sallanarak şarkılara eşlik ediyorlar. Jüri üyeleri, konuklar, davetliler hep ünlü isimlerden oluşuyor. İki kelimeyi biraraya getirmekten aciz, magazin sayfalarına malzeme olan isimler değer buluyor. İslam’dan olan veya olmayan milyonlarca insan bu çalışmaları takdir edip, destekliyor. Onca hizmetin dünyadaki karşılığı bu olsa gerek!
Mümin bir insanın bu görüntüler karşısında ağlamaması, yüreğinin dağlanmaması hayret vericidir!
Gencecik kızlara aylarca Türkçe şarkı veya şiir öğreteceğim diye kendini paralayan hizmet ehli kardeşim, o gence keşke usulünce İslam’ı anlatsa ve bir Mümin nasıl olmalı iyice belletseydi.
Keşke bu kadar büyük bir organizasyon; Türkçeyi öğretmek için değil de, İslam’ı anlatmak için yapılsaydı. Mahşer gününde Rabbimiz “neden Türkçe öğretmedin veya öğrenmedin?” diye hesaba çekmeyecek. Ya da Türkçe öğrenip öğrettiği için özel bir mükafat verilmeyecek. Allah Mûminun suresinde, Müminlerin özelliklerini sayarken, “onlar boş ve yararsız işlerden yüz çevirirler” buyuruyor. Bu kadar aşklı meşkli şarkılara ayrılan zamanların hesabı da elbet sorulur.
Keşke bu kadar masraf edilen, uğraş verilen bir organizasyonda Kur’an sesleri inletseydi her yeri, Allah Rasulü’nün mesajları akıllara nakşedilseydi.
Evet bu olimpiyatlar, Türkiye devleti için bir gurur kaynağıdır. Fakat İslam alemi adına bir gurur vesilesi değildir.
“Yeni bir dünya” şarkısıyla inleyen ülkemin topraklarında “yeni bir din” hesapları yapılmıyordur dilerim. Beş on yabancı çocuğa Türkçe öğreteceğim, diyalog ve hoşgörü çerçevesinde bir kaç yahudi ve hıristiyanı cemaatime dahil edeceğim diye, Allah’ın dini çiğnenmiyordur İnşaallah. “İnsanlık için el ele” derken, bütün dünya müslümanlarının kardeşliği için de uğraş veriliyordur umarım…
Kim ne derse desin, ortada gözlerden kaçmayan bir gerçek var:
Zihinlerdeki soft İslam algısı, günden güne daha da güçlenirken, İçinde cihad olan, Tesettür olan, Kafirlere karşı müsamahası olmayan İslam’ın üstü, küllenmeye devam ediyor…
Subhanallah!
Herkes inandığı gibi yaşıyor. İnandıklarını savunuyor, bu yüzden kimseyi değiştirmeye çalışmak gibi bir niyetim yok. Düşünce özgürlüğünden(!) faydalanarak kendi görüşlerimi satır aralarına kaydedeceğim. Bir nevi sesli düşüneceğim inşaallah…
Bir kaç gündür, bazı kardeşlerimiz Türkçe olimpiyatlarıyla ilgili farklı görüşlerini paylaşıyorlar. “Sessiz kalayım” dedim ama, dürtmeler artınca hadi iki kelam edeyim de, merak edenler görüşlerime vakıf olsunlar diye bir kaç satır yazmaya karar verdim.
Hizmet adı altında dünyanın dört bir tarafına giden çok değerli kardeşlerimiz var. Büyük özverilerle çalışıyorlar biliyorum. Pek çok şeye anlam veremesem de, güzel işlerde yapıyorlardır muhakkak diye hüsn-ü zannımı muhafaza ediyorum.
Şimdi sesli düşündüğüm Türkçe olimpiyatlar olduğuna göre, o konudan devam etmem daha mantıklı olur sanırım. Ben mümkün olduğu kadar Allah’ın gör dediği yerden konulara bakmayı tercih ediyorum.
Türkçe olimpiyatlarını düzenleyenlerin zaten bu çalışmalarda İslami bir kaygılarının olmadığını düşünüyorum. Bunlar Türkçeyi ve Türk kültürünü tanıtmayı amaçlayan, Milliyetçi duyguları ağır basanlara gözyaşı patlaması yaşatan şarkılı türkülü şenlikler.
Aylarca bir Kenya’lıya Türkçe şiiri veya şarkıyı öğretmek için çabalamanın garip bir hazzı olsa gerek. O çocuklar Türkçe şiir okuyunca, Ahmet Kaya’nın “başıma sıkar giderim” şarkısını söyleyince kim ne kazanıyor, hangi açıdan Allah rızası hedefleniyor bilemiyorum…
İslami diye bilinen bir cemaatin organizasyonlarında, kocaman genç kızların şarkı söylemesi, oynaması özellikle dini otorite olarak görünen kişiler tarafından nasıl yorumlanıyor, bu da merakımı celbeden konular arasında. Şahsen böyle bir organizasyon benim ruh dünyamda, hissiyatımda olumlu etkilere yol açmıyor.
Eminim bu çocuklara edep, terbiye, duruş öğretiliyordur, bundan hiç şüphem yok. Fakat ben isterdim ki, bu çocuklara ve gençlere asıl İslam en doğru şekilde anlatılsın.
İslam’ı iyi bilen bir Mümin, aynı zamanda bilir ki; Müslüman hanımlar buluğa erdikten sonra tesettüre girerler, uluorta şarkı söyleyemezler, erkeklerin gözü önünde oynayıp dans edemezler. Fakat bu şölenlerde bolca şarkı ve türkü, kızların dansları, erkek ve kadınların tokalaşmalarını görüyoruz. Haram ve helalin iç içe geçtiği bir garip düzen oluşmuş.
Müslüman hanımlar, konser havasında, popstar tadındaki bu gösterileri seyrederken kendilerinden geçiyor, elleri havada, sallanarak şarkılara eşlik ediyorlar. Jüri üyeleri, konuklar, davetliler hep ünlü isimlerden oluşuyor. İki kelimeyi biraraya getirmekten aciz, magazin sayfalarına malzeme olan isimler değer buluyor. İslam’dan olan veya olmayan milyonlarca insan bu çalışmaları takdir edip, destekliyor. Onca hizmetin dünyadaki karşılığı bu olsa gerek!
Mümin bir insanın bu görüntüler karşısında ağlamaması, yüreğinin dağlanmaması hayret vericidir!
Gencecik kızlara aylarca Türkçe şarkı veya şiir öğreteceğim diye kendini paralayan hizmet ehli kardeşim, o gence keşke usulünce İslam’ı anlatsa ve bir Mümin nasıl olmalı iyice belletseydi.
Keşke bu kadar büyük bir organizasyon; Türkçeyi öğretmek için değil de, İslam’ı anlatmak için yapılsaydı. Mahşer gününde Rabbimiz “neden Türkçe öğretmedin veya öğrenmedin?” diye hesaba çekmeyecek. Ya da Türkçe öğrenip öğrettiği için özel bir mükafat verilmeyecek. Allah Mûminun suresinde, Müminlerin özelliklerini sayarken, “onlar boş ve yararsız işlerden yüz çevirirler” buyuruyor. Bu kadar aşklı meşkli şarkılara ayrılan zamanların hesabı da elbet sorulur.
Keşke bu kadar masraf edilen, uğraş verilen bir organizasyonda Kur’an sesleri inletseydi her yeri, Allah Rasulü’nün mesajları akıllara nakşedilseydi.
Evet bu olimpiyatlar, Türkiye devleti için bir gurur kaynağıdır. Fakat İslam alemi adına bir gurur vesilesi değildir.
“Yeni bir dünya” şarkısıyla inleyen ülkemin topraklarında “yeni bir din” hesapları yapılmıyordur dilerim. Beş on yabancı çocuğa Türkçe öğreteceğim, diyalog ve hoşgörü çerçevesinde bir kaç yahudi ve hıristiyanı cemaatime dahil edeceğim diye, Allah’ın dini çiğnenmiyordur İnşaallah. “İnsanlık için el ele” derken, bütün dünya müslümanlarının kardeşliği için de uğraş veriliyordur umarım…
Kim ne derse desin, ortada gözlerden kaçmayan bir gerçek var:
Zihinlerdeki soft İslam algısı, günden güne daha da güçlenirken, İçinde cihad olan, Tesettür olan, Kafirlere karşı müsamahası olmayan İslam’ın üstü, küllenmeye devam ediyor…

