- Mesajlar
- 893
İlk Uçak, Paraşüt, Roket ve İlk Denizaltı
İlk Uçak,
Paraşüt, Roket ve İlk Denizaltı
Ünlü Türk bilgini Farabi'nin hemşerisi olan İsmail Cevrehi ünlü bir dilciydi
ama teknik konulara da merak sarmıştı. Çeşitli hesaplar yapıyor, insanların
da kuşlar gibi uçabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerine fikir
yürütüyordu.
Çalışmalarını belli bir noktaya getirdikten sonra hazırladığı kanatları
alarak Nişabur'daki Ulu Cami'nin kubbesine çıktı ve merak içinde kendisini
seyretmekte olan halka şöyle seslendi:
- "Ey insanlar! Dünyada benden önce hiç kimseye nasip olmayan bir işe
girişiyorum. Boşluğa kendimi bırakıp göklerde uçacağım!.."
Farablı İsmail Cevheri söylediğini yaptı ve kendisini boşluğa bırakıp uçmaya
başladı. Bir süre sonra yere inmek istedi ama başaramadı ve aniden düşüp
parçalandı. Bu olay 1002 yılında olmuştu.
1159 yılında ise yine bir Türk, Bizans İmparatoru Manuel Kommen ve Anadolu
Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmış oğlu Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç
Arslan'ın huzurunda uçuş denemesi yaptı.
Üzerinde bulunan gayet uzun ve geniş elbisesiyle At Meydanı'ndaki
Dikilitaş'a çıkan bu Türk az sonra kendisini boşluğa bırakıverdi. Üzerindeki
elbise bir paraşüt gibi açıldığı için havada kalmayı başardı ve bir süre
sağa sola hamle yaparak uçmaya çalıştı. Ancak bu deneme de başarısız oldu ve
yüzlerce - binlerce kişinin bakışları altında yere çakılıp kaldı.
Evet... Bu iki deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştı ama uçma konusunda
insanlığın önüne ışık yakılmıştı. Bunu başarmak yine Türklere yakışırdı ve
öyle de oldu.
Dördüncü Murad zamanında yaşayan ve çeşitli ilimlerde bilgi sahibi olan
Hazarfen Ahmed Çelebi Galata Kulesi'nden uçarak boğazı geçeceğini iddia etti
ve bunu denemek için harekete geçti.
Başta padişah olmak üzere adeta bütün İstanbul ayaktaydı ve bu heyecanlı anı
bekliyordu. Hezarfen Ahmed Çelebi sırtına taktığı iri kartal kanatlarını
açtı, kendini boşluğa bıraktı ve uçmaya başladı... Kanatları çırpa çırpa
boğazı geçti ve Üsküdar'daki Doğancılar Meydanı'na inmeyi başardı. İşte, ilk
başarılı uçuş gerçekleşmişti.
Peki ya roket denemesi?
İnsanların uçabilmesi için bu kadar gayret gösteren ve başarıya ulaşan Türk
insanı elbette roket denemesinin şerefini de taşımalıydı. Nitekim öyle
oldu...
Dördüncü Murad'ın kızı Sultan'ın doğduğu akşam İstanbul'da şenlikler
yapılıyordu. Lagari Hasan Çelebi isimli bir kişi yardımcılarıyla birlikte
ortaya çıktı ve "Yedi kollu Fişek" adını verdiği roketine bindi. Kalabalıkla
birlikte kendisini seyreden padişaha, "Padişahım, seni Allah'a ısmarladım;
ben, İsa Peygamber'le konuşmaya gidiyorum" diye seslendi. Bu arada
yardımcıları barutları ateşlemişlerdi. Ateşlemeyle birlikte Yedi Kollu Fişek
fırladı ve karanlık gökyüzünde kaybolup gitti. Heyecanlı bekleyiş bir süre
devam etti ama, dönüşten ümit kesilince kalabalık dağıldı.
Barutların yanması bitince hızı kesilen Yedi Kollu Fişek düşüşe geçmiş,
kartal kanatlarını açan Lagari Hasan Çelebi ise ilerde bir yere inmeyi
başarmıştı. Sevinç içinde saraya doğru koştu, sözünü yerine getirmiş olmanın
sevinciyle Padişah'a seslendi:
"- Padişahım, İsa Peygamber sana selam söyledi!"
Dördüncü Murad Lagari Hasan Çelebi'yi bir kese altınla ödüllendirdi.
Buraya yazdıklarımız şaka değil, gerçek; ilk uçak, ilk paraşüt ve ilk roket
denemesinden sonra yeri gelmişken ilk denizaltı da ecdadımızın yaptığını
söylemek zorundayız.
ilk denizaltı
Daha Amerika ve Avrupa'da "denizaltı" diye bir araç bilinmezken Üçüncü Ahmed
döneminde "Tahtelbahir" adı verilen ilk Türk denizaltısı yapılmıştı bile.
Mimar İbrahim Efendi'nin buluşu olan bu denizaltı bir timsah şeklinde
yapılmıştı. Halk bu denizaltıyı Üçüncü Ahmed'in çocuklarının sünnet
törenleri yapılırken gördü ve herkes hayretler içinde kaldı. Tören sırasında
Haliç'te denizin dibinden suyun üstüne çıkan bu "Tahtelbahir" ağır ağır
ilerleyerek paişahın bulunduğu yere doğru gitti.Yarım saat kadar orada
kaldıktan sonra tekrar suyun içine girdi ve az sonra tekrar çıktı. Herkes
hayret ve şaşkınlık içindeydi. Timsaha benzeyen bu aracın içinden beş
kişinin çıkması hayret ve şaşkınlıkları daha da arttırdı. Bu olay, sünnet
töreninin en büyük sürprizi olmuştu. Bu konuda ünlü Surname'de ve Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan "Türk Denizaltıcılık Tarihi"
adlı eserde gerekli bilgiler yer almaktadır.
Ancak ne var ki, "Tahtelbahir" kısa bir süre sonra unutulup gitmiş ve biz
ondan yıllar sonra ilk denizaltıyı Amerikalıların yaptığını sanmışız!
Evet... Uzay teknolojisinin, denizaltı denemesinin temelinde bizim
fikirlerimiz var, ilk uygulamaları biz yapmışız ama teşebbüs safhasından öte
geçememişiz. Şimdi, başkalarının yaptıklarını hayranlıkla seyrediyor,
çocuklarımızın gelecekteki başarıları için dualar ediyoruz.
alıntı
İlk Uçak,
Paraşüt, Roket ve İlk Denizaltı
Ünlü Türk bilgini Farabi'nin hemşerisi olan İsmail Cevrehi ünlü bir dilciydi
ama teknik konulara da merak sarmıştı. Çeşitli hesaplar yapıyor, insanların
da kuşlar gibi uçabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerine fikir
yürütüyordu.
Çalışmalarını belli bir noktaya getirdikten sonra hazırladığı kanatları
alarak Nişabur'daki Ulu Cami'nin kubbesine çıktı ve merak içinde kendisini
seyretmekte olan halka şöyle seslendi:
- "Ey insanlar! Dünyada benden önce hiç kimseye nasip olmayan bir işe
girişiyorum. Boşluğa kendimi bırakıp göklerde uçacağım!.."
Farablı İsmail Cevheri söylediğini yaptı ve kendisini boşluğa bırakıp uçmaya
başladı. Bir süre sonra yere inmek istedi ama başaramadı ve aniden düşüp
parçalandı. Bu olay 1002 yılında olmuştu.
1159 yılında ise yine bir Türk, Bizans İmparatoru Manuel Kommen ve Anadolu
Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmış oğlu Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç
Arslan'ın huzurunda uçuş denemesi yaptı.
Üzerinde bulunan gayet uzun ve geniş elbisesiyle At Meydanı'ndaki
Dikilitaş'a çıkan bu Türk az sonra kendisini boşluğa bırakıverdi. Üzerindeki
elbise bir paraşüt gibi açıldığı için havada kalmayı başardı ve bir süre
sağa sola hamle yaparak uçmaya çalıştı. Ancak bu deneme de başarısız oldu ve
yüzlerce - binlerce kişinin bakışları altında yere çakılıp kaldı.
Evet... Bu iki deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştı ama uçma konusunda
insanlığın önüne ışık yakılmıştı. Bunu başarmak yine Türklere yakışırdı ve
öyle de oldu.
Dördüncü Murad zamanında yaşayan ve çeşitli ilimlerde bilgi sahibi olan
Hazarfen Ahmed Çelebi Galata Kulesi'nden uçarak boğazı geçeceğini iddia etti
ve bunu denemek için harekete geçti.
Başta padişah olmak üzere adeta bütün İstanbul ayaktaydı ve bu heyecanlı anı
bekliyordu. Hezarfen Ahmed Çelebi sırtına taktığı iri kartal kanatlarını
açtı, kendini boşluğa bıraktı ve uçmaya başladı... Kanatları çırpa çırpa
boğazı geçti ve Üsküdar'daki Doğancılar Meydanı'na inmeyi başardı. İşte, ilk
başarılı uçuş gerçekleşmişti.
Peki ya roket denemesi?
İnsanların uçabilmesi için bu kadar gayret gösteren ve başarıya ulaşan Türk
insanı elbette roket denemesinin şerefini de taşımalıydı. Nitekim öyle
oldu...
Dördüncü Murad'ın kızı Sultan'ın doğduğu akşam İstanbul'da şenlikler
yapılıyordu. Lagari Hasan Çelebi isimli bir kişi yardımcılarıyla birlikte
ortaya çıktı ve "Yedi kollu Fişek" adını verdiği roketine bindi. Kalabalıkla
birlikte kendisini seyreden padişaha, "Padişahım, seni Allah'a ısmarladım;
ben, İsa Peygamber'le konuşmaya gidiyorum" diye seslendi. Bu arada
yardımcıları barutları ateşlemişlerdi. Ateşlemeyle birlikte Yedi Kollu Fişek
fırladı ve karanlık gökyüzünde kaybolup gitti. Heyecanlı bekleyiş bir süre
devam etti ama, dönüşten ümit kesilince kalabalık dağıldı.
Barutların yanması bitince hızı kesilen Yedi Kollu Fişek düşüşe geçmiş,
kartal kanatlarını açan Lagari Hasan Çelebi ise ilerde bir yere inmeyi
başarmıştı. Sevinç içinde saraya doğru koştu, sözünü yerine getirmiş olmanın
sevinciyle Padişah'a seslendi:
"- Padişahım, İsa Peygamber sana selam söyledi!"
Dördüncü Murad Lagari Hasan Çelebi'yi bir kese altınla ödüllendirdi.
Buraya yazdıklarımız şaka değil, gerçek; ilk uçak, ilk paraşüt ve ilk roket
denemesinden sonra yeri gelmişken ilk denizaltı da ecdadımızın yaptığını
söylemek zorundayız.
ilk denizaltı
Daha Amerika ve Avrupa'da "denizaltı" diye bir araç bilinmezken Üçüncü Ahmed
döneminde "Tahtelbahir" adı verilen ilk Türk denizaltısı yapılmıştı bile.
Mimar İbrahim Efendi'nin buluşu olan bu denizaltı bir timsah şeklinde
yapılmıştı. Halk bu denizaltıyı Üçüncü Ahmed'in çocuklarının sünnet
törenleri yapılırken gördü ve herkes hayretler içinde kaldı. Tören sırasında
Haliç'te denizin dibinden suyun üstüne çıkan bu "Tahtelbahir" ağır ağır
ilerleyerek paişahın bulunduğu yere doğru gitti.Yarım saat kadar orada
kaldıktan sonra tekrar suyun içine girdi ve az sonra tekrar çıktı. Herkes
hayret ve şaşkınlık içindeydi. Timsaha benzeyen bu aracın içinden beş
kişinin çıkması hayret ve şaşkınlıkları daha da arttırdı. Bu olay, sünnet
töreninin en büyük sürprizi olmuştu. Bu konuda ünlü Surname'de ve Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan "Türk Denizaltıcılık Tarihi"
adlı eserde gerekli bilgiler yer almaktadır.
Ancak ne var ki, "Tahtelbahir" kısa bir süre sonra unutulup gitmiş ve biz
ondan yıllar sonra ilk denizaltıyı Amerikalıların yaptığını sanmışız!
Evet... Uzay teknolojisinin, denizaltı denemesinin temelinde bizim
fikirlerimiz var, ilk uygulamaları biz yapmışız ama teşebbüs safhasından öte
geçememişiz. Şimdi, başkalarının yaptıklarını hayranlıkla seyrediyor,
çocuklarımızın gelecekteki başarıları için dualar ediyoruz.
alıntı