Çanakkale Şehitlerini Anma Programı Afiş Çalışması PSD Forma

Kodla Büyü

yusufziya41

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
316
Arkadaşlar, bu yılki Çanakkale Şehitleri Anma Programını 4 yıl aradan sonra yine bizim okul hazırlıyor.
Davetiye ve afişlerde kullanılmak üzere Photoshop'ta bir kaç tane çalışma yaptım.
PSD formatında sunuyorum, dilediğiniz gibi değişiklik yapıp kullanabilirsiniz. Bu arada resimlerle ilgili eleştiri ve önerilerde de bulunursanız memnun olurum. (İlk çalışma Safahat CD arayüzü temizlenerek yapıldı.)
İstek üzerine 23 Şubat 2013 itibari ile tekrar yüklenerek konu güncellenmiştir.

http://sinavsizgecis.com/dosya/afis.rar

Dosyaları psd formatında tekrar yukledim.
Afiş yada Davetiye olarak düzenleyebilirsiniz.




 
ÇALIŞMALAR GÜZELDE M AKİF ERSOYLA ÇANAKKALE VE ATATÜRK NE ALAKA ANLAYADIM. ATATÜRK = MEHMET AKİFMİ ? ANLAMADIM AYRI AYRI DEGERLERİMİZ HER İKİSİDE . HER İKİSİDE DEĞERLİ MUTLAKA YANLIŞ ANLAMAYIN AMA ÇANAKKALEDE BULUŞTURAMADIM TARİHSEL - KRONOLOJİK AÇIDAN ...
 
Mehmet Akif'in Çanakkale şehitlerine şiirini hepiniz duymuşsunuzdur.Her 18 martta mutlaka okunur

"Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
...
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

dizeleri geldi aklıma afişi görünce bence güzel bir hatırlatma ve ilişki olmuş.
 
kty38' Alıntı:
ÇALIŞMALAR GÜZELDE M AKİF ERSOYLA ÇANAKKALE VE ATATÜRK NE ALAKA ANLAYADIM. ATATÜRK = MEHMET AKİFMİ ? ANLAMADIM AYRI AYRI DEGERLERİMİZ HER İKİSİDE . HER İKİSİDE DEĞERLİ MUTLAKA YANLIŞ ANLAMAYIN AMA ÇANAKKALEDE BULUŞTURAMADIM TARİHSEL - KRONOLOJİK AÇIDAN ...

Öncelikle tüm arkadaşların beğeni ve teşekkürlerine bende teşekkür ediyorum.

Sayın kty38 , her tür eleştiriye açığım. (BÜYÜK HARFLE olmasa daha güzel olurdu).Yalnız Çanakkale Zaferi ve Destanını bize en mükemmel şekilde anlatan Çanakkale Şehitlerine isimli M.Akif Ersoy'un şaheserini hiç duymamış olamazsınız. Bizim programımızda yer alan oratoryo ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ şiiri üzerine kurulu. Buyrun şiiri okuyun:

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
 
1.afiş güzel olmuş...Mehmet Akife neden takıldı arkadaş bilmiyorum..istiklal marşı şairimiz çanakkaleyi de en güzel anlatan olmuş...ve bu nedenle orda yeralmayı hakediyor....
 
bu kadar olur, bugün ilde toplantı vardı. ben bir kaç çalışma yapmıştım davetiye için bunlarda bonusu olur.
teşekkürler. kendi davetiye çalışmamı bu gün ekleyeceğim.
bu arada link dosya bulunamadı diyor. bilginize.
 
Re:

yusufziya41' Alıntı:
kty38' Alıntı:
ÇALIŞMALAR GÜZELDE M AKİF ERSOYLA ÇANAKKALE VE ATATÜRK NE ALAKA ANLAYADIM. ATATÜRK = MEHMET AKİFMİ ? ANLAMADIM AYRI AYRI DEGERLERİMİZ HER İKİSİDE . HER İKİSİDE DEĞERLİ MUTLAKA YANLIŞ ANLAMAYIN AMA ÇANAKKALEDE BULUŞTURAMADIM TARİHSEL - KRONOLOJİK AÇIDAN ...

Öncelikle tüm arkadaşların beğeni ve teşekkürlerine bende teşekkür ediyorum.

Sayın kty38 , her tür eleştiriye açığım. (BÜYÜK HARFLE olmasa daha güzel olurdu).Yalnız Çanakkale Zaferi ve Destanını bize en mükemmel şekilde anlatan Çanakkale Şehitlerine isimli M.Akif Ersoy'un şaheserini hiç duymamış olamazsınız. Bizim programımızda yer alan oratoryo ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ şiiri üzerine kurulu. Buyrun şiiri okuyun:

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Biri savaşmış orada oranın komutanı biride oradaymış gibi yazmış şiirini hocam
 
yusufziya41' Alıntı:
Arkadaşlar, bu yılki Çanakkale Şehitleri Anma Programını 4 yıl aradan sonra yine bizim okul hazırlıyor.
Davetiye ve afişlerde kullanılmak üzere Photoshop'ta bir kaç tane çalışma yaptım.
PSD formatında sunuyorum, dilediğiniz gibi değişiklik yapıp kullanabilirsiniz. Bu arada resimlerle ilgili eleştiri ve önerilerde de bulunursanız memnun olurum. (İlk çalışma Safahat CD arayüzü temizlenerek yapıldı.)

http://s2.dosya.tc/server22/1UWyiB/afis.rar.html

Dosyaları psd formatında tekrar yukledim.
Afiş yada Davetiye olarak düzenleyebilirsiniz.

353afis1.jpg



529afis2.jpg
yusufziya41 hocam tekrar paylaşırmısın?
 
İstek üzerine dosyaları tekrar yükledim. Kendi server'ım üzerinde olduğu için herhalde MEB engeli olmaz.
(Olursa bildirirsiniz.) İyi çalışmalar.
 
Yusuf Ziya hocam verdiğiniz link gitmiş . Tekrar yollayabilir misiniz? ya da Elinde olan bana yollayabilir mi acil lazım :cry: :roll:
 
Geri
Üst