Beğendiğim bir şiir, paylaşmak istedim. ANLARSIN Bir gece habersiz bize gel Merdivenler gıcırdamasın Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın Mavi bir gökyüzümüz olsun Kanatlarımız dokunarak uçalım İnsanlardan buz gibi soğudum İşte yalnız sen varsın Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın CAHİT KÜLEBİ
Bir tanede benden olsun.... Sebeb-i Telif Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız yaprakla yağmurun aşkı meselâ kim olsa serpilen coşturuyor bizi imreniyoruz başkalarının mahvına. Yağmur mahvoluyor çarparak kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur silkiniyor vuran her damlayla. Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı ilkönce damarlarımızda duyduğumuz çağıltısını uzak iklimlerin kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz: Bize ait olan ne kadar uzakta! Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız başkalarının düşünceleriyle değil. "Üstümde yıldızlı gök" demişti Königsberg'li "içerimde ahlâk yasası". Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa? İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek idam mangasındasın içinde yasa varsa. Girmem, girmedim mangalara Yer etmedi adalet duygusu içimde benim çünkü ben ömrümce adle boyun eğdim. Yıldızlı gökten bana soracak olursanız kösnüdüm ona karşı onu hep altımda istedim. Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz siz gidin artık düşman dağıldı dedikleri anda anlaşılıyor baştan beri bütün yenik düşenlerle aynı kışlaktaymışız incecik yas dumanı herkese ulaşıyor sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda tek başınayız. Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı hayatımıza kendi adımızla başlardık bilmediğimiz bir isim, hesaptaki bu açık belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine adımı aşkın üstüne kendim yazarım. / İsmet Özel Dinlemeniz Tavsiye olunur: http://www.youtube.com/watch?v=0SUylH7v7yo
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yârabbi taşınacak suyu göster, kırılacak odunu.. kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım Yâ Rabbelâlemin tütmesi gereken ocak nerde? - İsmet Özel -
Bir tane de benden olsun; Geri Gelen Mektup Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervâne olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... Gün senden ışık alsa bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!.. Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince, Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince, Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım; Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh'ın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın, Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin! Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı. Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler... Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "Kaabil"; İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur, Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik! Nihal ATSIZ
Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur baslar kulaklarında Ne çarsaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine Sevmek neymiş birgün anlarsın Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için Vurursun başını soğuk taş duvarlara Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın Duyarsın Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın Sevmek neymiş birgün anlarsın Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin Niçin yaratıldığını Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın Dolar gözlerin için burkulur Sevmek neymiş birgün anlarsın Birgün anlarsın sevilen dudakların Sevilen gözlerin erişilmezliğini O hiç beklenmeyen saat geldi mi Düşer saçların önüne ama bembeyaz Uzanır gökyüzüne ellerin Ama çaresiz Ama yorgun Ama bitkin Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı Sevmek neymiş birgün anlarsın Birgün anlarsın hayal kurmayı Beklemeyi Ümit etmeyi Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi Lanet edersin yaşadığına Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden Ümit Yaşar Oğuzcan
HİKAYE Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz! Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz! Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz! Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı. Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz! Benim doğduğum köylerde Kuzey rüzgârları eserdi, Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz! Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin! Benim doğduğum köyler de güzeldi, Sen de anlat doğduğun yerleri, Anlat biraz! Cahit KÜLEBİ