- Mesajlar
- 778
Sen,
arzularının peşinde,
ihtirasının kölesi,
doyumsuzluğun doruğunda,
elindekilere değil de, başkalarının elindekilere aşık,
alamadıklarına küfür edip,
alacaklarının hayalini kurarken...
gafletin zirvesinde, gıybetin eteğinde,
salyaların akarken...
Hayvanlar gibi yiyip, hayvan oğlu hayvanlar gibi içerken...
kuruntularınla,yalanlarınla uyuyup, uyanıp ardından,
en derin gaflet uykularına dalarken...
Suriye'de, evet Suriye'de...
itlerin s.çmak için bile uğramadığı
Ama,
iki ayaklı itlerin, köpeklerin, iki ayaklı çıyanların, sonra yine iki ayaklı yılanların, sonra yeniden iki ayaklı akreplerin ve yine uçamayan ama leşi çok iyi takip eden iki ayaklı akbabaların cirit attığı ve kol gezdiği
bir kasaba da ya da şehirde...
3 yaşında,
kara gözlü, kara kaşlı, kara saçlı, bembeyaz ruhlu ve kardan ak kaderli,
minik, minicik, savunmasız bir kız çocuğu,
aç ve susuz,
yalnız ve bir başına...
Evsiz, yurtsuz, kardeşsiz, oyuncaksız...
Dondurmasız ve çizgi filmsiz...
babasız ve annesiz,
babasız ve annesiz,
Annesiz...
Çıplak,
Bütün ORO.PU ÇOCUKLARI giyinik, ama o çıplak...
Çıplak...
İnsanlığımız gibi...
o narin bedenindeki serçe kuşu canını,
o kutlu tendeki, kutlu canını,
Bedeni çıplak, ağzı köpüre köpüre, nefes alamadan,
Huzurla, mutlu bir şekilde,
AZRAİL'E teslim ediyordu GENÇ...
üzül,
ama, kendine...
ağla,
ama, kendine...
o minik kız çocuğu, ölmeden cennetteki mekanına şahit oldu, bu dünyayı ve içindekileri versen, gelmek istemeyecek geri, söz bunu diyor, 18 Bin Alemin Sultan'ının ağzından çıkan...
Yarın mahşerde, hunharca, adice, vahşice, acımasızca öldürülen, şehit edilen o minik kızımıza verilen ecri, mükafatı, taltıfı görünce,
şimdi tv izlerken iki dakika yalandan acıdığımız o kızın yerinde olmak isteyecez,
olamayacaz...
Kapı gibi delili de şu hadiste gizlidir :
“ Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler, bela ehline sevapları verilince, dünyada iken derilerinin makaslarla kazınmış olmasını temenni edecekler.”
(Tirmizi, Zühd 59)"
arzularının peşinde,
ihtirasının kölesi,
doyumsuzluğun doruğunda,
elindekilere değil de, başkalarının elindekilere aşık,
alamadıklarına küfür edip,
alacaklarının hayalini kurarken...
gafletin zirvesinde, gıybetin eteğinde,
salyaların akarken...
Hayvanlar gibi yiyip, hayvan oğlu hayvanlar gibi içerken...
kuruntularınla,yalanlarınla uyuyup, uyanıp ardından,
en derin gaflet uykularına dalarken...
Suriye'de, evet Suriye'de...
itlerin s.çmak için bile uğramadığı
Ama,
iki ayaklı itlerin, köpeklerin, iki ayaklı çıyanların, sonra yine iki ayaklı yılanların, sonra yeniden iki ayaklı akreplerin ve yine uçamayan ama leşi çok iyi takip eden iki ayaklı akbabaların cirit attığı ve kol gezdiği
bir kasaba da ya da şehirde...
3 yaşında,
kara gözlü, kara kaşlı, kara saçlı, bembeyaz ruhlu ve kardan ak kaderli,
minik, minicik, savunmasız bir kız çocuğu,
aç ve susuz,
yalnız ve bir başına...
Evsiz, yurtsuz, kardeşsiz, oyuncaksız...
Dondurmasız ve çizgi filmsiz...
babasız ve annesiz,
babasız ve annesiz,
Annesiz...
Çıplak,
Bütün ORO.PU ÇOCUKLARI giyinik, ama o çıplak...
Çıplak...
İnsanlığımız gibi...
o narin bedenindeki serçe kuşu canını,
o kutlu tendeki, kutlu canını,
Bedeni çıplak, ağzı köpüre köpüre, nefes alamadan,
Huzurla, mutlu bir şekilde,
AZRAİL'E teslim ediyordu GENÇ...
üzül,
ama, kendine...
ağla,
ama, kendine...
o minik kız çocuğu, ölmeden cennetteki mekanına şahit oldu, bu dünyayı ve içindekileri versen, gelmek istemeyecek geri, söz bunu diyor, 18 Bin Alemin Sultan'ının ağzından çıkan...
Yarın mahşerde, hunharca, adice, vahşice, acımasızca öldürülen, şehit edilen o minik kızımıza verilen ecri, mükafatı, taltıfı görünce,
şimdi tv izlerken iki dakika yalandan acıdığımız o kızın yerinde olmak isteyecez,
olamayacaz...
Kapı gibi delili de şu hadiste gizlidir :
“ Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler, bela ehline sevapları verilince, dünyada iken derilerinin makaslarla kazınmış olmasını temenni edecekler.”
(Tirmizi, Zühd 59)"