Turgut Özal Zehirlendi!

Kodla Büyü
zal, o yıllarda Türkiye'de hiç duyulmamış konuları tartışmaya açacaktı:
Bir Türk-Kürt Federasyonu kurma fikrini ortaya atacak, tepkiler sonunda ''konuyu tartışmaya açmak istemiştim'' diyecekti.
Amerikalılar süreci ve tansiyonu kontrol edecekti.

Turgut Özal 1991 yılında ''Türkiye olarak şu ermeni soykırımını tanısak da bu iş sona erse'' görüşünü de dillendirdi.
O nedenle Amerikan büyükelçisi Abramowitz Ermeni Meselesini de, Türk - Kürt Federasyonunu da ağzından düşürmüyordu.
Tepki gösterenlere de ''Bunu ben değil, cumhurbaşkanınız söylüyor'' diyordu.

İşte Emekli büyükelçi Coşkun Kırca'nın sözleri:
''Abramowitz her tarafta Amerikan sefiri olarak bunları söylüyordu.
Ben kendisine bir yerde bir gün 'Nasıl olur? Türkiye'nin iç işlerine müdahale hakkınız yok sizin' deyince 'ben asla Türkiye'nin iç işlerine müdahale etmiyorum. Bunları sizin cumhurbaşkanınız söylüyor' diye cevap verdi bana.''

Yine o yıllarda Çekiç Güç'ün yarattığı konforlu ortamda Kuzey Irak, batılı yardım kuruluşları ve ajanlarla dolup taşacaktı.
Birleşmiş Milletler, şemsiye altında ve Çekiç Güç'ün denetimindeki şeritte, bir Kürt devleti için kolları sıvamışlardı.
Bölge halkına batılı kurtarıcılarının geleceği ve bir kürt devleti kurulacağı müjdesi veriliyordu.

O yıllarda oralarda dolaşırken İspanyol Kültür Derneği'nden Alman Yardım Kuruluşları'na kadar 200'e yakın derneğin faaliyetine tanık olmuştuk.

1995 yılında Aksiyon Dergisi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis tarafından hazırlanan bir rapora yer verdi.
Buna göre İncirlik'ten kalkan Çekiç Güç'e bağlı uçakların PKK'ya havadan malzeme attığı saptanmıştı.

O günlerde İngiliz Daily Telegraph gazetesi, Amerikalı subayların PKK'lılarla düzenli toplantılar yaptığını yazdı.
Amerikan özel kuvveti Delta Force birlikleri, Kuzey Irak'ta peşmergeleri eğitiyordu.
Bu haber Frankfurter Allgemeine, Observer gibi Avrupa gazetelerinde ve Londra'da çıkan El Hayat adlı gazetede yayınlandı.

PKK'nın Kürdistan Ulusal Kongresi, 2002 yılı Ocak ayında Brüksel'de ABD'nin desteği ile toplandı ve ABD'de resmen kabul edildi.
Batılı ülkeler PKK'ya serbest çalışma şartları sağlıyorlardı.
Avrupa Birliği PKK'yı, adı KADEK olarak değiştirilinceye kadar onu terör örgütleri listesine koymadı; PKK, KADEK adını alınca da bu kez KADEK terör örgütleri listesine alınmadı.

Bunları görmemek için kör olmak ya da başka devletlere çalışıyor olmak gerekti. Bu arada onbinlerce vatan evladı yitirildi.
“Gafiller; kaybetmeye hazır GÖREN KÖRLERDİR.”(Torlakon öğretisi)
1995'te cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 32. Gün programında Avrupa Birliği'nin terörle mücadele konusundaki önerilerine şöyle cevap verecekti:
''Siz diyor, azınlık hakları tanıyın bunlara. Şimdi bunlara anlatıyoruz ki burada, bunlar bugün ülkenin tümünün sahibi... niçin azınlık hakları, ikinci kademe... Başka istikametlere varır... Özerkliğe varır, otonomiye varır, federasyona varır. Sonra Türkiye'nin parçalanmasına varır...''
Batı zaten bunu istiyordu.
100 yıl önce olduğu gibi planlar aynıydı.
Bir Kürt Devleti, bölgedeki ülkelerin ittifakını önleyecek, Türkiye'yi Asya'dan izole edecek ve ikinci İsrail'i petrol coğrafyası üzerine inşa edecekti.

O nedenle, yeni Bogos Nubar Paşalar ile kürt Şerif Paşalar Türkiye'yi sarmış, masada batılı devletler ile aynı tarafa oturur olmuşlardı.
Arada CIA marifeti ile gerçekleştirilen darbeler, sesini çıkaran, gidişe dur diyen tüm aydınları susturacaktı.
Türkiye'nin kırmızı çizgileri yavaşça solacaktı.
Yabancı Büyükelçiler, sabır zorlayıcı açıklamalar yapacaklardı.

Amerika'nın Ankara eski Büyükelçisi M. Abramowitz, yayınladığı Türkiye raporunda Türkiye'nin parçalanabileceğini açıkladı.
Abramowitz'in ''Türkiye parçalanabilir'' demesinden çok değil bir ay sonra, Almanya'dan yola çıkıp incirlik üssüne malzeme götüren bir NATO tırında, PKK'ya ulaştırılmak üzere hazırlanmış askeri donatım malzemeleri yakalanacaktı.

İşte 90'ları böyle geçirdik.
Kürdistan Devleti'nin kurulması yolunda, Batılı devletlere destek verdik. Ermenistan Lobisi'nin istekleri doğrultusunda, adımlar attık.
Sevr Anlaşması içinde bir başlık daha var.
İstanbul'da çöreklenmesi düşünülen bir Bizans devleti.
Bu konudaki kırmızı çizgilerde Fener Rum Patrikhanesi'nin aktif katılımı ile pembeleşti.

Hillary Clinton, Dışişleri Bakanı olarak geldiği Ankara'da sıraladığı bir dizi talebin başına, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını koydu.
Bu bizans devleti hayalinin vazgeçilmez şiarıydı.
1990'lardan bugüne kadar bu konu baştacıydı.
Bu konudaki ilk adım, Avrupa'dan gelmişti.
1994 yılında Avrupa Birliği, Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos'u, Bizans Devlet Başkanı olarak seçtiğini duyurdu.

Avrupa Birliği'nden Devlet Başkanı ünvanı edinen Fener Patriği, basına verdiği demeçlerde ''Lozan'ı tanımıyoruz'' diyordu.
Avrupa Birliği, Fener Patriği'ne İstanbul merkezli Bizans Devleti Başkanı ünvanını verirken; Fener Patrikliği'nin tıpkı Vatikan Devleti gibi bir statüye kavuşturulması ve Türkiye toprakları üzerinde bir tür devlet içinde devlet olup çıkması düşünülüyordu.

Avrupa Birliği'nin Bizans Devlet Başkanı ünvanı verdiği Fener Rum Patriği, aynı yıl Belçika'ya gidiyor ve orada Belçika Kralı tarafından Devlet Başkanı sıfatıyla ağırlanıyordu.

Bugün nasıl Pentagon Danışmanı, Stratford Düşünme Merkezi başkanı George Friedman, yeni osmanlı haritaları yayınlıyorsa; 1918'de de bugünküne çok benzer haritalar ortalıkta uçuşuyordu.

Esquire Dergisi'nin Şubat 1994 tarihli sayısında, İstanbul başkentli bir yakındoğu federasyonunu işaret eden harita yayınlandı.
Bu yayından bir kaç gün sonra, The New York Times Magazin'de Robet D. Kaplan imzalı bir yazıda, İstanbul başkentli yakındoğu federasyonu kurulması gerektiği savunuldu.

Ardından aynı düşünce, CIA eski Türkiye Şefi Paul Henzé'nin raporunda karşımıza çıkıyordu.
Tüm bunlar olurken, Amerikan İstihbarat Teşkilatı CIA, CNN televizyonuna çıkarak ''Doğu Bloğu ve Rusya'daki bütün üstdüzey ajanlarımızı, Türkiye'ye kaydırıyoruz. Yakında Türkiye'de çok büyük karışıklıklar çıkabilir'' diyordu.

Cumhurbaşkanı Demirel, 1 Mayıs 1995 günü Milliyet Gazetesi yöneticilerini makamına çağırıyor ve ''Batı Sevr'i istiyor'' diyordu.
Lord Curzon'un hayaleti, Türkiye üzerinde dolaşıyordu.

1995'te bayram havasında bir kutlama yapıldı.
Halk ne olduğunu anlamadı.
Birçok Avrupalı üstdüzey isim Türkiye'ye doluştu.
Havai fişekler eşliğinde bir kutlama yapıldı.
Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmeden Gümrük Birliği'ne sokulmuştu.
Yani, tüm gelirlerine el konulacak, hiçbirşey üretemeyecek ama herşeyi satın almak zorunda kalacaktı.
Üstelik yok oluşunu kutlayacaktı.

Halkın hangi sarmalın içine itildiği ortaya çıkmamalıydı.
Bunun için televizyonlar kullanılacaktı.
Batı, basın-yayın vasıtası ile Türk halkının beynini dumura uğratacaktı.
“Kendi aklına hâkim olamayanlar, başkalarının aklına mahkûm olurlar.
Kendi yurduna sahip çıkamayanlar; vatan, bayrak, namus diye ağlar dururlar.”(Torlakon öğretisi)
Medyanın önemli bölümü ve bir kısım aydın, Avrupa Birliği'ne bağlı kurumların, Avrupalı vakıfların maaş bordrosuna alınmıştı.

Cüceler tarafından sıkı sıkı bağlı yatan bir devdi, Türkiye...
Üzerinde türlü oyunlar oynanıyordu.
Psikolojik operasyonlar, insanları umutsuzluğa sürüklüyordu.
(TESEV'den çarpıcı Kürt Raporu: ''PKK, bölge halkının kendisidir!'')

1999'da, Apo Kenya'da yakalandı ve Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde idam cezası uygulanmadı.
İmralı'da mahkeme sırasında Batı'nın tüm üstdüzey isimleri, dünyanın en ünlü gazetecileri sorgulamayı izledi.
Batıdan Öcalan'a destek mesajları yağıyordu.

Fransız cumhurbaşkanı'nın eşi Madam Mitterand'ın açıklamaları gazetelerdeydi. Ne mi diyordu: ''Ben Apo'dan daha çok Apo'cuyum. Abdullah'ın kalbimde çok özel bir yeri var.''

Vatikan bir bildiri yayınlıyor; "1918'den beri Kürtler bağımsızlıklarına kavuşmayı bekliyorlar" diyordu.
Türkiye'yi ziyaret eden Avrupa Birliği dönem Başkanı "Apo'yu asarsanız AB'ye giremezsiniz" diyordu.
Ardından Leyla Zana'yı hapishanede ziyarete gidiyordu.

Sonra da Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, HADEP'li Belediye Başkanları ile diyalog tavsiyesinde bulunuyordu; "Yoksa Avrupa Birliği kapısı kapanıverir!"

Öcalan idama mahkum olmuştu.
Ama Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde idam cezası kaldırıldı.
İmralı'dan avukatları aracılığı ile yandaşlarına görüşlerini iletmeye devam etti. Öcalan, mahkemeye verdiği savunmasında; kendisinin batılı ülkelerce korunup beslendiğini, batılı ülkelerden silah, malzeme ve para yardımları alarak Türkiye'ye karşı savaştıklarını açıkladı.

Batı'nın Sevr'i uygulama peşinde koştuğu ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü parçalamayı amaçladığı açıkça ortaya konmuştu.
Sorgusunda kullandığı bir cümle herşeyi özetliyordu: "Şeyh Sait'in devamıydım. Kullanıldım."
"...Bunu bir tek ben söylemiyorum. Zaten kullanıldım. Kullanılmamın en çarpıcı örneği benim durumum. Nereden nereye gelindiği ortada."

Şeyh Sait'in devamıydım, kullanıldım diyecekti.
İngilizler Lozan'da Musul meselesi görüşülürken, Şeyh Sait'i kullanmışlardı. Fransızlarla Hatay'ı için boğuşulurken, Dersim isyanı başlamıştı.
Türk Ordusu Kıbrıs'taki kıyıma dur deyince, Asala Örgütü'nün katliamı başlamıştı. Güneydoğu Anadolu Projesi ile Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken, PKK ortaya çıkmıştı.

2000'lerde; Sevr Anlaşması'ndan Büyük Ortadoğu Projesi'ne izler düşmeye devam edecek, ılımlı islam adı altında Türk insanının inanışları deforme edilecekti.
Amerikan Gizli Servisi'nin Türkiye'ye pek âşina adı Graham Fuller, Türkiye'nin laiklikten vazgeçmesi gerektiğini vaadediyordu.
Tarikatlara izin verilmeliydi.
1995'e kadar Amerikan politikaları karşıtı söylemleri ile tanınan Fethullah Gülen, 1995 sonrası Amerika'yı yüceltmeye başlayacaktı.
Gülen'e göre Amerika'dan habersiz iş yapılamazdı.
Amerika'da islamcı akım ile ilgili raporda, ılımlı islam temsilcisi olarak Fethullah Gülen'in adı geçecek ve Gülen 1997 yılında Papa ile görüştürülecekti.
“Türk’e düşman olan; ya apaçık kâfirdir, ya sahte müslümandır veya aptalın zırıdır. Dördüncüsü olamaz.”(Filozof Torlakon)
Bütün bunlar olurken Türkiye inanılmaz ölçüde fakirleşecek, ithalatı artacak, ihracatı düşecek, tüm kaynakları yabancı ellere geçecek, para getiren neyi varsa satılacak, sanayi tesisleri şalterlerini kapatacak ve halk yokluğun pençesinde kıvranacaktı.
Dünya Bankası raporuna göre, halkın yüzde 20'si yoksulluk sınırı altında yaşamaya başlayacaktı.

Türkiye'nin önüne konulan havuç, ''Avrupa Birliği üyeliği'' sayesinde
Batı;
- Demokrasi adına bölücülük,
- İnsan hakları adına gericilik,
- Dinler arası diyalog adına misyonerlik,
- Çevrecilik adına suyumuzu ele geçirme,
operasyonları yapıyordu.

Bir kürt devleti'nin kültürünü yaratmak için televizyonlar açıyor, yeni bir kürtçe icat ediyordu.
Hatırlayın Lord Curzon, Lozan Konferansı'nda Musul - Kerkük konusu görüşülürken kürtleri kastederek "Ben onlara bir alfabe verdiğimde görürsünüz" demişti.
Bugün görüyoruz.
Şimdi batı, bölgede ortak kürt kültürü yaratma peşinde.
Maddi çıkarları bunu gerektiriyor.
Batı, içinden geçtiği krizle sallanırken; Asya'nın kilidi Türkiye'yi kırmaya çalışıyor.

Aslında Dünya; 21. yüzyıla, 20. yüzyıl başındaki koşullarla giriyor.
Türkiye o zamanki gibi bugün de kilit ülke.
Amerika Başkanı Bill Clinton'un sözlerini unutmayalım:
"20. yüzyılın ilk 50 yılını Türkiye belirledi. 21. yüzyılın ilk 50 yılı da, Türkiye'nin alacağı doğrultuda şekillenecek."

Şimdi Clinton'un eşi Hillary, Condelezza Rice'ın yerinde.
Amerika'nın Dışişleri Bakanı ve Amerikan Başkanı Obama'nın gözü, Türkiye'nin üzerinde.
Amerika'nın Dışişleri Bakanı Hillary:
- Türkiye'nin limanlarını istiyor.
- Fener Rum Patriği ekümenik olsun diyor.
- Kürt devleti'ne hamilik yapın diyor.
- Ermenistan ile bir bütün olun diyor.

Kilit ülke Türkiye, bakalım 21. yüzyılın ilk çeyreğinde kendi çıkarları çerçevesinde bir politikayla kirli oyunlara cevap verebilecek mi?
Benim en ufak bir kuşkum yok.
Bu millet, düşünülebilecek her melanete karşı koyabildi.
Bu oyunlarla da başa çıkacaktır.
Bu çıkışta, yine Mustafa Kemal'in sözleri yolumuzu aydınlatacaktır.
Bakın, 1922'de yepyeni bir cumhuriyetin eşiğinde o ne diyor;
"Ulusal mücadelenin amacı tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ancak mâli bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir."
O nedenle Türk halkı; mali bağımsızlığını dışarıya peşkeş çekenleri anlamalı, kendi refahıyla ve ülkenin bekası ile oynayanları tespit edebilmelidir.
 
Lord Curzon, Lozan Konferansı'nda Musul - Kerkük konusu görüşülürken kürtleri kastederek "Ben onlara bir alfabe verdiğimde görürsünüz" demişti.
 
hakanotuken' Alıntı:
hayalcisuat' Alıntı:
hakanotuken' Alıntı:
Üslübuna dikkat et bende sana hakaret etmesini bilirim lakin senin gibi birisine hakaret ettiğim için uyarı aldım forundan atılmak istemiyorum.

Kemalist ideolojinin kürtleri inkar politikaları Kürt sorununu ortaya çıkarmıştır bu kadar basit. Bu üç beş veya 30 yıllık sorun değildir.
asıl sen dikkat et..!!! benim sana hakaret ettiğimi zannetiğin kelimeden daha çok yazdıklarından rencide olabilecek insanlar olabilir. sıkıştığınızda Mustafa Kemal'e saldırma hastalığından vazgeçin artık...! bu görüşlerim için atılacaksam da atsınlar...! hiçkimse bu memleketin en önemli değerini eli kanlı teröristlerle aynı cümlede telaffuz edemez...!!!

Beyin bedava... Kemalizm farklı birşey Atatürk farklı... Din ayrı dinci ayrı vb... Kemalistler yada kemalizm deyince Atatürk'e saldırı anlamı çıkarman yanlış. Bu kadar...
çıkarırım arkadaş...!! Kemalizm'e inanan her Kemalist gibi, bu kelimelerin yanında, sağında, solunda, altında, üstünde vs. herhangi bir şekilde, bu aşağılık teröristlerin adını görmek, okumak istemiyorum...!!! lütfen bunlara dikkat edin...!!!
 
Kara Kule 61' Alıntı:
pasha34' Alıntı:
Türkiye de üç önemli dönem vardır 1938 den sonra
Adnan MENDERES
Turgut ÖZAL
Recep Tayip ERDOĞAN

Bunların hepsi ülke durumu dipte görünür gibi iken yüksek oy ile (tek başlarına iktidar olarak gelmişlerdir)
3 liderde abd ye yakındır, bol para harcamışlardır ve ülkede belirli gelişimler olmuştur ama hangi parayla
ayrıca üçü de Tarikat liderlerine yakındır ve desteklerini almışlardır

Sayın hocam bu üç kişinin ortak yanı halkın kültürüne yakın olmaları bu yüzden hepsi yüzde 50 oy almışlardır. Bu yüzde 50 yi görmezden gelemeyiz.

Halkın kültürüne yakın gözükmeleri desek daha doğru olur...
Tabi ki gözden gelmiyoruz... ama en azından %50 den az olsun bu kadar kuvvetli olmasınlar diye halkı bilgilendiriyoruz.
 
Bu pkk illeti bunun zamanında ortaya çıkmadı mı? Menderesten sonra Amerikanın kucağına bunun zamanında oturulmadı mı? Ölünün arkasından kötü konuşulmayacak olsa ağzıma geleni sayacağımda susmak en iyisi sanırım.
 
pasha34' Alıntı:
Ayrıca kürt sorunu Yavuz Sultan Süleyman dönemine kadar derindir.
Ayrıca kürtler aleviler ve diğer olgular iç içe geçmiş ve Türkiye de kavram kargaşasına sebep olmuştur.
ayrıca olay kürt sorunundan daha önce aşiret ve ağalık sistemi sorunudur..+şeyhler...bunlar doğunun kontrolünü sağlayan
olaylardır.
Atatürk sadece doğudakilere insan gibi yaşamayı ve eğitim öğretim sağlamak ve fakir halkı ezilmekten kurtarmak için politikalar üretmiştir.


Senin tarihten haberin yok hocam. kürt olayı yavuz sultan selime dayanmaz. alevilik olayları dayanır. . Bizler 1. dünya savaşında kurtuluşta her yerde beraber omuz omuza savaştık kürtlerle. arada üç beş çapulcu çıkmıştır evet ama bu hiç bir zaman cumhuriyete kadarki gibi büyük çapta bir isyana dönüşmemiştir. zaten o çapulculardan türklerdede fazlasıyla var. hiç kimse kusura bakmasın. ne zamanki milliyetçilik akımı ile ırkçılık yapılmaya başlandı biz din kardeşliğini bırakıp, ırk savaşına başladık.

Bence özalın olayında, bu olay spekülasyondur kesinlikle eceliyle ölmüştür diyen arkadaşın parmağı var gibi :) . niye bu kadar gerildiyse artık
 
pneuma_ex' Alıntı:
Bu pkk illeti bunun zamanında ortaya çıkmadı mı? Menderesten sonra Amerikanın kucağına bunun zamanında oturulmadı mı? Ölünün arkasından kötü konuşulmayacak olsa ağzıma geleni sayacağımda susmak en iyisi sanırım.


Formatörlük belası senin zamanında çıktı diye ağzımıza geleni sanamı sayalım. unutmayalımki başbakanda olsalar derin devlet belası kendi istediği gibi yönetti yönettirdi bu ülkeyi. 10 yıl başbakanlık yapar birisinin bile asılabilmesi bunun örneği, darbe planları, 28 şubatlar hepsi bunun örneği.
 
pasha34' Alıntı:
Kara Kule 61' Alıntı:
pasha34' Alıntı:
Türkiye de üç önemli dönem vardır 1938 den sonra
Adnan MENDERES
Turgut ÖZAL
Recep Tayip ERDOĞAN

Bunların hepsi ülke durumu dipte görünür gibi iken yüksek oy ile (tek başlarına iktidar olarak gelmişlerdir)
3 liderde abd ye yakındır, bol para harcamışlardır ve ülkede belirli gelişimler olmuştur ama hangi parayla
ayrıca üçü de Tarikat liderlerine yakındır ve desteklerini almışlardır

Sayın hocam bu üç kişinin ortak yanı halkın kültürüne yakın olmaları bu yüzden hepsi yüzde 50 oy almışlardır. Bu yüzde 50 yi görmezden gelemeyiz.

Halkın kültürüne yakın gözükmeleri desek daha doğru olur...
Tabi ki gözden gelmiyoruz... ama en azından %50 den az olsun bu kadar kuvvetli olmasınlar diye halkı bilgilendiriyoruz.

tabi hocam bilgilendirin. bilgilendirirken önceki hükümetlerinde nasıl olduklarını anlatın. tabi ne kadar dürüst anlatırsınız orasını bilmemde eğer dürüst anlatacak olursanız bu sefer yüzde 60 ı vururlar.
 
pasha34' Alıntı:
Kara Kule 61' Alıntı:
pasha34' Alıntı:
Türkiye de üç önemli dönem vardır 1938 den sonra
Adnan MENDERES
Turgut ÖZAL
Recep Tayip ERDOĞAN

Bunların hepsi ülke durumu dipte görünür gibi iken yüksek oy ile (tek başlarına iktidar olarak gelmişlerdir)
3 liderde abd ye yakındır, bol para harcamışlardır ve ülkede belirli gelişimler olmuştur ama hangi parayla
ayrıca üçü de Tarikat liderlerine yakındır ve desteklerini almışlardır

Sayın hocam bu üç kişinin ortak yanı halkın kültürüne yakın olmaları bu yüzden hepsi yüzde 50 oy almışlardır. Bu yüzde 50 yi görmezden gelemeyiz.

Halkın kültürüne yakın gözükmeleri desek daha doğru olur...
Tabi ki gözden gelmiyoruz... ama en azından %50 den az olsun bu kadar kuvvetli olmasınlar diye halkı bilgilendiriyoruz.
Sayın hocam özaldan öncesinide bir anlatsanız iyi olur, halkın açlığını ekmek kuyruklarını karneleri halkın 2 ineğinden birine el koymaları bunlarıda anlatın lütfen.
Halk bunlardan kurtulmak için yüzde 50 oy verdi.
 
Yüzde 50'yi içinize sindirin kardeşim, bu halkın oyudur, kimse bunun üzerine laf konuşamaz. Yok demokrasi olmasın derseniz Chp'den biri gelsin ülkeyi yönetsin sonra saltanat halinde devam etsin. Yönlendirme olabilir, etkileme olabilir ama yüzde 50 halkın bir tepkisidir buna saygılı olun.
 
hakanotuken' Alıntı:
Üslübuna dikkat et bende sana hakaret etmesini bilirim lakin senin gibi birisine hakaret ettiğim için uyarı aldım forundan atılmak istemiyorum.

Kemalist ideolojinin kürtleri inkar politikaları Kürt sorununu ortaya çıkarmıştır bu kadar basit. Bu üç beş veya 30 yıllık sorun değildir.

Kürtleri inkar mı?

Bu memlekette Laz var. Gürcü var. Rum var. Ermeni var. Yahudi var. Arap var. Türkmen var. Türk var. Abaza var. Boşnak var. Tatar var. Arnavut var.

Kemalist ideoloji sadece Kürtleri mi inkar etti?

Yok sadece Kürtleri inkar etti ise, neden özellikle Kürtleri seçti?

Yok sadece Kürtleri inkar etmedi ise, neden Gürcü sorunu, Laz sorunu, Rum sorunu, Ermeni sorunu, Yahudi sorunu, Arap sorunu, Türkmen sorunu, Abaza sorunu, Boşnak sorunu, Arnavut sorunu yok bu memleketin?

Veya yeşillik olsun diye bize bir takım klişeler ezberletildi, onları mı tekrar ediyorsunuz?

Uyanın ey muhafazakarlar!

Ben uyandım. Size don biçmeye kalkanlar var. Kemalizme olan muhalefetlerinden ötürü bize ezberletmeye çalıştıkları klişelerle öyle bir duruma düşeceğiz ki, Kürt devletini kurmak konusunda Kürtlerden daha istekli hale geleceğiz.
 
obsearchverim' Alıntı:
hakanotuken' Alıntı:
Üslübuna dikkat et bende sana hakaret etmesini bilirim lakin senin gibi birisine hakaret ettiğim için uyarı aldım forundan atılmak istemiyorum.

Kemalist ideolojinin kürtleri inkar politikaları Kürt sorununu ortaya çıkarmıştır bu kadar basit. Bu üç beş veya 30 yıllık sorun değildir.

Kürtleri inkar mı?

Bu memlekette Laz var. Gürcü var. Rum var. Ermeni var. Yahudi var. Arap var. Türkmen var. Türk var. Abaza var. Boşnak var. Tatar var. Arnavut var.

Kemalist ideoloji sadece Kürtleri mi inkar etti?

Yok sadece Kürtleri inkar etti ise, neden özellikle Kürtleri seçti?

Yok sadece Kürtleri inkar etmedi ise, neden Gürcü sorunu, Laz sorunu, Rum sorunu, Ermeni sorunu, Yahudi sorunu, Arap sorunu, Türkmen sorunu, Abaza sorunu, Boşnak sorunu, Arnavut sorunu yok bu memleketin?

Veya yeşillik olsun diye bize bir takım klişeler ezberletildi, onları mı tekrar ediyorsunuz?

Uyanın ey muhafazakarlar!

Ben uyandım. Size don biçmeye kalkanlar var. Kemalizme olan muhalefetlerinden ötürü bize ezberletmeye çalıştıkları klişelerle öyle bir duruma düşeceğiz ki, Kürt devletini kurmak konusunda Kürtlerden daha istekli hale geleceğiz.

Kürt meselesine gelince, bir takım muhafazakar kesimler bize bu dolmaları yutturuyor,

ama biz Osmanlı aşığı gençleriz. Osmanlı'ya haksız yere laf söyletmeyiz.

Atatürk muhalifliğinden ötürü bize bu klişeleri ezberleten bir kısım muhafazakarlar, cemattçiler vs.

bizim Kürtçüler karşısında büyük GOLLER yememize neden oluyorlar.

Çünkü o Kürtçüler siz Atatürk'e sövmek için onların tezlerine destek verecek klişleri o bir kısım muhafazakarın ağzından ezberleyip tekrar ederken

o Kürtçüler var ya onlar,

Onlar Atatürk'ü geçiyor, TAAAA Osmanlı'dan itibaren Kürtlerin bu sorunu çıkarmakta HAKLI(?) OLDUKLARINI GÖSTERECEK örnekler, olaylar veriyorlar.

Siz gibi, ben gibi saflar da, o muhafazakar abilerinin ezberlettiği klişelerle

Atatürk'e, Kemalizm'e vs. GOL ATTIĞIM ZANNEDERKEN

Osmanlı'ya, kendi devletinize GOLU TIPIYORSUNUZ.

Farkında değilsiniz.

Ben farkına vardım.

Kendi kendimize gol attıryor o liberal kuyruğu yalayan muhafazakar abiler.
 
format_01' Alıntı:
pasha34' Alıntı:
Ayrıca kürt sorunu Yavuz Sultan Süleyman dönemine kadar derindir.
Ayrıca kürtler aleviler ve diğer olgular iç içe geçmiş ve Türkiye de kavram kargaşasına sebep olmuştur.
ayrıca olay kürt sorunundan daha önce aşiret ve ağalık sistemi sorunudur..+şeyhler...bunlar doğunun kontrolünü sağlayan
olaylardır.
Atatürk sadece doğudakilere insan gibi yaşamayı ve eğitim öğretim sağlamak ve fakir halkı ezilmekten kurtarmak için politikalar üretmiştir.


Senin tarihten haberin yok hocam. kürt olayı yavuz sultan selime dayanmaz. alevilik olayları dayanır. . Bizler 1. dünya savaşında kurtuluşta her yerde beraber omuz omuza savaştık kürtlerle. arada üç beş çapulcu çıkmıştır evet ama bu hiç bir zaman cumhuriyete kadarki gibi büyük çapta bir isyana dönüşmemiştir. zaten o çapulculardan türklerdede fazlasıyla var. hiç kimse kusura bakmasın. ne zamanki milliyetçilik akımı ile ırkçılık yapılmaya başlandı biz din kardeşliğini bırakıp, ırk savaşına başladık.

Bence özalın olayında, bu olay spekülasyondur kesinlikle eceliyle ölmüştür diyen arkadaşın parmağı var gibi :) . niye bu kadar gerildiyse artık

Asıl senin badem bıyıklı, Risale-i Nur okuyan Müslüman, dindar Kürtçülerden haberin yok.

Onlar dayandırıyor Kürt meselesini TAAA OSMANLIYA.

Siz gibi ben gibi kuşlarda Kemalizm'e gol atacağım derken meğer kendi kalemize gol atıyormuşuz da haberimiz yokmuş.
 
Geçen hafta Türkiye"nin batısında yeni bir dönem başladığını ve karanlık güçlerin etkisiz hale getirilmesi için bir adım daha atıldığını belirtmiştik. Bu hafta ki yazımızda Osmanlı zamanında Selçukluların, Osmanlıların, İranlıların, Arapların, Rusların, İngilizlerin ve diğer dünya devletlerinin deyişi ile Kürdistan bölgesinde hukuk dışı hareket eden derin ve karanlık güçlerle ilgili bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.
Tarihin biraz derinliklerine gidelim. Konuya Kürdistan bölgesinin Osmanlı yenetimine geçişi ile başlayalım. 1507 yılında Safevi devletinin kurucusu olan şah İsmail Kürdistan bölgesini ele geçirince savunmasız halkı kırıp geçirdi. Birçok suçsuz insan öldürerek katliamlar yaptı. Kürdistan bölgesinin ileri gelen 20 ye yakın Kürt Beyi rahatsızlık duyulan konuları Şah İsmail ie görüşmek üzere yanına gittiklerinde suçsuz ve sebebsiz yere yakalanıp zindana atıldılar. Yapılan bu zulüm Kürtler arasında infial uyandırdı. Şahlığını tebrik etmek için gelen Kürtlerin ileri gelenlerini tutuklamak tarihe büyük bir kara leke olarak geçti. Ve tarihin seyrini değiştirdi.
Şahın kızkardeşi ile evli ve Eyyubi hanedanının devamı olan Hasankeyf Emiri Melik Halil Eyyubi (Çavsor Xalil) birkaç arkadaşı ile zindandan kaçıp bölgeye geldi ve Kürtleri Şah İsmail" karşı örgütlemeye başladı.
Zaten çoktandır Şiilere karşı bir hareket hazırlığında olan Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim bu durumu iyi değerlendirdi. Kürdistan bölgesine gönderdiği Mevlana İdrisi Bitlisi vasıtasıyla Bilad-i Kürt denilen Kürdistan bölgesindeki 25 Bey ile Beyliklerinin ebedi kalması şartı ile bir antlaşma yaptı.
Yapılan bu antlaşma sonucunda Şii Safevi Devletinin Kürdistan bölgesindeki hakimiyeti sona erdiği gibi İran, Irak, Mısır ve Arabistan gibi ortadoğu toprakları Osmanlı hakimiyetine girdi. Böylelikle Safevi Şahı, Kürt Beylerine yaptığı haksızlığı Kürdistan veya Biladi Kürd bölgesindeki hakimiyetini kaybederek ödedi. Kürtler ise Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar Osmanlının yanında kaldı ve onunla birlikte hareket etti. Bu Kürdistan tarihinde yapılan ilk haksız uygulamanın sonucudur. Ve zalimler için ibretlik bir vakadır.
Hukuksuz uygulamalara dairdir bir başka olay...
Revan seferine çıkan Osmanlı padişahı 4. Murat ı Şeyh Eziz ünvanı ile meşhur Şeyh Mahmut hazretleri Kürt ve Güney Kafkasya kökenli 40.000 mürid ile uğurlamaya gelir. Müritlerin şeyhlerine olan bağlılığı 4. Muradı endişelendirir. Her ne kadar Şeyh Mahmut Hazretleri itaatte kusur etmemiş, Osmanlı padişahı ile yakınlık kurmuşsada 4. Murad Şeyh ve Müritlerinin varlığını iktidarı için tehlike görerek sefer dönüşünde masum ve günahsız Şeyh Eziz lakablı Şeyh Mahmud Urmevi Hazretlerini 1639 yılında sebepsiz yere idam eder. (İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, Evliya Çelebi Seyahatnamesi) Bu açık bir hukuksuzluk ve büyük bir zulümdür. Bu da tarihe geçer.
Yine Kürt halkından 400 yakın kişi ileri geleni ile sorunlarını Osmanlı padişahına bildirmek için Edirne ye giderler. Her ne olursa olur vardıkları yerde padişahın gazabına uğrarlar. Padişahın kolluk kuvvetleri bu 400 kişiye acımasızca saldırır. Bir tek kişi bile sağ kalmamacasına hepsi suçsuz ve sebebsiz yere öldürülürler. (Şerefname)Tarih yine olanları kaydeder.
Kürdistan'ın büyük din ve irfan adamı Şehrezorlu Mevlana Halidi Kürdi tek gayesi müslümanların islama göre yaşamaları olmasına rağmen şeriat devleti olan Osmanlı Devletinden büyük baskılar görür. Adım adım takip edilerek Valiler tarafından gözlem altına alınır. Etrafındaki çember daraltılır. Deflarca Padişaha ihbar edilir ve yok edilmek istenir. Dünyanın dört bir yanına dağılan halifeleri islamı afrika, kafkasya, türkistan ve osmanlı nın merkezine kadar taşırken, Osmanlı Mevlana Halidê Kurdi Hazretleini hep gözlem altına alınmış ve serbest hareket etmesini önlenmiştir. Baskılardan kaçamayacağını anlayınca da yurdundan hicret etmiş bugünkü Suriye devletinin bulunduğu topraklarda allahın rahmetine kavuşmuştur. Bu süre içersinde hiçbir zaman devlet tarafından rahat yüzü görememiştir.
Yine aynı şekilde 1880 yüzyılda Osmanlının dış güçler tarafından sıkıştırıldığı, İngiltere, Rusya ve Fransa'nın Kürtdistan da yaşyan Hristiyan ve Ermenileri Müslümanlara karşı ayaklandırarak kışkırttığı bir sıra da bilhassa İran üzerinden Kürt Müslümanların ablukaya alınmasına karşılık Nakşibendi Mevlana Halidê Şehrezori i Kürdi'nin halifesi Hakkarili Seyyid Taha'nın oğlu Kürtlerin büyük Şeyhi Şeyh Ubeydullahi Nehri'nin örgütlediği Kürtlerle büyük bir direniş gerçekeştirmiştir. İngiliz, Rus ve İran güçlerinin bu direnişe karşı koyamaması üzerine Osmalıyı devreye konulmuş, bizzat Osmanlı Devleti tarafından direniş bastırılmıştır. Şeyh Ubeydullah Nehri ve onunla birlikte hareket eden Onlarca Bey topraklarından bir daha geri gelmemecesine sürgün edilmiştir. (Kürt Sorunu)
Kürdistan'ın Rewanduz bölgesinde emirlik yapan Mir Muhammed Osmanlı ile bir anlaşma yapması için İstanbul'a davet edilir. Osmanlı Mir Muhammed ile bir Antlaşma yapar. Mir ve yanında bulunanlar geri dönüşleri sırasında Padişahın muhafızları tarafından kaybedilirler. Cesetleri bile bulunamaz.
Bunun gibi yüzlerce hatta belki binlerce kişi, değişik tarih ve zamanlarda, farklı yerlerde kolluk kuvvetlerince evlerinden alınır ve onlardan bir daha haber alınamaz. Mahkemeye götürülen binlerce şahıs yolarda infaz edilirler. Bunun gibi onlarca Hukuk dışı karanlık uygulama bölgenin derinliklerinden günümüze kadar gelmiştir.
Bunlar Osmanlı Devleti Döneminde yapılan binlerce hukuksuz ve haksız uygulamadan sadece bir iki örnektir. Tarihin karanlık sayfalarına inilecek olursa bunlar gibi daha birçok örnekle karşılaşılır. Tarihin yapraklarına bakıldığında bu tür olaylar sayılamayacak kadar çoktur. Bizim konumuz bu olmadığından bu kadarla yetiniyoruz.
Kürdistan bölgesinin en karanlık ve hukuk dışı dönemi İttihat ve Terakki döneminde yaşanır. Haksız yere öldürmeler, sürmeler, katliamların haddi hesabı yoktur. Bu dönemde Kürtlere en büyük zulümler yapılır, köyler düşman kuvvetleriymiş gibi basılır, insanlar işkenceden geçirilir, istedikleri öldürülür, kalanlar sürülür veya yok edilir. Düşman kuvvetlerinin yapmadığı zulüm ve zorbalıklar kendi Devletleri tarafından gerçekleştirilir. Yapılan bu hukuk dışı uygulamalar Kürt halkını canından bezdirir.
Biz bu konuyu küçük bir örnekle dile getirirsek sanırım konu anlaşılacaktır.
İttihat ve terakki"nin birinci adamı Mason ve Yahudi dönmesi olan Talat Paşa'nın emri ile gerçekleştirilen Kürt tehcirinde yani Kürt sürgünün de Kürtlerin gittikleri yerde nüfusun % 5"in fazla olmaması için sıkı sıkı tembih edilir.
26 ocak 1916 tarihinde “Kürt mültecilerinin gittikleri yerde aşiret hayatını yaşamamak ve milliyetlerini muhafaza etmemeleri çin aşiret reislerini efraddan ayırmak gerektiğini.. Kürtler arasında ne kadar nüfus sahibi şahıslar ve reisler varsa halktan ayırarak farklı yerlere sürülmeleri gerektiğini…
4mayıs 1916 tarihli telgrafla “Kürtlerin sürüldükleri yerde bir arada oturmayıp lisan ve adetlerini terk edecekleri şekilde dağıtılmaları Şeyh, imam ve aşiret reislerinin kasabalara, avam kesiminin ikişer üçer hane şeklinde verimsiz köylere dağınık bir şekilde zorunlu iskan ettirilmeleri gerektiğini…
Aşiretlerin hiçbir şekilde yerli halkın % 5 den fazla olmayacak şekilde köylere dağıtılmalarını (Türkler ve Kürtler, Suat PARLAR, Bağdat Yayınları baskı 2995, s.597) bizzat verdiği özel emirlerle gerçekleştirir.
Böyle bir zulüm tarih boyunca şeytanın bile aklına gelmemiştir. Zaten Talat Paşa yaptığı bu zulümden dolayıdır ki beş yıl gibi kısa bir dönemde koskoca Osmanlı Devletini yıkıp yok etmiş, yanındakiler ihanet ettikleri Osmanlı Devletinden Alman gemileri ile kaçarak Almanya'nın izbe sokaklarında kadınlarının gözleri önünde öldürülerek hayatlarına son verilmiştir.
Ortaya attıkları “Küfür devam etmiş fakat zulüm devam etmemiştir.” Tarihteki mazlumların ahını Allah Almanya da bile olsa Bir Ermeni Militan tarafından aldırmıştır.
Gelecek yazımızda yeni dönem Türkiye Kürdistan'nda hukuk dışı uygulamalar ile devam etmek dileğiyle Allah'a Emanet olunuz.



Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/osmanli- ... z2B5jTCZbF

Yazıyı okuyun, Türklere İslamı öğreten Kürtlere Osmanlı valilerinin yaptığı baskılar, hayatları boyunca süründürüldüler iddiaları

sebepsiz kıydılar iddiaları
fail-i meçhul iddiaları

Hem de osmanlı'ya öyle kemalistlere cumhuriyet rejimine falan değil

BU İDDİALAR TANIDIK GELİYOR MU?

Osmanlıya gol attırıyorsunuz bazı bir kısım muhafazakar abilerin eblehlikleri yüzünden
 
bu ülke böyle .. herkes olan bitenden haberdir , duyar, öğrenir fakat ne hakkını arayabilir veya sonuçları değiştirebilir... :verymad:
 
Geri
Üst