Şüpheli Ölen Askerler!

Kodla Büyü

Kara Kule 61

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
710
Şüpheli ölen askerlerin aileleri araştırma komisyonu kurulmasını istediler
Kışlalarda şüpheli şekilde yaşamını yitiren askerlerin aileleri, ölümlerin arkasındaki gerçeklerin aydınlatılması ve sorumluların yargılanması için Meclis’te komisyon kurulmasını istiyor. Aileler, davaların, taraflı davranan askeri mahkemelerden alınmasını da istedi.
Kışlalarda şüpheli şekilde ölen askerlerin aileleri, “Vatan Şehitleri Aileleri Dayanışma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği”nde basın toplantısı düzenledi. Çocuklarının gerçek ölüm nedenlerinin araştırılmasını isteyen aileler, Meclis bünyesinde komisyon kurulmasını ve sorumluların yargılanmasını istedi.
Basın toplantısında konuşan dernek Başkanı Aytulu Kirazaldı, kışlalarda 10 yılda toplam bin 470 askerin yaşamını yitirdiğini, bunlardan 934′ünün şüpheli olduğunu belirtti. Ailelerin açtığı davaların, kuşkulu şekilde kapatıldığını ya da kapatılmak istendiğini söyleyen Kirazaldı, aileler olarak, hükümetin “intihar ve şaibeli” olarak kayda geçirilen ölümleri aydınlatmasını istedi. Aytulu Kirazaldı, TBMM bünyesinde komisyon kurulmasını ve gerçek sorumluların araştırılarak mutlaka cezalandırılmasını istediklerini kaydetti.
‘DELİLLERİ ORTADAN KAYBETTİLER’
Basın toplantısında zorunlu askerlik yapan çocuklarını şüpheli bir şekilde kaybeden aileler konuştu.
2010 yılında Şırnak’ta askerlik yaptığı sırada intihar ettiği iddia edilen Cihan Alışır annesi Nazmiye Alışır, “Bize önce şehit oldu dediler. Daha sonra intihar ettiğini söylediler” dedi. Anne Alışır, oğlu ölmeden önce yaşanılanları şöyle anlattı; “Oğlumun birliği bir gün önce Suriye sınırından görev geliyor. Sabaha karşı geliyorlar. Yatakhanede yatmaya hazırlanırlarken, komutanları geliyor ve ‘yarın istirahattesiniz, öğlen ikiye kadar dinlenin’ diyor. O sırada, Teğmen Hüseyin Erdoğan geliyor, ‘olmaz öyle şey, ben yarın onları süründüreceğim’ diyor. Oğlum da komutanım ‘bu haksızlık değil mi?’ diyerek itiraz ediyor. Sonra oğlumu alıp dövüyorlar, öldürüyorlar.”
Oğlunun ölümüne ilişkin “göğüs kafesinin sağ alt kısmından kendini vurarak öldürdü” açıklaması yapıldığını söyleyen anne Alışır, “Önce çocuğumu bize göstermediler. Israr edince göstermek zorunda kaldılar. Bir şey gizledikleri belliydi. Çocuğun yüzünde darp izleri vardı, burnunun yanında kesik, dudağında patlak, alnında morartılar, sol kaburgaların da da kırıklar vardı” şeklinde konuştu. Oğlu üzerinde olan elbiselerin de kayıp olduğunu söyleyen anne Alışır, “Daha mahkeme bitmeden elbiseleri ortadan kaldırdılar. Parmak ve kan izleri belli olmasın diye yaptılar. Hem benim oğlum solak, sağ eliyle kendini nasıl vurur. Kendisini vurduğu söylenen silah, oğlumun yanında değil, metrelerce uzakta bulunuyor. Bunlar nasıl oluyor açıklasınlar” dedi.
Oğlunun askerlik arkadaşı Eyüp Özcan’ın “intihar etmedi” yönünde beyanda bulunduğunu kaydeden Alışır, şöyle devam etti: “Arkadaşı, tehdit edildiği için konuşamıyor. İntihar etmedi diyor ama teğmen vurdu da diyemiyor. Oğlum öldükten sonra kendilerine, ifade tutanağı imzalatıldığını söyledi. ‘Olaydan sonra, sabahın altısında hepimize bir şeylerin yazılı olduğu kağıtlar imzaladılar. Ne olduğunu anlamadık’ dedi. Oğlumu Teğmen Hüseyin Erdoğan öldürdü. Oğlumun cebinde bulunan mektupta da onun ismi var.”
Anne Nazmiye Alışır, Genelkurmay Başkanlığı’ndan, “Kendini boğazının altından vurdu. Kamera kayıtları mevcut” yönünde açıklama yapıldığını hatırlattı, görüntü kayıtlarının halen mahkemeye verilmediğini söyledi. Anne Alışır, konuşması sırasında yaşadığı stresten dolayı baygınlık geçirdi.
‘ASKERİ MAHKEME SUÇLARI ÖRTMEK İÇİN’
2009 yılında Kastamonu Bozkurt İlçesi Jandarma Karakol Komutanlığı’nda askerlik yaptığı sırada “MP-5 silahla intihar ettiği” iddia edilen Caner Bahar’ın babası Ramazan Bahar ise oğlunun intihar etmediğine dair dosyada onlarca delilin olduğunu söyledi.
Askeri mahkemelerin tarafsızlık ilkesini ihlal ettiğini belirten baba Bahar şunları söyledi: “Hukuk evrensel ise askeri mahkemeler niye var? Çünkü, işlenen cinayetler ve suçlar, bu mahkemeler tarafından personeli korumak amacıyla, intihar, eğitim zaiyatı gibi kılıflar altında kapatılmak isteniyor. 4 yıldır verdiğim hukuk mücadelesinde bunlara bizzat şahit oldum. Tanıklar ve hatta oğlumun ölümünden sorumlu olarak yargılanan komutanın mahkeme huzurunda dinlenmesi talebimiz reddedildi.”
“Ben kimseye, Başabakan’a da Cumhurbaşkanı’na da yalvarmıyorum, sadece görevlerini yapmalarını istiyorum” diyen baba Bahar, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise devletin öncelikli görevi vatandaşının can güvenliğini korumak ve kollamaktır” diye konuştu ve şunları ekledi: “Biz vatandaş olarak, vergimizi verip, evlatlarımızı fidan gibi yetiştirip askere göndererek görevlerimizi yaptık. Neden en güvenli kurumlar olduğu söylenen yerlerde evlatlarımız kim vurduya gidiyor? Evlatlarımızın ölümünün arkasındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması için davaların, taraflı davaranan askeri mahkemelerden alınıp sivil yargıya verilmesini istiyorum. Katiller mutlaka cezalandırılmalı. Biliyor ki, katillerin cezalandırılması bize evlatlarımızı geri getirmez, acımızı da dindirmez. Ama en azından boğazımızdaki düğümü bir nebze gevşetip, yüreklerimize su serper.”
‘ESTETİKLE İKİNCİ MERMİ DELİĞİ KAPATILDI’
Tunceli’nin Hozat İlçesi’nde askerlik yaptığı sırada şüpheli şekilde yaşamını yitiren Murat Can’ın babası Oktay Can ise oğlunun cesedine estetik ameliyat yapıldığını anlattı. Oğlunun, öldükten sonra ve defin edildiği sırada çekilen resimleri gösteren Baba Can, “Oğlumun vücuduna isabet eden iki mermi var. Elazığ Fırat Üniversitesi’nde estetik ameliyat yapılarak, kurşun deliklerinden bir tanesi kapatılıyor. Bu resimlerde açıkça görünüyor. Ayrıca, otopsi sırasında kamera çekimi yapılmış, o kayıtlarda da iki kurşun deliği görülüyor” dedi.
Oğlunun kendini vurduğu iddia edilen silahın balistik incelemesinde, oğlunun parmak izine rastlanmadığını söyleyen baba Can, “Merminin kaç metreden geldiği tespit edilememiş. Silahta oğlumun parmak izine rastlanmamış. Kapalı alanda vurulduğu halde mermi çekirdeği yok ortada, çok hızlı bir şekilde nöbet tutuğu kulubedeki kanlar temizlenmiş, ardından da kulübe yıkılmış” şeklinde konuştu.
‘BEN KENDİ ADALETİMLE ÇÖZECEĞİM’
Hüseyin Kaplan, oğlu Celal Kaplan’ın, Diyarbakır Kulp Karakolu’nda askerlik yaptığı sırada öldüğünü söyledi. Oğlunun, “boynundan kendini vurarak intihar” ettiğinin söylendiğini belirten baba Kaplan, “Oğlumun cesedini bize göstermediler. ‘yer söyleyin, biz defnededeceğiz’ dediler. Direndim ama cunta düzenini yıkamadım, çocuğuma helalleşemedim. Bu bir baba için ne demek biliyor musunuz?” dedi.
Baba Kaplan, kayıtlarda, oğlunun sabah 08.00-10.00 nöbetini tuttuğu, ölümüne ilişki tutanakta ise aynı gün 12.00 nöbetini tuttuğu sırada kendini vurarak intihar ettiğinin yazıldığını söyledi, “Bu nasıl oluyor?” diye sordu. Oğlunun öldüğü karakoldan birinin aradığını ve “amca bu işin peşini bırakma, oğlun intihar etmedi” dediğini aktaran baba Kaplan, şunları anlattı: “Karakolda hazırlanan tutanakta, benim eşimle ayrıldığım, oğlumun beşik kertmesi bir nişanlısı olduğu, bundan dolayı da psikolojik sorunlar yaşandığı yazılmış. Ama eve gelen askeri yetkililer, ölüm haberini annesine, yani eşime veriyorlar. Ben eşimle bugüne kadar kavga bile etmedim. Ayrıca iddia edildiği gibi de beşikten kertme nişanlısı falan yok.”
Olayın çözülmesini isteyen baba Hüseyin Kaplan, “Eğer çözülmezse ben bu işi çözerim ama kendi adaletimle. Sabırla bekliyorum…” dedi.
’26 GÜNLÜK ASKERKEN ÖLDÜ’
Eşinin, 1987′de 26 günlük askerken öldüğünü anlatan Sevginaz Doğan ise “Eşim askere gideli 26 gün olmuştu, ‘şehit’ diye eve getirdiler. Raporda ölüm nedenini de ‘akciğer tüberküloz kanaması’ diye yazmışlar. Kalp krizi, beyin kanaması deseler kesinlikle inanırdım. Ama akciğer tüberküloz kanamasına inanmam. Madem hastaydı, neden askere aldınız. O zaman evinde ölmesine izin verseydiniz. Diyelim orada hasta oldu. Tüberküloz, 26 günde öldürmez ki. Mağdur durumdayız. Hiçbir yerden destek gelmedi. Herkesin yararlandığı haklardan yararlanmak istiyorum” diye belirtti.
‘EVLATSIZ YAŞAMAYI BAŞARIYORUZ AMA ONURSUZ YAŞAMAYI DÜŞÜNMÜYORUZ’
Asker aileleriyle birlikte yıllardır mücadele ettiklerini söyleyen Volkan Kamalak’ın babası Hayri Kamalak ise “Ortak en büyük yanımız kara kaderlerimiz, sorunlarımızın ortak odakta ve çözümlerinin de aynı noktalarda olmasıdır. Evlatsız yaşamayı başarıyoruz ama onursuz yaşamayı düşünmüyoruz” dedi. Baba Kamalak, yetkilileri, şüpheli asker ölümlerine ilişkin harekete geçmeye çağırdı.
http://www.askerhaklari.com/intihar...eri-arastirma-komisyonu-kurulmasini-istediler
 
Geri
Üst