şehitlerimize

Kodla Büyü

hamuş

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
895
Mast'er

Aslında... Her şey “Teksas”ta başladı.


Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olduğunu öğrendiğimiz günlerde, 2004'te... Irak'ta öldürülen Amerikalı er Casey'nin annesi Cindy Sheehan, tek başına gitti, oğlumun katili sensin diye bağırarak, başkan buş'un “Teksas”taki çiftliğinin kapısına çadır kurdu.

Öbür anneler, bana ne demedi, çadırı kapan koştu. “Teksas”taki çiftlik çadırkent'e döndü. E orası, burası değil tabii, dağılın lan diyerek biber gazı sıkamadılar. Tiviler canlı yayındaydı.

İyi de güzel ablacım, senin oğlunu zorla askere götürmediler ki, bedelini ödüyoruz, tıkır tıkır maaş almak için gitmedi mi, diye sordular... Şu hazin cevabı verdi: Oğlum üniversite okumak istiyordu. Üniversiteler çok pahalı, param yetmedi. Ordudan aldığı maaşı biriktirip, üniversiteye gidecekti.

Yani...
Askerlikten yırtmak için
üniversiteye değil, üniversiteye
gidebilmek için askere gitmişti!

Annenin bu feryadı, duymak
istemeyen kulaklarda bile çınladı. Bizim çocuklarımız niye bize ait olmayan savaşlarda ölüyor sorusu, gariban evlerin odalarından taştı, manşetlere çıktı.

Sembol olmuştu... Dünyayı dolaşıyor, Amerikan halkına anlattıklarını, herkese anlatıyordu. Türkiye'ye de geldi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde konferans verdi... Biz hata yaptık, bize ait olmayan savaşlara girdik, ben bu hatanın bedelini her gün ödüyorum, umarım siz böyle bir hata yapmazsınız, devlete yönetici seçerken dikkat edin, dedi.

Amerikan kamuoyunu öylesine derinden etkiledi ki, Cumhuriyetçiler onun yüzünden kaybetti, Demokratlar onun sayesinde kazandı yorumları bile yapıldı. Oysa... İsveç'teki konferansında çıktı, şöyle dedi: Demokratlar bizi kullandı, Obama'yı bi umut olarak, bi hediye olarak sundular ama, buş'tan farkı yok, haydutlar sınıfı tarafından yönetilmeye devam ediyoruz!

Bitirici vuruştu... Obama, baktı ki
böyle olmuyor, kendi çocukları yerine, el alemin çocuklarının ölmesinin daha mantıklı olduğuna karar verdi. Güya Irak'tan çekildi ama, Büyük Ortadoğu Projesi'ni revize ederek, en başta biz,
el alemin çocuklarını ateşe sürdü.

“Teksas”ta başlayan macera neticesinde... Bize ait olmayan savaşa burnumuzu soktuğumuz için, kendi topraklarımızda girilmesi yasak kampların kurulduğu, eli silahlı köktendincilerin, ajanların cirit attığı... Bunun karşılığında, apo'çilerin yol kestiği, mebus kaçırdığı, ilçe bastığı, şehit üstüne şehit verdirdiği, bayrağımızı indirdiği, vahşi batının “Teksas”ına döndü ülke!

Ve, 25 şehitten Emrah...
Amerikalı er'le yaşıttı.
“Teksas” üniversitesinde...
Mast'er yapmıştı.

Uzun lafın kısası...

Bedel'ini ödeyip üniversiteye gidemeyen Amerikalı garibanlar ölmesin, Amerikalı analar ağlamasın diye... Kendi garibanlarının yanı sıra, bedelli'yi ödeme imkânı ve hakkı varken, vatan borcunu ödemeye giden kahraman evlatlarını da kurban vermeye başladı Türkiye.
 
disiplin ve moralin olduğu yerde başarı olur.
askerde ne moral ve nede disiplin.

pkk da hem moral var hemde disiplin.
sonunu iyi görmüyorum
 
yıllardır bize metanetli olun, dolduruşa gelmeyin, oyuna gelmeyin diyerek aslında bize oyun oynadıklarının farkında olamadık. ülke savaş yerine dönmüş suriyeden farkımız ne her gün şehit veriyoruz hatta sayısı okadar arttıkı haber değeri bile taşımıyor. eskiden 1 şehit olduğunda ülkeye ateş düşerdi şimdi ateş düştüğü yeri yakıyor. hiç bir huku veya siyasi adım atılmıyor yapılan herşey pkk alehine işliyor ve birileri çıkıp biz yılmaycağız yola devam edeceğiz diyor bana kalırsa sizin yol, yol değil.
 
suriye den sonra sıra bizde büyük ortadoğu projesinin ayaklarından sıra bize geldi maalesef çok acı
 
Satranç şah mühim-mat!

Şehitler için cenaze marşı çalan bando, sanki kasap havası çalıyormuş gibi fırçalanırken... Garnizon komutanının, zafer bayramı pastasını AKP marşı eşliğinde kesmesi normaldir.


*

9 Eylül'de askerin bayrak çekip çekmeyeceğine turizm bakanı karar veriyorsa... Genelkurmay karargâhının direğine turistik tanıtım için sucuk asılması normaldir.

*

Çanakkale şehitlerini anma töreninde halay çekiliyor, Sarıkamış Şehitlerini Anma “Şenliği” düzenleniyor, hatta, bu ülkede “Şehitlik Düğün Salonu” bulunuyorsa... “Anormallik görmüyorum, yadırgatıcı değildir, lokum bile dağıtılır” denmesi normaldir.

*

Genelkurmay'ın resmi internet sitesinde “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin vazifesi, ani gelişen krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermektir” yazarken... Eline ani şekilde kilim tutuşturulan Necdet bey'in “ani gelişen davranış karşısında reaksiyon gösteremedim” demesi de gayet normaldir.

*

Çünkü...
“Vezir”le “şah” çektiğinde, Necdet bey'in mühim “mat” olması normaldir!

*

(Tanıtım potansiyeli olan popüler kişi'ye satranç hediye edildiği dakikalarda... Türkiye'nin ev sahipliğini yaptığı Satranç Olimpiyatı'nda Ermenistan'ın şampiyon
olması normaldir.)

*

(Güya Türkiye'nin tanıtımı için Türkiye'de Satranç Olimpiyatı düzenleyip... Alt tarafı üç kuruşluk elektronik satranç tahtalarının, ricayla minnetle, Yunanistan'dan getirtilmesi normaldir.)

*

(E boşuna demediler.
Hindistan'da Pakistan'da olur böyle şeyler diye...
Hindistan satranç takımının, hem erkeklerde, hem kadınlarda, bizim takımlara fark atmış olması, dama'cı muamelesi yapması normaldir.)

*

(“Hedef 2023” kapsamında “Türkiye 2023” adıyla satranç olimpiyatına katılan bi takımımız daha vardı... “Türkiye 2023”ün Pakistan'ın gerisinde kalması bekleniyordu, ki, sürpriz olmadı, zaten normaldir.)

*

(2023 hamlesi'ne hazırlanan Türkiye'nin, 2023 adını taşıyan satranç milli takımı, Allah sizi inandırsın, Myanmar'ın bile gerisinde kalmayı başarırken...)

*

Afyon Valiliği'nin Myanmar'a yardım için 750 bin lira toplaması... Buna mukabil, mağdur olanlar için Başbakanlık'tan Afyon Valiliği'ne 500 bin lira yardım gönderilmesi normaldir!
 
Başbakan terör örgütünün silah bırakması halinde operasyonların duracağını ifade etti.
http://siyaset.milliyet.com.tr/-son-1-a ... efault.htm

gidenler resmen BOŞUNA gidiyor arkadaşlar bu ülkenin ÇİVİSİ ÇIKTI!!!!Hürriyet ana sayfasında dünkü terör saldırısı için ayrılan yere bakın...bu bile bi şeylerin ÖNEMSİzLEŞTİĞİNİN-Teslimiyetçiliğin göstergesi...ölenler öldükleriyle kalıyor ne yazık ki..vay gidene geride kalanlarına..zavallılar..
 
Şehit cenazesinde kadına linç girişimi

Bingöl-Erzurum Karayolu Karlıova ilçesi Hacılar köyü mevkiinde dün sabah polis aracının geçişi sırasında PKK'lı teröristlerce yola döşenen mayının patlatılması sonucu şehit düşen 8 polisten biri olan Trabzonlu polis memuru Ümit Yıldırım'ın cenazesi askeri uçakla Trabzon Havalimanı'na getirildi.

Cenaze uçaktan indirilerek askerlerin omuzlarında ambulansa konulması sırasında ortaya çıkan ve omzunda Türk bayrağı bulunan bir kadının sloganları şehit yakınlarının tepkisini çekerken, şehit yakınları kadına saldırdı. "Bu kadar şehit oldu. Bu teröre ne zaman dur denecek" diyerek bağırmaya başlayan kadına şehit polis memurunun yakınları "Ne şov yapıyorsun" diyerek tepki gösterdi. Kadına tepki göstererek üzerine yürüyen şehit yakınları kadını tanımadıkları ve böyle bir akrabaları olmadığını belirterek kadının provakatör olduğunu iddia ettiler.

Polis ekipleri güçlükle kadını şehit yakınlarının elinden alarak havalimanındaki bir odaya götürdüler.

http://www.haber7.com/guncel/haber/9255 ... imi-galeri
 
aman diyelim haşa USTA görev başında ne suçlaması suçlamaya kalkanlar böyle çarpılır işte!!!!
 
Deniyor ki…
Şehitleri niye yazmıyorsun?

*

<*><*><*><*><*><*>
<*><*><*><*><*><*>
Bak sırf senin güzel hatırın için kilim motifi bile koydum başlığa…
Daha ne yapayım?

*

fantom’u savaş bölgesine fotoğraf makinesiyle, silahsız göndermelerine şaşmadın da, askerlerimizi terör bölgesine silahsız göndermelerine mi şaşıyorsun… Bandajlar içindeki gazi’yi yolcu otobüsüyle gönderiyorlarsa, polislerimizi yolcu otobüsüyle göndermelerine niye hayret ediyorsun mu diyeyim?

*

Şehit cenazesinde “teröristleri Habur’da karşılayanlar nerde” diye bağıran kadın, vay sen bizim hükümetimize nasıl laf söylersin ulannn diye, şehit yakınları tarafından bayıltana kadar dövülüyorsa… Gaziler Cemiyeti, Başbakanımıza teşekkür mahiyetinde kalpak hediye ediyorsa… Nesini yazayım?

*

Karargâh’tan yapılan açıklamada, Necdet bey’in ayakkabısının altının delik olmadığı, delik sanılanın, zift lekesi olduğu izah ediliyor ve teessüf ediliyorsa… Magazin servisini acilen toplayıp, güvenlik zirvesi mi yapayım?

*

Sekiz polis şehit, ertesi gün aynı yerde dokuz asker şehit, çok ani oldu reaksiyon gösteremedim, o nedenle yazamadım, okurları refüze etmek istemedim mi diyeyim? Yoksa, ben de devlet büyüklerimiz gibi terörü kınıyorum diyeyim de, belki terörü kınayarak bitiren tarihteki ilk ülke oluruz mu diyeyim?

*

Oslo’da james bond’un hakemliğinde pkk’yla masaya oturan mit’çimiz “gözünüzü seveyim” diyorsa… Uyarıda bulunan emekli generaller, seviyesizse, ihanet içindeyse… Diyarbakır AKP teşkilatı “demokrasi mahkemesi” kurup, başbakanımızın posterleri altında, şeref madalyalı şehit binbaşıyı ömür boyu hapis cezasına çarptırıyorsa… Başkomutan’ımız gibi “güzel şeyler olacak” mı diyeyim?

*

Modifiye edilmiş chp’nin mebusu, kendisini kaçıran terörişko’lara “kardeşim” diyorsa, Gandi bey de “arkasındayım” diyorsa… Kalaşnikof heyetiyle kucaklaşan bdp’nin beceremediğini, yeni chp becerdi, Mustafa Kemal’in kurduğu partide alenen “özerk bölge” ilan edildi mi diyeyim?

*

Suriye’ye burnumuzu soktuğumuzdan beri, fantom’dan itibaren, 60 günde 149 şehidimiz varken… Bi kaç Mehmet mi diyeyim, Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler mi diyeyim, çok iyi gidiyor mu diyeyim, şehitlik de gazilik de nasip işi mi diyeyim, güzel öldüler mi diyeyim, anormallik görmüyorum, lokum dağıtın mı diyeyim? Veya, şehit mehit yok, takmayın kafanıza, psikolojik’tir mi diyeyim?

*

Tanıtım potansiyeli olan popüler kişi’ye sucuk ikram edin, hazır amerikan paşası gelmişken yumurta kırıp yesinler… İki kangal da sarıverin, obama beyaz saray’da mangal yapsın mı diyeyim?

*

Şehidin babasına haciz gönderilirken, myanmar’a bağış yapılıyorsa… Sevindiğini göstermek için takla atıyorsun, üzüldüğünü göstermek için parende at mı diyeyim?

*

Sayın ahalimiz, alt tarafı çiti geçti, kabak tarlasına komşunun ineği girdi diye, çifteyi kapıp, çoluk çocuk ayırmadan, birbirine ateş ederken… Sınırımızın kalbura dönmesine, memleket topraklarına girilmesi yasak kampların kondurulmasına ses çıkarılmıyorsa… Türkiye ancelina’yla gurur duyuyor, bıret pit enişteyi de bekleriz mi diyeyim?

*

Hatay’da vatandaşın üstüne plastik mermiyle ateş açıldığını Çin basını bile yazarken, bizim ana haber bültenleri künefe tarifi veriyorsa… Çok meraklıysan git Çin gazetelerini oku mu diyeyim?

*

“Öğrenmek hakkımız falan, kimin hakkı nedir, nereye kadardır, onun ölçüsünü sen belirlemeyeceksin, sen işine bak” diye fırçalayıp… Avanta kömürünü bulgurunu al, gerisine karışma mı diyeyim?

*

Varlığıyla onur duyduğum İlker Başbuğ “Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurup, yönetmekten tutuklandı, takdir yüce Türk milletinindir” diyorsa…
Ben sana daha ne diyeyim?

*

İyisi mi…
Bi kilim daha koyayım bari.
//=//=//=//=//=//
//=//=//=//=//=//

*

Evlatlarımızı…
Onurumuzu yerlere seriyorlar.
Sen de birini oturma odana…
Birini mutfağa serersin gari.

yılmaz özdil
 
ülkemizde parti marti kalmadı artık bu iyidir şu ondan daha iyi yönetir güzel ülkemizi diyemiyoruz yazıklar olsun bizlere yazıklar olsun bize bırakılan vatana
 
milletler hak ettikleri sekilde yönetilirler .....Gencecik çocukları Terörden-aymazlıktan-umursamazlıktan cayır cayır diri diri yakarak - yaktırarak katlediyorlar-...Bu mu dünyanın özendiği çok güçlü büyük TÜRKİYE!!!!!!!!!!bu milletten de artık bir şeyler beklemek saçmalık olur...
 
YOL HARİTASI
“Güzel şeyler olacak…”
Hayırdır inşallah?
“Analar ağlamasın.”
İnşallah.
“Açılım başlatıyoruz.”
Bismillah.
“Bedeli ne olursa olsunnn!”
Ya Allah!
“Habur.”
Allahh Allahh Allahh…
“Değerli kardeşlerim, hayır cephesinde kimler var, cehape var, mehape var, Kandil var, Kandil!”
Allah Allah?
“Yetmez ama evet.”
Maaşallah.
“Genelkurmay başkanı terörist.”
Elhamdüllillah.
“Her kürtaj Uludere’dir.”
Hafazanallah.
“Zana: Bu işi başbakan çözer.”
Evelallah.
“Bi Obama’ya danışıp geleyim.”
Eyvallah.
“Ramazana hürmeten sabrediyoruz, bıçak kemiğe dayandı, kükremiş sel olur, bendimizi çiğner aşarız.”
Alimallah.
“Gazabımız şiddetli ve kahredicidir.”
Maazallah.
“Reaksiyon gösteremedim.”
Hasbinallah.
“Hindistan’da Pakistan’da olur böyle şeyler, tanıtım potansiyeli olan popüler kişi’ye kilim hediye edilmesi, sucuk ikram edilmesi normaldir, lokum bile dağıtılır, halay çekseydi yadırgardık.”
Fesuphanallah.
“Şehitlik nasip işidir.”
İllallah.

*

“Biz, terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da masaya oturmayacağız, biz buyuz.”
Vallah billah.
“Bunlarla masaya oturduğumuzu söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar, müfteridir, şerefsizdir.”
Estağfurullah.
“Evet, görüştük, gene görüşeceğiz.”
Hay Allah!

*

E güzergâhı öğrendiğinize göre…
Beraber yürüyün bu yollarda.
Yallah.

YILMAZ ÖZDİL

ÇOK BEĞENDİĞİM İÇİN YAZISINI PAYLAŞTIM
 
Gene böyle bi ekimde…
2007’de.

*

Kuzey Irak’tan sızan teröristler Şırnak’ta pusu kurdu, 13 şehit verdik. Biri, Şanlıurfalı onbaşı Kasım Aksoy’du. Ekmeğini koza’dan çıkarıyor, pamuk toplama işinde ırgatlık yapıyordu. Davul-zurnayla gitti, ağıtla döndü. Cenaze töreni, Türk halkının zihnine mıh gibi çakıldı. Çünkü, iki kızı vardı, iki yaşında Zeliha, çorabı yırtıktı, öbürü üç yaşında Güneş, ayakkabısı bile yoktu, parmakları morarmış, yalınayaktı. Şehitleri adeta kanıksayan Türkiye, bu yavruların fotoğrafıyla, Türkiye’nin utancıyla sarsıldı.

*

Kuzey Irak’a girmek için tezkere çıkaralım mı çıkarmayalım mı, en güzeli ABD’ye soralım filan diye savsaklanırken… Kuzey Irak’tan girip Dağlıca’yı bastılar, 12 şehit daha verdik. Tezkere çıkarıldı.

*

Barzani resmen tehdit etti, “sınırı geçerseniz, savaş anlamına gelir, karşılık veririz” dedi. Başbakanımız esti gürledi, “Barzani haddini aştı, muhatabımız değil, terör örgütüne yataklık yapıyor” dedi. Basınımız ayağa kalktı… Hürriyet gazetesi, Barzani’yle Talabani’nin fotoğrafını koyup “Ortadoğu’nun dansözleri” manşetini attı. Öbür gazetelerimiz “Barzani kin kustu, Barzani kudurdu, küstah Barzani, Barzani kaşınıyor, günah bizden gitti, kukla Barzani” başlıkları attı. Hatta “Borazani” diyen bile oldu.

*

Kuzey Irak’a girdik. Avrupa Birliği’nden Birleşmiş Milletler’e kadar hepsi itiraz etti, hatta Avustralya bile Türkiye’yi kınadı. Harekâtın adı Güneş’ti… Şehit Kasım’ın yalınayak kızı’nın adı verilmişti.

*

27 şehit daha verdik Irak’ta… Biri, Binbaşı Zafer Kılıç’tı. Siirt Tugay Komutanlığı’nın subayıydı. Bordo bereliydi. Judoda, kayakta madalyaları vardı. 18 Mart’ta… Çanakkale Şehitleri Günü’nde dünyaya gelmişti, Ankara Cebeci Şehitliği’nde toprağa verildi.

*

Kuzey Irak öksüzü Güneş’in adı, terörle mücadele tarihine geçerken… Kuzey Irak şehidi Zafer Kılıç’ın adı da, Siirt’te yaşatıldı. Galatasaray ikinci başkanı, işadamı Adnan Öztürk tarafından yaptırılan ve milli eğitim bakanlığı’na bağışlanan, Türkiye’nin ilk spor lisesine, Şehit Zafer Kılıç adı verildi.

*

Şehit Zafer Kılıç Spor Lisesi, yatılı… Bölgede yaşayan, spora yetenekli çocuklar seçiliyor, eğitiliyor. Okulun, tuvaletlerine kadar temizliği, her sabah, binbaşı Zafer Kılıç’ın Siirt Komando Tugayı tarafından yapılıyor. Çocukların tatlıları, pasta-baklava, her öğlen, her akşam, tugaydan geliyor.

*

Bu okulun öğrencileri, voleyboldan basketbola, hentboldan judoya, aklınıza gelen her spor dalında madalya topluyor.
Biri, Evin Demirhan.
Hangi branşta milli formayı giyip, Türkiye tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonu ve Dünya Üçüncüsü oldu biliyor musunuz?
Güreş’te!

*

Evet… Şehit Zafer Kılıç Spor Lisesi öğrencisi, dokuz çocuklu bir ailenin kızı, 17 yaşındaki Evin… Kadınların yok sayıldığı ülkemin ata sporunda, eşi benzeri görülmemiş bir başarıya imza attı.

*

Üstelik… Evin’in başarısı, İnan Temelkuran ve Kristen Stevens tarafından “Siirt’in Sırrı” adıyla belgesel haline getirildi. Geçen hafta, Adana Altın Koza Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü aldı. İzleyenleri öylesine etkiledi ki, sırf onun için bi ödül daha yaratıldı ve Evin’e Jüri Özendirme Ödülü verildi.

*

Böylece.
Ekmeğini koza’dan çıkaran onbaşı Kasım’ın, yalınayak kızı Güneş’in, binbaşı Zafer’in Türkiye’yi var etme çabası… Dönüp dolaşıp, bi başka koza’da, Evin’de çiçek açtı.

*

Ve, kanla sulanan bu topraklarda, sadece bir evladı yeşertebilmek bile… İşte bu kadar cana, bu kadar acıya, bu kadar seneye mal olurken… “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratı yapıldı Barzani’ye!

yılmaz özdil

şimdi bu yazarı sevmeyen arkadaşlarımız beni yılmaz özdil propagandası yapmakla suçlayacaklar fakat şu gerçeği görmek lazım doğruları yazanları dokuz köyden kovmamak gerekiyor
 
SEVGİLİ okuyucularım, hükümetin Türk milletini nasıl kandırdığının, gerçekleri nasıl saptırıp el çabukluğuna getirdiğinin somut bir örneği önümüzde duruyor.

Biliyorsunuz, AKP Hakkâri İl Başkanı Avukat Abdülmecit Tarhan bundan bir süre önce, 2 Eylül 2012 günü PKK tarafından kaçırılmıştı.

İktidar partisinin, terör açısından en kritik ilimizdeki İl Başkanı kaçırılıyor! Peki, hükümet ne yapıyor?

Hiçbir şey!.. Çünkü hükümetin elinden hiçbir şey gelmiyor. Onu kimlerin kaçırdığı, nerede olduğu bilinmiyor.

Şimdi gelelim işin acı, yüz kızartıcı, utanç verici boyutuna.

Bundan iki gün önce PKK’nın ajansı bir haber geçti. Bizim medya bu haberi görmezden geldi ve kullanmadı. İşte size o haberin özeti:

“Bir süre önce kaçırılan Abdülmecit Tarhan’ı almak için Mazlum-Der, İnsan Hakları Derneği ve Hakkâri Barosu tarafından oluşturulan heyet bugün saat 9.00 dolaylarında Irak’ın kuzeyine geçti ve Tarhan’ı burada teslim aldı.”

PKK tarafından yapılan açıklamada “Kendisi hakkında gerekli idari ve hukuki işlemler yapıldıktan sonra TC’ye teslim edilmiştir” denildi.

Evet, bu utanç veren haberler gerçekti ama bizim medyada yer bulmadı.

Şimdi olayın içyüzünü irdeleyelim ve olanlara Türkiye Cumhuriyeti açısından bakalım, bazı sorular soralım.

İktidar partisinin Hakkâri İl Başkanı nerede kaçırıldı?

Hakkâri’de!

Sonra ne oldu?

PKK, adamı Hakkâri’den alıp Kuzey Irak’a götürdü!

Kuzey Irak kimin bölgesi?

AKP kongresinde hep birlikte “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşıladıkları Barzani’nin.

Peki, ama bu adam Hakkâri’de kaçırıldıktan sonra Kuzey Irak’a, Barzani bölgesine nasıl götürüldü?

Bilinmiyor!

Niçin Kuzey Irak’a götürüldü?

Çünkü orası PKK açısından en güvenli ve emniyetli bölge. PKK’nın ana üsleri, kampları, barınakları orada. Kuzey Irak’ta Barzani’nin koruması altında yaşıyorlar. Kendilerine dokunulmayacağını biliyorlar. Tayyip’in oraya silahlı saldırı düzenlemesinin mümkün olmadığının da farkındalar. websaglik.info

Kaçırılan ve Kuzey Irak’ta serbest bırakılan Abdülmecit, yanında kendisini kurtaran (!) sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle birlikte önceki gün Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye girdi!

Neyse ki bu sefer tezahürat olmadı, mahkemesi kurulmadı!

AKP hükümeti şimdi başımıza bir “Suriye belası” çıkardı. Durup dururken Suriye’yi düşman ilan etti. Oysa Suriye’den Türkiye’ye ve topraklarımıza herhangi bir terörist saldırı olmamıştı.

Tayyip hükümetine ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler gaz veriyor. Aldık başımıza belayı. Sınıra yakın il ve ilçelerimizde durum karıştı, insanlar perişan oldu, mahvoldu.

Burada sürekli olarak yırtınıp duruyorum.

“Biz kendimize terör konusunda bir düşman arıyorsak, o Suriye değildir. Gerçek düşman işte orada, yanı başımızda duruyor.

Kuzey Irak Kürt yönetimi ve onun başındaki Barzani denilen herif.

Terör üsleri onun topraklarında. PKK terörünü o besliyor.”

Fakat gelin görün ki, Tayyip hükümeti Barzani ’ye asla dokunamadığı gibi, herif iktidar partisinin kongresinde “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla onurlanıyor!..

Ve şımardıkça şımarıyor. İşte size somut örneğini verdim. PKK tarafından kaçırılan AKP Hakkâri İl Başkanı Abdülmecit, Hakkâri’den doğruca Kuzey Irak’a -bir kargo paketi gibi- postalanıyor ve bir ay boyunca orada tutuluyor.

Barzani AKP kongresinde onur konuğu olarak boy gösterirken, iktidar partisinin il başkanı onun topraklarında esir, rehin!

Tayyip bunları bilmez mi! Elbette bilir ama ağzını bile açamaz.

İşte sevgili okuyucularım, size bir utanç belgesi sundum ve kısaca özetlemeye çalıştım. Bulmacanın köşelerindeki isimler belli: Tayyip, Barzani, Kuzey Irak!

Burada bir ekleme daha yapmak istiyorum. Sakın zannetmeyin ki PKK’nın elinde esir olan sadece bu Abdülmecit ’tir!

Hayır!.. Örgütün elinde esir düşen askerlerimiz, polislerimiz ve bir de kaymakam adayı var. Hepsi çeşitli zamanlarda kaçırıldı ve nerede oldukları bilinmiyor. Onlar da Barzani’nin elinde.

Aileleri perişan. Onlara söylenen tek şey “Susun, sakın ola ki konuşmayın’ oluyor.

İşte böyle bir ortamda hükümet Meclis’i topladı ve Suriye ’ye girmek için MHP’nin desteği ile yetki aldı.

Ya terörün ana üssü olan Kuzey Irak!.. Ya Barzani!..

Onlar için bir tek söz bile söylemeleri mümkün değil çünkü Barzani de, Tayyip gibi ABD’nin adamı. İkincisi, Tayyip iktidarı orası ile ticaret yapıyor.

Unutmayın, kaldırılan her şehit cenazesinde Barzani’nin damgası var. Ama aynı herifin, Tayyip indinde dokunulmazlığı var.

Türk milletinin nasıl kandırıldığını görün.

Kaçırılan il başkanı bile Türkiye’ye Kuzey Irak’tan, Barzani’nin topraklarından gönderildi. Bu iktidarın acizliğini, çaresizliğini, milleti nasıl kandırdığını da iyi bilin.



Onur Öymen’in kitabı


BÜYÜKELÇİ Onur Öymen geçmişte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, sonra CHP Milletvekili idi. Deneyimli bir diplomattır. Türkiye’nin, AKP döneminde bir rezalete dönüşen dış politikasını irdelemiş ve çok ilginç bir kitap yazmış:

“Uçurumun Kenarında Dış Politika. Eleştiriler, Yorumlar, Uyarılar.” (Remzi Kitabevi.)

Bu kitabı okumanızı öneririm. Tayyip ve onun Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet eliyle nerelere sürüklendiğimizin somut belgesidir.

Dün Öymen ’den aldığım bir notu özetliyorum:

“Ülkemize saldırıların esas kaynağı olan Kuzey Irak’a asker gönderilmesi için tezkere çıkarmakta çok geciken ve isteksiz davranan hükümetin, Suriye söz konusu olduğunda bu kadar süratli hareket etmesi düşündürücüdür.

Dünya koşulları Türkiye’nin Suriye’ye tek taraflı askeri müdahalede bulunmasına uygun değildir. Buna rağmen tezkerede ısrar edilmesinin sebebi ne olabilir? Suriyeli muhaliflere destek mi? Askeri müdahaleye isteksiz ülkeleri çatışmalara çekmek mi? Ortadoğu’daki gelişmelere yön vermek mi? İç politikada avantaj sağlama niyeti mi? Yoksa bunların hepsi mi?

Türkiye’nin Kuzey Irak’tan gelen terör saldırılarını göz ardı ederek bütün dikkatini Suriye’ye vermesinin kabul edilmesi mümkün değildir.”

Büyükelçi Onur Öymen, milletimize yaşatılan rezaleti kitabında ve özetlediğim şu notunda ne güzel ortaya koymuş.

Yazımın başında anlattığım Abdülmecit Tarhan olayı, her şeyin somut göstergesidir.

emin çölaşan
 
yukarıda paylaştığım yazıda amaç orada geçen partiyi kötülemek öktü reklamını yapmak değil sadece yukarıda yazıda sorulan soralara cevap verilmesi doğru ve dürüst bir şekilde yalansız. bu arada benim partim martim yok sataşacak arkadaşlar için söylüyorum sadece net bir cevap bekliyoruz sevgili ve saygılı hükümetimizden yalansız dolansız çevirmeden Allah tan korkarak
 
Geri
Üst