Muhteşem bir analiz

Kodla Büyü

paradiso

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
387
İşte Yıldıray Oğur'un dün Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan "Bir balkon konuşmasına ne dersiniz?" başlıklı yazısı...

Tasfiye ediliyoruz diye ağlarken gittiniz devletin en fazla bir hafta önceki mahrem zirvelerini dinleyip, yayınladınız. Başbakan'ın bütün ailesini torunlarının bebek telsizleri dışında dinlediniz yayınladınız. Katil dediniz, hırsız dediniz, diktatör dediniz. Cinayet emri verdi dediniz. Muta nikâhı yaptı, İran büyüsü yapıldı, karısını aldattı dediniz.
Tabipler Birliği'niz çıktı, bütün hekimlik etiğini çöpe atıp, “duygusal durumu dengesiz” teşhisi bile koydu. Mezarına tükürecekler diye yazdınız.
Hırsınızı alamadınız bu kez ona oy verenlere geçtiniz. "G.t kılı" dediniz. Az yedikleri için kısa boylular dediniz. Başbakanı izlerken cinsel haz alıyorlar diye hakaret ettiniz. Bu sefer erkenci davranıp daha seçimler bile yapılmadan, belki sandıktan biz çıkarız demeden cahiller kaseti koydunuz. İki milyonluk mitinge gelen herkese para dağıtıldığı fantezileriyle kendinizi avuttunuz.
Sonra seçimlere giriştiniz. 50 milyon seçmene, 170 milyon pusula basıldı diye, en az herkesin 3 oy kullandığı seçime, daha yapılmadan hile karıştırmaya çalıştınız. 60 yıldır sorunsuz yapılan seçimlerin mühürlerini şimdiden çaldınız, pusulalarını kaçırttınız, müşahitlerini şaibe altına soktunuz. Zaten her partinin temsilcisi olan sandıklara gönüllü kampanyası başlattınız. Daha neler yapacaksınız kim bilir.
Demokrasiye takla attırdınız. Yüzde 50 alsa da yönetemez diye hüküm kestiniz. Demokrasi için demokrasi dışında çıkmakla tehdit ettiniz. Suriye Türk uçağını vurunca "niye gitti oraya", Türkiye Suriye uçağını vurunca “niye vurduk”a kadar geldiniz. ABD'nin, AB'nin hiçbiri olmadı Atlantik'teki bir ada devletinin bile Başbakanın kulağını çekmesi hayalleriyle yanıp tutuştunuz.
Bu hükümetle barış yapıyor diye PKK'yı bile barış masasından kaldırmaya çalıştınız. 30 yıl sonra ilk kez ölümsüz geçen yıldan sonra üst üste tape'ler çıkarıp ölümü, savaşı çağırdınız. Başbakanı savaşı bitirdiği için vatana ihanetle suçlayıp, vatana ihanetin tariflerini yaptınız.
Başbakan'a İrancı deyip TIR durdurup, Suriye toplantısı ifşa edip İran'ın gözlerini yaşarttınız.
Tahammülsüzlüğün, ötekileştirmenin, şeytanlaştırmanın, nefret suçunun kitabını yazdınız. Kutuplaştırmanın dibini gördünüz. Bir de zinadan, hırsızlığa, cinayetten vatana ihanete elinize geçen her şeyi fırlattığınız Başbakan'a da çok bağırıyor, ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor diye kızdınız.
Şimdi de onu seçimden sonra bir balkon konuşmasına daha çağırıyorsunuz.
Esas o balkona çıkması gereken sizsiniz. Nefret ettiğiniz, aşağıladığınız halka, ırzına geçtiğiniz demokrasiye, derin devleti temizliyoruz diye paralel devleti kurarken kandırdığınız, kumpas kurduğunuz, duygularıyla oynadığınız insanlara bir özür borcunuz var.
Bundan sonra birlikte yaşayabilmemiz için önce sizin o balkona çıkıp bize bir şeyler söylemeniz gerekiyor. Tahammül kalmadı. Birlikte yaşama iradesi bitti, bitiyor. Pensilvanya'daki villanın mı, Hürriyet binasının mı? Yoksa CHP genel merkezinin mi? Balkonu seçmek size kalmış.
Hazır Başbakan'ın sesi kısıldı. İstediğiniz oldu. Buyurun mikrofon sizin.
Seçimlerden sonra esas sizden bir balkon konuşması bekliyoruz...
 
Evet bir çoğu yalan. Gerçekler birgün ortaya çıktığında hangi yüzle bakacak bunları yazanlar merak ediyorum. Tutturmuşlar bir paralel devlet yalanı. bir de günah keçisi yapmışlar.

Dinleyen de sızdıran da savaş mizanseni yapan da hesap versin
Dün ilginç bir hadiseye şahit oldu Türkiye. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler olduğu iddia edilen kişilerin yaptığı bir toplantı sosyal medyaya yansıdı.

Ses kayıtlarına göre Suriye sınırları içinde kalan ve Türkiye toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi için bir görüşme yapılıyor. Toplantı esnasında savaş ve harekât planı tartışılıyor. En üst dereceden yetkililerin katıldığı ‘çok gizli’ bir görüşmenin kamuoyuna mal olması konusunda üç kritik meseleyi doğru değerlendirmek gerekiyor.

1- Bu, her şeyden önce bir ulusal güvenlik meselesidir. Devletin en gizli toplantılarından biri nasıl dinlenebiliyor ve nasıl oluyor da internet ortamına düşüyor? Bu konu ile ilgili çok ciddi bir araştırma yapılması ve gerçeklerin bütün açıklığıyla ortaya çıkarılması şart. Mevzunun çok sıkça başvurulan ‘devlet ciddiyeti’ ile bağdaştırılması mümkün görünmüyor. Mesele en temelden ve bilimsel bir şekilde araştırılmadan ve gerçekler hukuken ortaya çıkarılmadan hiçbir kimsenin ya da kitlenin hedef gösterilmesi kabul edilemez. Devlet sırlarının konuşulduğu bir toplantıyı kaydetmek ne kadar feci bir suçsa, o suçu araştırmadan, somut bilgi ve bulgulara ulaşmadan birilerini zan altında bırakmak da o kadar feci bir suçtur… Nitekim Sayın Başbakan dün yine hiçbir bilgi ve belgeye dayanmaksızın bir kitleyi hedef gösterdi.

2- Kimin ne maksatla sızdırdığı araştırıladursun; ortada bir başka manzara daha var ki o da Türkiye’mizi vahim bir gerçekle yüz yüze getirmektedir. Resmî makamlarca doğrulanan ses kayıtlarına göre Türkiye bir savaşın içine çekiliyor ve çeşitli mizansenlerle bu ülke bir maceraya atılıyor. Üstelik kapalı kapılar arkasında üretilmiş senaryolar vasıtasıyla iç siyaset şekillendirilmek isteniyor. Seçime üç gün kala ortaya çıkan bu amatör senaryolar ile toplum ve siyaset mühendisliği yapılıyorsa ortada çok korkunç bir manzara var demektir.

3- Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Gerçeklerin ayan beyan ortaya çıkarılması ve demokrasinin daha sağlam bir denetim sistemine dayanması gerekiyor. Ne var ki iktidar sahipleri, meselelerin aydınlığa kavuşması için objektif ve önyargısız araştırmak yerine alelacele hedef gösteriyor, olayları örtbas etmeye kalkışıyor. Birbiri ardına getirilen yasaklarla gerçekler toplumdan gizleniyor. Nitekim dün de öyle oldu ve bahsi geçen savaş konuşmalarının kamuoyuna sızmasının ardından YouTube yasaklandı. Twitter yasağının kara gölgesi daha üzerimizden kalkmadan bu sefer de yeni bir yasak icat edildi. Oysa çözüm yasaklamaktan geçmiyor; tam aksine, devlet ciddiyeti ile inceleme ve soruşturma yapılması gerektiği gibi, ilgililerin hesap vermesi de gerekiyor. Zaten önceki gün Genelkurmay Başkanlığı tarafından Süleyman Şah Türbesi ile ilgili açıklayıcı ve kapsamlı bir metin yayınlanmış; ancak meselenin bütün boyutları bilinemediğinden o metne tam olarak mana verilememişti. Şimdi ortaya çıkan yeni durum karşısında toplum, yetkililere endişe içinde şu haklı soruyu yöneltiyor: ‘Gerçekten siyasî bir çıkar için ülke savaşa mı sürükleniyor?’

Meseleye bütüncül nazarla bakmaz, kaydedilmesi ve sızdırılmasındaki vahamet, içerikteki korkunç manzara ile beraber düşünülmezse ve üstelik konu sadece sosyal medyayı yasaklamaya bağlanırsa Türkiye çok şey kaybeder. Öyle umuyoruz ki Türkiye bu krizi de demokrasi ve hukukla aşacaktır; başka çıkış yolu da yoktur.

ZAMAN
 
balkon konuşması bekleyenler, seni devirmek için her türlü alavere dalavereyi yaptık, başaramadık şimdide cezamınzdan korkuyoruz diyenlerdir. Erdoğan büyük adam, herkes ama herkes karşısında, düne kadar ona övgüler dizen cemaat bile chp ile ittifak halinde ama yarın yine seçimde zafer gelecek.çünkü bu halkın feraseti yüksek. Ben bu ülkeye tekrar böyle bir lider gelmeyeceği kanaatindeyim.
 
Geri
Üst