Linux ve Windows Arasındaki Bazı Temel Farklar

Kodla Büyü

****

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
272
Öncelikle, bu bir bilimsel yayın titizliğiyle veya kitap yazma mantığıyla hazırlanan, derin analiz amaçlı bir belge değildir. Aynı şekilde bu yazının amacı işletim sistemlerinden birini yerden yere vurmak ve diğerini de göklere çıkarmak da değildir. Asıl amaç, işletim sistemleri arasındaki belli bazı temel farkları ortaya koymak ve özelliklede Linux işletim sistemi ile ilgili yanlış inançları öğrendiklerim ve tecrübelerimin ışığında ortaya çıkarmaktır.

90'lı yıllardan önce bilgisayar okur-yazarı olabilmek büyük maharet gerekiriyordu. Bilgisayarınızı kullanabilmek ve ona görevler verebilmek için onlarca komutu aklınızda tutmanız, her bir komutun syntax'ını ve parametrelerini nerede, nasıl klavyeden girmeniz gerektiğini bilmeniz gerekiyordu. 90'lı yıllarda ortaya çıkan window (pencere) sistemi gibi kullanıcı arayüzleri sayesinde bilgisayar kullanmak için sadece bir mouse'a hükmedebilmeniz yeterli duruma geldi. Daha önceleri bir dosyayı bir yerden diğer bir yere kopyalamak için, dosyanın adına ve kopyalanacak yere bağlı olarak, 1 veya 2 satırdan oluşan komutu klavyeden yazmanız gerekirken, bu arayüzler yardımıyla mouse'a bir kaç tıklama ile bu işlemleri yapabiliyorsunuz.

Işletim sistemleri, pencere sistemi gibi arayüzleri kendi sistemlerine ilave ettiler ve böylece günümüzün bilgisayarlarının arayüzlü temelleri atılmış oldu. Bu konuda Microsoft'un getirdiği yenilikleri unutmamak gerekir. Bu yenilikler, Microsoft'un sistemlerini en çok kullanılan sistemler haline getirdi. Bir kere kolay yolu gören insanlar, Linux gibi henüz masaüstü ortamlarını veya pencere sistemi gibi arayüzleri sistemine katmamış işletim sistemlerini “zor kullanılabilen” olarak adlandırmaya başladılar. Belki de bu yüzden hala bir arkadaşınıza “Linux işletim sistemini bir dene” dediğinizde, “Yok hayır, O'nu kullanmak için çok iyi bilgisayar kullanabilmek gerekir” gibi garip bir cevap alırsınız. Halbuki artık KDE, Gnome, IceWM, WindowMaker gibi çok çeşitli ve kullanıcı dostu masaüstü ortamlar Linux içerisinde mevcuttur.

Linux işletim sistemine, Windows işletim sistemi gibi bir işletim sisteminden ilk kez geliyorsanız, farklı bir “kültüre” hazır olmalısınız. Açık kaynak kodu ve diğer standartları, neredeyse her özelliği değiştirebilme avantajı, özgür yazılım... Özgür yazılım sadece ücretsiz yazılım anlamında değildir, bunun yanında özgürlüğü de kasteder. Kaynak kodları açık olduğu için C programlama dilini de kullanarak işletim sisteminin en derin ayarları üzerinde oynayabilir ve istediğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz. Bu nokta da son kullanıcı açısından, sistemin derinliklerine girmeye ve C dili bilmeye gerek yoktur. Işletim sisteminin bu tür kodlar üzerinde oynamaya ve izin verir olması bir avantaj iken, Linux'la ilgili yanlış inançlara davetiye çıkartmaktadır. Örneğin bilgisayarına virüs girmiş olan bir arkadaşıma, çeşitli öneriler sunarken, bir ara Linux'u denemesini söyledim ki özellikle o tür virüslerin Linux'un yapısından dolayı sisteme zarar veremeyeceklerini açıkladım. Arkadaşımın ertesi günlerde bu anlattığım konuyu araştırıp verdiği yanıt şuydu: ”Bilgisayardan anlayan birine sordum, Linux kullanmak için C bilmek gerekir dedi...”. O “bilgisayardan anlayan” arkadaşı aynı zamanda o virüsün Linux'ta silinemeyecek şekilde kendisini yazdığını anlatmış. Bu arada kastedilen virüsün Windows XP'de bulunan bir açıktan faydalanan Blaster virüsü olduğunu belirtmeliyim.

Son kullanıcı açısından işletim sistemlerine bakıldığında, “Tak ve Kullan” özelliği Win XP için bir artı oluşturmaktadır. Sürücüyü elle yüklemek istemeyenler için oldukça iyidir. Yavaş yavaş bu özellik Linux içerisine de alınıyor. Linux'un bu konuda çeşitli sebeplerden dolayı geri kaldığını itiraf etmeliyim, fakat şunu da belirtmeliyim ki, Windows, Macintosh gibi işletim sistemlerinin gelişim hızları ile karşılaştırıldıklarında Linux işletim sisteminin gelişim hızı, ışık hızı civarındadır. Sürekli yenilikler eklenerek ve eksiklikler tamamlanarak Linux geliştirilir. Amacı sadece bilgisayarı kullanmak olan, programlama ile uğraşmayan kullanıcılar, bu geliştirme sürecine katkı sağlamasalarda, kaynak kodu açık olduğu için, tüm Dünya'dan programlamacılar bu gelişime katkı sağlamaktadırlar ve işletim sistemini daha iyiye götürmektedirler. Yukarıdaki Blaster virüsünü örnek verecek olursak, Win XP işletim sistemi piyasaya sürüldüğünde, bu virüsün faydalanacağı RPC açığından Microsoft'un haberi yoktu. Zaten her işletim sistemi uzun uğraşlar ve titiz çalışmalar sonucunda piyasaya sürülür. Fakat gözden kaçan hatalar ve açıklar mutlaka vardır. Bu hata ve açıkları bulmak içinse üreticiler, sistem piyasaya sunulduktan sonra da çalışmaya devam ederler. Bu nokta da, Microsoft kaynak kodları açıklamadığı için, olası açıklar sadece kendi çalışanları tarafından bulunuyor ve bu açıklar için gerekli yamalar internet üzerinden yayınlanıyor. Diğer taraftan aynı şekilde Linux işletim sistemleri de piyasaya sürüldükten sonra hataları ve açıkları aranmaya başlanıyor. Kaynak kodlar açık olduğundan dolayı, Dünya çapında programlama konusunda tecrübe sahibi olan kullanıcılarında yardımıyla açıklar bulunuyor ve yamaları hemen yayınlanıyor. Kodları inceleyen insan gücü daha fazla olduğundan dolayı, bulunan açık sayısı kimi zaman hafta da 200-300 kadar oluyor. Bu rakama bakarak Linux işletim sisteminin açıklarla dolu berbat bir sistem olduğu düşünülmesin. Tam tersine bu bir işletim sistemi için artı özelliktir. Çünkü çok kısa zamanda çok fazla açık kapatılmış oluyor.

Linux'un farklı bir kültür olduğundan bahsetmiştim. Bu farklı kültür, dosya sistemine ve dizin yapısına da yansımıştır. Dizinlerin yapıları, yeni kullanıcıların gözünde karmaşık olarak görülmekte ve bu ilk izlenim de Linux açısından pek iyi olmamaktadır. Aslında, dizin yapısındaki farklılığa bir kere alıştıktan sonra, sistem dosyalarının ve kullanıcıların ev (home) dizinlerinin daha kullanışlı olduğu gerçeği keşfedilir. Windows'a NTFS dosya sistemi ile birlikte gelen yazma, okuma ve uygulama izinlerinin üzerindeki kontrol hakimiyeti, Linux'un doğasındaki güvenlik arzusu ile birlikte ezelden beri vardır. Linux'un daha dinamik ve daha hızlı geliştirilebilmesine rağmen, kullanıcı sayısı buna paralel olarak aynı oranda artış göstermiyor veya gösteremiyor. Yukarıda belirttiğim birkaç sebep bu konuda etkili olabilir. Fakat bunlardan daha önemli olan etken, şu anda yerleşmiş bir Windows standardının olmasıdır. Nereye giderseniz gidin, hangi bilgisayarı açarsanız açın bir Windows işletim sistemi ile karşılaşırsınız. Ofislerde, iş yerlerinde, fabrikalarda, okullarda, internet kafelerde ve daha bir çok yerde... Iş, eğlence, oyun vb uygulamaları yazan firmalar, programlarını yazarken bunu göz önünde tutuyorlar. Bir oyun yazılım firmasının temel amacı yazdığı oyunu sattırmaktır. Bunun için 40 milyon kullanıcısı olan bir işletim sistemini mi seçmesi daha doğru olur yoksa yüzmilyonlarca kullanıcısı olan işletim sistemini seçmesi mi? Elbette firmanın çıkarlarına en uygun düşen seçim yapılır ve bu seçim takdir edersiniz ki Linux'un aleyhindedir. Programlar hangi işletim sisteminde çalışıyorsa, kullanıcılar o işletim sistemini seçer ve hangi işletim sistemi kullanılıyorsa programlar o işletim sistemi için yazılır. Bu aslında yumurta-tavuk ilişkisinin pratiğe dönüşmüş halidir. Yazılım firmalarının, programlarını Linux'ta çalışacak şekilde yazmamalarının bir sebebi de, Linux'un Açık Kaynak Kodu felsefesidir. Firmalar, kodlarını açmak, paylaşmak istemiyorlar. Buna benzer olarak modem, ses kartı, ekran kartı gibi cihazların sürücülerinin de Linux içerisine aktarılması zor oluyor. Bazı üreticiler ürünlerinin Linux sürücüsünü yayınlıyor olsalar da, Linux felsefesini kavrayamadıklarından veya uygulamak istemediklerinden dolayı kaynak kodlarını paylaşmıyorlar. Linux'ta kullanıcı sayısının az olmasının bazı avantajları da vardır. Mesela, virüs, trojan, dialer, solucan gibi zararlı program yazan kişilerin amacı da yazdıkları programların daha çok etki göstermesidir ve bunun içinde daha çok kullanılan işletim sistemlerini seçerler. Windows kullanırken yanlışlıkla bir dialer'a tıkladığınızda, telefon faturasının kabarıklığı size ay sonunda acı bir sürpriz olacaktır. Fakat Linux içerisinde bu dialer'e tıklarsanız, o zararlı programın Linux için matematikteki etkisiz eleman işlevine sahip olduğunu görürsünüz. Linux içinde yazılan zararlı programlar vardır. Ama genel olarak root kullanıcısı ile o programları çalıştırmıyorsanız veya internete root hakları ile girmiyorsanız, sizin root şifrenizi ele geçiremeyeceği için home dizini dışında bir yerde etkili olamazlar ve bu sebeple bulup yoketmesi kolaydır.

Bu yazının amacı, daha önce de dediğim gibi derin bir analiz yapmak ve birini övüp diğerini eleştirmek değildi. Bazı farklara kısaca değinmek ve genel bir fikir oluşturmaktı. Tam olarak işletim sistemlerinin analizini yapmak, artı ve eksilerini değerlendirmek için binlerce sayfa yazmak gerekir. Hem Windows'un hem Linux'un ve diğer işletim sistemlerinin uzun uğraş ve çalışmalar sonunda piyasaya sürüldüğünü ve her birinin kendilerine ait üstün ve zayıf yanlarının olduğunu kabul etmeliyiz. Mümkün olduğu kadar kısa ve öz tutmaya çalıştığım bu yazıda, her ne kadar objektif olmaya çalıştıysam da elimin birazcık Linux lehine kaydığını itiraf etmeliyim.
 
Geri
Üst