Kırk paranın hesabı ve Devlet Adamlığı

Kodla Büyü

teksen

Hiperaktif Üye
Hiperaktif
Süper Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
3,489
ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
Biz Cumhuriyeti kurarken, kırk paralara çok gereksinmemiz oldu

Bir gün İsmet Paşa Köşk’e hem yorgun, hem de çok sinirli gelmişti.Oysa, çoğu kez kendisini tutmasını herkesten iyi bilirdi. Şöyle bir yorgunluk kahvesi içtikten sonra Gazi ona:
- Hayrola İsmet? dedi. Sende bir sinirlilik var bugün. Ne oldu?
İnönü yumuşamıştı. Gülümsemeye çalışarak:
- Türk Hava Kurumu’nun genel yönetim kurulu toplantısı vardı da, dedi.
Gazi üsteledi:
- Eee ne olmuş varsa?
- Fuat Bey’i epey terlettim. İstifaya falan kalktı.
- Çalışkan çocuktur Fuat. cemiyeti de diğer milletvekili arkadaşlarıyla iyi yönetiyor.
- Bunlar doğru. Fakat canımı sıkan bir durum oldu.
- Neymiş o?
- Hesaplarda kırk para oynuyor.
- Kırk para. Yani bir kuruş.
- Evet. Toplantıya saat onda girdik, saat onyediyi geçiyordu çıktık. Daha önceki toplantıda dikkatimi çekmişti. Bu bir kuruşun nereye gittiğini öğrensinler diye emir vermiştim, bulamamışlar. Bugünü de onunla geçirdik. Fuat Bey’in duyarlılığını anlıyorum ama, ulusumuz ondan daha duyarlıdır. Verdiği paranın nereye gittiğini kesinlikle bilmek ister. İstifa bu gibi durumlarda en kolay yoldur. Ama kimseyi rahatlatmaz. Hatta söylentilere bile neden olur. Yurttaş bu parayı Türk Hava Kurumu yükselsin diye veriyor.
Gazi Paşa gülümsedi:
- Demek sorun bu. Kırk paranın hesabı seni bu kadar yorup üzdü. Tam adamını bulup bunların başına getirmişim. Haklısın. Kırk para, günün birinde kırk lira, kırk lira dörtyüz lira olur. Bu da giderek büyür halkın ağzında. Böyle kuruluşlara olan güvenini sarsar. Biz Cumhuriyet’i kurarken, böyle kırk paralara çok gereksinmemiz oldu. Peki ne yaptın sonunda?
- Muhasebeciyi çağırttım. Memurları seferber ettim. Ve kırk paranın yanlışlıkla bir başka hesaba geçirildiğini bulup çıkardık. Bundan sonra da bu gibi hataları affetmeyeceğimi söyledim. Bizim ulusumuz gerçekten de elindekini avucundakini verir.
Hiçbir ulusun eli Türk ulusu kadar açık değildir. Ama verdiğinin doğru dürüst yerlere harcandığını görmek ister.
Türk Hava Kurumu’nun halktan toplanan paralarla uçaklar alıp askeriyeye armağan edilmesinden duyulan sevinç büyüktür. Bu güzel havayı kırk para uğruna bozmaya kimsenin hakkı yoktur.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ha ... aber=77732
 
hep atatürkün mirasında bahsederler ve gerçektende aldığı ücret yüksektir, ancak mirası simdiki liderlerle kıayslarsanız çok komik kalır. başbakan yılıllar önce simit satmış sonra iş bulmuş 20 yıl öncede istanbulda kiracı iken şimdi 2 milyar tl ye yakın mal varlığı biliniyor. bu sene örtülü ödenekten 900 milyon harcayan başbakana sen nereye harcadın nerden aldın diyen yok. biz kuruşları bırak milyonların hesabını soramıyoruz.
 
kadir58' Alıntı:
hep atatürkün mirasında bahsederler ve gerçektende aldığı ücret yüksektir, ancak mirası simdiki liderlerle kıayslarsanız çok komik kalır. başbakan yılıllar önce simit satmış sonra iş bulmuş 20 yıl öncede istanbulda kiracı iken şimdi 2 milyar tl ye yakın mal varlığı biliniyor. bu sene örtülü ödenekten 900 milyon harcayan başbakana sen nereye harcadın nerden aldın diyen yok. biz kuruşları bırak milyonların hesabını soramıyoruz.
:alkis:
 
Erdem,
toplumun çıkarını kişisel çıkarının üstünde tutmaktır.

Montesquieu
 
Bana pek inandırıcı bir hikaye gibi gelmedi. Bu konuda hassas değillerdir veya hassastırlar demiyorum. Ama hikaye biraz yakıştırma gibi geldi.

İspatı mümkün değil, yalanlanması da. İyi tarafı bu.
 
obsearchverim' Alıntı:
Bana pek inandırıcı bir hikaye gibi gelmedi. Bu konuda hassas değillerdir veya hassastırlar demiyorum. Ama hikaye biraz yakıştırma gibi geldi.

İspatı mümkün değil, yalanlanması da. İyi tarafı bu.
bağlantıda kaynak belirtilmiş hocam,
 
teksen' Alıntı:
Yıl 1924.
Milli Savunma Bakanlığı silah alımı için ihale açmıştır. İki firma adına bir kişi, iki ayrı teklif verir.
Yani, ihaleyi hangi firma kazanırsa kazansın, kâr aynı kişinin cebine akacaktır.
Firmalar adına teklif veren kişi,
Atatürk’ün yakın silah arkadaşlarından Kılıç Ali’nin eniştesi, Antep milletvekili Mithat Bey’den başkası değildi…

Milli Savunma Bakanı bu konudaki rahatsızlığını İsmet İnönü’ye bildirir.
Bu arada bu olayı Falih Rıfkı, köşe yazısına taşımış, yazıdan Atatürk okumuştur.
O akşam İnönü’yü çağırır, ihale konusundaki tavrını sorar.
İnönü’nün milletvekillerinin ticaretle uğraşmalarını yasaklayan bir kararname üstünde çalışmakta olduğunu söyleyince:
-Hayır bu olmaz! İnsan haklarına aykırı ve özgürlüğü kısıtlar.
Başka bir çözüm yolu bul!” Sonra ekler;

-Bu işin içinde Kılıç Ali’nin de parmağı olabilir mi?
-’Sanmıyorum Paşam, belki kullanılıyor olabilir!’ der.

Sorunu çözmek Atatürk’e kalır.
Savunma Bakanını ve Kılıç Ali’yi o akşam makamına davet eder.
Bir taksi çağrılır, giderlerken Falih Rıfkı Atay’ı da almayı ihmal etmezler.
Bu arada Atatürk, üstünde gideceği adres yazılı bir kağıdı şoföre uzatır, talimat verilmiştir.
Konuklar meyhaneye gittiklerini sanmaktadırlar.

Şoför bir evin önünde durur. Kılıç Ali gibi diğerleri de Mithat Bey’i de çağıracaklarını sanırlar ama Ata, ev sahibine seslenir:
-Karnımızı doyurmak için bir meyhaneye gidiyoruz, ama sen karnınızı doyururum, hatta rakı bile ikram ederim diyorsan bu akşam konuğun olabiliriz.

-’Şeref verirsiniz Paşam!’ dedikten sonra Atatürk’ün elinden tutar ve Paşa’yı evine buyur eder.
Çaresiz ötekiler de arabadan inerler ama en çok Kılıç Ali şaşkındır bu işe.

Bir çırpıda sofra hazırlanır; bir yandan yemek yenilirken içki servisi de başlar.
Sohbet bir süre havadan sudan konularla devam ederken Atatürk, Falih Rıfkı’ya:

-’Dünkü yazında bahsettiğin silah alımıyla ilgili kaygılarını anlıyorum.
Hiçbir milletvekili böyle alçak işlere tenezzül edemez, rahat ol sayın yazar, rahat ol!’ der…

Hiç kuşku yoktur ki ev sahibinin yüzü nar suyu ile yıkanmış gibidir, Kılıç Ali’nin de… Sonra Mithat Bey’e döner:

-’Sizin işler nasıl gidiyor sayın vekilim?’ deyince ev sahibi toparlar kendini.
-Elimdeki işleri dağıttım, sadece iki silah temsilciliğiyle uğraşıyorum paşam.
-Hangileri onlar ve ne zamandan beri?

-Çekoslovakya silah temsilciliğini iki yıldır, Fransız silah temsilciliğini dört aydır Paşam.

Mavi gözlü dev adamın gözleri savunma bakanına döner:
-Orduya silah alım ihale ilanını kaç ay önce vermiştin sayın bakan?
-Dört ay önce efendim

Atatürk, köşe taşı gibi lâfı gediğine koymuştur.

Havayı değiştirmek için:
-’Hadi içelim arkadaşlar!’ der ama Kılıç Ali’nin kafasına sanki buz kalıbı düşmüştür.
Her ikisi de içki masasındaki bu amansız sözlü sınavında sınıfta kalmışlardır.
Kılıç Ali’nin sinirlerinden dişleri gıcırdamaktadır.
Bu arada Atatürk bir süre havadan sudan bahseder ve:

-’Haydi arkadaşlar, yarın mesai erken başlayacak, kalkalım!’ deyince Kılıç Ali, Atatürk’e
-’Efendim izin verirseniz ben biraz daha burada kalmak istiyorum!’ der.
-’Sen bilirsin Ali!’ yanıtını alır.

Misafirler gider gitmez Kılıç Ali Ata’nın neden buraya geldiğini, özellikle neden kendisinin çağrıldığını anlamıştır.
Öfkeyle:
-”Millet vekilliği listesine seni ben aldırttım.
Derhal istifa edeceksin, bizim tüccarlarla işimiz yok, olamaz…”
der kapıyı çarpıp evi terk eder.

Ertesi gün Mithat Bey, elindeki istifa mektubuyla köşke çıkar ama Atatürk makamına kabul etmez.
Elindeki istifa dilekçesini bizzat sunamadığından yavere bırakarak çıkıp gider.

Hacıları- hocaları… meleleri-molları, avukatları-mühendisleri, doçentleri-profesörleri, hatta benzerlerini çok gördüğümüzden…Sizler adına derim ki:
Tanrım! Bize sarı Mustafa gibi bir ‘sarhoş’ daha gönder….
http://www.aydinyerel.com/%E2%80%98neka ... -bir-yazi/
 
teksen' Alıntı:
Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen‘dir. Atatürk’ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler.
Atatürk’ten gelen mektup şöyledir: “…. size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz, bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın…”. Bakan Özmen, bu 2 çocuğu Haydarpasa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırır. İkisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine; Mustafa Kemal Atatürk’ün ismini yazdırır. Kısa bir notla makbuzları da zarfa koyar, Atatürk’e yollar. Notun içeriği şöyledir: Arkasında Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocukları fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Çocukları Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum…”. Bu ülkede böyle bakanlar da vardı.
http://www.ilk-kursun.com/haber/127288
 
Geri
Üst