- Mesajlar
- 257
Facebook da gördüm öğretmenler üzerine bir yazı zoruma gitti. Öğretmenleri eleştiren bir yazı ve bunu paylaşan bir arkadaşım öğretmenler geldiği yeri belirtiyor bu kadar mı düştük biz
ÖĞRETMENLİK!!..
KUTSANMIŞ MESLEĞİN ŞIMARIK BEKLENTİLERİ
Bir atanamamış öğretmen feryadıdır gidiyor. Hemen hemen her gün sabah haberlerinde , eğlence programlarında , sosyal medyada eğitim fakültesi mezunu olup henüz atanamamış öğretmenlerin serzenişleriyle karşılaşıyoruz. İlginçtir ki ben bu güne dek iş bulamamış mühendislerin ya da kimyagerlerin toplanıp gerçekleştirdiği bir eyleme yada serzenişe denk gelmedim.
6 yıllık tıp fakültesi mezunlarının TUS için çalıştığı gece yarılarında talk-show programlarına bol sitemli atanamayan öğretmen mesajları gönderen eğitim fakültesi mezunlarının iş garantisi beklentileri neyin şımarıklığıdır?
Eğitim fakülteleri tıp fakültesinden yahut mühendislik fakültesinden daha mı meşakatlidir? Çevremdeki eğitim fakültesi mezunlarının ne kadar rahat bir üniversite hayatı yaşadıklarına şahit olduğumdan mezun olur olmaz iş bulma beklentilerini yalnız “rejim” tarafından kutsanmış ve şımartılmış olmalarına bağlayabiliyorum.
İlk okuldan itibaren öğretmenlik mesleğinin kutsal ve öğretmenlerin lutüfkar , ferdakar , yüce insanlar olduğu telkiniyle büyümüş toplum zaten resmi ideolojinin endoktrine ettiği “ululama” alışkanlığı ile donanmış olduğundan öğretmenliğin kutsallığını da kabul etmiş özümsemiştir . Öğretmenlik mesleğinin kutsal olması mantıksız ve temelsiz bir iddiadır . Örneğin çöpçülüğün öğretmenlikten daha kutsal olduğunu iddia eden bir kişi öğretmenliğin kutsal olduğunu savunan bir insandan daha fazla ve daha akılcı argümanlara sahiptir.
Ancak öğretmenler resmi ideolojinin” torna tezgahı” vazifesinin gören devlet okullarının yöneticileri olduklarından resmi ideoloji tarafından haddinden fazla önemsenmişlerdir . Bu durum Mustafa Kemal’e verilen “başöğretmen” payesinden başlamaktadır,yeryüzünde emsali olmayan bir ünvanı bir kişiye vererek ona bu özelliğinden dolayı saygı duymak da ayrı bir konudur.
Sözgelimi arka sokaktaki Overlokçu Mustafa amcaya “başoverlokçu” ünvanını versek ve mahalleden Mustafa amcaya saygı beklesek ne denli saçma olur değil mi? Çünkü ne overlokçuluk “ulu” bir meslek ne de yeryüzünde “başoverlokçuluk” diye bir unvan var.
Başöğretmenlik ünvanını Mustafa Kemal’e meclisin verdiği savunusu da pek bir gülünçtür zira tek partili bir meclisin başında olup kendine meclis eliyle bir paye vermek çok zor olmasa gerek.
Hülasa öğretmenler resmi ideoloji tarafından “ululanmış” olduklarından haddinden fazla şımarmışlardır. Hiç bir fakültenin mezunları iş garantisi beklemezken onlar az zahmet ile çok ve çabuk rahmet peşine düşmüş elde edemediklerinde de yaygara ve duygu sömürüsü yolunu seçmişlerdir. Kanımca hiçbir meslek sahibi diğerinden daha üstün ve fedakar değildir çünkü doktor, öğretmen, çöpçü herkes bir ücret karşılığı meslek icra etmektedir. Kamu faydasına çalışan ve az ücret karşılığında fazla hizmet gösteren kişilerin bu durumu da bir fedakarlığın değil bir tercihin yahut daha rahat iş bulma konusundaki kabiliyetsizliğinin göstergesidir ve kişinin, yaptığı bir seçimin yada kabiliyetsizliğinin karşılığında kutsanma yücelme beklemesi son derece yersizdir.
ÖĞRETMENLİK!!..
KUTSANMIŞ MESLEĞİN ŞIMARIK BEKLENTİLERİ
Bir atanamamış öğretmen feryadıdır gidiyor. Hemen hemen her gün sabah haberlerinde , eğlence programlarında , sosyal medyada eğitim fakültesi mezunu olup henüz atanamamış öğretmenlerin serzenişleriyle karşılaşıyoruz. İlginçtir ki ben bu güne dek iş bulamamış mühendislerin ya da kimyagerlerin toplanıp gerçekleştirdiği bir eyleme yada serzenişe denk gelmedim.
6 yıllık tıp fakültesi mezunlarının TUS için çalıştığı gece yarılarında talk-show programlarına bol sitemli atanamayan öğretmen mesajları gönderen eğitim fakültesi mezunlarının iş garantisi beklentileri neyin şımarıklığıdır?
Eğitim fakülteleri tıp fakültesinden yahut mühendislik fakültesinden daha mı meşakatlidir? Çevremdeki eğitim fakültesi mezunlarının ne kadar rahat bir üniversite hayatı yaşadıklarına şahit olduğumdan mezun olur olmaz iş bulma beklentilerini yalnız “rejim” tarafından kutsanmış ve şımartılmış olmalarına bağlayabiliyorum.
İlk okuldan itibaren öğretmenlik mesleğinin kutsal ve öğretmenlerin lutüfkar , ferdakar , yüce insanlar olduğu telkiniyle büyümüş toplum zaten resmi ideolojinin endoktrine ettiği “ululama” alışkanlığı ile donanmış olduğundan öğretmenliğin kutsallığını da kabul etmiş özümsemiştir . Öğretmenlik mesleğinin kutsal olması mantıksız ve temelsiz bir iddiadır . Örneğin çöpçülüğün öğretmenlikten daha kutsal olduğunu iddia eden bir kişi öğretmenliğin kutsal olduğunu savunan bir insandan daha fazla ve daha akılcı argümanlara sahiptir.
Ancak öğretmenler resmi ideolojinin” torna tezgahı” vazifesinin gören devlet okullarının yöneticileri olduklarından resmi ideoloji tarafından haddinden fazla önemsenmişlerdir . Bu durum Mustafa Kemal’e verilen “başöğretmen” payesinden başlamaktadır,yeryüzünde emsali olmayan bir ünvanı bir kişiye vererek ona bu özelliğinden dolayı saygı duymak da ayrı bir konudur.
Sözgelimi arka sokaktaki Overlokçu Mustafa amcaya “başoverlokçu” ünvanını versek ve mahalleden Mustafa amcaya saygı beklesek ne denli saçma olur değil mi? Çünkü ne overlokçuluk “ulu” bir meslek ne de yeryüzünde “başoverlokçuluk” diye bir unvan var.
Başöğretmenlik ünvanını Mustafa Kemal’e meclisin verdiği savunusu da pek bir gülünçtür zira tek partili bir meclisin başında olup kendine meclis eliyle bir paye vermek çok zor olmasa gerek.
Hülasa öğretmenler resmi ideoloji tarafından “ululanmış” olduklarından haddinden fazla şımarmışlardır. Hiç bir fakültenin mezunları iş garantisi beklemezken onlar az zahmet ile çok ve çabuk rahmet peşine düşmüş elde edemediklerinde de yaygara ve duygu sömürüsü yolunu seçmişlerdir. Kanımca hiçbir meslek sahibi diğerinden daha üstün ve fedakar değildir çünkü doktor, öğretmen, çöpçü herkes bir ücret karşılığı meslek icra etmektedir. Kamu faydasına çalışan ve az ücret karşılığında fazla hizmet gösteren kişilerin bu durumu da bir fedakarlığın değil bir tercihin yahut daha rahat iş bulma konusundaki kabiliyetsizliğinin göstergesidir ve kişinin, yaptığı bir seçimin yada kabiliyetsizliğinin karşılığında kutsanma yücelme beklemesi son derece yersizdir.