Bilgisayar Okuryazarlığı ve Bilişimin Yaygınlaştırılmasının Trajikomik Anekdotlarla Analizi Bölüm 1

Kodla Büyü
Mesajlar
5
Bilgisayar Okuryazarlığı ve Bilişimi Yaygınlaştırmanın Yaşanmış Trajikomik Anekdotlarla Analizi: Dijital Yerliler (Native) ve Göçmenler Yanında Dijital Naivler ve Kışuykucular (Hibernatörler)


Tunç D. Medeni, Demet Soylu, Tolga Medeni

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ)

Giriş


Giriş

Bireylerin bilişim okuryazarlığı becerisi kazanması ve bu beceri ile bilgiye daha kolay erişebilmesi dijital çağın önemli önceliklerinden biri haline gelmiştir. Dijital okuryazarlık, bilişim okuryazarlığı ve bilgi okuryazarlığı; bireylerin bilişim araçlarını ve bilgiyi doğru bir şekilde kullanmasını ve tanımasını sağlamaktadır. Bilişim okuryazarlığı, dijital topluma aktif katılımı sağlayan, bilgi arama sürecini etkinleştiren bir yetkinliktir (Pilerot, 2006). Sanayi sonrası toplumlarda, bilişim okuryazarlığı yetkinliğine/becerisine sahip olmanın yaşam kalitesini artırdığı belirtilmektedir (Julien & Genuis, 2011).

Bilgi toplumu yaklaşımı çerçevesinde bilişim uygulamalarının ve yeniliklerinin farklı kesimler nezdinde yaygınlaştırılması önemli bir konudur. Keza, bu kapsamda çeşitli hedef kitlelere yönelik bilgisayar okuryazarlığı ve ilgili eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin niteliği üzerinde özellikle durulmaktadır. Bu yaygınlaştırma, eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin etkili olması ya da olamaması yönünde çeşitli kaynaklar da hem literatürü hem de uygulamayı destekler nitelikte sunulmaktadır (Mioduser ve diğerleri, 2012; Sanches, T., 2018).

Konuyla ilgili, özellikle dijital yerliler ve göçmenler ile ilgili çalışmalar ön plana çıkmaktadır. (Kennedy ve diğerleri, 2008; Kim ve Yang, 2015; Kanchev, 2016; Neumann, 2016; Šorgo, 2017; Leonard ve diğerleri, 2016) ) Yine öğrenci/öğrenici, eğitici, meslektaş/yönetici olma gibi nitelikler taşıyan çeşitli kullanıcı gruplarına yönelik çalışmalar kayda değerdir (Gross ve Latham, 2012; Chen ve Chengalur-Smith, 2015; Sağlam ve diğerleri, 2017; Pieterse ve diğerleri, 2008; Ståhl, 2017; Combes, 2019). Sayısal uçurum ve kapsayıcılık çalışmaları da bu noktada dikkat çekicidir; Türkiye’de özellikle farklı bölgeler (ya da kırsal alanlardaki küçük yerleşim yerleri ile büyük şehir merkezleri) arasındaki uçurum yüksektir (Toso, Atlı, Marikyan 2015).

Bu çalışmalara, ilgili gerçekte yaşanmış olayların mizahi yönlerini vurgulayıp, çarpıcı ayrıntılarını somut ve detaylı bir nitelikte ele alan anekdotların önemli bir destek sağlayacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda bu çalışma, ilgili ve nitelikli anekdotların yer aldığı gözlemlenen “https://www.bilgisayarbilisim.net” sitesindeki paylaşımları incelemeye tabi tutmuştur. Site içerisinde oluşturulan ilgili forum, Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri (BTÖ) olduğu anlaşılan site üyelerinin başlarından geçen “traji-komik” olayları sosyal medya üzerinden paylaşımlarına olanak sağlamaktadır. Çalışmaya konu olan site forumunda yazım tarihi itibariyle 32 sayfadan oluşan paylaşımlar, bilişim teknolojilerinin kullanımı ve bunun öğrenilmesi yaklaşımını yansıtan daha genel bir filtre ile incelenmiş ve güncelliğini koruması açısından yakın zamana yönelik paylaşımlara ağırlık verilmiştir. 2011 yılından bu yana yer alan paylaşımlardan bazıları da, ilgili konuların zaman içerisinde halen geçerliliğini koruduğu düşünüldüğü için daha yakın tarihli paylaşımların arasında kendilerine yer bulmuşlardır.

Söz konusu paylaşımlar, metnin ilerleyen bölümlerinde gruplayıcı alt başlıklar çerçevesinde ortaya konulmaktadır. Paylaşılan bazı anekdotlar birden fazla alt başlığa girse de, en ön plana çıkan alt başlık çerçevesinde ele alınmıştır. Yine bazı temaların farklı anekdotlar nezdinde tekrar etmesinden kaçınılmamıştır. Esas olarak genel akıcılık ve bütünlük hususuna öncelik verilerek bu gibi ortaklık ya da tekrarların çalışmaya ve metne zenginlik katıcı olduğu düşünülmüştür.

Başlangıçta verilen genel akademik çerçeve kapsamında ele alınan anekdotlar gerek duyulduğunda ilgili literatüre (ya da diğer kaynaklara) dayalı olarak daha odaklı bir nitelikte değerlendirildikleri gibi, uygun olduğunca ortak yazarların kendi deneyim ve görüşleri ile de desteklenmektedirler. Her ne kadar (internet ve mobil uygulamaları da kapsayacak şekilde) ‘bilişim’ ifadesi kimi yerlerde daha doğru bir kullanıma karşılık geliyor gibi düşünülse de, değerlendirmelerde “bilgisayar okuryazarlığı” ilgili tüm eğitimleri kapsayıcı bir ifade olarak kullanılmıştır.

Kamuya açık olarak, konuşma dilinde gerçekleştirilen ve bu nitelikleri ile akademik araştırmalar için zengin bir içerik sunduğu düşünülen söz konusu site paylaşımları, yazım aşamasında akademik dil kuralları açısından düzenlemelere tabi tutulmakla birlikte (burada “ı” yerine “i” yazılması gibi Türkçe karakter düzeltmelerinin ironik olduğu düşünülmektedir), mümkün olduğunca orijinal nitelikleri korunmaya çalışılmıştır, aksi durumlar “[ ]” ile tespit edilmiştir. Paylaşımları yapan kişilerin kullandığı üyelik isimleri ve paylaşımların tarihleri siteden olduğu gibi alınmıştır. Kullanılan üyelik isimleri genel olarak gerçek kimliklerin saklı kalmasına yardımcı olmakla birlikte sanal ortamda yapılan bu paylaşımlarda, gerçek kişi kimliklerinin anlaşılabilmesine yönelik küçük ipuçlarının olabildiği görülmektedir. Yine de bu durumun paylaşımı yapanların kendi takdirleri içerisinde olduğu düşünülmektedir.



Paylaşım İncelemeleri

İlk olarak yapılan paylaşımlar çeşitli kullanıcı grupları nezdinde ele alınmışlardır. Bu kullanıcı grupları, öncelikle eğitimi talep edip alan taraf (Talebeler) ve eğitimi sağlayıp sunan taraf (Sağlayıcılar) olarak ele alınabilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus her grubun eğitimi sağlayan öğretmenler tarafından ortaya konulduğudur.

Literatürdeki bilgisayar okuryazarlığı ile ilgili çalışmaların bir kısmında, bilgisayar okuryazarlığı düzeyi, bireylerin bilgisayar kullanımına ilişkin tutumları ile ilişkilendirilerek ele alınmıştır (Thomas, James, 1996; Igbaria, Chakrabarti, 1990; Reece, Gable, 1982) Bu kapsamda, motivasyon, duygu, tatmin ve teknolojiye ilgi göz önünde bulundurulmuştur.

Talebeler

Talebeler kullanıcı grubu da, kendi aralarında genç öğrenciler ve yaşlı öğreniciler olarak ele alınabilirler. Burada genç öğrencilerin literatürde dijital yerlilere karşılık geldiği görülmektedir.

"İçeri bir girdim kızın biri bütün tuşları sökmüş klavyedeki. Neden söktün diye sorduğumda hocam bu bozulmuş bastığımdan farklı harfler çıkıyor dedi. Bir keresinde de lab’da ödev araştırmak için geldiğini söyleyen bir öğrenci İnternette bulduğu yazıyı Paint’e aktarmaya çalışıyordu (lise). Bizim çocuklar zehir gibi bilg.[bilgisayar] biliyor, ne gerek var dersine diyenler, çocuklarının sadece Facebook’ta gezdiğinden bihaberler malesef." (BBNET Üyesi 1, 6 Aralık 2016)

Bahsi geçen Facebook gibi örneklerin yerini günümüzde diğer sosyal medya uygulama ve araçları yer almakla birlikte belirtilen durumun literatürde dijital yerlilerle ilgili bulunulan tespitlerle örtüştüğü düşünülmektedir. Eğitimciler tarafından da belirtildiği şekilde öğrencilerin bilgisayarı sık ve fazla kullanması, bilişim okuryazarlığı düzeylerinin iyi olduğu ya da daha iyi olacağı anlamına gelmemelidir (Jensen, 2004; Messineo & DeOllos, 2005). Bilişim okuryazarlığı, özel programlar ile eğitim müfredatına dâhil edilerek öğretilmelidir (Greene, Yu, & Copeland, 2014; Magrino & Sorrell, 2013; Ng, 2012).

Aşağıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, esasen 2011-2013’ten 2016-günümüze değişen fazla bir durum olmadığı, digital yerli (“digital native”) denilen yeni nesil kullanıcı gruplarının, bilişim ile ilgili bilgilerinin aslında sınırlı olduğu, asıl bilmesi gerekenlerinin büyük bir kısmını yeterince bilmedikleri ve dijital çaylak “digital naive” kaldıkları düşünülmektedir. Literatürdeki farklı çalışmalarda da dijital yerlilere temel dijital okuryazarlık becerisinin kazandırılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir (Leonard ve diğerleri, 2016;Sorgo ve Podgornik, 2016). Bilgisayar veya tablete sahip olma oranının, bilişim ve bilgi okuryazarlığı düzeyi ile doğru orantılı olmadığı (Sorgo ve Podgornik, 2016), teknolojiye aşina olmak ile bilişim okuryazarı olmanın aynı anlama gelmediği vurgulanmıştır. Ayrıca, dijital yerlilerin teknik becerileri olsa bile bilişsel açıdan yetkinlik düzeylerinin sınırlı olduğu, dijital göçmenler içinse durumun tam tersi olduğu belirtilmiştir (Becker, 2018). Netgiler ve Net Generation olarak adlandırılan günümüz dijital yerlileri, çağın ana dilini konuşmasına rağmen, bilgisayar kullanma becerileri açısından sorun yaşamaktadırlar. Esasen, bireylerin günlük yaşamda teknoloji ile etkileşimleri sırasında sergiledikleri davranışlar ile kendi davranışlarına yönelik algıları arasında fark olabilmektedir. Teknolojiyi iyi derecede kullandığını ve teknolojik okuryazarlık becerilerine sahip olduğunu düşünen öğrencilerin mevcut becerileri gerçekte yeterli düzeyde olmayabilmektedir. Ballantine, Larres ve Oyelere (2007), çalışmalarında öğrencilerin kendi becerilerine yönelik yaptıkları öz-değerlendirmede mevcut yeteneklerinden daha fazlasını ortaya koyduğunu belirtmiştir. Bu gibi hususların iyileştirilebilmesi için sadece eğitim verilmesinin yeterli olmayacağı aynı zamanda kazanılan becerilerin ölçüme tabi tutulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

"Herkesin her şeyi biliyor dediği çocuklara Word'de sayfaya kenar boşluğu eklemeyi anlattım. Sonra da etkinlik kitabında bir şiir vardı onu yazmalarını istedim. Bunlar başladılar yazmaya, içlerinden bir tanesi gözüme ilişti hemen. Bir baktım çıkarmış çantasından cetveli CRT monitörün üstüne koymuş, elinde kurşun kalemle üstten alttan ölçü alıyor, monitörü çiziyor. Kızım dedim ne yapıyorsun sen? Hocam şiiri yazayım vallahi sileceğim çizgileri diyor bir de ciddi ciddi. Ağlasam mı, gülsem mi bilemedim.” (BBNT Üyesi 2, 23 Aralık 2011)

İlgili vakadaki durum, öğrencilerin çağın dilini konuşan dijital yerliler olarak gerekli ‘Microsoft Word’ kullanım becerilerine sahip olmadığını göstermektedir. Buradaki duruma benzer nitelikte olmak üzere Leonard, Stoltenkamp ve Siebrits (2016); 2734 öğrenci üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada araştırmaya katılan öğrencilerin çoğunluğunun temel Microsoft Word kullanım becerilerine sahip olmadığını ve temel bilişim teknolojileri ile ilgili görevleri tamamlayamadıklarını tespit etmişlerdir. Literatürdeki diğer bir çalışmada (Kaeophanuek, Na-Songkhla ve Nilsook, 2018) ise öğrenciler bilgi okuryazarlığı becerilerini orta düzey olarak tanımlamıştır. Çalışmada öğrencilerin çoğunluğunun sosyal medyayı kullanabildiği; fakat bilgiyi sınıflandırma, bütünleştirme, uygulama ve kullanma konusunda kendilerine yeterince güvenmedikleri belirtilmiştir. Öğrencilerin çoğunluğu, diğer bireylerle etkileşime geçmek için iletişim araçlarını daha rahat kullandığını fakat, bilgisayar sistemlerindeki teknik sorunları saptama ve çözebilme konusunda zorlandığını ifade etmişlerdir.

Literatürdeki çalışmalardan diğeri ise İşletme fakültesinde eğitim görmekte olan öğrencilerle yapılan çalışmadır. Bu çalışma kapsamında da öğrencilere temel bilgisayar eğitimi verilmesinin önemine vurgu yapılmaktadır. Öğrencilerin bilgisayar okuryazarlığı becerilerini geliştirmek amacıyla; yazılım, donanım, elektronik iletişim dâhil olmak üzere bilgisayar sistemini kapsayan eğitim programı derse dahil edilmiştir. Ayrıca öğrencilere, bilgisayar işletim sistemi, etkin İnternet kullanımı gibi konularda da bilgi ve beceri kazandırılması amaçlanmıştır. Öğrencilerin; dosya yönetimi, hard disk yönetimi, elektronik posta, elektronik tartışma gruplarını ve forumlarını yönetme, İnternet’i kullanarak araştırma yapma, Web sayfası tasarlama, aritmetik, ve lojistik programlar yapabilme, veri yönetimi, grafik oluşturma konularında yetkinlik sahibi olması beklenmiştir. Çalışma sonucunda, öğrencilerin bilişim yeterlilik düzeylerinin yetersiz olduğu tespit edilmiştir (Wallace ve Clariana, 2005).

“Bir lise öğrencisine ctrl’ye basar mısın dedim, o da c + t + r + l’ye tek tek bastı. Sorsan İnternet kurdu.” (BBNET Üyesi 3, 14 Mayıs 2013)

Diğer bir Talebeler alt kullanıcı kitlesi olarak yaşlı öğrencilerin ise dijital göçmenlere karşılık geldiği düşünüldüğünde, bunlarla ilgili anekdotların da yine sürekli güncelliğini koruyan nitelikte çarpıcı tespitler sunduğu düşünülmektedir.

“Halk eğitimde 50 yaş civarı teyzeme bilgisayar öğretmeye çalışıyorum. Gerçi teyzem Almanya’dan lise mezunu. Zar zor Excel’e gelmişiz. Ama öğrenme çok zor oluyor, aynı şeyleri sürekli söylemek zorunda kalıyorum... çok sabırlıyımdır.

Neyse bir gün aşağıya doğru 1,2,3....8,9 şeklinde sayılarla liste oluşturuyor. (önce uzun yolu sonra kısa yolunu göstereyim dedim). 9'a kadar yazdı, öyle bekliyor... bir sorun var anlaşılan.

- ‘N’oldu’ diye sordum.

- Hocam 10'u bulamıyorum klavyede yok dedi.”

(BBNET Üyesi 4, 15 Mart 2017)

Dijital göçmenlere ilişkin ilgili durum, dijital göçmenlerin teknoloji kullanımında kendilerini rahat hissetmediğini ve bu konuda ki öz-yeterlilik düzeylerinin düşük olduğunu göstermektedir.

Ortak yazarların anneanneleri ile ilgili deneyimleri de, yaşlı kullanıcılar ile yeni klavyeler arasında karşılaşılan etkileşimleri destekler niteliktir. Zamanında, torunlarının (ortak yazarların) anneannenin yurtdışında yaşanan oğluna (dayılarına) kendi adına yazdığı mailin sonuna ismini yazarken tuşlara basma tarzı ve ortaya çıkan kelime, bir nevi dünyanın ilk elektronik imzası olarak da değerlendirilebilir: FFFFFFEEEEEEERRRRRRRİİİİİİİDDDDDDDEEEEEEE.

Günümüzde ileri yaştaki yetişkinler, diğer yaş grupları ile kıyaslandığında Bilgi ve İletişim Teknolojilerini daha az kullanmaktadır. İleri yaş grubundaki bu yetişkinler, teknolojinin sunduğu olanaklar ve avantajlardan şüphe duyabilmektedir, teknoloji ve dijital medya kullanımında kendilerini çok rahat hissetmemektedir, kimi zaman da teknolojiyi kullanmak için yeterince hazır olmadıklarını düşünmektedirler (IP Ministry of Higher Education and Science, 2013). Özetle; yetişkinlerin, daha düşük okuryazarlık düzeyine sahip olması, bilgisayara olan tutumları ile ilişkilendirilebilir. Bilgisayar kullanmanın zaman kaybı yaratacağı konusunda farklı bir algıya sahip olabilirler. Bilgisayar kullanımının kendilerini hayatlarındaki diğer işlerden alıkoyacağını düşünüyor olabilirler. Bilgisayarı kullanabilmek için yeni bilgi ve beceriler kazanmaları gerektiğinin farkında olup bu konuda değişime hazır olmayabilirler. Bu durum da, dijital göçmenlerin bilgisayara karşı duyarsız ve ilgisiz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.

Diğer taraftan da, bu düşüncenin tam tersi olarak, Neves ve diğerleri (2018)’nin çalışmasında ise ileri yaştaki yetişkinlerin teknolojiye karşı fobilerinin olmadığı, teknolojiyi kullanma konusunda istek duyduğu ve yetkinlikle teknolojiyi kullanabildiğini belirtmiştir. Ortak yazarların günlük yaşamdaki gözlemleri de bu yaklaşımı belli bir oranda destekler niteliktedir: ileri yaştaki yetişkinler de ilgi ve gereklilik durumları ile uyumlu olarak çeşitli teknolojik araçların ya da uygulamaların işlevsel kullanımına başarılı bir nitelikte uyum sağlayabilmektedirler. Bu durum, yetişkinlerin sadece dijital göçmen niteliği taşımadıkları ve aralarında, “dijital kış uykucular” olarak ifade edilebilecek nitelikte, bulundukları yeni durumlara uyum sağlayabilen ve bu sayede daha rahat ve uyumlu bir tavır sergileyebilen bir kesimin de olduğunu düşündürtmektedir.
 

Ekli dosyalar

  • upload_2021-6-1_13-28-44.png
    upload_2021-6-1_13-28-44.png
    573.6 KB · Görüntüleme: 36
  • upload_2021-6-1_13-32-6.png
    upload_2021-6-1_13-32-6.png
    28.4 KB · Görüntüleme: 33
Geri
Üst